Buzulların erime nedenleri nelerdir?
Buzulların Erimesi Asyalıları Tehdit Ediyor…
İklim değişikliğinin Himalaya dağlarındaki buzulların erime hızını artırması, Asyalıları, tehdit ediyor. Doğal Hayatı Koruma Vakfı tarafından Cenevre’de yayımlanan raporda, Hindistan, Çin ve Nepal’in yüksek bölgelerindeki buzul tabakalarının iklimin ısınması sonucu eriyerek, yılda 10-15 metre alçaldığı açıklandı. Rapora göre, iklimin daha da ısınması ve Himalaya buzullarının hızla erimesi halinde, akarsu ve nehirlerin rejimleri bozulacak ve birçok yer sular altında kalacak.
Seviyede normalleşme
Su seviyesi, 30-40 yıl sonra normale dönecek olsa da, Çin’in batısı, Nepal ve Hindistan’ın kuzeyinde ekonomik ve çevresel sorunların ortaya çıkmasına yol açacak.
Himalaya buzulları
33 bin km2’lik alanı kaplayarak, yedi büyük nehri besliyor ve bu nehirler, dünyanın en kalabalık bölgelerinden geçiyor. Bölgede son 30 yılda ortalama sıcaklık bir derece artmış bulunuyor.
Küresel Isınma ve Buzulların Erimesi Kıyamet Olabilir.
Oslo�da toplanan bilim adamları Kuzey Kutbu�nun hızla ısınmakta olduğu ve yüzyıl sonunda buzulların tamamen eriyeceği uyarısında bulundu.
Sekiz ülkeden 300�den fazla araştırmacının katkılarıyla hazırlanan raporda, iklimin ısınması ve buzulların erimesi nedeniyle bölgede biyolojik çeşitliliğin büyük tehlike altında olduğu kaydedildi. Rapora göre, 2100 yılında kutup ayılarının soyu tükenecek.
�KIYAMET�: BUZUL ERİMESİ
Oslo�da açıklanan rapora göre, başta karbondioksit olmak üzere sera etkisi yaratan gazların emisyonu nedeniyle, 2100 yılına kadar bölgede ortalama sıcaklık 4 ila 7 derece artacak. Norveç İklim Değişiklikleri Araştırma Merkezi�nden Paal Prestrud, raporu açıklarken, �Bu konu çok önemli, zira kutupta meydana gelen oluşumlar gezegenin diğer bölgelerinde olacakların da habercisi� diye konuştu. İstatistiklere göre, 1890 ile 1950 arasındaki erime sadece 3 metre civarındaydı. Kuzey Kutbu�ndaki buzulların son 30 yıl içerisinde yüzde 15 ila 20 oranında eridiği biliniyor. Buna paralel olarak da, Sibirya ve Alaska�da sıcaklıklar 1950�den bu yana 2 ila 3 derece arttı.
KIYI BÖLGELERİ SULAR ALTINDA KALACAK
Raporda, atmosferdeki ısınmanın, 2100�de buzulları yaz aylarında tamamen erime düzeyine getireceği kaydedilerek, buzullarda yaşayan kutup ayısı gibi canlıların yok olacağı ve biyolojik çeşitliliğin ortadan kalkacağı belirtildi. Rapora göre, buzulların erimesiyle okyanus seviyesi 10-90 cm yükselecek ve kıyı şeritleri sular altında kalacak.
İngiliz hükümetinin bilim danışmanı Dr. David King, Grönland�daki buz blokların daha fazla dayanamayıp eriyeceğini ve dünyanın belli başlı kentlerinin kurulu olduğu kıyı bölgelerinin sular altında kalacağını savunuyor. King, buz kütlesinin bazı parçalarının son birkaç yılda 10 metre kadar eridiğine dikkat çekiyor.
Bilim dünyası, dünyadaki temiz suyun altıda birini ihtiva eden Grönland�daki buz tabakasının eridiğini uzun bir süredir savunuyordu. Eğer bölgedeki buz tabakası tamamen erirse, denizler 7 metre kadar yükselecek ve Hollanda, Danimarka, gibi kıyı ülkeleri kısmen sulara gömülecek.
Birleşmiş Milletler Çevre Programı Direktörü, Klaus Töpfer de, �İklim değişikliği giderek hızlanıyor. Yok edici etkilerine karşı mücadele etmek için acilen kararlı bir liderlik gerekiyor� diye konuştu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin�in küresel ısınmaya yol açan sera etkisini kontrol altına almayı hedeflenyen Kyoto Protokolü�ne imza atmayı kabul etmesinin ardından, büyük devletler arasında anlaşmaya karşı çıkan sadece Bush yönetimindeki ABD kaldı.
BUSH�UN TAVRI BELLİ
İklim değişikliğinin temel nedeni sayılan karbondioksit emisyonunun yüzde 30�u, bu 8 ülkeden kaynaklanıyor. Bush yönetimi, karbondioksit emisyonunu sınırlandıran Kyoto Sözleşmesi�ni imzalamaya yanaşmıyor. Raporla ilgili olarak Beyaz Saray�dan herhangi bir açıklama gelmezken, sözcü Trent Duffy �Söz konusu rapor henüz bitirilmemiş bir araştırmanın sadece bir parçası� demekle yetindi. Norveç Çevre Bakanı Knut Hareide ise, Kyoto�nun sadece bir başlangıç olduğunu belirterek, �Raporun özü Kyoto�nun da yetersiz kalacağı ve dünya uluslarının emisyon oranlarını düşürmesi gerektiğidir� diye konuştu.
FELAKETİN �TESELLİ�Sİ DE VAR
Buzul erimesinin �olumlu� sonuçları da olabilir. Pasifik ve Atlantik okyanusları arasında deniz trafiği için uzun vadede �kuzeyden geçiş� açılacak ve böylece kuzeyde yeni bir Süveyş kanalı oluşacak. Bir diğer �olumlu� sonuç da, buzulların erimesiyle yeni balıkçılık alanları ve maden sahalarının ortaya çıkacak olması. Bush yönetimi 2000 yılında iktidara geldiğinden bu yana, ülkedeki tepkilere karşın, Alaska�daki petrol reservlerini işletmeye açmayı planlıyor.
Raporun hazırlanmasını sağlayan Arktika Konseyi�nin 8 üye ülkesinin dışişleri bakanları (ABD, Kanada, Rusya, Japonya, Finlandiya, İsveç, İzlanda, Norveç) 24 Kasım�da İzlanda�nın başkenti Reykjavik�de bir araya gelecek. Bakanlar, raporu görüşerek izlenmesi gereken politikaları tartışacaklar.
Küresel Isınma ve Buzulların Erimesi Hollanda’nın Sahillerini Yok Edecek
Hollanda sahillerinde, zeminin gelecek 100 yıl içinde 40 santimetre dolayında çökmesi bekleniyor.
Delft Teknik Üniversitesi’yle iki ayrı mühendislik bürosunun araştırmasına göre, sahillerin çökmesi yanında atmosferdeki sera etkisine bağlı olarak deniz seviyesinde yükselme görülecek ve bu gelişmeler Hollanda sahillerinin güvenliği açısından dramatik sonuçlara yol açacak.
Sel tehlikesi Araştırmaya göre, Hollanda sahillerinde önümüzdeki 100 yılda ortaya çıkacak çökme, zaman ve derinlik açısından farklılıklar gösterebilecek. Bazı noktalarda daha hızlı çökme görülürken bazı bölgelerde bu daha geç meydana gelebilecek. Sahillerdeki zemin çökmesi öncelikle sel tehlikesini de beraberinde getirecek. Bu nedenle kıyıların denizden gelecek su baskınına karşı korunması konusunda alınacak önlemlerin, daha geniş zaman dilimi dikkate alınarak planlanması gerekiyor. Pentagon da aynı sonuca vardı Pentagon tarafından gizli olarak hazırlandığı bildirilen daha sonraysa basına yansıyan bir raporda da, Hollanda sahilleri ve ülkenin büyük bir bölümünün yakın bir gelecekte deniz seviyesindeki yükselmeye bağlı olarak sular altında kalacağı görüşü dile getirilmişti.
Küresel Isınma ve Büyük Erime
“Bizler artık iklimi belirleyen süreç üzerinde etkili olabilen jeolojik unsurlarız”
George Philander.
Dünya ısınıyor, hem de hızla. Peki bizler bu ısınmanın ne kadarından sorumluyuz? Şu anda Alaska’dan And Dağları’nın karlı zirvelerine kadar her yer ısınıyor, hem de hızla. Sıcaklıklar geçtiğimiz yüzyıldan bu yana Dünya genelinde 0,6 C arttı ancak en soğuk, en uzak noktalar çok daha fazla ısındı. Sonuçlar pek de iç açıcı değil. Buzullar eriyor, nehirler kuruyor, kıyılar erozyona uğruyor ve yakınlarda yaşayan toplulukları tehdit ediyor. Yüzlerce yıldır ormanları kesiyor; kömür, petrol ve benzin yakarak bitkilerle okyanusların soğurabileceğinden çok daha büyük bir hızla karbon dioksit ve ısıyı tutan diğer gazları atmosfere salıyoruz. Atmosferdeki karbon dioksit düzeyi bugün, yüz binlerce yıl önce olduğundan çok daha yüksek.
İklim uzmanlarından George Philander, “Bizler artık iklimi belirleyen süreç üzerinde etkili olabilen jeolojik unsurlarız” diyor.
Bazı şüpheciler, “Hemen karar vermeyin” diyor. İklim kararsızlığıyla ünlüdür. Bin yıl önce Avrupa ılımandı ve İngiltere’de şaraplık üzümler yetişiyordu; 400 yıl öncesine gelindiğinde ise iklim değişmiş, hava serinlemiş ve Thames belirli aralıklarla donmaya başlamıştı. Şu andaki ısınma da doğanın kaprisi, geçici bir durum olamaz mı? Uzmanlar, “Bundan çok da emin olmayın” diyor. Ancak gezegen genelinde ateşi yükselten bir diğer etken daha var.
IPCC (BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli), yüzyılın sonuna kadar 1,5 ila 5,5 C’lik bir sıcaklık artışı öngörüyor. Ancak ısınma aşamalı olmayabilir. Ve bazı uzmanlar günümüzdeki sıcaklık artışının yıkıcı bir iklimsel sendelemeyi hızlandırabileceği konusunda kaygılı.
IPCC, iklim sisteminin nasıl işlediğini ve insan etkinliklerinin bunu nasıl değiştirdiğini anlamamızı sağlayan daha güçlü kanıtları içeren üçüncü değerlendirme raporunu 2001 yılında yayınladı. Bu değerlendirmeye göre, “son 50 yılda gözlenen ısınmanın büyük bölümünün insan etkinliklerine bağlanabileceği konusunda yeni ve daha güçlü kanıtlar” vardır.
Raporda ayrıca, küresel ısınmanın daha önce düşünülenden daha hızlı ve şiddetli gerçekleştiği saptaması da yer almaktadır. Ve iklim modellemeleri, yanardağ ve güneş patlamaları gibi doğal iklim güçlerinin tüm bu ısınmayı açıklayamadığını gösteriyor.
IPCC, iklim değişiminin şu anda yaşandığına ilişkin şu kanıtları gösteriyor:
1990 yılı bilinen en sıcak onyıl, 1998 ise en sıcak yıl olmuştur (Not: BM Dünya Meteoroloji Örgütü’ne (WMO) göre, 1998 kaydedilmiş en sıcak yıl olmaya devam ederken, 2002 en sıcak ikinci yıl olarak 2001’i de geride bıraktı).
Ortalama küresel yüzey sıcaklığı arttıkça, kar örtüsü ve buz alanları da azalmıştır.
Ortalama küresel deniz düzeyi yükselmiştir ve okyanuslar ısınmaktadır.
Bölgesel iklim değişiklikleri, özellikle de sıcaklık artışı, şimdiye kadar birçok fiziksel ve biyolojik sistemi etkilemiştir.
Bu etkiler şunları içermektedir:
* Buzulların küçülmesi,
* Permafrost tabakasının çözülmesi,
* Nehir ve göllerdeki buz tabakalarının daha geç oluşması ve daha erken erimesi,
* Orta-yüksek düzeydeki büyüme mevsimlerinin uzaması,
* Bitki ve hayvanların yaşam alanlarında değişiklikler,
* Bazı bitki ve hayvan popülasyonlarında azalma,
* Ağaçların erken çiçeklenmesi, böceklerin erken ortaya çıkması, kuşların erken yumurtlaması
Akdeniz bölgesi de tehlikeli iklim değişimi etkilerine karşı savunmasız durumdadır.
İklim değişimi; besin üretimi, içme suyu kaynakları ve sürdürülebilir kalkınma için bir tehdittir. Deniz düzeyinin yükselmesi, aşırı doğa olayları ve çölleşme, özellikle yoksul ülkelerde yaşayan milyonlarca insan için büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Bugün ekonomik zorluklar yaşayan Akdeniz ülkeleri, büyük ölçekli, yıkıcı iklim felaketlerinin, yüksek ve önceden kestirilemeyecek maliyetleriyle başa çıkmak açısından da en az beceriye sahip ülkelerdir.
Isınmanın nedeni; son yüzyılda ciddi bir artış gösterdiği belirtilen küresel ısınmanın en önemli nedeni, seragazlarının (GHG) sanayileşmeyle birlikte insanoğlunun faaliyetleri sonucu atmosfer içindeki emisyonlarının çok önemli oranlarda artmasıdır.
İklim değişikliğine neden olan başlıca altı tane seragazı vardır. Bunların içinde en önemlisi CO2 gazıdır ve toplam seragazı miktarı içindeki payı % 80 civarındadır. Diğer seragazları ise büyüklük sırasına göre Metan (CH4), Azotoksit (N2O), Hidroflorokarbon (HFC), Perflorokarbon (PFC) ve KükürtHekzaFlorid (SF6) olarak sıralanabilir.
Seragazları içinde en önemlisi olan CO2 gazı salımı, çok önemli oranda ekonominin her sektöründe kullanılan fosil yakıtların (kömür, petrol, doğal gaz) yakılması sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle enerji politikaları ve çevre ilişkisi, seragazı salımlarının azatlımı açısından büyük önem arzetmektedir.