Kadere Rıza Nasıl Olmalı?

Kadere Rıza Nasıl Olmalı?
Kaza ve kadere rıza göstermenin manası, hakikati ve hükmü nedir?
Cevap: Alimlerimiz şöyle der: Rıza, kızgınlığı ve öfkeyi terk etmektir. Başına gelen Cenab-ı Hakk’ın kaza ve kaderini beğenmeyip, kendisinin zararına mı faydasına mı olduğunu kesin olarak bilmediği bir şeyin daha iyi ve uygun olduğunu düşünmesi Allah’a kızgınlığı ve öfkeyi ifade eder. Böyle bir istek, kaza ve kadere rıza göstermemek demektir.

Soru: Kötülükler ve günahlar da Allah’ın kaza ve kaderiyle olmuyor mu? O halde, kulun neden bunlara rıza gösterip kabullenmesi gereksin?

Cevap: Rıza gösterilmesi gereken Allah Tealâ’nın hükmüdür. Şerre hükmetmek şer değildir; şer olan, hükmün sonucunda ortaya çıkan fiildir. Bu hükme rıza göstermek şer değildir.

Alimlerimiz şöyle der: Allah’ın kulları için takdir ettiği hükümler dört çeşittir: Nimet, sıkıntı, hayır ve şer.

Nimet: Cenab-ı Hak bir kul hakkında nimete hükmettiğinde hükmü verene, verilen hükme ve bu hükmün sonucuna rıza göstermek vaciptir. Ayrıca hakkında verilen hükmün nimet olması sebebiyle nimeti verene şükretmek gerektiği ve minnet borcu olduğunu unutmamak gerekir.

Sıkıntı: Bu konuda da hükmü verene, verilen hükme ve hükmün sonucuna rıza göstermek vaciptir. Rızanın yanında, hakkında verilen hüküm sıkıntı olduğundan ayrıca buna sabır göstermesi de vaciptir.

Hayır: Hakkında hayır hükmü verildiğinde hükmü verene, verilen hükme ve hükmün sonucuna rıza göstermek vaciptir. Bunun yanında hayra muvaffak olduğu için Cenab-ı Hakk’a minnet borcu bulunduğunu da hatırlaması gerekir.

Şer: Bu konuda da hükmü verene, verilen hükme ve hükmün sonucuna rıza göstermek vaciptir. Rıza göstermenin sebebi, hükmün sonucunun şer olması değil, bu hükmü verenin Cenab-ı Hak olmasıdır. Hükmü verilmiş her konu esas itibariyle o hükmü verene dayanır. (…)

Soru: Rıza gösteren kimse fazladan bir şey elde eder mi?

Cevap: Evet, rıza gösterilenin hayır ve iyilik olması şartıyla… Bu durum, rızayı terk etmemek gerektiğini, rıza göstermenin üstün olduğunu gösterir. Bir kimse bir şeyi beğenir, hoşuna gider ve ona rıza gösterirse, o şey artar. Nebi s.a.v.’e süt getirdiklerinde şöyle buyurdu: “Allahım, bunu bize bereketli kıl ve arttır!” Bir seferinde de şöyle dedi: “…bundaki hayrı arttır!” (Ebu Davud, Eşribe, IV/116, nr. 3730; Tirmizî, Da’avât, nr. 3451; İbnu Mâce, Leben, II/1103, nr. 3322)

Soru: Neden Rasulullah s.a.v., Allah dilerse demedi, hayırlı ve iyi olması şartıyla istemedi?

Cevap: Bu gibi isteklerin asıl yeri kalptir. Yani aslolan kalp ile istemektir, dil sadece bu isteği sözlere ve harflere dökmeye yarar. Bu manayı kalpte taşıyanlar için, onu dil ile ifade etmemek bir eksiklik sayılmaz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu