Cebir nedir? Tarihçesi nasıldır?

Cebir nedir? Tarihçesi nasıldır?
CEBİRİN TARİHİ –

BİZANS’TA CEBİR
Bazı kaynaklar, Bizans’ta ileri bir matematiğin varlığı hakkında geniş bilgi verirler. Ortalama 1000
yıllık hayatı olan Bizans’in, matematik tarihinde, Eski Yunan matematiğini, ilerletip geliştirmesi bakımından, pek parlak bir duruma sahip değildi. Bu devir matematikçileri olarak belirtilen ve aynı zamanda Nikomedya (İzmit) rahibi olan Masimus Planudes (İzmit 1260 – İstanbul 1310), Dio-fantos’ un birinci ve ikinci kitaplarına dair sadece tefsir yazabilmiştir. M. Planudes’in en çok bah-sedilen eseri, 1300 yılında yazdığı Hint Hesabı’dır. Planudes; bu eserinde, karekök alma kuralı-nı, Diafantos’un eserini esas almak suretiyle Hint metodunu tatbik etmişti.
14. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, 15. yüzyılın ilk yarısına kadar (İstanbul’un fethi yıllarına ka-dar), Bizans matematiğinde bilim tarihinde isim bırakmış matematikçilere rastlanılmaz. Bu tarih-lerde, siyasal olaylar yüzünden, bilim ihmal edilmiştir. Bu tarihlerin ilginç bir olayı, İstanbul’da giz-li kalmış özel kişisel kitaplıkların dışında, elyazması ne kadar eser varsa İtalya’ya götürülmüştür. İstanbul’da el yazmalarına ait hiç bir eser bırakmamışlardır. Givanni Aurispa’nin (1369-1460) Bi-zans’tan Venedik’e 238 el yazması eser götürdüğü tarihi bir olay olarak bilinmektedir.
Bizans matematiğinin durumunu, ayrıntılarıyla incelemiş olan Hamit Dilgan Matematik Tarih ve Tekamülüne Bir Bakış adlı eserinde şöyle yazar : “Bizans’ta tam anlamıyla büyük matematikçi yetişmemiştir. Bir çoğunun eserleri (birkaçı müstesna) mütevazi ve basittir, Hatta bazılarının eser-lerindeki problemlerin, yazarları tarafından anlaşılamadığı seziliyor… Bütün bu hususlar, Eski
Yunan dehasının gerilemiş ve tükenmiş olduğuna canlı birer örnek teşkil eder. Şu kadar var ki,
Bizans matematiği, aynı devrelerdeki Roma matematiğinden çok daha ileri bir durumda olmakla beraber, Doğu İslam Dünyası Matematiğine nazaran çok geri kalmıştı.”
Kaynak: Fen Bilimleri Tarihi – Lütfi Göker
CEBİRİN AVRUPA’DA GÖRÜLMESİ
Matematik tarihi eserleri; yazılan ilk cebir kitabının Harezmi’nin el-Kitabü’l Muhtasar fi Hesabi’l Cebri ve’l Mukabele adlı eseri olduğunu belirtir. Batılı yazarların da belirttikleri gibi, İspanya yo-luyla Avrupa’ya giren ilk cebir kitabı, Harezmi’nin adını belirttiğimiz eseridir. Bu eserde görülen çözüm yolları, İtalyan matematikçi, Leonardo Pisano (1170 – 1250) tarafından yazılmış Liner Aba-cı (Hesap Metodu) adlı kitap ile 1202 yılında İtalya’ya girmiştir. Bu eser, Batılı matematikçilerden; Passioli, Tartiaglie ve Cardon’un çalışmalarına temel eser olmuştur.Öyle ki, bu matematikçilerin eserleri incelendiğinde, Harezmi’ye ait izlerin varlığını görmek müm-kündür. Harezmi’nin eseri ile yukarıda adlarını belirttiğimiz matematikçilerin eserlerini ayrıntılarıy-la incelemiş olan Hamid Dilgan bu konu ile ilgili olarak aynen şunları söyler: “Batılı yazarlar ce-biri, Cebri ve’l Mukabel adlı eserin Latince tercümesinden öğrenmişlerdir.” Adnan Adıvar ise bir makalesinde şunları yazar: “G.Libri tarafından, 1915 yılında New – York’ta yapılan tercümenin es-ki Latince nüshanın üzerinde İspanya’da bulunan Sagovia şehrinin adı 1145 yılında yazılı oldu-ğunu belirterek bu tarihe, aynı zamanda Avrupa’da Cebirin Doğuş Tarihi olarak bakmak müm-kündür.”
Harezmi’nin bu eseri, temel eser kabul edilerek bu konuda, Avrupa’da cebirle ilgili yeni eserler yazılmış ve Harezmi adı ile eserinin adı kısa sürede yayılmaya başlamıştır.
Kaynak: Fen Bilimleri Tarihi – Lütfi Göker

 

ESKİ HİNT DÜNYASI’NDA CEBİR
İçinde bulunduğumuz yüzyılın araştırmaları; Eski Hint Dünyası’nda özellikle 6. , 7. , 9. ve 12. yüz-yıllarda, matematikle ilgili olarak, çağının bilgi seviyesinin üst düzeyinde ilginç bilimsel çalışma-ların varlığını ortaya koymuştur. Eserleriyle adları zamanımıza kadar gelebilen, Hint matematik-çileri, bilim tarihinde kendilerini etkin bir şekilde göstermektedir. Bunlardan belirttiğimiz yüzyıllar içinde yaşamış olanlardan: Brahmagupta, Aryabatha, Mahavra ve Bhaskara adlarını belirtebili-riz. Kaynaklar; Brahmagupta’nın Kutakhadyaka adlı eserinde de, münferit cebir konularının görül-düğünü, ancak bunların düzenli ve ayrıntılı olarak, cebir konularını kapsayan sistematik bir eser olmaktan uzak olduğunu belirtir. Buraya kadar; adlarını belirttiğimiz; Diofantos’un “Aritmetika” ve Brahmagupta’nın Kutakhadyaka adlı iki eserde, ikinci derece denklemlerin çizim yoluyla (geo-metrik yolla) çözümlerinden bahis olmadığını ve mevcut bilgilerin de Mezopotamya menşeli ol-duğunda kaynaklar hemfikirlerdir.
Kaynak: Fen Bilimleri Tarihi – Lütfi Göker
ESKİ MISIRLILAR’DA CEBİR
İnceleyebildiğiniz kaynaklarda; Mısırlılarda, bugünkü cebirin herhangi bir şeklinin varlığına dair, kesin bilgiler görülmemektedir. Ancak; Mısırlılarda, bugünkü cebir konularına benzeyen, oldukça ilkel cebirin varlığı görülmektedir. Bu konuda aha hesabı adı verilen bir hesaplama türüne rastlanılmaktadır. Bu hesaplama türü hakkında, Aydın Sayılı Mısırlılar’da ve Mezopotamyalılar’-da Matematik, Astronomi ve Tıp adlı eserinde Berlin ve Rhind Papirüslerine dayanarak şu bilgiyi vermekte;
Aha kelimesi, grup ya da miktar anlamına gelmektedir. Böyle adlandırma, bir metot görüşü olarak yapılmış olmakla beraber, aha hesaplarında, “Yanlış ve Deneme yoluyla Yoklayarak çözüm” metodu kullanılmış olduğu görülmektedir. Ayrıca bu usulle, bazı çözümler cebiri hatırlatıyor. Adı geçen eserde; bu tür hesabın nasıl yapıldığına dair, açıklamalı iki örnek verildikten sonra; müsteşrik S. Gantz’a atfen altı örnek belirtmektedir. Bunlar :
x/y = 4/3 ; xy = 12

xy = 40 ; x = (5/2)y

xy = 40 ; x/y = (1/3) + (1/15) = 2/5

10xy = 120 ; y = (3/4)x

x2 + y2 = 100 ; y = (3/4)x

a2 + b2 = 400 ; a = 2x ; b = (3/2)x
Hemen belirtmek gerekir ki; bu örnekler, Mısırlıların aha hesabında yaptıklarının, bugünkü ceb-rik düşünceye göre düzenlenmiş gösterim ve tertip şekilleridir.
Yukarıdaki altı tip örnekte görülebileceği gibi, problemler hep özel durumları temsil ediyor. An-cak, Aydın Sayılı adı geçen eserinde, bu konuda : “Mısırlı matematikçinin zihninde belli çözüm yollarının ve genel formüllerin bulunduğuna şüphe yoktur. Örneğin aha hesaplarıyla ilgili papi-rüslerde, herhangi bir metot söz konusu edilmemesine rağmen, bunlarda özel bir metoda uyul-duğu gayet sarih bir şekilde görülmektedir … Problemlerin pedagojik amaçlarla bu şekilde ter-tiplenmiş oldukları söylenebilir.”
Kaynak: Fen Bilimleri Tarihi – Lütfi Göker

 

ESKİ YUNAN’DA CEBİR
Çoğu kaynaklarda; cebir denildiğinde, Eski Roma çağı Yunan matematikçisi Diofantos’un (225-400) adından bahsedilir. Diofantos’un Aritmetika adlı bir eseri mevcut olup, bu eserde sistematik olmamak üzere, münferit bazı cebir konuları ile birlikte, ikinci derece denklemlerin çözümü görül-mektedir. Ancak, Diofantos devri Yunan matematiği, bazı harf ve semboller ile ifade edilmekte olduğundan, Diofatos’un Jukarda adını belirttiğimiz eseri, Harezmi’deki cebir işaretleri ve sis-temlerinin oynadığı rolden mahrum olması bakımından gerçek anlamda düzenli ve disiplinli bir cebir kitabı olmaktan uzaktır. Kaldı ki; Harezmi’nin Cebri ve’l Mukabele adlı eserinde görülen çö-züm yolları, tamamen geometrik düşüncelerle temellendirilmiş olup, bu tür sistematik çözümü de, cebire ilk ithal edenin, Harezmi olduğu son yüzyıl içinde yapılan araştırmalarla ortaya konulmuş-tur.
Diofantos’ta görülen ikinci derece denklemlerin çözüm metotları, Mezopotamyalılar’ınkine ben-zemektedir. Aydın Sayılı adı geçen eserinde : “Mezopotamyalılarda görülen denklem çözme geleneklerinin, Diofantos’ta devam ettiği görülmektedir. Demek ki Diofantos’taki şekliyle Yunan cebri Mezopotamya cebirirıin hemen hemen, doğrudan doğruya bir devamını, Abdülhamit İbn-i vasi Türk (? – 847) ile Harezmi cebri ise tadil edilmiş bir şekildeki devamını teşkil etmektedir.”
Gene adı geçen eserde: Öklid’in Elementler adlı kitabında görülen:
(a+b)2 + (a-b)2 = 2 (a2+b2) veya
2(a2+b2) – (a+b)2 = (a-b)2
şeklindeki özdeşliğin, cebirsel ifadelerin basitleştirilmesi ve çözümlerin kolay tiplere irca edil-mesi için, Mezopotamya matematikçileri tarafından kullanılmış olduğu belirtilir.
MEZOPOTAMYALILAR’DA CEBİR
Eski Mısır (M.Ö. XVIII y.y.) devrine ait papirüslerde, cebir işlemleri gibi yorumlanması mümkün bazı problemlere rastlanmıştır. Fakat Babil matematiği M.Ö. 3000’e kadar çıktığından, bu konu-daki Mısır bilgisine, Babil bilimiyle temas neticesinde varılmış olduğu kabul edilmektedir. Bu-nunla beraber, Babil cebirinin, ne sembolik isaretler yönünden, ne de özellikle negatifsayılar kavramı itibariyle müstakil bir bilim dalı olarak kurulmuş bulunduğunu söylemek mümkün değil-dir. Bu sonuca çok sonraları varılmıştır. M.S. V. – VI. yüzyıllarda, Hind’de, sıfır kavramıyla birlikte, ilk merhale aşılarak, VIII. yüzyıl ortalarından itibaren, İslam bilginleri tarafından yüksek bir merte-beye çıkarılmıştır. Özellikle”El – Cebr v’el Mukabele” adı altında ilk cebir kitabının bir müslüman Türk bilgini olan El – Harezmi’ye ait bulunduğunu söyleyebiliriz. Fakat cebirin, daha M.Ö. 3000′-lerden itibaren, Mezopotamya’da var olmuş ve hayli gelişmil bulunduğu bugün kabul edilmek-tedir.

Bugün bir veya çok bilinmeyenli cebir denklemleriyle çözdüğümüz türden birçok problemlere Babil tabletlerinde rastlanmıştır. Mesela: Bu tablette, bir dikdörtgenin eniyle boyunu veren sayı-lar birbiriyle çarpılır ve bu sayılar arasındaki fark, bu çarpıma eklenirse 153 elde ediliyor. Aynı sayılar birbirine eklenirse 27 çıkıyor. Bu şeklin eni, boyu ve yüzölçümü nedir sorusu soruluyor ve cevap olarak: 20, 7 ve 140 değerleri veriliyor.
Kaynak: Bilimler Tarihi – Celal Saraç
TÜRK – İSLAM DÜNYASI’NDA CEBİR
Objektif olarak hazırlanmış, matematik tarihi eserleri incelendiğinde, açık olarak şu hüküm görü-lür; Matematiğin geniş bir dalı olan cebire ait temel bilgilerin büyük bir çoğunluğu, 8. ile 16. yüzyıl Türk – İslam Dünyası alimleri tarafından ilk olarak ortaya konulmuş ve belli bir noktaya kadar da geliştirilmiştir.

İslamiyetin Başlangıç Yılları
İslamiyetin başlangıç yıllarında; dini günlerin tespiti, namaz vakitlerinin belirlenmesi, takvim hazır-lanması gibi dini problemlerle uğraşılmış olunduğu muhakkak ise de, o devir İslam matematikçi-lerinin, arazi ölçüleri, veraset hesapları, yükseklik tayini ve günlük yaşantı için gerekli pratik ölç-me ve hesaplamalar hakkında bazı çalışmaların varlığı söz konusu olabilir. Hamid Dilgan; Bü-yük Matematikçi Ömer Hayyam adlı eserinde bu konuda şunları yazar : “İslam matematiği, an-cak hicretin ikinci yüzyıl ortalarında Bağdat’ta doğmuştur.” Ancak bu tarihten itibaren, Bağdat’ta kurulan ve bugünkü Üniversitelere benzer kurum olan Dar-ül Hikme’de başta matematik olmak üzere, öteki bilimler hızla gelişmeye başlamıştır.
Gıyasüddin Cemşid ve Cebir
Gıyasuddin Cemşid, aritmetikle ilgili ilmi çalışmalarının yanında, cebirde yüksek dereceden nü-merik denklemlerin yaklaşık çözümlerine, kendi görüşü olarak ortaya koyduğu orjinal çözüm yolları ile, etkinliğini zamanımıza kadar sürdürmüştür. Bu konuda; özellikle; ax3 + x3 = bx tipindeki üçüncü derece denklemlerin çözümünde, zamanı için yeni olan çözüm yolları ortaya koymuştur.cebir tarihi

 
Eski Mısırlılar’da Cebirİnceleyebildiğiniz kaynaklarda; Mısırlılarda, bugünkü cebirin herhangi bir şeklinin varlığına dair, kesin bilgiler görülmemektedir. Ancak; Mısırlılarda, bugünkü cebir konularına benzeyen, oldukça ilkel cebirin varlığı görülmektedir. Bu konuda a h a h e s a b ı adı verilen bir hesaplama türüne raslanlmaktadır. Bu hesaplama türü hakkında, Aydın Sayılı Mısırlılarda ve Mezopotamyalılarda Matematik, Astronomi ve Tıp adlı eserinde Berlin ve Rhind Papirüslerine dayanarak şu bilgiyi vermekte;
A h a kelimesi, grup ya da miktar anlamına gelmektedir. Böyle adlandırma, bir metot görüşü olarak yapılmış olmakla beraber, a h a hesaplarında, “Yanlış ve Deneme yoluyla Yoklayarak çözüm” metodu kullanılmış olduğu görülmektedir. Ayrıca bu usulle, bazı çözümler cebiri hatırlatıyor. Adı geçen eserde; bu tür hesabın nasıl yapıldığına dair, açıklamalı iki örnek verildikten sonra; müsteşrik S. Gantz’a atfen altı örnek belirtmektedir. Bunlar :

1) x/y = 4/3 ; xy = 12

2) xy = 40 ; x = (5/2)y

3) xy = 40 ; x/y = (1/3) + (1/15) = 2/5

4) 10xy = 120 ; y = (3/4)x

5) x2 + y2 = 100 ; y = (3/4)x

6) a2 + b2 = 400 ; a = 2x ; b = (3/2)x

Hemen belirtmek gerekir ki; bu örnekler, Mısırlıların a h a hesabında yaptıklarının, bugünkü cebrik düşünceye göre düzenlenmiş gösterim ve tertip şekilleridir.
Yukarıdaki altı tip örnekte görülebileceği gibi, problemler hep özel durumları temsil ediyor. Ancak, Aydın Sayılı adı geçen eserinde, bu konuda : “Mısırlı matematikçinin zihninde belli çözüm yollarının ve genel formüllerin bulunduğuna şüphe yoktur. Örneğin a h a hesaplarıyla ilgili papirüslerde, herhangi bir metot söz konusu edilmemesine rağmen, bunlarda özel bir metoda uyulduğu gayet sarih bir şekilde görülmektedir … Problemlerin pedagojik amaçlarla bu şekilde tertiplenmiş oldukları söylenebilir.”
Mezopotamyalılar’da Cebir Mezopotamya Matematiğinin gelişmiş bir durumda olan dalı da cebirdir. Kaynaklar; “Mezopotamya Matematiğinde” gelişmiş bir cebir bilgisinin var olduğunu belirtmekte, bunun sonucu olarak da, bugünkü cebirin kurucuları olarak Mezopotamyalıları göstermektedir.
Mezopotamya cebirinin gelişim tarihini üç safhaya ayırabiliriz. Bunlar :
a) Retorik Safha : Bu safhada; bütün ayrıntılar normal cümleler halinde sözlü olarak belirtilmekte,
b) Kısaltma Safhası : Bu safhada, yer yer kısaltmalar, klişe ifadeler ve semboller kullanılmakla beraber, yine sözlü ifadeler az çok hakim durumda kalmakta.
c) Sembolik Safha : Bu safhada; a, b, x, y2, (=), ve (+) gibi sembol ve işaretler kullanarak, her şey sembolik denklemler ve münasebetler vasıtasıyla ifade edilmektedir.
Aydın Sayılı adı geçen eserinde “Mezopotamya Cebri” nin retorik safhada olduğunu belirtmekte ve şu bilgileri vermektedir.
” Mezopotamya cebir problemlerini ve çözümlerini ihtiva eden tabletlerde genellikle özel problemlerle ve bunların çözüm yolları ve çözüm sonuçları ile karşılaşıyoruz. Birinci derece denklemlerin çözümü Mezopotamyalılar için oldukça basit bir meseleydi. İkinci derece denklemleri ayrıntılı bir şekilde inceledikleri ve bu denklemlerin çözümlerinde büyük yetenek gösterdikleri görülmektedir. Metinlerde, bazen üçüncü derece denklemleriyle de karşılaşılıyor. Üçüncü derece denklemlerin bazı basit tiplerini çözümleyebiliyorlardı. Bu çözümlerde bir takım özel cetvellerden yararlanmış oldukları anlaşıldığı gibi, bazı örneklerin çözümünde tesadüfün de rolü olmuş olabilir. Ayrıca yoklama ve deneme suretiyle sonucun elde edilmesinden yararlanmış olabilirler. Genellikle, ikinciden daha yüksek dereceden denklemlerin ikinci dereceye indirgenmesi mümkün olanlarını çözümleyebiliyorlardı. Bu gibi çözümlerde derecenin indirilmesi için yardımcı bilinmeyenlerin kullanılması metodundan geniş ölçüde faydalanıyorlardı.”
Eski Yunan’da Cebir Çoğu kaynaklarda; cebir denildiğinde, Eski Roma çağı Yunan matematikçisi Diofantos’un (225-400) adından bahsedilir. Diofantos’un Aritmetika adlı bir eseri mevcut olup, bu eserde sistematik olmamak üzere, münferit bazı cebir konuları ile birlikte, ikinci derece denklemlerin çözümü görülmektedir. Ancak, Diofantos devri Yunan matematiği, bazı harf ve semboller ile ifade edilmekte olduğundan, Diofatos’un Jukarda adını belirttiğimiz eseri, Harezmi’deki cebir işaretleri ve sistemlerinin oynadığı rolden mahrum olması bakımından gerçek anlamda düzenli ve disiplinli bir cebir kitabı olmaktan uzaktır. Kaldı ki; Harezmi’nin Cebri ve’l Mukabele adlı eserinde görülen çözüm yolları, tamamen geometrik düşüncelerle temellendirilmiş olup, bu tür sistematik çözümü de, cebire ilk ithal edenin, Harezmi olduğu son yüzyıl içinde yapılan araştırmalarla ortaya konulmuştur.
Diofantos’ta görülen ikinci derece denklemlerin çözüm metotları, Mezopotamyalılarınkine benzemektedir. Aydın Sayılı adı geçen eserinde : “Mezopotamyalılarda görülen denklem çözme geleneklerinin, Diofantos’ta devam ettiği görülmektedir. Demek ki Diofantos’taki şekliyle Yunan cebri Mezopotamya cebirirıin hemen hemen, doğrudan doğruya bir devamını, Abdülhamit ibn-i vasi Türk (? – 847) ile Harezmi cebri ise tadil edilmiş bir şekildeki devamını teşkil etmektedir.” Gene adı geçen eserde: Öklid’in Elementler adlı kitabında görülen:
(a+b)2 + (a-b)2 = 2 (a2+b2) veya
2(a2+b2) – (a+b)2 = (a-b)2 şeklindeki özdeşliğin, cebirsel ifadelerin basitleştirilmesi ve çözümlerin kolay tiplere irca edilmesi için, Mezopotamya matematikçileri tarafından kullanılmış olduğu belirtilir.
Eski Hint Dünyası’nda Cebir İçinde bulunduğumuz yüzyılın araştırmaları; Eski Hint Dünyasında, özellikle 6., 7., 9. ve 12. yüzyıllarda, matematikle ilgili olarak, çağının bilgi seviyesinin üst düzeyinde ilginç bilimsel çalışmaların varlığını ortaya koymuştur. Eserleriyle adları zamanımıza kadar gelebilen, Hint matematikçileri, bilim tarihinde kendilerini etkin bir şekilde göstermektedir. Bunlardan belirttiğimiz yüzyıllar içinde yaşamış olanlardan : Brahmagupta (598-660), Aryabatha (6. yüzyıl), Mahavra (9. yüzyıl) ve Bhaskara’nın (1114-1158) adlarını belirtebiliriz.
Kaynaklar; Brahmagupta’nın Kutakhadyaka adlı eserinde de, münferit cebir konularının görüldüğünü, ancak bunların düzenli ve ayrıntılı olarak, cebir konularını kapsayan sistematik bir eser olmaktan uzak olduğunu belirtir.
Buraya kadar; adlarını belirttiğimiz, Diofantos’un Aritmetika ve Brahmagupta’nın Kutakhadyaka adlı iki eserde, ikinci derece denklemlerin çizim yoluyla (geometrik yolla) çözümlerinden bahis olmadığını ve mevcut bilgilerin de Mezopotamya menşeli olduğunda kaynaklar hemfikirdirler.
Bizans’ta Cebir Bazı kaynaklar, Bizans’ta ileri bir matematiğin varlığı hakkında geniş bilgi verirler. Ortalama 1000 yıllık hayatı olan Bizans’ın, matematik tarihinde, Eski Yunan matematiğini, ilerletip geliştirmesi bakımından, pek parlak bir duruma sahip değildi. Bu devir matematikçileri olarak belirtilen ve aynı zamanda Nikomedya (İzmit) rahibi olan Masimus Planudes (İzmit 1260 -İstanbul 1310), Diofantos’un birinci ve ikinci kitaplarına dair sadece tefsir yazabilmiştir. M. Planudes’in en çok bahsedilen eseri, 1300 yılında yazdığı Hint Hesabı’dır. Planudes; bu eserinde, karekök alma kuralını, Diofantos’un eserini esas almak suretiyle Hint metodunu tatbik etmişti.
14. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, 15. yüzyılın ilk yansına kadar (İstanbul’un fethi yıllarına kadar), Bizans matematiğinde bilim tarihinde isim bırakmış matematikçilere rastlanılmaz. Bu tarihlerde, siyasal olaylar yüzünden, bilim ihmal edilmiştir. Bu tarihlerin ilginç bir olayı, İstanbul’da gizli kalmış özel kişisel kitaplıkların dışında, elyazması (manüskrit) ne kadar eser varsa İtalya’ya götürülmüştür. İstanbul’da elyazmalarına ait hiç bir eser bırakmamışlardır. Givanni Aurispa’nın (1369-1460) Bizans’tan Venedik’e 238 elyazması eser götürdüğü tarihi bir olay olarak bilinmektedir.
Bizans matematiğinin durumunu, ayrıntılarıyla incelemiş olan Hamit Dilgan Matematik Tarih ve Tekamülüne Bir Bakış adlı eserinde şöyle yazar : “Bizans’ta tam anlamıyla büyük matematikçi yetişmemiştir. Birçoğunun eserleri (birkaçı müstesna) mütevazı ve basittir, Hatta bazılarının eserlerindeki problemlerin, yazarları tarafından anlaşılamadığı seziliyor… Bütün bu hususlar, Eski Yunan dehasının gerilemiş ve tükenmiş olduğuna canlı birer örnek teşkil eder. Şu kadar var ki, Bizans matematiği, aynı devrelerdeki Roma matematiğinden çok daha ileri bir durumda olmakla beraber, Doğu İslam Dünyası Matematiğine nazaran çok geri kalmıştı.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu