Yavuz Sultan Selimin Geçtiği Çölün İsmi

Yavuz Sultan Selimin Geçtiği Çölün İsmi

Sina Çölü tam bir dehşet alanıydı. Gecelerin dondurucu soğuğuyla gündüzlerin yakıcı sıcağı bir yana bırakılsa bile, çölde kaynaşan zehirli akrepler, yılanlar, çıyanlar, örümcekler ölümün soğuk yüzünü yansıtıyorlardı. Ayakkabılar kızgın kumda kavrulup büzüşüyor, ayaklar yara bere içinde kalıyordu. Sık çıkan kum fırtınalarında savrulan ince kum taneleri, kapağı ne kadar iyi kapatılmış olursa olsun su kırbalarının ve yiyecek sandıklarının içine giriyor, bu yüzden, Yavuz’un askerleri yarı aç, yarı susuz yol alıyorlardı.

Bazı vezirler zaman zaman Padişah’a dert yanıyor, çölü geçmenin imkânsızlığını ona da kabul ettirmeye çalışıyorlardı. Yavuz Sultan Selim ise her defasında kararlılığını vurguluyor: “Biz meşru bir hedefe, meşru vasıtalarla yürüyoruz; önderimiz Peygamberimizdir, işaret ondan gelmiştir!” diyordu.
Top arabaları kum deryasına saplanıyor, askerler kavruluyor, padişah ise hiç kimseyi dinlemiyordu: “Çöl inşaallah geçilecektir, başka lâf duymak istemezuz!”
Ağır topları taşıyan kağnı arabalarının batmaması için geceleri çölü sulayıp buzlanmasını bekliyor, böylece sertleşen zeminden top arabalarını geçiriyordu.


Yavuz Padişah, gün ortasının en kavurucu sıcağında bile sık sık atından inip yeniçerilere karışıyor, onlarla yürüyor, onlarla yeyip içiyor, umutların solmaya başladığı demlerde ise ok gibi fırlayıp azmin öncülüğünü yapıyordu. Kâh hasta bir askerin terini siliyor, kâh kuma saplanan bir top arabasına omuz veriyordu.
Hocalar hilâfetle kucaklaşmanın önemini vurgulayan konuşmalar yapıyor, bülbül sesli hafızlar gece gündüz fetih ayetleri okuyarak askeri coşturmaya çalışıyorlardı…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu