Türkiye’deki deltalar hangileridir? Sakarya Nehri neden delta oluşturmaz?

Türkiye’deki deltalar hangileridir? Sakarya Nehri neden delta oluşturmaz?
Delta bir ırmağın çatallanarak denize döküldüğü yerdir. Eski yunanlı tüccarların Nil Nehri’nin denize ulaşan kısmında üçgen biçiminde kara parçaları olduğunu gördüler. Oluşan şekiller yunan alfabesinin dördüncü harfi Δ (delta) yla aynı olduğu için tüccarlar buraya delta adını verdiler.
Hızlı akan suların içerisindeki çamur ve tortullar hız sebebiyle dibe çökme fırsatı bulamazlar. Ancak akarsuların denize döküldüğü yerlerde akış hızı düşer. Böylece akarsunun yol boyunca içinde taşıdığı çamur ve tortu birikintisi dibe çökme fırsatı bulur. Bu çöküntü birikerek yükselir. Tortullar su bitkileri tarafından sıkıca bir arada tutulur.Bir süre sonra verimli toprakların birikmesiyle delta ovası oluşur.
Vikipedi

Ayrıca, Samsun-Kızılırmak,İzmir-Gediz,Aydın-Büyükmenderes ve Adana-Göksu deltaları önemli deltalarımızdandır.

KIZILIRMAK DELTASI
Koordinatlar :410 30′ Kuzey
360 05′ Doğu
Deltanın Alanı :56.000 hektar
Sulak Alanlar :16.110 hektar

Kızılırmak nehrinin taşıdığı alüvyonların oluşturduğu ülkemizdeki en büyük deltalardan birisidir. İdari olarak Samsun ilinin Engiz, Bafra ve Alaçam ilçeleri sınırları içerisinde yer almaktadır.

Delta ovası, denizden güneye doğru basamaklar halinde yükselmektedir. Deltanını gerisinde, Kızılırmak nehrinin her iki kenarında yay şeklinde uzanan ve yükseklikleri 600-800 metreye varan Kuzey Anadolu Dağlarının ilk sırasını oluşturan platolar, daha geride ise 1000-1500 merte yüksekliğindeki dağlar yer almaktadır.

Kızılırmak deltası, doğal özellikleri büyük ölçüde korunabilmiş, ülkemizin Karadeniz kıyısındaki tek sulak alanıdır.

Deniz, ırmak, göl, sazlık, bataklık, çayır, mera, orman, kumul ve tarım alanları gibi farklı ekolojik karakterlerdeki habitatların birarada bulunması, besin maddelerince zenginlik ve uygun iklim koşulları Delta’nın eşine az rastlanır öçlüde biyolojik çeşitliliğe sahip olmasını sağlamıştır.

Delta’da, altısı doğu, birisi ise batı yakasında olmak üzere yedi adet göl bulunmaktadır. Deltanın batısında yer alan Karaboğaz gölünün çevresindeki sazlık ve bataklık alanlarla birlikte toplam alanı 1.400 hektardır. Deltanın doğusunda yer alan göller ise Balık gölü, Uzun göl, Çernek gölü, Liman gölü, Gıcı gölü ve Tatlı göldür. Bunlardan Balık gölünün denizle bağlantısı vardır. Göllerin suları tatlı denebilecek kadar az tuzludur. Sadece, denizle bağlantısı olan Balık Gölü’nde denizden su girişinin olduğu dönemlerde tuzluluk artmaktadır.

Tamamı sığ olna göllerin en derin yeri su seviyesinin yüksek olduğu dönemlerde dahi 3 metreyi geçmez. Ortalama derinlik 1.5 metre civarındadır. İlkbaharda suların yükselmesiyle geniş alanlar su altında kalmakta, delta7nın doğu ölümündeki göllerin tamamına yakını berleşmekte ve tek bir gölü andırmaktadır. Bu dönemde, Balık gölü ile deniz arasında bulunan Galeriç ormanının da büyük bir kısmı su altında kalmakta ve eşsiz bir görünün oluşturmaktadır.

Deltadaki karakteristik oluşumlardan biride göllerle deniz arasındaki kumullardır. 200-300 metreklik şeritler halinde kıyı boyunca uzanan kumulların yükseklikleri 7/8 metredir.Bazı yerlere 12 metre yüksekliğe ulaştıkları da görülmektedir.

işlev ve değerleri

Deltalar, mikro ve makro faonanın çok yüksek bir üretim düzeyine ulaştığı yer yüzünün en verimli doğal alanlarıdır. Yüksek verimin oluşturduuğu yiyecek ağı başta sukuşları olmak üzere, değişik türlerden zengin bir yaban hayatının barınmasına ve beslenmesine imkan sağlamaktadır.

Deltalar, balıkların yumurta döktüğü, özellikle yavru balıkların beslendiği, korunduğu alanlardır. Yapılan araştırmalar, yediğimiz balıkların 2/3’sinin yaşamlarının tamamını ya da belirli bir devresini sulak alanlarda geçirdiğini göstermiştir. Bu nedenlle sulak alanlar, özellikle deltalar balıkçılığın devamlılığı yönünden hayati öneme sahiptirler.

Kızılırmak Deltası, yaşama ortamlarının çeşitliliği ve önemleri barındırdığı hayvan varlığı ve türlerin durumları ile çok sayıda Uluslararası öneme sahip sulak alan kriterine sahip bir sulak alan ekosistemidir. Ülkemizin Karadeniz kıyısında doğal karakteri korunabilmiş tek alan olması, deltanın önemini arttırmıştır. Karadenizi direkt olarak aşan göçmen kuşların uçuş hazırlığı ve uçuş sonrası dinlenebildikleri, beslenebildikleri ve korunabildikleri tek alandır.

Değişik habitatları, zengin bitki ve hayvan varlığı ile bilimsel çalışmalar için açık hava laboratuvarıdır. Taban suyunu dengeleme, denizden tuzlu su girişini önleme gibi işlevleriyle bulunduğu bölgenin su rejiminin düzenlenmesine katkı sağlar.

Tüm bunların yanısıra, Kızılırmak deltası su ürünleri üretimi, saz kesimi ve otlatma imkanlarıyla yöre ekonomisine önemli katkılar sağlayan çok yönlü bir sulak alan ekosistemidir.

Güzel manzarası ve barındırdığı yaban hayatı ile kuş gözleme, balık tutma, avcılık gibi rekreasyonel faaliyetlmer için de ideal ortamdır.

flora ve vejetasyon

Değişik ekolojik karakterdeki habitatların varlığı deltayı bitki çeşitliliği yönünden de zengin kılmıştır.Göl kıyıları, sazlıklar ve bataklıklar yoğun vejetasyonla kaplıdır. Göllerde su sümbülleri cinsine ait türler hakimdir. Kıyılarda ise kamış, saz, sivri hasırotu bulunmaktadır. Bazı yerlerde nilüferlere de rastlanmaktadır.

Kuru kesimlerde vejetasyon daha zayıftır. Bu kesimlerde hasırotu vejetasyonu içerisinde ayrıkotu, sinirotu, beşparmakotu ve sütleğen türleriyle, göl soğanı, engerekotu ve orkide yayılış göstermektedir

Kumulların yer aldığı sahil kesimleri bitki örtüsünden yoksundur. Diğer kesimlerde sütleğen, sığır kuyruğu yaygındır. Daha çok eski kumullarda olmak üzere yer yer defne, kocayemiş, mersin, süpürge otu, şimşir, orman gülü, çıkırgan ve erkek kızılcık gibi bodur ağaç ve çalılarla kaplı alanlar mevcuttur.

Türkiye’deki nadir subasar ormanlardan biri olan Galeriç ormanının hakim ağaç türü dişbudaktır. Diğer önemli ağaç türleri ise; meşe, söğüt, peruka çalısı ve yemişgendir.

fauna ve ornitolojik önemi

Kızılırmak deltası, biyolojik üretim yönünden bol gıda ihtiva eden karakterde bir sulak alan ekosistemidir. Deltada bulunan göller, sazlıklar ve bataklıkların plaktonlar ve omurgasız canlılar bakımından zengin oluşu alanın değişik türde zengin faunaya sahip olmasını sağlamıştır. 16000 hektarlık alanda 100.000 su kuşunun barınması deltanın besin maddesince ve fauna elemanlarınca zenginliğinin en iyi göstergesidir.

Deltada bulunan göllerde, sazan, sudak, has kefal, mersin merinosu, alabalık türlerine ait zengin balık populasyonları mevcuttur. Ayrıca bol miktarda kerevit bulunmaktadır.

Yeşil kurbağ, sıçrayıcı kurbağa, ağaç kurbağası ile su kaplumbağaları va su yılanları deltanını değişmez ve önemli sakinlerindendir.

Delta ve yakın çevresi memeliler bakımından da oldukça zengindir. Yörede görülen başlıca memeli türleri su sıçanı , ev sıçanı, su samuru, yaban kedisi, çakal, ağaç sansarı, sincap ve yaban domuzudur.

Ornitolojik Önemi

Deltada bu güne kadar 308 kuş türü saptanmıştır. Bu sayı, Türkiye kuşlarının % 74’ü olup, Türkiye’de Göksu deltasından (332 tür) sonra bir alanda tespit edilmiş en yüksek sayıdır. Bölgede görülen türlerden büyük deniz düdükçünü ve kuzey incir kuşu bu güne dek Türkiye’de sadece Kızılırmak deltasında saptanmıştır. Yine küçük kiraz kuşu ve ak kiraz kuşu son 25 yılda Türkiye’de sadece Kızılırmak deltasında görülmüştür.

Deltadaki türlerden tepeli pelikan, cüce karabatak, al boyunlu kaz, dikkuyruk, şah kartal, küçük kerkenez ve toy dünya çapında nesilleri tehlikede olan türlerdir. Bu türlerden tepeli pelikan deltada kuluçkaya yatmaktadır.
1992 yıyında yapılan bir arştırmada 140 kuş türünün deltada ürediği üespit edilmiştir. Bunlardan tepeli pelllikan 6 çift, erguvan balıkçıl 500 çift, kara leylek 50 çift, kaşıkçı 75 çift, boz ördek 200 çift, turna 50 çift, macar ördeği 75 çift,pasbaş patka 150 çift, kocagöz 50 çift ve bataklık kırlangıcının 100 çift üreme populasyınlarıyla delta uluslararsı öneme sahip sulak alan özelliğini kazanmaktadır.

Deltada üreyen başlıca diğer kuş türleri küçük batağan 350 çift, bahri 250 çift ve küçük sumru 45 çifttir.

Deltada bulunan Galeriç ormanı, Ülkemizdeki nadir subasar ormanlardan birisidir. Biyolojik çeşitlilik bakımından oldukça zengin olan ormanda 35 ötücü kuş türü kuluçkaya yatmaktadır.

Kızılırmak deltası, göç sırasında Karadeniz’i doğrudan aşan kuş türleri için hayati önem taşımaktadır. İlkbaharda Karadiniz’i geçmek üzere uzun bur yolciliğin hazırlığını yaptıkları ce sonbahar göçlerinde ise Karadeniz’i aşan kuş türlerinini Karadeniz kıyısında sığınabilecekleri en önemli sulak alndır. Bu nedenle, özellikle geç sırısnada bazı kuş türleri deltada büyük sayılara ulaşmaktadır. Örneğin göç sırasında bir günde Çernek gölü üzerinde 42.000 kum kırlangıcı sayılmış olup, bölgeden geçit yapan kırlangıç sayısının bir milyonu aştığı tahmin edilmektedir. Ötücüler dahim olmak üzere deltadan geçen su kuşlarının sayısı bir kaç milyonu bulmaktadır.

tarihi ve kültürel değerler

Yöreye ilk yerleşen halk, İ.Ö. 4000’lere Orta Asya’dan göçeden Kaşkarlardır.

Geç Kakoit çağdan itibaren yörede yerleşimlerin olduğu bilinmektedir. 1971 yılından itibaren çevrede yapılan araştırmalarda 57 höyük, 6 düz yerleşim yeri, 48 tümülüs, 5 kaya mezar, 3 mezarlık, 1 hamam, 1 hele, 1 köprü ile 25 adet antik çağ ve hemen sonrasına ait kalıntılar bulunmuştur.

Yörede tespit edilen en eski yerleşim yerlerinden birisi, Kızılırmak nehrinin batısında, Karadeniz’e kuş uçuşu 7 km. mesafede bulunan İkiztepe’dir. İkiztepe’nin kurulduğu dönemde Karadeniz’e kıyı olduğu; yapılan kazılar sonucunda halkın yaşamlarını hayvancılık, avcılık ve balıkçılık ile sürdürmüş oldukları anlaşılmıştır.

Hititlerden sonra sırasıyla Frigler, Kimmerler, Romalılar, Bizanslılar, Anadolu Selçukluları ve Osmanlı Devleti yöreye egemen olmuştur.

insan aktiviteleri

Tarım

Kızılırmak deltası, tarımsal potansiyel bakımından Türkiye’nin en zengin ovalarından birisidir. Deltada buğday, mısır, pirinç, ayçiçeği, şeker pancarı ve tütün yetiştiriciliği yapılmaktadır. Sulama imkanlarının artmasıyla birlikte sebze yetiştiriciliği de artmıştır.

Hayvancılık

Hayvancılık yöre halkının geçiminde önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle sulak alan çevresindeki köylerde hayvancılık yaygındır. Deltada yaklaşık 3000’i manda ve 8000’i sığır olmak üzere 23000 civarında hayvan otlamaktadır.

Sazcılık

Deltadaki diğer bir ekonomik etkinlik ise saz kesimidir. Her yıl toplam saz alanının yaklaşık % 25’i kesilmektedir. Kesilen sazın büyük bir bölümü ihraç edilmektedir. Bir kısmı ise hasır, sepet vb. yapımında, binaların özellikle hayvan barınaklarının çatılarını örtmede ve ahırlarda zemine sermek için kullanılmaktadır.

Balıkçılık

Göllere yakın olan köyler ikinci bir gelir kaynağı olarak balıkçılığa yönelmişlerdir. Deltanın doğu bölümünde toplam 358 üyeli üç, batı bölümünde ise 24 üyeli bir kooperatif vardır.

Göllerde, sazan ,sudak, haskefal, mersin morinosu, alabalık, ve inici balığı avlanan balık türleridir. Su seviyesinin yüksek olduğu yıllarda Balık Gölü’nde tırsi ve hamsi’ye de rastlanmaktadır. Ayrıca, göllerde aynalı sazan da yetiştirilmektedir. Son yıllarda kerevit avcılığı da yaygınlaşmıştır.

Düzenli istatistiki veriler olmadığı için avlanan gerçek balık miktarı bilinmemektedir. Geçmiş yıllarda avlanan balık miktarlarının 350-400 ton civarında olduğu tahmin edilmektedir. Ancak, kontrolsüz avcılık ve kirlenme gibi nedenlerle balık miktarında azalma olduğu balıkçılar tarafından ifade edilmektedir.

Avcılık

Deltada yer alan Çernek gölü ve çevresini kapsayan 4000 hektarlık alan 1979 yılında Orman Bakanlığınca Yaban Hayatı Koruma Sahası ilan edilerek deltanın bu bölümünde avcılık tamamen yasaklanmıştır. Ancak, yeterli denetim yapılamadığı için yasa dışı avcılık yapılmaktadır.

koruma ve yönetim

Deltada yer alan Çernek gölü ve çevresini kapsayan 4000 hektarlık alan 1979 yılında Orman Bakanlığınca “Yaban Hayatı Koruma sahası” ilan edilmiştir. Ayrıca, 1994 yılında deltanın doğu bölümünde yer alan sulak alanların tamamı Kültür Bakanlığınca Doğal Sit Alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

1996 yılında Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ve Çevre Bakanlığının işbirliğiyle deltadaki tüm doğal alanları kapsayacak şekilde hazırlanan çevre düzeni planında, sulak alan ekosistemi ve sistemle ilişkili habitatlar dikkate alınarak, mutlak koruma, ekolojik etkilenme ve tampon bölgeler belirlenmiş; her bir bölge için koruma ve kullanım esaslarını düzenleyen özel plan kararlar geliştirilmiştir.

Gölün doğal yapısının ve ekolojik karakterinin korunabilmesi için göl yönetim planı hazırlanmalı; ayrıca etkin bir izleme ve denetimin sağlanabilmesi için mutlaka yerel anlamda özel bir kurumsal yapı oluşturulmalıdır.

GEDİZ NEHRİ

Gediz Nehri, Anadolu’dan Ege Denizine dökülen Büyük Menderes nehrinden sonra ikinci büyük akarsudur. İç Batı Anadolu’daki Murat ve Şaphane dağlarından inen suların birleşmesiyle oluşan Gediz Nehri, batıya doğru ilerlerken, kuzeyden Kunduzlu, Selendi, Deliiniş ve Demrek çaylarını, güneyden ise Kulu volkanik yöresinden gelen küçük dereleri sularına katar. Nehir, Salihli ilçesinin kuzeydoğusundan Gediz Ovasına girer ve güneyden Kemalpaşa Ovasından gelen Nif çayını alarak Foça tepelerinin güneydoğusundan İzmir Körfezine dökülür.

Taşkın dönemlerinde sık sık yatak değiştiren Gediz Nehri, yaklaşık 40.000 ha.’lık bir delta oluşturmuştur. Zaman içerisinde İzmir körfezindeki bazı adalar da kara ile birleşmiş ve delta ovası içerisinde kalmıştır.

19. y.y. sonlarında Gediz Nehri Çilazmak dalyanının hemen doğusundan Ege Denizine dökülmekte iken, Körfezin hızla dolması ve İzmir Limanının denize ulaşımının kapanması tehlikesi nedeniyle kanallar açılarak nehrin yatağı değiştirilmiştir.

Gediz Nehri toplam uzunluğu : 401 Km.
Su toplama havzası : 17.500 Km2’dir.

gediz

GEDİZ DELTASI

Koordinatlar : 38o 33′
Sulak Alan Ekosisteminin Kapladığı Alan : 20400 ha.

Türkiye kıyılarındaki en büyük deltalardan biri, İzmir Körfezinin doğu kıyılarına uzanan Gediz Deltasıdır. Akdeniz’i çevreleyen kara parçalarının coğrafi özelliklerinden dolayı, su kaynaklarının büyük bir kısmı yüksek debili nehirler oluşturacak şekilde birleşemeden denize açılmakta ve çok sayıda, ancak dar bir alanı kaplayan küçük deltalar oluşturmaktadır. Bunun yanında, nispeten yüksek debili nehirlerin oluşturdukları çok daha az sayıdaki büyük deltaların her biri, alternatifsiz birer yaşama alanıdır.

Deltanın oluşumu sırasında Gediz Nehri, batı, güneybatı ve güney doğrultularında sık sık yatağını değiştirmiş ve denize doğru ilerlediği kesimlerde çok sayıda lagünler, bataklıklar ve çamur düzlükleri oluşturmuştur.

Deltada yer alan ve ince kordonlarla denizden ayrılan dalyanlar kuzeyden güneye doğru, Kırdeniz (400 ha.), Homa (1824 ha.), Çilazmak (725 ha.) ve Ragıppaşa (Taş) (500 ha.) dalyanlarıdır. Homa Dalyanı ile Çilazmak Dalyanının doğu kıyıları arasında Tekel Tuz İşletmesine ait tuzlalar bulunmaktadır.

Gediz Deltasında üç ana tatlı su bataklığı bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi 500 hektarlık sazlık alan ve 650 hektarlık sığ tatlı su bataklığından oluşan bölgedir. Bu bölge Kırdeniz dalyanının doğusuna uzanmaktadır. Diğer iki tatlı su bataklığından biri deltanın güneydoğusundaki Çiğli Bataklığı (140 ha.) diğeri ise Kozluca seddinin kuzeydoğusundaki Sazlı Göl (30 ha.) dür.

Kırdeniz Dalyanının güneydoğusunda geçmişte İzmir Körfezinde yer alan yükseklikleri 50-50 m. arasında değişen tepelik alanlar (Poyraz Tepe, Orta Tepe ve Üçtepeler) mevcuttur.

İŞLEV VE DEĞERLERİ

Bilindiği üzere sulak alanlar, dünyanın en üretken ve yenilebilir doğal kaynakları olup, insan kullanımı başta olmak üzere binlerce canlı yaşamı için çok önem taşıyan alanlardır.

Deltalar, sulak alan tanımlamasına dahil olan farklı ekolojik alanları içiçe bulundurması nedeniyle başta sukuşları ve balıklar olmak üzere binlerce canlıya uygun yaşama ortamı sağlarlar. Bu nedenle, delta sistemleri doğal yaşamın devamlılığı açısından son derece önemli ekosistemlerdir.
Ekolojik yönden bol gıdalı bir sulak alan özelliği taşıyan Gediz Deltası; zengin ve değişik habitatları ile bir açık hava müzesi işlevi görmektedir.

Deltada, bazı kuş türleri için büyük öneme sahip olan geniş tuz bataklıkları mevcuttur. Bu tuz bataklıkları Kırdeniz Dalyanı’nın kuzeydoğusunda ve Bostanlı ve Çilazmak Dalyanı arasında uzanmaktadır. Gediz Nehri’nin üç eski yatağı ve şu andaki yatağının denize açıldığı bölgeler su kuşları ve deniz kuşları için üreme, beslenme, kışlama ve barınma imkanı sağlamaktadır.
Tüm bu sistemlerle birlikte deltada yer alan geçici sulak çayırlar, bahçeler, tarım alanları ve küçük ağaçlık alanların içinde bulunduğu Gediz Deltası bulunduğu bölge için olduğu kadar tüm Akdeniz geneli için eşsiz bir yaşama ortamıdır.

Gediz Deltası su ürünleri üretimiyle de yöre ekonomisine önemli katkılar sağlamaktadır. İzmir şehri gibi bir metropilatının çok yakınında bulunan ve Delta içerisinde yer alan Çamaltı Tuzlası Kuş Cenneti ornitoturizm başta olmak üzere günü birlik dinlence amaçlı kullanımlar için büyük öneme sahiptir.

Deltanın diğer bir önemli işlevi ise bir tampon görevi yaparak deniz suyunun girişini önlemekte ve iç kesimlerdeki tarım alanlarını tuzlaşmaya karşı korumaktadır.

FLORA VE VEJETASYON

Bitki ve coğrafyası yönünden Akdeniz floristik bölgesi içinde yer alan Gediz Deltasında kumul, tuzcul, frigana ve sazlık habitatları bulunur.

Flora çalışmaları sonucunda bölgede 60 familya, 206 cinse ait 308 takson saptanmıştır. Bu taksonların hepsi Spermatophyta divisiosuna dahildir. Tuzlada tuzcul bitkiler hakimdir.

Kıyı bölgesinde Salıcornia europea yoğun şekilde görülmetedir. İç bölgelerinde kıyıdana itibaren Arthrocnemum sp., Holocnemum strobilaceum ve Halimone portulacoides baskın durma gaçmektedir.

Gediz Delasında Puccinellia koeieana subsp. Anatolica, stachys cretica suupsp. Smyrnaea, Carex divisa, Sueda prostrata subsp. Prostrata ve Salsola Kali gibi endemik türler ve /veya alt türler mevcuttur.

FAUNA VE ORNİTOLOJİK ÖNEMİ

Zengin bir faunaya sahip Gediz Deltası ve Çamaltı Tuzlası Kuş Cenneti, çok sayıda böcek türünden, çakal (Canis aureus) ve yaban domuzu (Sus scrofa) gibi memeli hayvanlara kadar pek çok hayvan türü için önemli bir yaşama alanı özelliğindedir. Ancak alanın fauna açısından esas önemini kuşlar oluşturmaktadır.

Ornitolojik Önemi

Türkiye’de bulunan 426 kuş türünden bugüne kadar 200’ü aşkını bölgede gözlenmiştir. Gediz Deltası’nın uygun iklim koşulları yanısıra, tatlı ve tuzlu su ekosistemlerini birarada bulundurulması, zengin ve değişik habititlara sahip olması nedeniyle çeşitli türden çok sayıda sukuşuna uygun üreme, beslenme, konaklama ve kışlama olanağı sağlamaktadır.

Gediz Deltasının ornitolojik önemi, kısaca sahip olduğu şu kriterler nedeniyledir;

Çok çeşitli kuş türü için önemli üreme habitallarına sahiptir.
Özellikle Doğu Avrupa’da yaşayan su kuşları için sahip olduğu uygun iklim koşulları ve beslenme alanları nedeniyle önemli bir kışlama alanıdır.
Kuzey-Güney Göç Rotası üzerinde bulunması nedeniyle göç mevsimlerinde çok sayıdaki kıyı kuşu ve diğer su kuşları için uygun konaklama ve beslenme alanıdır.

Gediz Deltasında soyu dünya genelinde tehlike altında bulunan tepeli pelikan ve küçük kerkenez üremektedir. Alan, deniz kuşları, özellikle de sumrular ve martılar için tüm Akdeniz genelinde önemli bir üreme bölgesidir.

Deltadaki korunaklı çamur adacıklarında her yıl binlerce çift deniz kuşu kuluçkaya yatar. Kara gagalı sumru Türkiye’de yalnız Gediz Deltası’nda üremektedir ve bölge aynı zamanda bu türün Akdeniz kıyılarındaki düzenli olarak ürediği beş alandan biri olma özelliğindedir. Büyük sumru, tüm Akdeniz kıyılarında düzenli olarak yalnızca Gediz Deltası ve büyük Menderes Deltasında üremektedir.

Bunun dışında bölge, her yıl binlerce kıyı kuşunun kışlaması ve göç sırasında konaklaması açısından çok önemlidir. Deltada yer alan tuzlalar, sazlıklar, çayırlar, tepelik ve bahçelik alanlar deltadaki tür zenginliğini artıran diğer habitatlardır. Bu habitatlarda yaşayan önemli türlere örnek olarak kara leylek, flamingo, mahmuzlu kızkuşu, bataklık kırlangıcı, kocagöz, kızıl şahin, kaya sıvacı kuşu ve gök ardıç verilebilir.

TARİHİ VE KÜLTÜREL DEĞERLER

Delta içerisinde yer alan ve geçmişte Ege Denizi’nin bir adası olan üçtepeler’de bulunan Leukai antik şehri, Pers kralına başkaldırmayı planlayan Pers Amiralı Takhos tarafından M.Ö. 352 yılında kurulmuştur. Surlar ile çevrili olan Leukai tarihte önemli bir şehir olmamıştır. Ancak, Helenistik çağda Eumenes II’nin evlilik dışı çocuğu Aristoniskos nedeniyle adından söz ettirmiştir.

Klazomenia (Urla)’nın kolonisi olan Leukai’lilerin bastırmış olduğu gümüş sikkelerin bir kısmı bugün British Museum’da sergilenmektedir. Pek fazla kalıntısı olmayan bu antik şehrin henüz kazı çalışmaları yapılmamıştır. Fakat, şehrin etrafındaki surlar, Poyraz Tepede bir oda mezarı ve farklı yerlerde 5 kuyu bulunmaktadır.

İNSAN AKTİVİTELERİ

Tarım

Gediz Deltası sahip olduğu uygun iklim ve toprak koşulları nedeniyle ülkemizin Ege kıyılarındaki en önemli tarım alanlarından birisidir. Sulama yapılan bölgelerde başlıca ürünler pamuk ve su yeterli olduğunda çeltiktir. Gediz Nehrinin suyu ise bölgedeki tarımsal etkinliklerin can damarıdır.1940 yılında bölgede ilk sulama çalışmaları başlamış, daha sonra akarsuyun ve kollarının üzerine üç adet baraj (sulama ve enerji amaçlı) kurulmuştur.

Deltanın doğu ve kuzeydoğu istikametinde uzanan Menemen Ovasının sulanması amacıyla Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce, Aşağı Gediz Sulama Projesi başlatılmıştır. Proje ile, 23000 hektarlık alanda gerçekleştirilmekte olan toprak ıslahı ve sulama şebekeleri nedeni ile doğal sistem özellikle su rejimi açısından sekteye uğramış durumdadır.

Ayrıca, deltada sulu tarıma geçilmesi ile birlikte alana yönelik olarak tarımsal kaynaklı kirlilik problemi gündeme gelmiştir.

Hayvancılık

Deltada yer alan mera alanlarının büyük bir kısmı, gerek kültüre açılma, gereksi tuz üretimi amacıyla kullanılması sonucu ya tamamen ortadan kalmış ya da doğal yapıları bozulmuştur. Sonuçta meracılığa dayalı olarak yürütülmekte olan hayvancılık faaliyeti çok azalmıştır. Alanın mevcut kullanımı içerisinde çok az bir yer tutan doğal otlaklarda ise tüm yıl boyunca inek, koyun ve yılkı atları beslenmektedir.

Balıkçılık

Deltanın batı ve güneyinde toplam alanı 2400 hektarı bulan iki dalyan yer almaktadır. Bu dalyanların derinlikleri 0.2-1.5 metre arasında değişmektedir.

Ege Üniversitesi Su Ürünleri Yüksek okulunca işletilmekte olan Homa Dalyanı Balık çeşitleri açısından oldukça zengin bir ortama sahiptir. Bölgede bulunan pek çok balık türünün dalyan alanına girmekte olduğu saptanmıştır. Bu dalyanda yapılan araştırmalar sonucu 17 tür balığın varlığı saptanmıştır. Bu türlerden sadece çipura, levrek, kefal, yılan balığı ve az miktarda dil balığı ekonomik bir değer yaratmaktadır. Gediz Nehrinin debisindeki azalmalar ve drenaj kanallarından dalyana su girişinin azalması sonucu, dalyandaki tuzluluk oranı artmış ve bu durum balık üretiminde düşüşe neden olmuştur.

Yukarıda verilen balık türlerinin yanı sıra vatoz, iğneli vatoz, isparoz, barbunya, tekir, akya, kömürcü kaya balığı ve gümüşbalığı deltada saptanan balık türlerindendir.

Avcılık

1980 yılından itibaren deltanın batısında yer alan 8.800 hektarlık Yaban Hayatı Koruma Sahasında avcılık tamamen yasaklanmış durumdadır. Orman Bakanlığı’nca kaçak avcılık sürekli denetim altında bulundurulmaktadır.

Tuz Üretimi

Türkiye’nin en büyük ve dünyanın sayılı deniz kıyısı tuz üretim merkezlerinden biri olan bölgede 1863 yılından beri tuz üretimi yapılmaktadır. Deltanın 3.300 hektarlık bölümünü kapsayan tuzlalarda Tekel Tuz İşletmesince yılda 500.000 ton civarında tuz üretilmektedir.

KORUMA VE YÖNETİM

Batısında bulunan üç dalyan, tepelik alanlar ve civarı ile Çamaltı Tuzlaları 1980 yılında Orman Bakanlığı Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğünce “Yaban Hayatı Koruma Sahası” olarak ilan edilmiştir. Aynı alan, doğal ve kültürel zenginlikleri nedeniyle Kültür Bakanlığı, İzmir Kültür Bakanlığı, İzmir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 611 sayılı kararıyla I. Derce Doğal Sit Alanı olarak ilan edilmiştir. Tuzla içerisinde yer alan Leucae antik kenti 18.07.1985 tarihinde 1284 sayılı kararla Arkeolojik Sit Alanı olarak ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

İzmir ili idaresinde bulunan Gediz Deltası ve Çamaltı Tuzlası Kuş Cenneti, farklı kurumların idaresi altında yönetilmektedir.

Deltada yer alan tuzlalar Tekel Tuz İşletmesi’nin kontrol ve idaresindedir. 8.800 ha.lık Yaban Hayatı Koruma Sahasında denetimler Orman Bakanlığı Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğünce yapılmaktadır. Koruma sahası içerisinde bir ziyaretçi merkezi inşaa edilmiş ve merkezde görevlendirilen personelce kuş gözlemek ve araştırma yapmak maksadıyla gelen ziyaretçilerin giriş çıkışı kontrol edilmekte ve avcılık denetimi yapılmaktadır. Aynı zamanda, Doğal Sit Alanı içerisinde Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunca 19.04.1996 tarih ve 417 sayılı ilke kararları uygulanmaktadır.

Son yıllardaki aşırı kuraklık ve Gediz Nehri’nin sularının önemli bir kısmının barajlarda tutulması ve sulamada kullanılması sonucu yeterli miktarda su Deltaya ulaşamamaktadır. Bu nedenle, nehrin döküldüğü yerle dalyanlar arasında kalan geniş sazlık ve bataklıklar kuruma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır.

Sazlıkların kurumasını önlemek için, Çevre Bakanlığı Koordinatörlüğünde İzmir Valiliği ve Unilever Rama Şirketi arasında imzalanan protokolle 1993 yılında “RAMA CAN SUYU”Projesi başlatılmıştır. Proje 1995 yılında tamamlanmış ve 5 km uzaklıktaki Sözbeyli Köyü yakınlarındaki yer altı suyundan sazlıklara 50 lt/sn. su verilmeye başlanılmıştır.

GÖKSU DELTASI

GÖKSU NEHRİ

Antik çağda Cleadnos adıyla anılan Göksu Nehri, Seyhan ve Ceyhan Nehirlerin’den sonra Akdeniz’e dökülen akarsuların en önemlisidir.

Nehir, Taşeli Platosundan doğar ve Toros dağları boyunca derin bir kanyondan akar. Taşeli yaylalarından geçerek ve Geyik dağlarının sularıyla beslenerek Akdeniz’e dökülür.

Uzunluğu 250 Km.’den büyük olan nehrin drenaj havzası 10.000 km2’den fazladır. Göksu, iki büyük kolu olan; Hadım Göksuyu ve Ermenek Göksuyu halinde Taşeli yaylalarının sularını toplayarak kuzeybatıdan-güneydoğuya doğru derin vadiler ve boğazlar içerisinden geçer. Mut Kasabası yakınlarında bu iki büyük kol birleşir ve buradan itibaren Akdeniz’e kadar artık Göksu Irmağı adıyla akar.

Yağmur ve kar sularıyla beslenen nehrin rejimi düzensizdir. Eylül ve Ocak ayları arasında düşük su düzeyinde akan nehir, Nisan ayında karların erimesiyle en yüksek su düzeyine ulaşır. Ortalama debisi 130 m3/sn.dir.

Ocak ile Haziran ayları arasında nehir havzasında, Ermenek ve Gökçay kollarında oluşan sert fırtınaların sebep olduğu taşkınlar gözlenir. Taşkınlar nadiren Akgöl civarında etkili olur. Zaman zaman da Paradeniz’e kadar ulaşır.

Akgöl’de uzun dönem için sedimantasyonun neden olduğu ötrofikasyon tehlikesi vardır. Uzun dönemli hidrografi, havzadaki minimum akışı 100 m3/sn civarında tutan önemli bir yer altı suyunun varlığını göstermektedir. Birbirini takip eden birkaç yağışlı yıl, yer altı suyunun artmasına neden olmaktadır.

GÖKSU DELTASI

Koordinatlar : 36o20’ Kuzey 33o59’ Doğu
Yüzölçümü : 150 km2
Rakım : 2 m.

Göksu deltası, Orta Torosların eteğinde bulunan İçel İl merkezinin yaklaşık 80 km. batısında, Akdeniz’e dökülen Göksu ırmağının taşıdığı alüvyonların oluşturduğu bir kıyı ovasıdır. İdari olarak İçel ili Silifke ve Taşucu ilçeleri sınırları içerisinde yer almaktadır.

Göksu deltası, Göksu nehir havasından taşınan tortular tarafından oluşturulmuş olup süreç halen devam etmektedir. Nehir suyu, delta boyunca asıl olarak nehir yatağından denize akmakla birlikte, aynı zamanda deltayı oluşturan tortuların arasından da akar. Deltaya tek deniz suyu girişi rüzgarlı zamanlarda kıyı şeridinin taşkına uğraması sonucu meydana gelmektedir.

Göksu Nehri’nin denize döküldüğü yerin batısında iki büyük göl yer almaktadır. Bunlardan biri denizle irtibatlı ve kum settiyle denizden ayrılan, 400 ha’lık Paradeniz Lagünüdür. Diğeri ise daha çok tatlı su gölü karakteri taşıyan 1.200 ha’lık alana sahip Akgöl’dür. Diğer önemli sürekli göller ise, bir dolgu lagünü olan ve Akgöl ile Paradeniz arasında yer alan Kuğu gölü, Paradeniz’in doğusundaki aşırı tuzlu Arapalanı gölüdür.

Gel-git olayına bağlı olarak tuzluluk oranları değişen bu göllerde, ortalama olarak tuzluluk Paradeniz’de %19, Akgöl’de %1-2 civarındadır. Paradeniz’in suları acı olup ortalama derinliği 1.5 m’dir.

Göksu deltası ekolojik olarak eutropic (bol gıdalı) bir sulak alandır.

Delta, irili ufaklı bir çok göl, lagün ve bunların çevresinde yer alan geniş sazlık, çayırlık, step ve tarım alanları ile kumullardan oluşmaktadır. 0-10 m arasında yükseltilere sahip olan deltanın doğu ve batı kesimlerinde kıyıya paralel uzanan kum tepeleri yer almaktadır. Deltanın en tipik özelliklerinden biri de İncekum Burnu’dur. İncekum Burnu’nun tipik şekli, doğrudan gelen ve nehir tortusunu sürükleyen kıyı akıntısıyla, Taşucu Körfezinde oluşan güneybatıya doğru zayıf ikinci bir akıntının bileşkesiyle ortaya çıkmıştır.

Bölgede yer alana sazlıklar, bataklıklar ve göllerin toplamı 2130 hektardır. Yine doğal özelliklerini büyük ölçüde koruyan kumsalların ve tuzlu steplerin büyüklüğü 5300 hektarı bulmaktadır.

İŞLEV VE DİĞERLERİ

Toprak, su, bitki ve hayvan türleri ile besinler gibi fiziksel, kimyasal ve biyolojik elemanlardan oluşan sulak alanlar, bölge ve ülke ekonomisi için olduğu kadar yaban hayatı için de büyük önem taşırlar.

Akdeniz Bölgesinde doğal yapısını koruyabilmiş ender alanlardan biri olan Göksu Deltası, uygun iklim koşulları yanında farklı habitatları içiçe barındırması nedeniyle çok sayıdaki su kuşuna üreme, beslenme, kışlama ve konaklama olanağı sağlamaktadır. Ösellikle kış aylarında İç Anadolu Bölgesindeki sulak alanların donması sonucu pek çok su kuşu kışı geçirmek için deltaya gelmektedir.

Balıkçılığın devamlılığı açısından hayati önem taşıyan deltalar, balıkların yumurta döktüğü, yavru balıkların beslendiği ve korunduğu alanlardır. Göksu Deltasında yer alan göller ve Göksu Nehri’nin Akdeniz’e döküldüğü bölge ile yakın kıyıları yavru balıklar için eşsiz bir üreme ve barınma alanıdır.

Göksu deltası sulak alan ekosistemi, Akdeniz ile deltanın iç kesimlerinde yer alan tarım alanları arasında bir tampon oluşturmakta ve denizden tuzlu su girişini engelleyerek bölgenin su dengesini düzenlemektedir.

Tüm bunların yanısıra, barındırdığı yaban hayatı ile kuş gözlemciliği, balıkçılık ve avcılık gibi rekreasyonel kullanımlar için ideal bir ortam oluşturmaktadır.

FLORA VE VEJETASYON

Değişik ekolojik karakterlerdeki habitatların varlığı deltayı bitki çeşitliliği yönünden de zengin kılmıştır. Denizden ortalama 2 m. yükseklikte bulunan Göksu deltasında doğal bitki örtüsünü, Akdeniz’in maki fomasyonu ile birlikte yoğun kumul bitkileri ve tuz stepleri oluşturmaktadır. Kıyı etkisinden uzaklaştıkça bitki örtüsünün niteliği düzelmekte ve koru ormanları başlamaktadır. Ormanlarda genellikle kızılçam hakimdir.

Kumul sisteminde adi mersin, zakkum, söğüt, kayışkıran, abdest bozan otu, güney karaçalısı ve andızotu bitkileri bulunmaktadır. Tatlısuyun hakim olduğu Akgöl’ün kuzey kısmı kamış, masura kamışı ve saz bitkileriyle kaplıdır. Kamış yatakları ve tuz stepleri ya da kumulları kuşatan bitki örtüsü arasında geçiş teşkil eden deniz sandalya sazı, çalılıklar ve hasır otu bir kuşak halinde bulunur.

Tuzlu suyun etkisinde bulunan Paradeniz lagününün çevresinde seyrek sazlık alanlar, Salicornia sp., sülüklü ördekotu bulunmaktadır. Kum yapısı içerisinde bulunan zengin floranın yanısıra, fazla miktarda verimli otlar ve deltanın Akgöl ve Paradeniz çevresindeki geniş alanları alçak ve yatık bir şekilde halofit (tuzcul) bitki örtüsüyle kaplı bulunmaktadır.

Akgöl ve Paradeniz lagünü çevresinde su ile kaplı olmayan alanlarda sazlık ve bataklık bitkileri, kumsalda ise tuza dayanıklı diken ve ot örtülerinden oluşan bitki örtüsü hakimdir.

Ayrıca, deltada 6 adet endemik tür ve 38 adat kırmızı listede yer alan bitki taksonu bulunmaktadır.

Deltada, doğal bitki örtüsünün yanısıra kültür bitkileri de mevcuttur.

FAUNA VE ORNİTOLOJİK ÖNEMİ

Tarım alanları, sazlıklar, tatlı ve tuzlu su ekosistemleri, geniş ve gür sazlıklar, bataklıklar ve geniş kumullar gibi birbirinden farklı özellikler taşıyan yaşam ortamları, deltada zengin ve çok çeşitlilik arzeden bitki örtüsünün oluşmasına ve bu durum farklı habitat istekleri olan çok sayıda hayvan türünün barınmasına imkan sağlamıştır. Göksu deltası faunasının çeşitliliğinde ekolojik yapısının yanısıra coğrafi konumunun da son derece etkili olduğu söylenebilir.

Bölgede, yaban domuzu, kurt, tilki, ayı, kunduz, porsuk. sincap, vaşak, sansar, kirpi, sırtlan ve tavşan en çok bulunan hayvan türleridir.

Ayrıca, sürüngenler açısından da büyük önem arzeden Göksu deltasında 34 sürüngen ve amfibi türü tespit edilmiştir. Bu türlerin bazıları, gece kurbağası, ağaç kurbağası, ova kurbağası, toros yılanı, koca engerek, benekli kertenkele ve adi bukalemundur. Deniz kaplumbağalarının Akdeniz kıyısındaki en önemli yuvalama alanlarından biri de Göksu deltasında yer alan kumsallardır. Nesli tehlikede olan yumuşak kabuklu Nil kaplumbağasının da bölgede olduğu bilinmektedir.

Ornitolojik Önemi

Kuş göç yolları üzerinde çok önemli bir sulak alan olan Göksu deltası, özellikle soğuk kış şartlarında Orta Anadolu’daki göllerin doğduğu zamanlar çok büyük sayılara erişen kuş topluluklarının barınmasına imkan sağlamaktadır. Göksu deltasında bu güne kadar yapılan ornitolojik araştırmalar, kış aylarında ve göç zamanında kuş populasyonunun ve tür sayısının önemli ölçüde arttığını ortaya koymuştur. Özellikle Akdeniz kıyılarında belirli bölgelerde rastlanan ve sayıları gittikçe azalan saz horozu Göksu deltasının adeta bir simgesi durumundadır.

Bugüne kadar bölgede 332 kuş türü tespit edilmiştir. Bu rakam bugüne kadar tek bir sulak alanda gözlenmiş en yüksek sayıdır.

Uygun iklim koşullarının yanısıra, değişik türden pek çok kuş türünün üreme, beslenme, barınma ve kışlaması için farklı ekolojik karakterdeki habitatlara sahip olması, ayrıca kuzey-güney göç rotası üzerinde bulunması, Göksu deltasını kuşlar açısından Avrupa ve Ortadoğu’nun en zengin sulak alanlarından biri kılmıştır.

Alan, küçük karabatak, tepeli pelikan, yaz ördeği , pasbaş patka, büyük orman kartalı ve şah kartal gibi nesilleri tehlikede olan türleri barındırması nedeniyle büyük önem taşımaktadır. Bu türlerin yanısıra, küçük balaban, gece balıkçılı, alaca balıkçıl, erguvani balıkçıl, turaç, kocagöz, bataklık kırlangıcı, akça cılıbıt, mahmuzlu kız kuşu ve küçük sumru gibi türler alanda önemli sayıda üremektedir. Ayrıca büyük ak balıkçıl, küçük ak balıkçıl, gri balıkçıl, sığır balıkçıl, bataklık su tavuğu ve İzmir yalıçapkınıda
alanda kuluçkaya yatmaktadır.

Aralarında boz kaz, fiyu, çamurcun, kaşık gaga ve sakarmekenin bulunduğu büyük sayılarda su kuşu alanda kışlarken, göç sırasında da çok sayıda çeltikçi ve leylek alana konulmaktadır. Az sayıda Turna deltada kışlarken, ak pelikan da göç sırasında alana uğramaktadır.

TARİHİ VE KÜLTÜREL DEĞERLER

Göksu Deltası’nda insan yerleşimleri en az cilalı taş devrine dek uzanır. Deltada İ.Ö. 1000’li yılların başından, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna kadar, Hitit, Asur, Yunan, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı, Egemenlikleri yaşamıştır.

Deltadaki arkeolojik kalıntılar arasına üç höyük, Paradeniz lagünü kenarında yapı kalıntıları, İncekum yakınlarındaki kumsallarda kesmetaştan yapılmış iki küçük bina ve çeşitli antik inşaat malzemeleri, sütunlar ve diğer kalıntılar sayılabilir.

İNSAN AKTİVİTELERİ

Tarım

Göksu deltasında en önemli alan kullanımını tarım faaliyetleri oluşturmaktadır. Delta’da Akdeniz ikliminin bütün ürünleri yetiştirilebilmektedir. Tarıma elverişli alanlarda iki tip tarım yapılmakta olup; bunlar sebze ve meyve üretiminin yapıldığı alanlar ile pamuk ve buğday tarımının yapıldığı alanlardır. Doğal su kaynakları bakımından oldukça zengin olan yörede sulu tarım oldukça gelişmiştir. Sulu tarımın yapıldığı kıyı şeridinde tahıl ürünleri yanında, yoğun olarak pamuk, susam, yerfıstığı, çeltik, çilek, turunçgiller ve sebze yetiştirilmektedir.

Kıyı kesimler ile yüksek kesimler arasında geçit teşkil eden bölgelerde ise, zeytincilik ve bağcılık yapılmaktadır. Bölgede önemi gittikçe artan narenciye bahçelerinin arasında domates, patlıcan ve biber gibi çeşitli sebzelerin tarımı yapılmaktadır. Seracılığın yaygın olduğu alanda meyve yetiştiriciliği önemli bir yer tutar ve ova bağcılığı ile turfanda üzüm yetiştirilir.

Hayvancılık

Geçmiş yıllarda Göksu deltasında büyük öneme sahip olan hayvancılık, günümüzde otlakların tarım ve yerleşim alanları şeklinde kullanılmasıyla önemini kaybetmiştir. Yaz aylarında bölgeye gelen 10-15 ailelik göçerler hayvancılıkla uğraşmakta olup, bu mevsim bölgedeki otlatma baskısı nispeten artmaktadır. Özellikle dağlık kesimlerde yaşayan halkın geçim kaynağı hayvancılığa dayanmaktadır. Hayvancılık, yörenin ovalık kesiminde ahır hayvancılığı biçiminde gelişirken, yüksek kesimlerde bunun yerini mera hayvancılığı alır. Yörede en çok yetiştirilen hayvanlar kıl keçisi, koyun ve sığırdır. Kümes hayvancılığında ise birkaç özel çiftlik dışında genellikle aile işletmeciliği yaygın durumdadır.

Balıkçılık

Oldukça uzun bir kıyı şeridi olan alanda su ürünleri faaliyeti son zamanlarda gelişme göstermiştir. Bölgede kıyı ve açık deniz balıkçılığı yapılmaktadır.

Akgöl’de ticari değeri olan 4 balık türü bulunmaktadır. Bunlarda ikisi tuzluluğa töleranslı göçmen balık türlerinden olan yılan balığı ve haskefaldir. Diğer iki tür olan sazan ve karabalık ise gölde yumurtlarlar. Yılan balığı ve karabalık ihraç edilmekte iken diğer iki tür yerel tüketime sunulmaktadır.

Paradeniz lagününde dalyan balıkçılığı yapılmaktadır. Deniz levreği, çipura, singit, sivriburun, karagöz, melanurya, sarıgöz, çizgili mercan ve mercan alanda avlanan balık türleridir.

Deltada, kıyı balıkçılığı bütün yıl boyunca yapılmaktadır. Deltanın kuzeyinde yer alan sulama kanallarında ise sazan ve kefal balıkları avlanmaktadır. Balıkçılığın yanısıra yörede mavi yengeç ve karides avcılığı da önemli bir yer tutmaktadır.

Avcılık

1990 yılında alan Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edildikten sonra avlanma bütün alanda tamamen yasaklanmıştır. Denetimler Özel Çevre Koruma Kurumuna bağlı Silifke Özel Çevre Koruma Müdürlüğünce yapılmaktadır.

KORUMA VE YÖNETİM

Göksu deltası, sahip olduğu doğal, tarihi ve kültürel değerlerinin korunması ve gelecek nesillere aktarılmasının güvence altına alınması amacıyla 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 9.maddesine istinaden, 2 Mart 1990 tarih ve 20449 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 18.01.1990 tarih ve 90/77 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile “Özel Çevre Koruma Bölgesi” olarak tespit ve ilan edilmiştir.

Deltada ye alan Akgöl ve Paradeniz lagünlerini için alan 4350 hektarlık saha Orman Bakanlığı, Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğünce “Yaban Hayatı Koruma Sahası” ilan edilerek kaçak ve usulsüz avcılık kontrol altına alınmıştır.

Alan, 17.5.1994 tarihinde yürürlüğe giren Ramsar ( Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanların Korunması) Sözleşmesi listesine dahil edilmiştir.

Sahadaki koruma çalışmaları Özel Çevre Koruma Başkanlığı tarafından yürütülmektedir. Mahallindeki çalışmalar Silifke Özel Çevre Koruma Müdürlüğü tarafından organize edilmektedir. Alandaki görevliler tarafından, kuş gözlemek ve araştırma yapmak amacıyla gelen ziyaretçilerin giriş çıkışları kontrol edilmekte ve avcılık denetimi yapılmaktadır.

KAYNAK: (1998) T.C. Çevre Bakanlığı Çevre Koruma Genel Müdürlüğü Yayını

BÜYÜK MENDERES DELTASI

Menderes nehrinin denize döküldüğü yerde, nehrin yatak değiştirmesi ve taşıdığı alüvyonların eski koy ve körfezlerin önüne tıkayarak denizden ayırması sonucunda irili ufaklı pek çok göl ve lagün oluşmuştur. Bir kısım Söke ovasını taşkından koruma çalışmaları sırasında kurutulduğu için sadece kış ve ilkbahar mevsimlerinde su bulundurabilen bu göller sırasıyla; Serçin köyü batısındaki Yazır Gölü, Sarıkamer Köyü güneyindeki Karagöl, Azap Köyünün kuzeybatısındaki Afşar ve Azap Gölleri, Emirler Köyü güneyindeki Karacahayat Gölü ve Menderes deltasında yer alan lagünlerle birlikte bölgenin en önemli sulak alanlarından olan Bafa gölüdür.
Bafa gölü kuş varlığı yönünden tek başına bile A sınıfı niteliğe sahip olmasına rağmen, ekolojik olarak Menderes deltasının bir parçası olduğu için birlikte ele alınmıştır.
Büyük Menderes Deltası

Koruma Statüsü: Deltanın 16.675 hektarlık kısmı 8.7.1994 de Dilek Yarımadası Milli Parkı sınırlarına dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Coğrafi Koordinatları: 37o 34’ Kuzey- 27o13’ Doğu
Menderes Deltası sulak alan ekosistemi, Ege Bölgesinde Menderes nehrinni denize döküldüğü yerde, nehrin taşıdığı alüvyonlar, deniz hareketlerinin oluşturduğu lagünler ve taşkın ovalardan oluşmaktadır.
İdari olarak Aydın ili sınırları içerisindedir.
Deltada yer alan lagünler (Karine Lagünü, Mavi Göl, Derin Göl, Kara Göl) arasında kuş varlığı ve yaban hayatı yönünden en önemlisi yaklaşık 2100 hektar büyüklüğündeki Karine Lagünüdür (Dil gölü).
İnce-uzun bir kordonla denizden ayrılan lagünün kuzeyden denizle bağlantısı vardır. Derinliği ortalama 1 m. civarındadır.
Delta ağzı ve çevresindeki topraklarda tuzluluk oranı fazla olduğu için bitki örtüsü zayıftır. Yer yer tuzcul bitkiler bulunmaktadır
Menderes nehri ve kanallar boyunca, sazlar, kamışlar, hasırotu ve ılgınlar mevcuttur. Kuzeydeki tatlı su kaynaklarının bulunduğu yerlerde geniş sazlıklar, bataklıklar ve sulak çayırlar yer almaktadır.
Lagünler, Menderes nehrinin ve denizin etkisi altındadır. Kış mevsiminde, yağışların ve Menderes nehrinin etkisiyle tuzluk azalmakta, yaz sonlarında ise buharlaşmanın etkisiyle Ege Denizinden daha tuzlu olabilmektedir.
Ekolojik yönden orta gıdalı bir sulak alandır.
Karine lagünü Ege Bölgesini en önemli dalyanlarından biridir. Balıkçılık yöre halkının temel geçim kaynağı olup, başta kefal, sazan, çipura, barbun çıran ve yayın balığı bulunmaktadır. Lagünlerin sığ ve zengin tatlı su kaynaklarına sahip olması, kuşlar için olduğu kadar değer canlıların ve balıkların üremesi ve beslenmesi için de ideal ortamlar oluşturmaktadır.
Ege Bölgesindeki balık çiftliklerin yavru balık ihtiyacının tamamına yakını Menderes deltasındaki lagünlerden karşılanmaktadır.
Delta, ılıman iklimin koşulların, değişik özelliklerdeki zengin habitatları ile çok sayıda kuşa kuluçka imkanı sağlamakta göç esnasında konaklayan ve kışlayan kuşlar için cazip bir ortam oluşturmaktadır.
Yapılan gözlemler sonucunda, delta ve çevresinde 208 kuş türü tespit edilmiştir. Bu türlerden 68’i delta ve çevresinde kuluçkaya yatmaktadır. Sayıları yıllara göre 50.000 ile 100.000 arasında değişen sukuşu deltayı üreme, beslenme ve kışlama amacıyla kullanmaktadır. Tüm dünyada nesli tehlikede olan ve sadece 2000 birey civarında kaldığı tahmin edilen Tepeli pelikanın dünyadaki üçüncü büyük kolonisi burada kuluçkaya yatmaktadır.

KOCAÇAY DELTASI

İli: Bursa İlçe: Karacabey Yüzölçümü: 4200 ha.
Marmara Denizi’nin güney kıyısında yer alan delta, göl, bataklık, kumul ve subasar orman ekosistemlerinden meydana gelir. Deltanın batı yarısında, toplam alanı 194 ha olan ve Maliç Deresi tarafından beslenen Dalyan ve Poyraz gölleri, 600 ha alan kaplayan sazlıklar, 730 hektarlık bir alana yayılmış dişbudak, kızılağaç ve söğütlerden oluşan subasar ormanlar ve çok çeşitli floraya sahip geniş bir kumul bandı bulunmaktadır. Deltanın doğu bölümünde Arapçiftliği Gölü, tarım alanları, meyve bahçeleri, kumullar, sazlıklar deniz börücesi ve ılgın ile kaplı geniş çamur düzlükleri vardır.
Deltada üreyen türler arasında kara leylek, pasbaş patka, bataklıkkırlangıcı, akça cılıbıt, küçük balaban, gece balıkçılı, alaca balıkçıl, küçük ak balıkçıl, küçük ak balıkçıl, gri balıkçıl, kuğu, yeşilbaş, çıkrıkçın, macar ördeği, elmabaş patka, ak kuyruklu kartal, sakarmeke, poyrazkuşu, sumru, küçük sumru ve pek çok ağaçkakan türü sayılabilir. Ayrıca göç esnasında küçük karabatak, ak pelikan, kışın ise sakarmeke başta olmak üzere büyük sayıda sukuşu bulunur.
Koruma Statüsü
Alan herhangi bir koruma statüsüne sahip değildir.
Sulak Alanın Kullanım Durumu
Göller ile tepeler arasında kalan bölgede tarım yapılmaktadır.
Subasar orman ve sulak çayırlar da ise hayvancılık yapılmaktadır.
Batı bölümündeki göllerde kısıtlı ölçüde balıkçılık yapılır.
Arapçiftliği Gölü Uludağ Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nin balık araştırmaları çalışma alanıdır ve ticari balıkçılığa kapatılmıştır.
Sulak Alanı Tehdit Eden Faktörler
Alanda bulunan subasar ormanlar ve diğer doğal yapı tarım arazisi ve kavaklık alanı açmak için tahrip edilmekte, ayrıca yasadışı ağaç kesimi yapılmaktadır.
Turizm faaliyetlerinin artması alanı olumsuz yönde etkilemektedir. Turizm ile artan yapılaşma gereksinimini karşılamak amacıya gün geçtikçe bina sayısı artış göstermektedir.
İnşaatların kum gereksinimlerini karşılamak için buradaki kumullar yok edilmektedir.
Alanda var olan en büyük sorun Bursa İli’nin atık sularını getiren Nilüfer Çayı’nın Kocaçay Deltasına karışarak, deltanın kirlilik yükünü arttırmasıdır. Artan kirlilik yükü delta ekosistemi üzerinde olumsuz etkiler yapmaktadır.
Çözüm Önerileri

Alanda kirliliğe neden olan faaliyetler kontrol altına alınmalıdır. Bu amaçla Nilüfer Çayında kirliliğin önlenmesi için havza bazında önlemler alınmalıdır.
Alanda sürekli bir izleme ve kontrol gerçekleştirilmelidir.

BURDUR GÖLÜ

Koordinatları : 370 45′ Kuzey
300 12′ Doğu
Rakımı : 857 m.
Ortalama Göl Alanı : 23700 ha.

İdari olarak Burdur ve Isparta illeri sınırları içerisinde yer almaktadır.

Burdur Gölü, Söğüt dağı ile Suludere-Yayladağ kütleleri arasında, kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan oluk şeklindeki tektonik çöküntünün sularla dolması sonucu oluşmuştur. Batısında ve kuzeyinde nümilitik flişler, doğusunda nojen kalkerler, güney ve güneybatısında serpantin ve gabro gjbi bazik ve ultrabazik kayaçlardan oluşmuş yüksek kütleler yer almaktadır.

Gölün batı kesimi boyunca uzanan fay (kırık) hattı nedeniyle, bu kesimde kıyı çizgisi çok dardır ve bölgelerde göl birden derinleşir. Güney ve kuzeyde ise alüvyonların birikmesiyle sazlarla kaplı tuzlu batak görünümündeki kıyı ovaları ve delta oluşumu başlamıştır.

KUŞ GÖLÜ

kus
Koordinatlar : 40o 10′ Kuzey
28o 00′ Doğu

Marmara Denizinin güneyinde, İnegöl Ovası ile Gönen Ovası arasında kalan çöküntü çukurları dizisi içinde oluşan iki gölden biridir. Diğer göl olan Ulubattan alçak bir eşikle ayrılmaktadır.

İdari olarak Balıkesir İlinin Bandırma ve Manyas ilçeleri sınırları içinde bulunmaktadır.

Gölün barındırdığı kuş varlığı ve ekolojik değerleri yönünden taşıdığı önemi ve ünü ülke sınırlarını aşmıştır. Dünyaca tanınan kuş alanlarından biridir.

Göl suları tatlıdır. Sığ bir göldür. En derin yeri 4 metre civarında olup, ortalama derinliği 1-2 metredir. Kolaidal kil ihtiva ettiği için suyu devamlı bulanıktır. İlkbaharda göl suları yükselir ve kıyıları kaplar. Yaz aylarında ise geri çekilir. Bu ritmik olay her yıl düzenli olarak tekrarlanmaktadır. Gölün normal su seviyesindeki alanı 16800 hektar civarındadır.

Gölün beslenimi; güneyden gelen Kocaçay ve kuzeyden gelen Sığırcı Deresi ve göl alanına düşen yağışlarla olmaktadır. Boşalımı ise; buharlaşma, sulama amacıyla çekilen sular ve güneydoğudan çıkan (Kara dere) göl ayağının Susurluk çayına taşıdığı sularla gerçekleşmektedir.

Göl kıyıları yer yer sazlık ve kamışlık, yer yer de çayırlıktır. Koca çay ve Sığırcı derelerinin Göle karıştığı yerlerde söğüt toplulukları bulunmaktadır.

Yaz aylarında suların çekildiği yerlerin bir kısmında sebze tarımı yapılmakta, bir kısmı ise çok çeşitli ve gür bitki örtüsü ile kaplanmaktadır. Gölün, bitki örtüsü ve hayvan varlığı yönünden en zengin olduğu yer Sığırcı Deresinin oluşturduğu deltadır.

Deltada binlerce kuşun gübresiyle zenginleşen topraklar, yazın suların çekilmesiyle gür ve yüksek otlarla kaplanarak sayısız küçük canlının üreyip gelişmesine olanak sağlamaktadır. İlkbaharda göl sularının yükselmesiyle birlikte bu canlılar göl suyuna karışmaktadır. Bu nedenle, Kuş Cenneti kuşlar için olduğu kadar, balıkların beslenmeleri ve üremeleri için de ideal ortam oluşturmaktadır.

Su ürünleri yönünden de ülkemizin en zengin göllerinden biridir. Gölde Sazan, Yayın, Turna ve Tatlı Su Kefali gibi ticari değeri olan balıkların yanında, Çamşak, Kavinne, Acı balık, Kızılkanat gibi kuşların beslenmesinde önemli yer tutan küçük balıklarda bulunmaktadır. Ayrıca bol miktarda Tatlı Su İstakozu mevcuttur. Çeşitli yılanlar, kurbağalar, kaplumbağalar ve yumuşakçalar gölde ve çevresinde yaşayan diğer hayvan türlerinden bazılarıdır.

Kuş cennetinin varlığı, 1938 yılında Prof. Dr. Curt Kosswig ve eşi Leonore Kosswig tarafından keşfedilmiştir. Yapılan araştırmalar ve tespitler sonunda 1959 yılında sahanın 64 hektarlık bölümü önce orman rejimine alınmış ve bilahare Bakanlar Kurulu Kararı ile Milli Park ilan edilmiştir.

Kuş gölü adandan da anlaşılacağı üzere, kuş toplulukları yönünden yurdumuzun en zengin göllerinden biridir. Anadolu’ya kuzeybatıdan giren Batı Paleartik Bölgedeki en önemli kuş göç yollarından biri üzerinde bulunmaktadır. Her yıl değişik türden 3 milyona yakın kuşun uğrak yeridir.

Bu güne kadar yapılan gözlemler neticesinde, Milli Park ve çevresinde 255 kuş türü tespit edilmiştir. Bunlardan 22 tür bazı yıllar, 66 tür ise her yıl muntazam olarak kuluçkaya yatmaktadır. Diğer türler ise göç esnasında uğramaktadırlar.

Ilıman bir iklime sahip olması, böcek, solucan, kurbağa, balık ve diğer besin maddelerince zengin oluşu, kuşların beslenmesi, barınması ve kışlaması için ideal bir ortam oluşturmaktadır. Ayrıca, ilkbaharda suların yükselerek ağaç gövdelerinin su içinde kalması, kuşların insanlardan ve yırtıcı hayvanlardan uzak güven içinde kuluçka yapmalarına olanak sağlamaktadır. Milli Park sınırları içerisinde, nesli tehlikede türlerden tepeli pelikan, kaşıkçı ve çeltikçinin büyük üreme kolonileri bulunmaktadır. Yaklaşık yarım kilometrekarelik bir alanda, 3000-4000 çift kuş kuluçkaya yatmakta ve bu dönemde yavruları ile birlikte sayıları 15.000-20.000’e ulaşmaktadır.

Kuş Cenneti Milli Parkı, 1976 yılında Avrupa Konseyince iyi korunan ve yönetilen koruma alanlarına verilen “A” sınıfı diploma ile ödüllendirilmiştir. Diploma 1981, 1986 ve 1991 yıllarında beş yıllık periyotlarla üç kez yenilenmiştir.

KORUMA STATÜSÜ

Sığırcı Deresinin oluşturduğu Delta (64 hektar) 27.7.1959 tarihinde Milli Park, gölün tamamını içerisine alan 25.000 hektarlık saha ise 1977 yılında Su Kuşları Koruma ve Üretme Sahası ilan edilmiştir.

30.12.1993 tarihinde TBMM’nce Ramsar Sözleşmesi listesine dahil edilmiştir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu