Hicret Nedir Kısaca özeti

Hicret Nedir Kısaca özeti

hicret NEDİR KISACA

Hicret (Arapça: هجرة), Muhammed ve diğer müslümanların, baskılardan kaçmak için 622’de Mekke’den Medine’ye göç etmelerine verilen isimdir. Bu göçün sonucunda Medine’de, Medine Sözleşmesi ile günümüzde İslam Devleti olarak sınıflandırılan devletlerden ilki kabul edilen Medine Şehir Devleti kurulmuştur.

Kökenbilim

Arapça kökenli olan hicret sözcüğü, “terketmek, ayrılmak, bir yerden başka bir yere göç etmek” demektir.

Genel anlam ve kullanımda hicret, bir İslam dini kavramı olarak, herhangi bir Müslüman birey veya topluluğun, inançları (Müslüman oluşları) yüzünden baskı gördükleri bir yerden başka bir yere göç etmesine verilen isimdir. İslâm terminolojisinde hicret kavramı ile Muhammed ve arkadaşlarının MS 622 yılında Mekke’den Medine’ye göç etmeleri kastedilir. Mekkeli müşriklerin baskılarına dayanamayan müslümanlar daha önce de iki kâfile halinde Habeşistan’a hicret etmişlerdir.
Hicri Takvim

Ana madde: Hicri Takvim

Hicret, Ömer zamanında Hicri takvimin başlangıcı kabul edilmiştir. Bu takvim türü özellikle İslam ülkelerinde tanınmakta ve zaman zaman resmi bazense sadece bireysel düzeyde kullanılmaktadır.
Hicret’in sonuçları

İslamın yayılması için iyi bir ortam oluştu.
Göç edenlere muhacir, Medine’de onları ağırlayan ve yardımcı olan Medine’li müslümanlara Ensar denildi.
Medine’de İslam Devleti’nin temelleri atıldı.
Medine’deki Yahudilerle Medine Antlaşması imzalandı.
Medine’ye Mescid-i Nebi yapıldı.
Mekke Dönemi Sona ermiş Medine dönemi başlamıştır.
Mekke ve Medine halkları arasında kardeşlik tesis edilmiştir.
Hicri takvim başlamıştır.

Kur’ân’da Hicret Edenler

Kur’ân’da bu kimseler muhacirler olarak anılmış ve Allah’ın onların kötülüklerini örteceği (Âl-i İmrân, 3/195), onlardan razı olduğu, onlar için cennetler hazırladığı (Tevbe, 9/100), onların hakîkî mü’minler olduğu (Enfâl, 8/74), Allah katındaki derecelerinin büyük olduğu (Tevbe, 9/20) ve Allah’ın rahmetine mazhar olacakları (Bakara, 2/218) bildirilmiştir. Çünkü muhacirler; îmanları uğruna yurtlarını terk etmişler, Allah yolunda eziyetlere uğramışlar, müşriklerle savaşmışlar (Âl-i İmrân, 3/195), mallarını ve canlarını ortaya koymuşlardır (Enfâl, 8/72).

Allah’a kulluk etmesi için yaratılan (Zâriyat, 56/51), ancak bulunduğu bir yerde bu görevini yerine getiremeyen, ibadet edebileceği bir yere de hicret etmeyen böylece nefsine zulmeden insan Kur’ân’da kınanmıştır (Nisâ, 4/97). “Allah yolunda hicret eden kimse yeryüzünde gidecek çok yer bulur, bolluk bulur…” (Nisâ, 4/100). Çünkü “Allah’ın arzı geniştir” (Zümer, 39/10).

Hicret kavramı, Kur’ân’da göç etmenin dışında Allah’a eş koşmak ve puta tapmak gibi çirkin davranışlardan (ricz) kaçınmak (Müddessir, 74/5) ve bir insanın yanından ayrılmak (Meryem, 19/46; Nisâ, 4/34) anlamında da kullanılmıştır.

Muhammed, “muhâcir, Allah’ın yasakladığı şeyleri terk eden kimsedir” (Buhârî, Îmân, 4-5) sözü ile hicret kavramına mecâzî bir anlam da yüklemiştir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu