Orta Asya bağımsız Türk devletleri hangileridir?
SLÂMİYET’TEN ÖNCE ORTA ASYA’DA KURULAN TÜRK DEVLETLERİ – 2
II. ÜNİTE
II. KÜLTÜR ve MEDENİYET
Türklerin ana yurdu Orta Asya bozkırlarıdır, Orta Asya’nın sınırları doğuda Baykal gölünden Batıda Hazar ve Ural dağlarına; kuzeyde Sibirya bozkırlarından güneyde Tanrı dağları ve Gobi çölüne uzanmaktadır.
Bu coğrafyanın, bütün dünya tarafından kabul edilmiş siyasî adı ise Türkistan’dır. Arkeolojik kazı ve araştırmalar Orta Asya
medeniyetinin M.Ö. V. bine kadar uzandığını göstermektedir. Batı Türkistan’da, bugünkü Aşkabat çevresinde
yapılan kazılarda, M.Ö.V. bine ulaşan yerleşme merkezleri bulunmuştur. Anav kültürü olarak bilinen bu
medeniyetin kimlere ait olduğu kesinlik kazanmamış ise de Türklerin bu bölgedeki varlıklarının ilk izlerini
yansıtabileceği düşünülen ipuçlarını vermesi açısından önemli bir merkezdir. Proto -Türklere ait olduğu
anlaşılan ilk kültür çevresi Altay-Sayan dağlarının kuzey batısında yer almaktadır. M.Ö. III. bin başlarına ait
bu eski kültüre Afanasyevo kültürü denilmektedir. Bu kültürün en büyük özelliği Türk sosyal hayatının ilk
örneğini yansıtmasıdır. Bu kültürde atın ehlileştirildiği ve koyun beslendiği görülmektedir. Ayrıca toprak
kaplar, bakır ve tunçtan yapılmış çeşitli silâh ve süs eşyaları da bulunmuştur.Bu kültürün devamı olan Andronovo
kültürü ise Altaylardan, Ural dağları-Aral gölü çevresine kadar yayılmıştır ( M.Ö.1700-1200). Bu kültürde
tunçtan ve altından eşya yapımının geliştiği bilinmektedir. Andronovo kültürü özelliklerini yansıtan diğer bir
kültür ise Yenisey-İrtiş çevresinde yer alan Karasuk kültürüdür (M. Ö.1300-800). Tuva ve Abakan bozkırları ile
Baykal gölü havzasında bulunan hayvan figürlü kaplar ve silâhlar bu kültürlerde benzerlik gösterir.Karasuk
kültürünün en büyük özelliği demirin işlenip, silâh yapımında kullanıldığı ilk kültür olmasıdır. Bu kültür
çevresinde insanlar keçe çadırlarda yaşayıp, tekerlekli arabalar kullanıyorlardı. Minusinsk ve Abakan
bölgesinden Altaylara uzanan bölgede Tagar kültürü olarak bilinen ve M.Ö.700’e tarihlenen buluntularda demir
işçiliğinin nadir örnekleri yer almaktaydı. Ayrıca M.Ö. 3.yüzyıla ait, Orhun ve Selenga boylarına değin uzanan
Pazırık kültürü, binlerce yıllık Türk kültürünün Hun çağına nasıl ulaştığını gösterir. Bütün bu buluntular Türk
coğrafyasının tabiî sınırlarını tespit etmek açısından da büyük bir öneme sahiptir.Orta Asya’daki Türk kültür
çevrelerinde, kurganlarda (Türklerin eşyaları ile birlikte gömüldükleri büyük mezarlar) bulunan bazı eşyalar,
Türklerin çok eski zamanlardan beri konar göçer hayata has bir kültür geliştirdiklerini göstermektedir. Av ve
savaş aletleri, demir ve deriden çeşitli eşyalar ve at ile kurt ağırlıklı hayvan figürlü kaplar, bu yaşayışın
temel özelliklerini gösterir. Nitekim Türklere ait efsane ve Ergenekon Destanı gibi mitolojik olaylarda da bu
motifler ön plândadır. Dolayısıyla, maddî buluntular ve Türk mitolojisi, Türklerin tarih sahnesine çıktığı yer
ve zaman hususunda tamamen uygunluk göstermektedir.
A. DEVLET
“İl” adı verilen devletin başında, yetkisini “Gök-Tanrı”dan alan han, hakan, kağan, il teber, il erkin, tanhu,
yabgu ünvânlarından birini taşıyan hükümdar bulunurdu. Toplumun temelini aileler oluştururdu. Ailelerin
birleşmesiyle “urug” (sülâle)lar, urugların birleşmesiyle “boylar”, boyların bir araya gelmesiyle “budun” ortaya
çıkar, budunlar ise devleti oluştururdu. Hükümdar, yetkisini, “Töre” denilen ve yazılı olmayan hukuk
(1) Tonyukuk Yazıtı (720-725 yılları arasında yazıldığı sanılmaktadır), Kültigin Yazıtı (732), Bilge Kağan
Yazıtı (735).
(2) Uygurlar döneminde, ticari ilişkilerin gelişmesiyle kişiler arasındaki anlaşmalar yazılı hale getirilmiştir.
Bu durum, aşağıdaki alanlardan hangisiyle ilgili belgelerin oluturulduğunu gösterir? (2005 KPSS)
A) Hukuk B) Sanat C) Edebiyat D) Askerlik E) Siyaset
kurallarından alırdı. Törenin sözlü olmasının sebebi, konar-göçer olunmasına bağlı olarak yazının
kullanılmamasıdır (1). Kurultay Meclisi(Kengeş), hükümdara yönetim işinde yardımcı olur, işlevi, danışma
kurulundan öteye geçemezdi. Hükümdarın başlıca görevleri, halkını savunmak, “doyurmak”, “giydirmek”, adâleti
sağlamak, toy(ziyâfet) vermekti.
B. KUT ANLAYIŞI
Gök-Tanrı tarafından bir kişi veya aileye yönetme yetkisi verilmesi anl***** gelmektedir. Egemenliğin
kaynağıdır. Kut, kan yoluyla geçtiği için, hânedan üyelerinin tümünün hükümdar olma hakkı bulunuyordu. Bu durum,
taht kavgalarına sebep oluyordu. Olumlu yanı ise, en yetenekli kişiye taht yolunu açması idi. Kısacası, devlet,
hânedanın ortak malı sayılıyordu.
C. ÜLKE YÖNETİMİ
Ülke, “merkez”, “doğu”(sağ) ve “batı”(sol) olarak bölünürdü. Büyük kağan merkezde otururdu. Güneşin doğduğu yön
olduğu için doğu kanadı batıdan üstündü. Genelde doğu ve batı kanatlarının başında kağanın oğul veya kardeşleri
bulunurdu. Bunlara yabgu veya tigin denilirdi. Bu yönetim anlayışını Mete Han koymuştu. Ayrıca, orduyu “onluk”
sisteme göre yapılandırmıştı. Bu düzenin kurulduğu M.Ö. 209 yılı, Türk Kara Kuvvetlerinin kuruluş yılı olarak
kabûl edilir. Ülkeyi yöneten idârecilerin ünvânları şöyle idi:
• Ti(e)gin : Kağanın oğlu
• Şad : Hânedan üyesi; yabgu ünvânını da kullanırlardı.
• Aygucı : Vezir (Orta Asya Türk devletlerinde en ünlü vezir Bilge Tonyukuk idi).
• Tudun : Vergi toplanması ve denetim işlerine bakardı.
• Yargucı : Yargıç.
• Tarkan : Askerî yönetici. Ordu baş komutanı anl***** gelen “sübaşı” da denilirdi.
• Tamgacı : Yazışma işlerini yürütür, aynı zamanda “bitikçi” ünvânını da kullanırlardı.
D. SOSYAL ve EKONOMİK YAPI
Türklerde sınıf ve kölelik kurumu olmamıştır. Bu durum, tarım toplumu olunmaması ve konar-göçerlikten
kaynaklanmıştır. Yaşanan coğrafyanın iklim özellikleri ve kültürel değerlerin etkisiyle küçük baş hayvancılıkla
uğraşılmıştır. Bu da, konar-göçer (yarı göçebe) bir yaşantı getirmiştir. Çin’e yapağı, et ve deri satılmıştır.
Maden işletmeciliğinde de ileri gidilmiştir. İpek Yolu üzerinde ticâret de ekonomik etkinlikler arasında
bulunmuştur. Orta Asya’da Türk-Çin mücadelesinin temelini, İpek Yolu’nun denetimini ele geçirme isteği
oluşturmuştur. Uygurların yerleşik hayata geçmesiyle birlikte, tarım da Türkler arasında yaygınlık göstermiştir.
E. DİN ve İNANIŞ
Millî Gök-Tanrı dinine inanılmıştır. Tanrı soyut olduğu için, heykeli ve adına tapınak yapılmamıştır. Gök
yüzünde cennet(Uçmak) ve yer altında cehenneme(Tamu) inanılmış, 7 kat oldukları kabûl edilmiştir. Kurban kesme
en önemli ibadet sayılmıştır. Ataların ruhlarının bu dünyada yaşadığına inanılmıştır. Bu sebeple, ruhların
yaşadığını düşündükleri mezarlara saygı göstermiş, üzerlerine basmamış, mezar ziyaretlerinde bulunmuşlardır.
**üler hemen gömülmemiş, mumyalandıktan sonra obanın yüksekçe bir yerinde, “Tengri” saçından tutsun da yanına
uçursun (cennete) diye bekletilmiştir. Öte yandan, bazı mağaralar, ağaçlar vb. de kutsal sayılmıştır. Katı
kurallar ve dinin devlet yönetiminde yaptırımı olmadığı için, bir din sınıfı oluşmamıştır. Çoklarının sandığı
gibi, Şamanizm, bir dînî inanç değil, sihir, fal, hekimlik vb. karaktere sahip bir anlayış özelliği taşımıştır.
Şaman(Kam), hekimlik, büyücülük, falcılık, müzisyenlik yapmış, kurban törenlerini yönetmiştir. Cenâze
törenlerine “Yuğ” denilmiştir. Kişi öldüğünde, çadırı çevresinde 7 kez atla dönülmüş, ölü evine götürülen yemeğe
“yuğ aşı” denilmiştir. İkinci yaşama inanıldığı için, ölü, atı ve sevdiği eşyaları ile birlikte gömülmüştür.
“Kurgan” adı verilen mezarın başına, ölünün hayattayken öldürdüğü var sayılan düşman sayısı kadar taş dikilmiş,
buna “Balbal” denilmiştir.
Çin’in Kansu Bölgesi’ne göç eden Uygurlar Konfiçyus, Doğu Türkistan’a yerleşenler, Mani ve Buda dinlerine
girmişlerdir. Doğu Türkistan’da yaşayan Uygurlar günümüzde Müslümandırlar. Hazar Denizi’ne adlarını veren
Hazarların da Musevî oldukları iddia edilmektedir. Orta Asya Türklerinin din kurallarına sıkı sıkıya bağlı
olmayışları beraberinde hoşgörüyü getirmiştir (2).
F. EDEBİYAT
Sözlü ve yazılı olarak ikiye ayrılmıştır;
1) Sözlü edebiyat:
Sav : Türklerin yaşam tarzını anlatan şiirler.
Sagu : **en büyük kişiler için yakılan ağıt.
Koşuk : Müzik eşliğinde söylenen şiir (en önemli müzik âleti kopuzdur).
Destan : Âdet, töre, inanç, yaşam tarzları konusunda bilgi verirler;
• Oğuz Kağan Destanı : Asya Hunları.
• Ergenekon Destanı : Göktürkler.
• Türeyiş (Doğuş) ve Göç destanları : Uygurlar.
• Alper Tunga ve Şu destanları : İskitler (Sakalar).
• Manas Destanı : Kırgızlar.
• Dede Korkut Destanı : Oğuzlarla Kıpçakların mücadelesini konu alır.
2) Yazılı edebiyat: Türklerin ilk kullandığı alfabe, 38 harfli Göktürk Alfabesi’dir. Orhun yazıtları(Anıtları)
bu alfabeyle yazılmıştır. Türk târihinin ilk millî kaynağıdır. II.Göktürk (Kutluk) Devleti döneminde Bilge
Kağan, Kültigin ve Vezir Tonyukuk adına “Kutsal Ötügen Bölgesi”ne dikilmişlerdir. Moğolistan sınırları
içindedir. Yo(u)luğ Tigin tarafından taşa kazılarak yazılmıştır. Buna göre, Yoluğ Tigin, Türklerin ilk târihçi
ve edebiyatçısıdır. Yazıtları, İsveçli subay Strahlenberg bulmuş, Danimarkalı dil bilimci Wilhelm Thomsen
okumuştur. Türk idâre ve sosyal yapısı hakkında bilgiler yer almaktadır. Uygurlar, 18 harfli bir alfabe
oluşturmuş, kâğıt ve matbaayı kullanmışlardır. Gerçek anlamda yazılı Türk edebiyatı Uygurlar döneminde ortaya
çıkmıştır.
G. ZAMAN
Orta Asya Türkleri 12 Hayvanlı Türk Takvimi kullanmışlardır. Bir yıl 12 aya, bir gün 12 bölüme ayrılmış, bu
bölümlere “çağ” denilmiştir.
(1) Orta asya Türk devletleri göçebe yaşamın getirdiği zorunluluk nedeniyle yazılı hukuk kuralları meydana
getirememişlerdir. Ancak, devlet yönetiminde ve günlük ilişkilerde hükümdarın ve de halkın uymak zorunda olduğu
kurallar vardı. Hatta Hakanın millete karşı sorumluluklarından biri de bu kuralları uygulamaktı.
Yazılı olmayan bu kurallara ne ad verilirdi? (2002 KPSS)
A. Toy B. Kurultay C. Toygun D. Otağ E. Törü (Töre)
(2) İslamiyet’ten önceki Türklerin kendilerinden farklı inanışlara sahip insanlarla bir arada yaşaması,
Türklerde aşağıdakilerden hangisine bir kanıttır? (2005 KPSS)
A) Ülke sorunlarının görüşüldüğü meclis kurduklarına C) Ülkenin iki bölüm halinde yönetildiğine E) Hoşgörülü
olduklarına
B) Birden fazla devlet kurduklarına D) Yerleşik hayata geçtiklerine
H. SANAT
• Hayvan üslûbu: Konar-göçer bozkır yaşantısının tipik özelliğini gösterir. Taşınabilir eşyalar üzerine işlenen
motiflerde hayvanların mücadelesi gösterilmiştir. Hayvan motiflerinin, o eşya ve sahibini koruduğuna
inanılmıştır. Orta Asya’da yaygınlık kazanan bu sanatın yaratıcısı İskitlerdir.
• Heykel: Balbal denilen ve mezar başlarına konulan ilkel taş heykeller oldukça yaygındır. Orhun kazılarında
Kültigin’in başının bulunması, heykel yapımı olduğunu kanıtlamaktadır. Resim ve heykel sanatı, Mani ve Buda
dinlerine girdikten sonra Uygurlarda çok gelişmiştir.
• Mimarlık: Konar-göçerlikten dolayı Uygurlara kadar eser görülmez. Uygurlar, yerleşik hayata geçtikleri için
şehirler kurmuş, mimârî eserler oluşturmuşlardır. Kubbeli türbe ve köşe üçgenlerinin (Türk üçgeni) yaratıcısı
Uygurlardır.
• Resim: Türk resmini de Uygurlar yaratmıştır. Fresk ve minyatür sanatı oldukça gelişmiştir. Minyatür sanatı ve
çiniciliği de İslâm dünyasına Uygurlar hediye etmiştir.
• Halı: Bilinen ilk düğümlü halı, Orta Asya’da Altay dağlarının eteklerinde Türklere ait olduğu kabûl edilen
Pazırık kurganında bulunmuştur. Asya Hunlarından kalmadır.