Demokratik toplum nelerden oluşur?
Demokratik toplum oluşuyor
11 Nisan 2012
Posted by Doğan SAYAR
Share
Doğa yasalarına göre çözüm, kuvvetli avcının diğerini ortadan kaldırması ya da kendi isteğini diğerine zorla kabul ettirmesi ve avın tamamını kendi mağarasına götürmesidir. Buna karşın, avcıların ait oldukları toplum (kabile) içinde, örneğin, ‘’Şu şu şu şekillerde birlikte avlanan avcılar, avı şu şu şu şekillerde paylaşırlar.’’ Diye bir gelenek/kural/yasa oluşmuş ise iki avcı, avladıkları hayvanları bölüşecektir. Avdan pay almak, birlikte avlanan iki avcı için haktır. Bu demokratik tutumdur.
Birbirlerine zarar vermeden avı paylaşmaları için bu avcıların kurallara (hukuk) ihtiyacı vardır.
Payına düşen miktar, avcıya hukuk (gelenek/ kural/yasa) tarafından tanınmış yetkidir. Ama avcı, bu yetkisini kullanabilmek (bundan sonraki avdan da pay alabilmek) için kurallara uymak (avı şu şu şu koşullarda, diğer avcıyla şu şu şu şekillerde paylaşmak), yükümlülük altına girmek durumundadır.
Her ikisi de birbirinden farklı (sarı ve siyah derili) olan iki avcı, bu farkı kabile içinde diğerinin zararına kullanmaya kalkışırsa yine düşmanlıklar oluşacaktır. Oysa her ikisi de kendisinden farklı olana hoşgörü gösterirse kabile büyük olasılıkla (birisi av sürmede daha gelişkin, diğeri ok atmada daha becerikli olduğu için) daha fazla av, daha iyi yaşam olanaklarına kavuşacaktır. Avcıların birisinin sarı, diğerinin siyah derili olması herhangi bir fark meydana getirir mi? Getirirse avcılar arasındaki çatışma çözülemez. Buna karşılık, her ikisi de toplumun koyduğu kurallar (yasalar) karşısında eşit ise çatışma olmaz.
BAŞLANGICINDAN GÜNÜMÜZE DEMOKRASİ YOLCULUĞUMUZ
Sizinle demokrasinin, tarihten günümüze kadar olan yolculuğunu inceleyelim. Öncelikle aşağıda da göreceğiniz gibi demokrasinin gelişip olgunlaşması uzun ve zor dönemeçlerden sonra gerçekleşmiştir.
Demokrasinin gelişip olgunlaşmasını bir insanın gelişimine benzetebiliriz. Bebek, doğduktan bir süre sonra emekler, konuşur ve yürür. Ardından çocuk, genç ve yetişkin olur. İşte demokrasi de tıpkı bir insanın gelişim aşamalarında olduğu gibi çeşitli aşamalardan geçer. Bir insanın kaza geçirmesi, hastalanması gibi demokrasi de zaman içinde hastalanmış ve çeşitli kazalar geçirmiştir. Önemli olan iyileşip gelişimini sürdürmesidir.
DEMOKRASİNİN DOĞUŞU
(MÖ 450) Atina’da Sokrates, Aristo ve Platon (Eflatun) gibi bilim ve düşünce adamlarının katkılarıyla yeni bir yönetim şekli doğdu. Site devletleri denilen şehir devletlerinde kadınlar ve köleler vatandaş olarak kabul edilmiyordu. Yetişkin erkeklerin ise oy kullanma ve halk meclisinde konuşma yapma hakkı vardı.
(MS 212) Roma İmparatorluğu’nda doğan herkese vatandaş olma hakkı tanındı.
DEMOKRASİNİN İLK ADIMLARI
(MS 1215) İngiltere Kralı Küçük John’un imzaladığı Magna Cartha (Magna Karta=Büyük Şart) ile kral ilk kez yetkilerini sınırlamış, halka bazı hak ve özgürlükler tanımıştır.
(1689) İngiliz İnsan Hakları Bildirgesi kabul edildi. Bu bildirge ile seçimlerin serbestçe yapılmasına ve mecliste (parlamento) ifade özgürlüğüne imkan tanındı.
(18. Yüzyıl) Avrupa’da Aydınlanma Çağı başladı. Bu çağın düşünürlerinden olan Montesqieu (Monteskü) yasama, yürütme ve yargının ayrı olmasını savundu. J. J. Rouseau (Ruso) ‘’Toplum Sözleşmesi’’ isimli ünlü kitabında ‘’eşitlik, özgürlük ve kardeşliği’’ savundu. J. Locke (Luk) ise temel hakların başında gelen yaşama hakkını, özel mülkiyet hakkını ve diğer belirli özgürlüklerin yaşama geçmesini savundu.
DEMOKRASİ BÜYÜYOR
(1776) Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi kabul edildi. George Washigton (Corç Vaşingtın) başkanlığında Amerika Birleşik Devletleri adında bir devlet kurularak İngiltere Birleşik Krallığı’ndan ayrıldılar.
(1789) Fransız İhtilali gerçekleşti. Bu ihtilalle 16. Louis (Lui) tahttan indirildi. Böylece tek kişilik yönetim sistemi olan monarşiye karşı halk ayaklandı. Sonunda cumhuriyet kuruldu.
(1791) yılında Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi imzalanmıştır. Bu bildirgede egemenliğin özünün ulus olduğu vurgulanmıştır. Egemenliğin ulusa dayanmadığı hiçbir iktidarın kabul olunmayacağı belirtilmiştir.
DEMOKRASİNİN ZOR YILLARI
(1945) İkinci dünya Savaşı sonucunda diktatörlük, faşizm ve komünizmle yönetilen rejimler yerini demokratik yönetimlere bıraktı. Ancak, ardından soğuk savaşla iki cepheli (kutuplu) bir dünya oluşmaya başladı. Demokrasinin hızı azaldı.
Berlin Duvarı bir ülkenin insanlarını ve bir şehri birbirinden ayırdı.
DEMOKRASİNİN BUGÜNÜ
(1948) Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi kabul edildi.
(1989) Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla insanların ve özgürlüklerin arasına duvarlar örülmesi sona erdi.
(1991) Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla Doğu Avrupa ülkelerinin komünist rejiminin yerini, demokratik yönetimler almaya başladı.
Bugün dünya nüfusunun %60’ı demokrasiyle yönetilmektedir. Dünyadaki ülkelerin yarısından fazlası (192 ülkenin 120’si) seçimle gelen iktidarlar tarafından demokrasiyle yönetiliyor.
Demokrasinin serüveniyle ilgili olarak tarihsel aşamalardan birinin resmini hayal gücünüzü kullanarak çiziniz.
Türk tarihi boyunca yaşanan demokratik gelişmeleri araştırıp kronolojik olarak sıralayınız. Kurultaydan başlayarak; Sened-i İttifak, Tazminat Fermanı, 1. Meşrutiyet, kanunuesasi, 2. Meşrutiyet, TBMM’nin açılması, 1921 Anayasası (Teşvik-i Esasi), cumhuriyetin ilanı, çok partili hayata geçiş denemelerini kapsayan bir tarih şeridi hazırlayınız.
BİLGİ NOTU
Tarih boyunca Türk devletlerinde, demokratik yönetim özelliklerini görmek mümkün dür. Kurultay, Toy, Divan meselelerinin bir arada görüşülüp karara bağlandığı yerlerdi. Hükümdar, halkının görüşlerine başvurur, halkı dinlerdi. Hükümdarın çadırında (otağ) devletin önemli meseleleri, başta hükümdar olmak üzere, hükümdarın eşi (hatun), vezir ve boy beyleri ile görülüşüp karara bağlanırdı.
MUMU SÖNDÜR, KİTABI AÇ; ÇÜNKÜ KİTAP ALTINA DA IŞIK VERİR
Bir arkadaşım, geçen hafta bana kendi okullarının ihtiyacı için kitap toplama kampanyası düzenlemek istediğini söyledi. Daha önce böyle bir sosyal katılım projesinin içinde olduğumu bildiği için bunu bana sormuştu. Kendisine bir mektup yazarak sosyal katılım projemizi anlattım… Geçen yıl Gaziantep’te Şehit Adem Yavuz İlköğretim okulunda 6. Sınıf öğrencisiydim. Okulumuz, Gaziantep’in yeni oluşan semtlerinden birindeydi.
Yeni okulumuz modern bir yapıya sahipti. Kütüphanesinden seramik fırınına kadar her şey düşünülmüştü. Üç bölümlü kütüphanede süreli yayın odası, sergi dolapları, katalog kutuları, hatta bilgisayarlı yazılım programları bile düşünülmüştü. Ancak, kitapları olmayan bir kütüphanede nasıl ısınacaklarını bir düşünsenize! Çünkü, kitaplar ruhu ısıtır, düşünceyi alevlendirir. İlk KÜTÜPHANECİLİK VE KİTAPLIK KULÜBÜ toplantımızda okulun kütüphanesi için neler yapılacağını görüştük. Kendimizi, bu soruna az da olsa çözüm bulma konusunda sorumlu hissettik. Ne olursa olsun bir çözüm bulunmalıydı. Bir beyin fırtınası yaptık ve kitap toplama kampanyası yapmaya karar verdik. Kulübün geçen yılki başkanı Meltem, öncelikle organize bir eylem planı oluşturulmasını önerdi. Uyguladığımız bu eylem planını maddeler halinde aşağıda sıralıyorum:
1.Bir komisyon kurduk.
2.Lider ve diğer katılımcı üyeleri seçerek hep birlikte görev dağılımı ve iş bölümü yaptık.
3.Kampanyaya katılabilecek okul dışındaki resmi ve sivil toplum kuruluşlarıyla bağlantıya geçtik.
4.Şehirdeki halk, üniversite ve özel kurum kütüphaneleriyle bağlantıya geçtik. Bu iş için kütüphanelerde çalışan arkadaşlarımızın velilerinden yardım istedik. Babalarıyla birlikte çocukları da bize yardım ettiler.
5.Kulübümüzün rehber öğretmeni ve iki arkadaşımız kitap istemek için Türkiye’deki bütün yayınevlerinin, gazetelerin ve sivil toplum kuruluşlarının elektronik-posta, adres ve telefonlarını öğrendi.
6.Müdürümüz bize bu kampanya boyunca sürekli yardımcı oldu. Hatta resmi yollardan da okulumuz için valilikten izin alındı. Kampanya yazımız, Türkiye’deki ilgili tüm okul, resmi kurum ve kuruluşlara ulaştı.
7.Sıra kampanya mektubumuzu ve sloganımızı belirlemeye gelmişti. Türkçe öğretmenimiz bize duygusal ve edebi yönü ağır basan bir mektup örneği hazırladı, oldukça etkileyiciydi. Sloganımıza ve afişimiz ise ‘’MUMU SÖNDÜR, KİTABI AÇ; ÇÜNKÜ KİTAP ALTINA DA IŞIK VERİR’’di. Mektuplarımızı, babası postacı olan Murat postaya veriyordu. Artık mektupları adreslerine nasıl gönderdiyse gelecek cevapları da bize kendisi ulaştıracaktı.
8.Ekibimiz adeta kitap kurtlarından oluşuyordu. İlk meyve, Gaziantep Halk Kütüphanesinden gelmişti. Kulübümüzün üyesi Ahmet’in babası kütüphaneyi tekrar düzenlediklerini ve bazı kitapları bize vereceklerini söyledi. Ekibimiz sabırsızdı. Hiç unutmam, o gün müdürümüz Harun Bey, yeni takım elbiseyle o tozlu kitapların altına girmiş, kamyonete taşıyordu. Bir çocuk gibi heyecanlıydı. Bu bizlere daha fazla bir şeyler yapmaya sevk etti. Biz öğrenciler ilk kitapların tozunu kendi ellerimizle aldık ve raflara yerleştirdik.
9.Kütüphanecilik Kitaplık Kulübü olarak kampanya ile ilgilenirken diğer yandan da kütüphanenin içini tasarlıyorduk. Bir sabah, 8. Sınıf öğrencisi Sedat, elinde Türkiye ile Gaziantep’in tarihi ve turistik yerlerini gösteren resimlerin bulunduğu bir çantayla geldi. Hepsini Kültür ve Turizm Müdürlüğünden almıştı.
10.Bir gün postaneden arayıp okulumuz adına büyük bir kolinin olduğunu söylediler. Bu yüzden Şerafettin Bey’le postaneye gittik. Kolinin üzerinde İzmir’den Milli Piyango Lisesi yazıyordu. Sistem öyle iyi işliyordu ki sanki kitap isteyenden çok, göndermek isteyen daha hevesliydi. Her taraftan kitap geliyordu. Kitaplık Kulübü kitaplık haftası ile ilgili resimleri de o hafta boyunca kütüphanede sergilenmişti. Şehit Adem Yavuz İlköğretim Okulundan ayrıldığında okul kütüphanesi 5000 kitaplık küçük bir ilçe kütüphanesi gibi olmuştu. Unutmamalıyız ki demokrasilerin can damarı katılımdır. Anladım ki toplu halde demokrasiyi yaşamak için; sosyal katılım olmazsa olmaz bir ilkedir.
Sizde sosyal katılım becerilerinizi geliştirmek ve kardeş okulunun ihtiyaçlarını karşılamak için kampanya başlatabilir ya da onlar için bir kitap toplama kampanyası yürütebiliriz.
süper yaaaaaaaaaaaaaaa