Doğu Cephesi ve Kazım Kazımkarabekir’in bu cephede yaptıkları nelerdir?

Doğu Cephesi ve Kazım Kazımkarabekir’in bu cephede yaptıkları nelerdir?
Kazım Karabekir Paşa ve Kurtuluş Savaşı

GÜNÜN MANŞETLERİ• Polise gelen fıkra gibi sorular!• Brown`dan Filistin`e şaşırtan destek!• `Güney, istihbari bilgi getiriyordu`• Çalışkan öğrenci liseyi 3 yılda bitirebile…• Salı pazarı yarın son kez kuruluyor• Zeydi`nin ayakkabıları suç delili sayıldı• Hırsızlara `Sezer` ilhamı• Şekerde de `marker` uygulaması başlıyor• TÜİK büyüme rakamlarını açıkladı• İlginç bağlantı: Garih`in katili Fikri Kar…• ENKA, Arnavutluk hükümetini sallıyor• ABD`de 2 trilyon $`ı kimler aldı` tartışma…• Türk tasarımcının çevreci otosu global kri…• 80 bin kişinin DNA`sı fişlendi• Aslan`ın gol ayakları

yabancılaşıyor• Alman Bakan en seksi erkeğin kucağında• Hindistan donanması korsanları yakaladı• KÜÇÜK DEVLET İFADE VERİYOR• Devlet, Caferi imamları da kadroya alıyor• Mehmet Öz ABD`nin son kahramanı• Evlenmeden ilişki OK! İmam nikahın varsa y…• 2009, AB ile tamam ya da devam yılı olacak• MHP, 7 ilde daha adaylarını belirledi• Ve Başbakan Erdoğan açıklıyorİLİŞKİLİ HABERLER
Ağustos`un 5 paşası Eren Gündoğan`ın araştırması
`Karabekİr Anlatıyor` adlı eserinde merhum gezetci Uğur Mumcu diyor ki; `Her ihtilal, çatışmalar ve çalkantılar içinde oluşur. Bu çatışma ve çalkantılar, ihtilalcileri karşı karşıya da getirir. Mustafa Kemal ve Karabekir Paşa, Ulusal Kurtuluş Savaşı`mızı kesin utkuya ulaştıran iki eski dost, iki eski asker ve iki eski ihtilalcidir. (Ama) yolları, hilafetin kaldırılması ve cumhuriyetin ilanıyla birlikte ayrılmıştır. İhtilal, evlatlarını yer! Bu bir değişmez kuraldır. Anadolu İhtilali, Türkiye`de bir yeni dönem açmış, bir çağ değiştirmiştir. Böylesine bir olayda, ihtilalcilerin yollarının ayrılması doğaldır. Doğal olmayan, bu olaylar üzerindeki yasakların şu ya da bu nedenle bu gün bile sürmesi, sürdürülmesidir.`
Kazım KARABEKİR, 1882 yılında İstanbul`da doğdu. Mehmet Emin Paşa`nın oğludur. İlköğrenimini İstanbul, Van, Harput ve Mekke`de tamamladıktan sonra, 1896`da İstanbul Fatih Askeri Rüştiyesi`ni, 1899`da Kuleli Askeri İdadisi`ni, 1902`de Harbiye Mektebi`ni ve 1905`te de Erkan-ı Harbiye Mektebi`ni bitirerek yüzbaşı rütbesiyle orduya katıldı. İki yıllık kıta stajını Manastır`da yaptı. İttihat ve Terakki`nin Manastır örgütünün kurulmasına katıldı. 1907`de kolağası (önyüzbaşı) rütbesi alarak İstanbul Harbiye Mektebi, tabiye öğretmen vekilliğine atandı. İttihat ve Terakki İstanbul örgütünün kurulmasında görev aldı. 2.Meşrutiyet` ten sonra Edirne`de 2.Ordu 3.Fırka(tümen) erkan-ı harfliğine (kurmaylığına) atandı. Hareket Ordusu 31 Mart 1909 ayaklanmasında Hareket Ordusu`nda görev aldı. 1910 Arnavutluk ayaklanmasının bastırılması harekatında çalıştı. 14 Nisan 1912`de binbaşılığa yükseldi. Balkan Savaşı`nda Trakya sınır komiseri olarak görev yaptı. 1914`te kaymakam (yarbay) rütbesiyle Birinci Kuvve-i Seferiye komutanlığıyla İran ve ötesi harekatıyla görevlendirildi. Bir süre sonra İstanbul Kartal`da 14. Fırka komutanlığına atandı ve Çanakkale`ye gönderildi. Kerevizdere` de Fransızlar` a karşı üç ay savaştıktan sonra miralaylığa (albay) yükseldi. Buradan, İstanbul`da I. Ordu erkan-ı harbiye başkanlığına, sonra Galiçya` ya gidecek ordunun ve ardından Mareşal Von der Goltz` un erkan-ı harbiye başkanlığına atanarak Irak`a gitti. 1916`da Kutü`l-Amare`yi kuşatan 18. Kolordu komutanlığına getirildi ve burayı aldıktan sonra Irak`ta İngilizler` le çarpıştı. 1917`de Diyarbakır`daki 2. Kolordu komutanlığına getirildi ve Van, Bitlis, Elaziz(Elazığ) cephelerindeki 2. Ordu komutanlığına vekalet etti. 1918`de Erzincan ve Erzurum`u Ermeniler` den ve Ruslar` dan geri aldı. Ardından Sarıkamış, Kars ve Gümrü Kalelerini ve Karaköse` yi kurtardı. Aynı yıl Mirliva(Tümgeneral) oldu. Mondros Mütarekesi sırasında sadrazam olan Ahmet İzzet Paşa`nın erkan-ı harbiye-i umumiye reisliği (genelkurmay başkanlığı) önerisini kabul etmeyerek Anadolu`da görev almak istedi. Önce Tekirdağ`daki 14. Kolordu Komutanlığı`na, ardından da Erzurum`daki 15. Kolordu Komutanlığı`na atanmasını sağlayarak Nisan 1919`da göreve başladı. Erzurum Kongresi Hazırlıkları yapılan Erzurum Kongresi`nin toplanmasında önemli rol oynadı. Kurtuluş Savaşı`nda Edirne milletvekilliği ve Doğu cephesi komutanlığı yaptı. Ermeniler` in eline geçen Sarıkamış, Kars ve Gümrü Kalelerini geri alarak 15 Kasım 1920`de Ermeni ordusunu kesin olarak yendi. Ermeni hükümetiyle Ankara hükümeti adına Gümrü Antlaşması`nı imzaladı. Kars`ın alınmasıyla ferikliğe (korgeneral) yükseldi. Rus Sovyet Sosyalist Federe Cumhuriyeti ve Kafkasya hükümetleriyle Kars Antlaşması görüşmelerini yürüttü. Halk Partisi`nden Ayrıldı Kurtuluş Savaşı`nın bitiminden sonra I. Ordu müfettişliğine atandı, 1923`te İstanbul milletvekili oldu. 1924`te, TBMM`deki Dörtler Grubu`nu destekledi. Ardından askerlikten ayrılarak Halk Fırkası`ndan istifa etti. 17 Kasım 1924`te kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası`nın başkanlığına seçildi. Parti 3 Haziran 1925`te Şeyh Sait ayaklanması nedeniyle kapatıldı. Karabekir Mustafa Kemal Paşa`ya karşı yapılan İzmir suikasti ile ilgili görülerek bazı partililerle birlikte yargılandıysa da beraat etti. Siyasi hayatına on iki yıllık aradan sonra, 6 Ocak 1939`da İstanbul milletvekili olarak devam etti. 1946`da TBMM başkanlığına seçildi ve bu görevde iken 26 Ocak 1948`de Ankara`da öldü. Karabekir Paşa`ya 16 Eylül 1919 tarihli telgrafından… c) Sivas`ta toplanan Kongre, Batı Anadolu delegeleriyle Erzurum Kongresi`nin Genel Kurulu`nu ve böylece – bütün Doğu Anadolu illeri adına yetki sahibi olmak üzere – Kongre kararı uyarınca seçilen özel bir kurul içinde bulundurduğundan, doğal olarak Sivas Kongresi, tüm Anadolu ve Rumeli adına ve bütün ulusu temsil etmek üzere genel bir kongre niteliğini kazanmıştır. Bu kongre, Erzurum Kongresi kararlarını ve örgütlerini oldukları gibi bir doğallıkla daha kapsamlı olarak kabul etmiş ve bunun sonucunda Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyet, `Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti` biçiminde kapsamlı bir ad altında genişletilerek birleştirilmiştir. Tüzüğün üçüncü maddesi ve Kongrenin temel kararları gerçekte bu yüce amacın sağlanmasını kesin olarak göstermiştir. Sivas Genel Kongresi, Erzurum Kongresi`nde Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adına seçilen Temsilciler Kurulu`na tümüyle güvenini bildirerek (bunu olduğu gibi, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti için Temsilciler Kurulu olarak kabul etmiştir. Buna göre Sivas Genel Kongresi`nin kararları başka, Erzurum Kongresi`nin kararları başka ve Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti`nin Temsilciler Kurulu başka, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti`nin Temsilciler Kurulu yine başka gibi, başkalıklar ve ayrılıklar elbette söz konusu olamaz ve bunun söz konusu edilmesi, kuşkusuz ki, pek açık olan birlik amacımız ve kutsal ereğimiz için son derece zararlıdır. Durum bu olunca, birbirini ortadan kaldıran Temsilciler Kurulları olmadığı gibi, bunlardan birine girince öbüründen çekilmesi istenecek (çekilmesini istemenin doğru olabileceği) üyeler de yoktur. Bugün tüm Anadolu ve Rumeli`yi kapsayan cemiyetimizin Sivas`ta bulunan tek Temsilciler Kurulu, Erzurum Kongresi`nde tüzüğün ilgili kuralları uyarınca seçilmiş dokuz kişiden beşinin bir arada bulunmasıyla görevini sürdürmektedir. Bu kişiler, benimle birlikte Rauf ve Bekir Sami Beyefendilerle Raif ve Şeyh Hacı Fevzi Efendi Hazretlerinden oluşmaktadır. Bundan başka, Samsun Sancağı da, tüzük uyarınca, temsilci olarak Refet ve Süleyman Beyler`i aday göstermiş, Temsilciler Kurulunun toplantıda bulunan beş üyesi bunlardan Refet Bey`i yeğlemiş, orada bulunmayan üyelerinden Servet ve İzzet Beyler`in de düşüncesini sormuştu. Onlar yanıt da vermeselerdi ve verecekleri yanıt olumsuz da olsaydı, çoğunluk oyunun uygulanması doğal bulunduğundan, Refet Beyefendi, tüzük uyarınca Temsilciler Kurulu üyeliği kimliğini kazanmış ve göreve başlamıştır. Hak ve yetkisi ve çıkarları Doğu Anadolu illerininkinden hiçbir yönde az olmayan ve Sivas Genel Kongresi`nde bulundurduğu aydın ve kendi seçim yerlerini gerçekten temsil eden üyelerin nitelik ve nicelikleri, Erzurum Kongresi`nde bulunan üyelerinkinden hiçbir yönde aşağı olmayan Batı Anadolu`nun haklı ve meşru görüş ve önerilerini dikkate almayıp, onları sadece bağımlı durumunda bulundurmaya kalkışmak, bizim aklımızın bir türlü kabul edemediği noktalardandır. Herhalde onların da hakkını tanımak zorunludur. İşte hem bu zorunluluk yüzünden hem de -görevi başında bulunmayan eksik üyelerimizin çalışmalarından yararlanılamadığı için- yardıma olan gereksinmeden dolayı yine tüzüğümüzün sonlarındaki sekizinci maddenin Temsilciler Kurulu`na verdiği yetkiye dayanılarak, Genel Kongrece de Batı Anadolu için yetkili gösterilen kimselerden altı kişiyle Temsilciler Kurulu güçlendirilmiştir…Pek güzel belirttiğiniz gibi, Kanunu Esasi(Anayasa) gereğince zaten düşmüş ve yok olan ve yurdun ve ulusun yazgısına karşı hayınca girişimleri belgelerle ve eylemleriyle kanıtlanmış bulunan Ferit Paşa Kabinesini güvenilir görmemek ve onun yerine ulusal amaçlara hizmet eden meşru bir kabinenin iktidara getirilmesi gerekliliğini Padişaha bildirip duyurmak isteminden ibaret olan Sivas Genel Kongresi kararının kesinlikle yerinde olduğunu anlamak için derin bir incelemeye gereklilik yoktur. Bundan vazgeçmeyi önermek bilmem ne kadar doğrudur. d) Ürküntü doğuran nokta, uygulanmasının yerinde olup olmayacağını tüzük gereğince, Merkez Kurullarından ve yetkili üyelerimizden sorduğumuz altı maddelik kararın içeriği ise, bunda telaşa düşmeye ve Sivas Kongresi`nin genel olduğu veya olmadığından, Temsilciler Kurulunun şöyle veya böyle olmasından söz etmeye hiç de gerek yoktur. Yapılması gereken şey, bu kararların uygulanmasına veya uygulanmamasına ilişkin olmak üzere, hangi yönde olursa olsun, görüş ve düşünce bildirmekten ibarettir. Doğaldır ki, Temsilciler Kurulu her yandan gelecek olan görüşleri göz önüne alarak Genel Kurulca kabul edilip uygulanabilecek bir karar verir. Servet ve İzzet Beyler`in ille kendi düşünceleri kabul edilmezse, Temsilciler Kurulu üyeliğinden çekilmiş sayılmaları yolundaki yazıları, doğal olarak iyi etki yapmadı. e) Temsilciler Kurulu`nca Trabzon Merkez Kurulu`ndan sorulan konular üzerinde bu kurulun düşüncesi anlaşılmadıkça, Temsilciler Kurulu`nca bir karara varılması olanaksız bulunduğundan, Trabzon Merkez Kurulunun yanıtını herhalde beklemekte olduğumuzu bildiririz. f) Sorulan kararların altıncı maddesiyle güdülen amaç, İstanbul`da meşru bir hükümetin padişah tarafından iktidara getirilmesine değin, Ferit Paşa kabinesiyle yazışmanın kesilmesi olduğuna göre, her ili ne yapacağını bilmez ve kararsız bir halde bırakmayıp, genel durumdan haberli kılabilmek için yetkili bir yazışma mercii gösterilmesinin uygun olacağıdır; buna dayanılarak yazışma merciinin, Sivas`ta Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk cemiyeti olabileceği bildirilmişti. … Sivas Genel Kongresi toplantı ve görüşmelerini sona erdirmiş olduğundan, Doğu Anadolu illerinin her yanından delegeler çağırarak yeniden ve olağanüstü bir kongre toplanması gerekliliği, başta yüksek kişiliğiniz olmak üzere birçok değerli kişilerin anımsatması üzerine düşünülmüş bir noktadır. İşbu açıklamalarla, kuşkuların giderilebileceği inancıyla saygılarımızı sunarız efendim. Anadolu ve Rumeli Temsilciler Kurulu Sivas

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu