ıspartanın Neyi Meşhur, ıspartanın Nesi Meşhur

ıspartanın Neyi Meşhur, ıspartanın Nesi Meşhur

Isparta Gülü,
Kovada Gölü Milli Parkı,
El Dokuması Isparta Halıları,
Eğirdir ve Gölcük Gölleri,
Isparta Elması,
Yazılı Kanyon Milli Parkı,

Isparta

Gül Yetiştiriciliği:
Yağ gülü (rose damascena) Anadolu’ya 1870’li yılların başında Bulgaristan’dan gelen göçmenler tarafından getirilmiştir. Isparta’da ise yağ gülü üretimi 1888 yılında, gülyağı üretimi de 1892 yılında “Müftüzade İsmail Efendi” isimli şahıs tarafından gerçekleştirilmiştir. Müftüzade İsmail Efendi tarafından imbik adı verilen basit ve ilkel kazanlarda üretilmeye başlanan gülyağı uzun yıllar yaygınlaşarak, bu metotla üretilmeye devam edilmiştir. Köy tipi gülyağı üretimi; Atatürk’ün Isparta’ya gelişinde verdiği talimat uyarınca, “İktisat Vekaleti” tarafından modern gülyağı fabrikasının 1935 yılında kurulması sonucu yerini büyük ölçüde sanayi tipi gülyağı üretimine bırakmaya başlamıştır.

Gülbirlik’in 1958 yılında kurduğu İslamköy Gülyağı Fabrikası, 1976 yılında kurduğu diğer gülyağı tesisleri ile Türk gülcülüğü ve gülyağı üretimi şekil değiştirmiştir. Günümüzde köy tipi gülyağı üretimi, yerini tamamen sanayi tipi gülyağı üretimine bırakmıştır. Isparta ili, Türkiye’de özellikle gül yağı ve gül ürünleri üzerine önemli bir merkez haline gelmiştir. Yörede bir çok yerli ve yabancı gül işleme fabrikaları bulunmaktadır. İlde Gülbirlik’e ve özel kuruluşlara ait, 5 adedi büyük olmak üzere toplam 15 adet gül yağı fabrikası bulunmaktadır.

Gülbirlik’in 1958 yılında kurduğu İslamköy Gülyağı Fabrikası, 1976 yılında kurduğu diğer gülyağı tesisleri ile Türk gülcülüğü ve gülyağı üretimi şekil değiştirmiştir. Günümüzde köy tipi gülyağı üretimi, yerini tamamen sanayi tipi gülyağı üretimine bırakmıştır. Isparta ili, Türkiye’de özellikle gül yağı ve gül ürünleri üzerine önemli bir merkez haline gelmiştir. Yörede bir çok yerli ve yabancı gül işleme fabrikaları bulunmaktadır. İlde Gülbirlik’e ve özel kuruluşlara ait, 5 adedi büyük olmak üzere toplam 15 adet gül yağı fabrikası bulunmaktadır.

ısparta Halısının Özellikleri

Halı tüccarı Yakup Horzum “halıcılığımız her geçen gün daha iyiye gidiyor” diyor, eskiden mağazaya giren kesif bir hayvan kokusu ile karşılaşırdı. Bakın şimdi öyle bir koku var mı? -Yok! Sahi niye yok?-Zira eskiler Isparta halısında tabakhane derisinden sıyrılan artık yünleri kullanıyorlardı. Şimdi kırkma yünden taviz vermiyoruz. Uzun liflerden nefis ipler işleniyor. Güzel iplerden güzel halılar dokunuyor. Ama millet el halısından ürkmüş, fiyatı makine halısı kadar ama bilinmiyor. Fabrika halısı çok olsa 15 yıl gider bu halı 60 yıl bana mısın demez.-Peki gelelim Isparta halısının özelliklerine.-Isparta geride kaldı. Onların atkıları ve çözgüleri pamuk ipiydi, kelleşirdi, dağılırdı. Bunların her yanı yün, bildiğiniz Milas. -Peki para kazandırıyor mu?-Şu halının metrekaresinde 80 bin düğüm var, 6 metrekarelik bir halının işçiliği 160 milyon. 35 kilo ip gitse 100 milyon. Yıkamanın metrekaresi 3 milyon, algısı, vergisi, takipçisi, nakliyesi derken 400′e yaklaşır ama iç piyasa ölmüş. İhracat olsa mesele yok ama devlet destek olmuyor. Şunlara 400 dolar desen batılı kapışır ama götürüp tanıtırsan.

Halı seçerken… Halıcılara soruyorum: Bize eskiden “halının iyisi kamçı gibi olacak” derlerdi, “dürülü halıyı bıraktın mı yay gibi boşanmalıymış da filan…” Gülüyorlar. “İyi bir halı almak için öncelikle güvendiğin bir halıcın olacak” diyorlar, “şimdi sen ne düğüm sayabilirsin ne de defoyu, abraşı anlayabilirsin. Hem telini, sırasını, döküntüsünü nereden bileceksin. Ama şu kadarını söyliyeyim halının tersine bakarsan iyi edersin. Temiz iş kenarıyla köşesiyle kendini belli eder, adeta “ben buradayım” der.
İpin kilosu geçen sene 2 milyonmuş. Bu sene 3.5 milyon. Ama geçen sene 80 milyon olan halı, bu sene 90′a zor gidiyor.
Halı deyip geçmeyin, okuyana mektuptur o. Anadolu kadını derdini düğümlere döker. Her halı bir hatıra defteri, her desen bir cümledir. Kâh hasrettir, vuslattır, sevgidir, kâh çiledir, sabırdır, sitemdir. Daldır, güldür, çiçektir… Gurbettir, düğündür, dernektir. Halılar gönül haritamızdır bizim, iç dünyamızdır, aynamızdır. Kandil dua, ibrik saflık, iç içe geçen zarflar ise haber demektir. Demekmiş desek daha iyi olacak. Zira şimdi sanat değil ekmek devri. Efendim halıcı kızımızın gönlünde efil efil bahar rüzgarları esiyor, yüreğinde cıvıl cıvıl kuşlar ötüyormuş. İçinden mavili beyazlı deryalar, allı sarılı alevler işlemek geliyormuş. Geç bunları, artık motifleri karnı açlar değil, doları olanlar belirliyor. Kızlarımız içinden geleni değil, önüne konanı dokuyor. Oturuyor tezgâha tüccarın dağıttığı şablona ilmek yağdırıyor. Diyeceksiniz ki boyama defteri karalayan ilk mektep çocuğu gibi mi? Evet, aynen öyle.
İp halıdan pahalı Isparta’dayız. Sabahın erken vakti. Gölgeler henüz uzun uzun ve geceden kalma serinlik taa ciğerinize işliyor. Halısarayının avlusunda bir telaş, bir koşturmaca. Köylüler üçer beşer geliyor, halısını yere atan belini tutuyor. Omzumdaki makineyi görenler “hoşgeldin” diyorlar ve “nasıl girmeli” dediğim muhabbet kendiliğinden başlıyor. Yaşlı bir kadın “Bak oğlum” diyor, “bir ufak halının ipi 60 milyon. Üç ay göz nuru döküp pazara getiriyoz. Yüz istiyoz, 50 veriyorlar. Yıkılıyoz, toplayıp, geri gidiyoz. Ama bir boş dön, iki boş dön, üçüncüde gözümüz kararıyo, gali üçüne beşine bakmıyoz.” Daha genç olanı “Bakma bu halının temiz hali” diyor, “ev havdan, kıypıkdan geçilmiyo, 5 defa süpür gene de paklanmıyo. Çocuk accık sokuldu mu itileyeceksin gitsin. Konu komşu kirkit sesine sabretsin. Yemek nöbetleşe. Gelinler ocağa, kızlar tezgaha. Bak kardeş, bu halının 95 kaat masrafı var, ama 75-80 ne verirlerse he diycez. Sıra hesabına vursan 150 milyona da korutmaz emme n’etçen.” Soruyorum: “Bu sıra hesabı da ne demek oluyor?” -Kestirmeden anlatayım. Diyelim ki tüccara çalışıyon. Bin düğüm 250 bin lira. -Bir insan günde kaç düğüm atabilir? -Çok olsun da 10 bin. Hani o da çatlayasıya çalışırsan. Yemeğini başkası yaparsa, bebeğine el bakarsa. -Yani 2.5 milyon öyle mi? -Ossun yine de iyi para. Kendine çalışsan onu da alaman ya. Halı tacirliği yapan bir amcam söze katılıyor. İş düğüm parası ile bitiyo mu?” diyor, “daa ipini vecen, tezgahını vecen. Altı metrekarelik tezgah 300 milyon.” O ara biri ayakkabısının ucuyla halıya dokunuyor. “Ne isteyon bunnara?” -Bak bii. Sadece sana deyon, 90 ossun hiç sesini çıkartma. -Çok dedin inan. -Çok olu mu? İpini hesapla bakam.
Masraf aldı yürüdü İpin kilosu geçen sene 2 milyonmuş. Bu sene 3.5 milyon. Ama geçen sene 80 milyon olan halı bu sene 90′a gitmiyor. Kadıncağızın biri “köylülük zor” diyor. “Elde yok, avuçta yok. Yağ alıyon, tuz bitiyo. Tuz alıyon, un bitiyo. Şöyle ağız tadı ile harç göremeden ömür bitiyo. Kadınlar boş, erkekler boş. İş yok, güç yok, para hiç yok. Bu ettiğimiz de iş değil ama n’apçan… Hadi eskiden ip uygundu, satınca üç kuruş hayrını görüyorduk. Şimdi herşey pahalandı, halı ucuzladı. Teyzemin biri oğluna sesleniyor “Haydi şöyle havlarını süpürüyomuş gibi yapıve de ağbeyin bir potugrafını alsın” diyor. Çocuk poz verirken kadıncağız yanıma sokuluyor. Kulağıma “Cenab-ı Allah cümlemizin yardımcısı ossun” diye fısıldıyor, “gelin hastahanede rehin kaldı. ‘Onu bırakın beni alın’ dedim güldüler. Eğer halılar bu günde gitmezse işimiz zor. -Görünen o ki pazarın tadı yok. -Amaan millet halıyı n’etsin. Para bulsa, ekmek alcek…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu