Ailenin korunmasında dini ve milli değerler nedir?

Ailenin korunmasında dini ve milli değerler nedir?
Ailenin Korunması Hakkında Kanun
Kadınlara yönelik şiddet tüm dünyada yüksek oranlardadır. Türkiye’de de kadınlara yönelik şiddetin neredeyse tamamına yakını aile içinde uygulanmaktadır. Bu konuda özel bir kanun çıkarılmadan önce aile içinde uygulanan şiddet ceza kanunlarındaki genel hükümler doğrultusunda değerlendirilmekteydi. Bu durum ise birçok sıkıntıya sebep olmaktaydı. Aile yaşamı özel bir alan kabul edildiği için bu alanda uygulanan şiddetin gereken kısa sürede tespiti ve cezalandırılmasında güçlükler yaşanmaktaydı. Genel şiddet hükümlerinin aile içi şiddet olaylarına da aynen uygulanmaya çalışılması bu şiddetin geriletilmesi ve ortadan kaldırılması konusunda yetersiz kalmaktaydı. Bu konuya has bir düzenleme yapılması ihtiyacı üzerine 17 Ocak 1998 yılında Ailenin Korunması Hakkında Kanun çıkarılmıştır.

Söz konusu kanun, aile üyelerine ailenin diğer bir üyesi tarafından şiddet uygulanması halinde bir takım özel tedbirler alınmasını içermektedir. Bunlar arasında; şiddet uygulayan aile üyesini birlikte oturulan mekandan
uzaklaştırma, şiddeti uygulayan kişinin şiddet ve tehdit aracı olarak kullanabileceği düşüncesiyle sahip olduğu silahları yetkililere teslim etmesi, şiddet uygulayan kişinin ailenin diğer bireylerinin geçimi için “tedbir nafakası” vermesi, aile üyelerini iletişim vasıtalarıyla rahatsız etmemesi, aile üyelerinin eşyalarına zarar vermemesi gibi tedbirler mevcuttur. Bu tedbirlere uyulmaması halinde 3 aydan 6 aya kadar hapis cezası öngörülmüştür. Şiddet mağdurları bizzat şikayette bulunabilecekleri gibi, bu şiddete tanık olan veya şiddetten haberi olan kişilerin başvuruları üzerine veya polisin doğrudan harekete geçmesi üzerine de bu kanun uygulanabilmektedir. Bu kanuna göre verilecek tedbirler 6 ayı geçemez

İslam’da aile, korunması gereken kutsalların başında yer alır. Bu sebeple aile başı boş bırakılmamış, bireylerini koruyacak biri aile reisi olarak en başta sorumlu tutulmuştur. Bu sorumlu kimse,sözünü dinletecek güç ve kuvvette olmalı ki,ailede haddi aşanları meşruluk çizgisinde muhafaza edip sözünü dinletebilsin.. Bu da aile içinde etkisini herkese kabul ettirecek güçte olan baba ve koca olacaktır..

İslam’da ailenin bu reisi, başına buyruk kimse değildir.Tam aksine reisi olduğu ailenin sorumluluklarını olanca ağırlığıyla yüklenen, geçimini temin etme görevini de omuzlarına alan kimse demektir. Yani baba ve kocanındır dışarıda çalışıp ailenin geçimini temin etme sorumluluğu.. Hanım aile reisi gibi dış işlerinde çalışarak ,geçim temin etme zorunda değildir.

Efendimiz (sav) Hazretleri, kızı Fatıma ile damadı Ali’yi evlendirdiği sırada, evin iç işlerini kızı Fatıma’ya, dış işlerini de damadı Ali’ye verirken:

– Çeşmeden su getirmek, hamur yoğurup ekmek yapmak,evin temizliğini yapıp iç işlerini düzenlemek .. Fatıma’ya aittir. Dış işleri de Ali’nin sorumluluğundadır !tavsiyesinde bulunmuştur.

Bununla beraber, bey ev işlerine de yardım edebileceği gibi,hanımın da dış ilerinde beye destek olması da caiz görülmüştür . Nitekim Efendimiz(sav)Hazretleri ev işlerinde ailesine yardım etmiş,hatta evdeki bu yardımın ümmetine de sünnet olduğu kitaplarımızda ifadesini de bulmuştur.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu