Türkiye’deki geleneksel bayramlarımız nelerdir?

Türkiye’deki geleneksel bayramlarımız nelerdir?
Nevruz Bayramı
Kültür Bakanlığı 1991 yılında geleneksel değerlerimizi canlandırarak yaşatmak amacıyla 21 Mart tarihinin Nevruz Bayramı olarak kutlanmasını uygun görmüştür. Bu tarihten itibaren valiliklerin ve yerel yönetimlerin katkılarıyla, her yıl yurt genelinde 21 Mart Nevruz günü olarak kutlanmaktadır. Bayramlar her millette görülen ve toplumun fertleri tarafından benimsenen ortak adetlerdendir.

Bütün bayramların dini veya milli bir inanıştan, ortak bir hatıradan, tabiattan veya geleneklerden doğduğu bilinmektedir. Özellikle yeni yıl, yeni gün, yılbaşı gibi adlarla ifade olunan bahar bayramları Türkler arasında coşkuyla kutlanıla gelmiştir. Nevruz geleneği uygulamada bazı farklılıklar olmakla birlikte tüm Türk topluluklarında geleneksel bir niteliktedir. Nevruz Farsça bir kelime olup ”Yeni Gün” anlamını taşımaktadır. Orta Anadolu’da bugün “mart dokuzu” diye adlandırmaktadır. Nevruz, gece ile gündüzün eşit olduğu miladi 22 Mart, Rumi 9 Mart gününe rastlamaktadır. Ergenekon destanına göre bugün istiklalin kazanıldığı gündür. Anadolu’da “Sultan-ı Nevruz”, “Nevruz Sultan”, Mart dokuzu” ve “Mart Bozumu” gibi adlarla bilinen nevruz, gelenekleriyle bütün Türk toplumu içerisinde yaşamaya devam etmektedir.

Bazı topluluklarda ise bugün Hz. Ali’nin doğum günü olarak bilinmektedir. Yöremizde baharın gelişini kutlamak amacıyla halk gruplar halinde mesire yerlerine giderler. Bugün aynı zamanda türbeler ziyaret edilir, dilekler tutulur. Kırlarda çeşitli eğlenceler düzenlenir. Maniler söylenir, niyet çekilir, baharın ilk çiçekleri toplanır. Sabah erken kalkılır, nevruzun ilk suyu ile yıkanmak geleneği vardır ve bugün özenle giyinilir. Soğan kabuğu ile boyanmış yumurtalar pişirilip yenilerek bolluk ve bereket dileklerinde bulunulur. Yüksek bir tepeye ateş yakılarak baharın geldiği müjdelenir. Mudurnu ilçesinde nevruz ”hep cennet”, Göynük ilçesinde ”Mart dokuzu”, ”beddam” gibi isimlerle anılmaktadır.

Hıdırellez Bayramı
Hıdrellez gelenekleri 6 Mayıs günü bütün yurtta olduğu gibi ilimizde de kutlanmaktadır. Ancak ilçeler arasında bazı değişikliklerde görülmektedir. Bolu’nun her ilçesinde piknikte salıncağa binme adeti görülür, böylece günahların atılacağına inanılır. Ortak bir diğer özellik sütü mayalamadan bırakmaktır. Hızır’ın geleceği ve süte dokunarak mayalanacağı düşünülmektedir. Seben ilçesinde mayasız süt yoğurt olursa bir sene boyunca o yoğurttan yoğurt mayalanır. Göynük’te süt yoğurt olursa bu yoğurttan birer parmak alınarak diğer yiyeceklere de sürülür. Seben de hıdrellez dini bir gün gibi nitelendirilmektedir.

Temizliğe özen gösterilir. Kekik bitkisinin hıdrellezden sonraki günlerde toplanırsa şifalı olacağına inanılır. Genelde kutlamalar için suyun ve yeşilliğin bol olduğu bir yer tercih edilir. Mengen ilçesinde hıdrellezin bir gün öncesi akşam herhangi bir gül ağacının dibine küp gömülmekte ve sabah manilerle açılmaktadır. O gün hiç bir tarla, bahçe işi yapılmaz. Ev isteyenler evlerinin bahçesine ev, bebek isteyenler bezden bebek yaparlar. Ateş yakılıp üstünden atlanır.Gerede’de davul çalınarak Esentepe’ye gidilir, herkesten odun toplanıp ateş yakılır, yemekler pişirilip, hep birlikte eğlenilir.

Kız çocukların saçları örülür. Genç kızlar ısırgan otu koparıp bekletirler, eğer ot solarsa sevdiklerine kavuşamayacaklarına inanırlar. Yeşil soğanlardan iki tane alıp, birine yeşil diğerine kırmızı kurdele bağlanır. Yeşil kurdele ile bağlı soğan bir, iki gün içinde uzarsa sefa sürüleceğine, kırmızı kurdeleli soğan uzarsa cefa çekileceğine inanılır. Kısmeti çıkmamış kızlar için çarşıdan hiç kullanılmamış bir kilit alınır, hıdrellez günü o kişinin başının üzerinde kilit üç defa açılıp kapatılır, üçüncüde açık bırakılır.

Yedi çeşit ot veya çiçek toplanıp kaynatılır, suyu ile yıkanıldığında şifalı olacağı düşünülür. Kız çocukları ip üzerine oturtulup saçları taranır, uçları kesilerek ısırgan otu veya asma kökünün dibine gömülür. Mudurnu’da kırmızı gülün dibine kırmızı bezle bağlı para koyulur ve o para bir sene harcanmadan cepte taşınır.Göynük Gürcüler Çayırı, Bey bahçesi Hıdrellez eğlenceleri için seçilmiştir. O gün dilek dilenir sabah ezanında kağıda yazılıp akan bir suya atılır. Giderken de gelirken de kimseyle konuşulmaz, kağıt akıp giderse dileğin gerçekleşeceğine inanılmaktadır. Hıdrellez günü, yılan gelir düşüncesiyle evlere odun getirilmez. Aynı gün dikilen fasulyeler kurtlu olur. Hıdrellez çorbası olarak keşkek pişirilir.

Hıdrellez günü yabancı bir insan görülürse misafir edilir. Isırgan otu kaynatılıp içilir veya yemeği yapılır. S harfi ile başlayan süt, sarımsak, soğan, simit, sucuk, salça, sütlaç, salatalık vs. yenilir. Bolu’da üç yol çatağına genç kızlar evlenmek için taş taş üstüne koyarak dilek tutarlar. Ağaç kaşıklar ateşe atılır, eğer yanmayan kaşık varsa Hızır’ın uğradığına işarettir. O gün ambarlar, kapılar açık bırakılır. Hıdrellez günü ikindi namazından sonra iki rekat namaz kılınıp kıbleye karşı durup niyet edilir. Sabah pencere açılıp; Sabah hayırı bizim olsun Anam babam cennetlik olsun Ya Allah ya kerim Allah Ya Allah kısmet yolla Ya Allah rızk yolla Ya Allah eletip götürüp Cehennemde yakma Ya Allah yüzümüzün karasına bakma diye dua edilir.

Ramazan Bayramı
Oruç Müslümanlara farz olan bir ibadet şeklidir. Ramazan ayı Recep ve Şaban ayından sonra gelir. İslam aleminde bu aylara üç aylar denilir. Recep ayı Allah’ın, Şaban ayı peygamberin, Ramazan ayı ümmetindir. Ramazana üç ay kala her evde bir hareket başlar. Evde büyükler varsa, dileyen üç ay orucuna başlar veya üç gün oruç tutarlar. Şaban ayının on beşinden sonra temizlik başlar. Camlar silinir, çamaşırlar yıkanır.

Önceleri bakır kap kullanıldığından bunlar kalaylatılıp Ramazana hazırlanmakta iken şimdi bu mutfak araçları kullanılmamaktadır. Yine Ramazana hazırlık, komşu bayanlar toplanıp yufka açarlarken, değişen koşullarda hazır yufka tüketilmektedir. Ramazan ayında vücut dinlenmekte, insan çevresini daha iyi tanımaktadır. Günlük yaşam diğerlerinden farklıdır. Oruçlu olunduğu için fazlaca ev işleri yapılmaz. Bugünde misafirliğe gidilmez.

Her gün Ramazan ayı süresince bir hoca gelir, kuranı sesli olarak okur, aynı evde toplanan hanımlar kuranı takip ederler. Günlük bir cüz okumaktadırlar. Ramazan sevinci aile içinde hissedilmektedir. Küçükler oruç tutmak için heveslidir, gençlerde teşvik edilir. Yakın akrabalar genellikle cuma günleri ziyaret edilerek ihtiyaçları sorulup temin edilmektedir. Akşamları çocuklar yaşlıların sularını doldurup pidelerini almaktadırlar. Ramazanda her evde özellikle Bolu’nun ünlü kökez içme suyundan içilmesine gayret edilmektedir. Bu ayda insan ilişkilerine daha çok önem verilmektedir.

Kalp kırmamaya kötü söz söylememeye özen gösterilmektedir. Hoş görülü ve sevecen olmaya dikkat edilmektedir. Olabildiğince çok akraba ziyaret edilmektedir ve dargınlar barışır. Özellikle fakir ve dul olanlar iftar yemeğine alınır, muhtaçlara yardım edilir. Çeşitli kurum ve kuruluşlar da bu ayda yardımlar toplanır.

Bayrama kısa bir zaman kalarak tebrikler gönderilir, telefonlaşılır. İftar saati ezan okunurken atılan top bütün şehirden duyulmaktadır. Ramazanın simgesi haline gelmiş iftar topu, sahurda çalınan davul olduğu gibi birde Ramazan pidesi vardır. Bolu’daki bütün fırınlar sade ve yumurtalı pide yaparlar. İftar sofralarında ayrıca hurma da yer alır. Pidelerin açıkta getirilmesi ayıp ve günah sayıldığından kağıda sarılır, fakir fukaranın gözü kalır denilir. Bu arada zenginler komşularındaki fakir ve muhtaçlara herhangi bir fırın göstererek otuz Ramazan süresince pide tahsis ederler. Bereketli olduğuna inanılan Ramazanda yeme içme yönüyle bir bolluk vardır. Yemeklere ayrı bir özen gösterilir. İftardan önce kahvaltılık çıkartılır, çorba, pilav, dolma, et yemeği, komposto, tatlı, salata mutlaka yapılır. Bamya Ramazanın vazgeçilmez yemeğidir.

İftar ve sahurda sağlık açısından az yemeğe gayret edilir. Ramazanın ilk haftasında hısım akraba davetleri olur. Bundan sonra da hali vakti iyi olanlar komşularını fakirleri iftara çağırır. Topluca davetlere “oruç açma” denilmektedir. Çok eskilerde ilimizde Ramazan ayında hayal perdelerinin kurulduğu karagöz oynatıldığı, dışarıdan gelen cambaz ve kuklaların çok rağbet gördüğü anlatılmaktadır. On bir ayın sultanı Ramazanın içinde olan kadir gecesi ise bin bir aydan hayırlıdır diye anılmaktadır. Bu gece yapılan ibadetlerin kabul olunacağı inancı yaygındır. Sağlığı iyi olan insanlar sabaha kadar namaz kılar, dua eder, kuran okurlar. Dileyen bu gece mevlit okutur, dileyen camide veya evde televizyondan mevlit dinler. Günahların affolunacağından dolayı tövbe alınır.

Bolu ilimizde üç aylardaki ilk kandil günü lokum ve bulama yapılarak komşulara dağıtılır. En az yedi komşuya dağıtılması gerekmektedir. Eski Ramazanlarda bu gelenek lokma yerine gözleme dağıtma şeklinde sürdürülmekte imiş. Sahurda özellikle keşli cevizli makarna yenilmektedir. Bu Bolu’ya özgü bir yemek çeşididir. Evde kesilip kurutulan makarna suda haşlandıktan sonra üzerine tereyağı keş ve ceviz ilave edilerek yenilmektedir. Bu gelenek günümüzde de devam etmektedir. Köylerde “Hoca nöbeti” yapılmaktadır. Ramazan süresince her akşam köyün hocası bir eve iftara davet edilir ve ev sahibinin komşuları ile birlikte oruç açtırılır. Ramazanın simgesi haline gelmiş olan davulcular on beşinci günde ve bayramın ilk gününde kapı kapı dolaşarak bahşiş toplarlar. Bayram sabahı davulcular yöresel kıyafetlerle ve yöresel müzik eşliğinde dolaşırlar. Yöremizde davulcuların söylediği manilerden birkaç örnek verebiliriz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu