Deyimler Ve Anlamları Kısa
Kısa Türkçe Deyimler Ve Anlamları
Acem kılıcı gibi olmak : Karşıt olan iki tarafa da onların yanındaymış gibi görünmek.
Açık kapı bırakmak : Sorunlar görüşülürken kestirip atmadan ileride anlaşma olabilecek sözler söylemek, uygun davranışlarda bulunmak.
Ağzında bakla ıslanmamak : Sır saklayamamak.
Bal dök yala: Her taraf temiz, her taraf dikkat çekecek kadar temiz.
Baldırı Çıplak : İşi gücü olmayan, serseri sataşmak için bahane arayan.
Balık kavağa çıkınca: Gerçekleşmesi hiç bir zaman mümkün olmayan işler söylenir.
Baş ütülemek : Dırdır ederek kişiyi huzursuz etmek.
Çok konuşmak.
Cami yıkılmış ama mihrap yerinde: Kadınlar için kullanılır. Yaşlandığı halde güzelliğini kaybetmemiş, hala alımlı.
Can kulağı ile dinlemek : Aşırı bir dikkat ile dinlemek.
Cebi delik : Cebinde para bulunmayan. Para tutmayan.
Çalmadan Oynamak : Çok neşeli olmak, neşesini hareketleri ile belli etmek.
Çam devirmek : Karşısındakini üzecek, kıracak bir söz söylemek.
Çamur atmak : İftira etmek.
Dış kapının dış mandalı : Uzaktan ilgili
Dilli Düdük : Çok konuşan, geveze.
Eceline Susamak : Ölümle sonuçlanabilecek, çok tehlikeli işlere girmek.
Ekmeğine kan doğramak : Üzüntü ve sıkıntı içinde olmak
El Etek Çekmek : O işle artık hiç uğraşmamak.
Eline Eteğine Doğru : Namussuz değil, hırsızlığı yok.
Fare Düşse Başı Yarılır : Her taraf bomboş, yoksulluk hüküm sürüyor.
Fırıldak gibi dönmek : Kendi çıkarı için her şekle, her kalıba girmek.
Fink Atmak : Gönlünce gezmek, eğlenmek, çok neşelenmek, hoplayıp zıplamak.
Gece silahlı gündüz külahlı : Etrafındakilere iyi görünüp, kimseye sezdirmeden kötü işler yapan, uygunsuz kimse.
Gemi aslanı : Bir işe yaramayan, bir sorumluluk almayan gösterişli kimse.
Göbeği çatlamak : Bir işi öğrenmek için çok büyük gayret göstermek.
Gün görmüş : İyi günler yaşamış, önemli görevler yapmış, hatırı sayılır. Tecrübeli.
Hanım evladı : Nazlı, üstüne düşerek büyütülmüş.
Hapı yutmak : Kötü duruma düşmek.
Havanda su dövmek : Boş uğraşlarda bulunmak, Boşa çalışmak.
Irağı yakın etmek : Güçlükleri ortadan kaldırmak.
Isıtıp ısıtıp önüne koymak : Bilinen bir şeyi bir daha bir daha anlatmak.
Ok yaydan çıktı : Ahlaksız duruma gelmek, namusunu kaybetmek. Sokağa düşmek
Oturduğu dalı kesmek: Çıkarlarını sağladığı kaynağa zarar vermek.
Ödü patlamak : Çok korkmak, ummadığı anda gelen bir etkiyle çok korkmak.
Ölmüş eşek arıyor ki nalını söksün: Çok cimri. Her şeyden çıkar sağlamaya çalışan kimseler için söylenir.
Önüne düşmek : Yol göstermek, Rehberlik etmek.
Parmak ısırmak : Şaşırmak. Hayranlıktan şaşırıp kalmak.
Parsayı toplamak : Harcanan bir emeğin karşılığını almak. hak edileni almak.
Papaz uçurmak : İçki alemi yapmak.
Rayına oturmak : İşin yoluna girmesi
Rest çekmek : Kesin olarak olmaz demek.
Rol oynamak : Etkili olmak, işin olmasına etki yapmak.
Ruhu duymamak : Yapılan işin hiç farkında olmamak, sezinlememek.
Saman alevi gibi parlamak : Birden kızıp köpürmek, çok kısa zamanda hırsı geçmek.
Sepet havası çalmak : İşinden atmak, işine son vermek. Kovmak.
Sıfırı tüketmek: Hiç bir şeyi kalmamak, bütün imkan ve gücünü kaybetmek.
Sinek avlamak : İşi veya müşterisi olmadığı için boş oturmak. İşsiz kalmak.
Şamar oğlanı : Herkesin kolayca sataştığı, dövdüğü, hıncını aldığı kimse.
Şeytan görsün yüzünü : O kimse ile birlikte olmayı kesinlikle istemiyorum. onu sevmiyorum, görmek istemiyorum.
Şifayı bulmak : Hasta olmak, hastalanmak.
Tabana kuvvet : Binilecek vasıta bulunamadığı için gidilecek yere yürümek
Tahtası eksik : Sersem, budala, akılsız.
Tamtakır kuru bakır : İçi bomboş, boşaltılmış, cebinde parası yok, züğürt.
Taş atmak : Bir kişiye söz dokundurmak, sitem etmek için söz dokundurmak.
Ucu ucuna getirmek : Ancak yetişir olmak, hiç fazlası olmamak.
Ulu orta konuşmak : Düşünmeden söylemek, rastgele söylemek.
Uzun hikaye: Konunun ayrıntıları pek çoktur. Anlatırsa çok uzun sürer
Uzun boylu : Ayrıntılarını hesap ederek, etraflıca, uzun uzadıya.
Üç buçuk atmak : Korku içinde bulunmak. Korkmak.
Üçe beşe bakmamak : Çok fazla pazarlık etmeden alış veriş yapmak.
Üstüne bir bardak su içmek : Bir alacaklının alacağından umudunu kesmek.
Üzerine tuz biber ekmek : Bir kimsenin acısına fazlalaştıracak, derdini derinleştirecek davranışlarda bulunmak.
Verip veriştirmek : Ağzına gelen her şeyi söylemek. Ağır konuşmak, ileri geri söylenmek.
Veryansın etmek : Birinin hakkında atıp tutmak. O kişiye acımadan insafsızca saldırıda bulunmak.
Vız gelmek : Önemsiz görünmek. Aldırış etmemek.
Volta atmak: Aşağı yukarı gidip gelmek. Amaçsız dolaşmak.
Yabana atmak : Önemsiz bulmak, önem vermemek.
Yağlı müşteri: Çok alış veriş yapan, çok para bırakan kimse
Yaka silkmek : Bıkmak, usanmak.
Yan çizmek : Kendisine verilen işin sorumluluğunu yüklenememek, sorumluluktan kaçmak.
Zemheri zürefası : Çok soğuk havada ince bir elbise giyerek gezen.
Zokayı yutmak : Aldatılmak. Zarara uğramak.
Zurnanın zırt dediği yer : Yapılmakta olan işin en hassas yeri, can alıcı yer.
Aramalar- /kısa deyimler/deyimler kısa/en kısa deyimler
güzel ama güvenli değil