Hz. Mevlana Sözleri

Hz. Mevlana Sözleri
Hz. Mevlana’nın güzel ve özlü sözleri

Hz. Mevlâna o güzel uslûbu ile kelimelere anlamlar yüklemiş ve bunları insanlara nasihat olarak bırakmıştır. İşte Mevlana hazretlerinin birbirinden güzel sözleri.

“Yine gel yine gel her ne olursan ol yine gel
İster kafir ateşe tapan putperest ol yine gel
Bizim bu dergahımız ümitsizlik dergahı değildir
Yüz defa tövbeni bozmuş olsun da yine gel.”

Sevgide güneş gibi ol,
dostluk ve kardeşlikte
akarsu gibi ol,
hataları örtmede gece gibi ol,
tevazuda toprak gibi ol,
öfkede ölü gibi ol,
her ne olursan ol,
ya olduğun gibi görün,
ya göründügün gibi ol.

“Biz güzeliz sende güzelleş, bizim huyumuzla
huylan, başkalarının huyunu bırak.
Cevher madeni olmak istiyorsan, gönlünü aç,
gögsünü deniz haline getir.”

Ya olduğun gibi görün
Ya da göründüğün gibi ol.

Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok.
Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok.

“Gönül güzelligi geçmez güzelliktir.
O güzelligin devleti Ab-i Hayatin sakisidir.”

“Kendine gel yepyeni bir söz söyle de dünya yenilensin!
Sözün öylesine bir söz olmalı kidünyanında sınırını aşmalı.
Sınır nedir ölçü ne? Bilmemeli!”

Eşekten şeker esirgenmez ama eşek
yaratılışı bakımından otu beğenir.

“Biz birleştirmek için geldik, ayırmak için değil.”

Sen değerinle ve düşüncenle iki aleme bedelsin.
Ama ne yapayım ki kendi değerini blmiyorsun.
Kendini ucuza satma çünkü değerin yüksektir.

Dert, insanı yokluğa götüren rahvan attır.

Tapımızda (yolumuzda) riyazat yok;
burada hep lütuf var, bağış var.
Hep sevgi, hep gönül alış,
hep aşk, hep huzur var burada.

Söz söyleyen kemal sahibi olursa,
marifet ve hakikat sofrasını serdi mi,
o sofrada her türlü yemek bulunur.
Herkes orada gıdasını bulur.

Güzel söyle de halk yüzyıllar boyunca okusun.
Tanrı’nın dokuduğu kumaş ne yıpranır ne eskir.

Leş, bize göre rezildir ama, domuza,
köpeğe şekerdir, helvadır.

Ben kilitten seslenen bir kapı anahtarı gibiyim sanki.
Sanır mısın ki benim sözüm sadece bir sözdür.

Kuzgun, bağda kuzgunca bağırır. Ama bülbül,
kuzgun bağırıyor diye güzelim sesini keser mi hiç?

Bizim sözlerimizin hepsi nakit başkalarınınki nakildir.
Nakil nakdin fer’idir.

Pisler, pisliklerini yapar ama
sular da temizlemeye çalışır.

Güzel üslupla söz söyleyenleriz;
Mesih’in talebesiyiz; nice ölülere tuttuk da can üfürdük biz.

Dikenden gül bitiren, kışı da bahar haline döndürür.
Selviyi hür bir halde yücelten,
kederi de sevinç haline sokabilir.

Gönlünde Allah sevgisi arttı mı şüphe yokki Allah seni seviyor.

İnsanlara faydam dokunsun diye bu dünya zindanında kalmışım.
(Yoksa) hapishane nerede ben nerede?
Kimin malını çalmışım?

Nasıl olur da deniz, köpeğin agzından pislenir,
nasıl olur da güneş üflemekle söner?

Pergel gibiyiz; bir ayağımız sımsıkı şeriata bağlı
Diğer ayağımızla yetmiş iki milleti dolaşıyoruz.

Akıl padişahı kafesi kırdı mı,
kuşların her biri bir yöne uçar.

Ey özden habersiz gafil!
Sen hala kabukla öğünüyorsun!

Tövbe bineği, şaşılacak bir binektir. Bir solukta
aşağılık dünyadan göğe sıçrayiverir.

Korkunç bir kurban bayramı olan kıyamet günü,
inananlara bayram günüdür, öküzlere ölüm günü.

Genişlik, sabırdan doğar.

Kim daha güzelse kıskançlığı daha fazla olur.
Kıskançlık ateşten meydana gelir.

Bedenler ağızları kapalı testilere benzerler.
Her testide ne var? Sen ona bak.

Dünya tuzaktır. Yemi de istek.
İstek tuzaklarından kaçının.

Kim daha güzelse kıskançlığı daha fazla olur.

Irmak suyunu tümden içmenin imkanı yok ama
susuzluğu giderecek kadar içmemenin de imkanı yok.

Kimden kaçıyoruz kendimizden mi? Ne olmayacak şey!
Kimden kapıp kurtarıyoruz Hak’tan mı? Ne boş zahmet.

Gürzü kendine vur. Benliğini, varlığımı kır gitsin.
Çünkü bu ten gözü, kulağa tıkanmış pamuğa benzer.

Kıskançlık ateşten meydana gelir.

Eşeğe, katır boncuğuyla inci birdir. Zaten o eşek,
inciyle denizin varlığından da şüphe eder.

Yetmiş iki millet kendi sırrını bizden dinler.
Biz bir perde ile yüzlerce ses çıkaran bir ney gibiyiz.

Birisi güzel bir söz söylüyorsa bu,
dinleyenin dinlemesinden, anlamasından ileri gelir.

Oruç tutmak güçtür, çetindir ama
Allah’ın kulu kendisinden uzaklaştırmasından,
bir derde uğratmasından daha iyidir.

Birinin başına toprak saçsan başı yarılmaz.
Suyu başına döksen, başı kırılmaz.
Toprakla, suyla baş yarmak istiyorsan,
toprağı suya karıştırıp kerpiç yapman gerek.

Kabuğu kırılan sedef üzüntü vermesin sana,
içinde inci vardır.

Bilgi, sınırı olmayan bir denizdir.
Bilgi dileyense denizlere dalan bir dalgıçtır.

Bulutlar ağlamasa yeşillikler nasıl güler?

Bülbüllerin güzel sesleri beğenilir de bu yüzden kafes
çeker onları. Ama kuzgunla baykuşu kim kor kafese?

Meyve ekşi bile olsa, olmadıkça ona ham derler.

Her dil, gönlün perdesidir.
Perde kımıldadı mı, sırlara ulaşılır.

Aşıkların gönüllerinin yanışıyla gözyaşları
olmasaydı, dünyada su da olmazdı, ateş de.

İki parmağının ucunu gözüne koy. Bir şey
görebiliyor musun dünyadan? Sen göremiyorsun
diye bu alem yok değildir.

A kardeş, keskin kılıcın üzerine atılmadasın,
tövbe ve kulluk kalkanını almadan gitme.

O dağa bir kuş kondu, sonra da uçup gitti.
Bak da gör, o dağda ne bir fazlalık var ne bir eksilme.

Altın ne oluyor, can ne oluyor, inci, mercan da
nedir bir sevgiye harcanmadıktan,
bir sevgiliye feda edilmedikten sonra.

Gördün ya beni gamdan başka kimse hatırlamıyor,
gama binlerce defa aferin.

Nefsin, üzüm ve hurma gibi
tatlı şeylerin sarhoşu oldukça,
ruhunun üzüm salkımını görebilir misin ki?

Şu dünyada yüzlerce ahmak, etek dolusu altın verir de,
şeytandan dert satın alır.

Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok.
Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok.

Sen diri oldukça ölü yıkayıcı seni yıkar mı hiç?

Dert, insanı yokluğa götüren rahvan attır.

Ehil olmayanlara sabretmek ehil olanları parlatır.

Leş, bize göre rezildir ama, domuza, köpeğe şekerdir,helvadır.

Kuzgun, bağda kuzgunca bağırır

Ama bülbül, kuzgun bağırıyor diye güzelim sesini keser mi hiç?

Pisler, pisliklerini yapar ama sular da temizlemeye çalışır.

Dikenden gül bitiren, kışı da bahar haline döndürür.

Selviyi hür bir halde yücelten, kederi de sevinç haline sokabilir.

Nasıl olur da deniz, köpeğin ağzından pislenir,
nasıl olur da güneş üflemekle söner?

Akıl padişahı kafesi kırdı mı, kuşların her biri bir yöne uçar

Tövbe bineği, şaşılacak bir binektir.

Bir solukta aşağılık dünyadan göğe sıçrayıverir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu