Eğitimin amacı nedir?

Eğitimin amacı nedir?
Eğitimin Amacı Eğitimin amacı, insanı, hem kendisi, hem de toplumu için değer yaratacak düzeye getirmek olmalı. Eğitimin ikinci gayesi ise, bir ulusun geçmişi ile geleceği arasında köprü kurmaktır. Yoksa onu kimliksiz, kişiliksiz, bilinçsiz, ve darmadağın, ortak bir değerler dizgesinden yoksun bir kuru kalabalığa dönüştürür, değil mi ya? Örneğin bizim en az on bin yıllık, yalnız siyasi değil, uygarlıklar yaratmış ve Batı’ya defalarca götürmüş bir tarihimiz var. [“On bin ve daha da eskisi için, meraklısına, Kâzım Mirşan’ın buluşlarını açıklayan, Kaynak Yayınları’ndan Halûk Tarcan’ın “Ön-Türk Tarihi” kitabı önerilir].
Eğitimin Amacı

Tahir Gökçebel-Genel Sekreter spacer
Eğitimin Amacı
Eğitim insanları belli amaçlara göre yetiştirme sürecidir. Her toplum kendi kültürünün özelliklerini yeni kuşaklara aktarır. Toplumda bireyler doğumundan ölümüne kadar kendi kültürünün istek ve beklentilerine uyacak şekilde kültürlenir. İstendik ve bilinçli öğretimlere maaruz kalır. (Doç. Dr. Nurettin Fidan, Dr. Münüre Erden, “Eğitim Bilimlerine Giriş, Sayfa -3)


Kabaca bakacak olursak birey, toplum (millet) beklentilerine göre istendik ve bilinçli bir şekilde davranış değişikliğine zorlanmaktadır.
İnsanın yaşam boyu öğrendikleri sadece formel yollardan olmamaktadır. Tabii ki bunun yanında informal yollardan TV, internet, sinema, günlük hayatta karşılaştığı tüm diğer unsurlar da insanın şekillenmesinde büyük önem arz etmektedir.
Demokrasi ise iki şekilde ele alınmalıdır.
a) Marksist anlayışındaki demokrasi
b) Batılı demokrasi

Bizim burada demokrasi kelimesine yükleyeceğimiz başka bir anlam vardır. İnsan hakları, adalet, çoğulculuk, humanizm, eşitlik, vs.
Bu yazıda demokrasi kavramını kullanırken bu anlamlara yaklaşmaya çalışacağız. Yıllarca “korkuların” her türlüsünü tatmış olan ada halkı eğitimi de demokrasi anlayışını da ona göre şekillendirmiştir. Tabii ki bu şekillendirme herakatı sadece adada yaşayanlar ve siyasi otoriteyi ellerinde tutanlar tarafından yapılmamıştır. Esas şekillendirmeyi “ulusculuk” akımlarını buraya taşıyan “anavatanlar” böl, yönet anlayışını empoze eden emperyalist büyük devletler yapmıştır.
Yıllar içerisinde Kıbrıs’ın büyük bir kavanozla üzeri örtülmüştür. Bu kavanozun içerisine ise sürekli milliyetçilik, ırkçılık, hakimiyet gibi anlayışlar şiringa edilmiştir. Kıbrıs Cumhuriyeti zorlamalarla kurulmuş bir Cumhuriyet. Bu devlet Kıbrıslı Rum ve Türklerin ortak devletidir, ama bu Cumhuriyetin “eğitimleri” iki topluma havale edimiştir. İki toplum da kendi eğitimlerini Anavatanlara havale etmişlerdir. Korumacı, şöven, empatik anlayıştan uzak müfredatlar Anavatanların kontrolünde yıllarca uygulanmıştır. Çok sesli bir kültüre sahip Kıbrıs’ta “seçilmiş baskın kültürler” yaratılmaya çalışılmış. EOKA ve TMT ile Kıbrıslı Türk ve Rumlar arasında yaratılan siyasi gerginlik eğitim ile desteklenmeye çalışılmıştır. Bu durumda her iki toplumda da büyük başarı sağlanmıştır. 30 yıllık ayrılıktan sonra birbirini hiç görmeyen, tanımayan gençlerin birbirine karşı taşıdıkları ön yargı, güvensizlik nedendir sanıyorsunuz.

Eğitim toplumları ve bireyleri geleceğe hazırlar. Demokrasi içerisinde bireylerin yaratıcılıkları had safhaya çıkar. Eğitim ve demokrasi birbiri içerisinde ilerler. Demokratik ortamlarda yapılan açık uçlu eğitim faaliyetleri insan aklına, bilime bağlıdır.
Yıllardır olağanüstü şartlar içerisinde olan Kıbrıs’ımızda demokratik ortamların ortadan kalkması, eğitimin ise “ulusal-ırkçı” bir anlayışla ideolojik temelde yapılması Kıbrıs’ta toplumlar arası güvensizliği, şiddeti doğuran en önemli etmenlerdendir.
İnsan bir ağaçsa demokrasi onu besleyen toprak ve su gibidir. Bu ağacın şekillenmesini gerçekleştiren ise eğitimdir.
Geçmiş yılları bir yana bırakacak olursak günümüz eğitiminin de geçmişten çok farklı olmadığını görüyoruz.
Bizler AB vatandaşları olmuşuz. Gerçek demokrasinin gelişimi şimdiki AB kültürü içerisinde yer alan coğrafyada olduğu söyleniyor. Batı demokrasisi insanlığın yüzyıllarca oluşturduğu kültürün bir birleşimidir. Bu kültürün içerisinde yıllarca geçirilen hayat tecrübesinin birikimleri vardır. Demokrasi, eşitlik, adalet, insan hakları vs. Demokrasinin sınırları olmazsa olmazları hep bu tecrübeye dayanmaktadır. Gelin görün ki bugün AB’ye girmiş olmamıza rağmen eğitimi, insanlığın kazandığı bu normlarına göre şekillendirmekten korkuyoruz.
Ben tarih uzmanıyım; tarihçinin kendi doğrularını nasıl mutlaklaştırdığını iyi biliyorum. Mutlaklaştırılan doğruların da nasıl çocuklarımıza şiringa edildiğini. Gerçeklerin saklanması gerektiğini söylemek istemiyorum. Bakış açısının, demokrasi kültürünün, uzlaşının, empatik yaklaşımın olmasını; ötekileştirmenin geride kalmasını kastediyorum.
Bizler eğitimciyiz. Bölünmüş bir adanın yaratılmasında katkımız olduğunu biliyoruz. Birleşik Kıbrıs’ın yaratılmasında da daha çok katkımız olacağına inanıyoruz. Bu sorumluluğu omuzlarımızda hissederek bundan kaçamayacağımızı biliyoruz.
Zor bir görev üstlendiğimizin farkındayız, elimizde top tüfek yok ama bilim var, kalem var. Anlatmaktan bıkmayacağız. Eşitliği, adaleti, demokrasiyi, insan haklarını, paylaşımı, kardeşliği anlatmaya devam edeceğiz. Politikanın değişmesi bıkmadan çalışacağız. Uyanık olacağız. Irkçı, şoven, kafatasçıların iki toplumda da yarattığı tahribatları yavaş yavaş tamir edeceğiz. Kafatasçı politikacılara meydanı bırakmayacağız. Gencecik beyinleri demokrasi, insan hakları, adalet, hoşgörü, eşitlik, paylaşım ile şekillendireceğiz. “Dünde yaşananların” suçlularını çok iyi bilmemize rağmen dünde kalmayacağız. Yarını kendi ellerimizle özene bezene kuracağız. Bu güç ve kudret bizde, taşıdığımız insan sevgisinde mevcuttur. Bunu biliyoruz. Kıbrıs’ı ortak vatan yapacaksak bu doğrultuda hareket etmeliyiz ve yürekten katkı koymalıyız (Türk veya Rum) …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu