Evrensel ilke ve değerler nelerdir?

Evrensel ilke ve değerler nelerdir?
I. DEMOKRASİNİN EVRENSEL İLKELERİ
Demokrasi, halkın halk tarafından ve halk için yönetilmesi olarak tanımlanmaktadır. Başka bir anlatımla halkın egemenliğini kullanmasında yöneticilerin belirlenmesinde tek yetkili olduğu rejimin adı demokrasidir.
Demokrasi, günümüzde çağdaş yöntemlerle siyasal iktidarı elde etme ve onu kullanma tekniğidir. Köklerinde sosyal düzen ve sosyal ilişkiler ağı vardır. Ulusal egemenlik ilkesinin doğal ve zorunlu bir sonucu olarak ortaya çıkan bir rejimdir.
Demokrasi, özgürlükleri kullanarak daha fazla özgürlüğe ulaşmayı sağlayan rejimin adıdır. Bu sebeple, demokrasinin temel amacı, bireylerin ve toplumun gerçek anlamda özgürlükler içinde olmasını sağlamaktır.
Bu nedenle, demokrasi ile insanın temel hak ve özgürlükleri birbirinden ayrılmayan ve birbirlerini tamamlayan iki kavram haline getirmiştir.
Bu amacı sağlamak için özellikle İkinci Dünya Savaşından sonra iki ayrı demokrasi anlayışından bahsedilmiştir. Birincisi Klâsik demokrasi veya çoğulcu Batı demokrasisi; diğeri ise Marksist halk demokrasileridir. Tüm kitaplarda bu ayrıma rastlamak mümkündür.
Çoğulcu demokrasi bir idealdir. Özgürlükleri kullanarak onları geliştirmek ve daha fazla özgürlüğe ulaşmak ister. Halbuki Marksist demokrasilerde ne halkın kendini yönetmesi, ne de özgürlükler amaç değildir. Her şey, Marksizmin son aşaması olan komünizme ulaşmak için bir vasıtasıdır.
Bu nedenle, Marksizmin demokrasi olduğundan bahsetmek 70 yıl hem dünyayı, hem de insanlığın 0,40’ını kandırmaktan başka bir işe yaramamıştır.


Çağdaş demokrasi çoğulcu demokrasidir. Marksizm gibi katı bir ideoloji değil, mevcutlar içinde mahsur ve kötülükleri en az olan bir yönetim biçimidir. Akılcı ve realisttir. Modern insan akıl ve mantığı ile özgür insan düşüncesinin ürünüdür.
Bu nedenle, insani ve adildir. Zorlayıcı, zorbacı ve baskıcı değildir. Adına (sözde) demokrasi denilen Marksizm gibi, insanı araç olarak kullanmaz. Tüm uygulamalarda insan amaçtır. Demokrasi sadece çoğulcu değil, uzlaşmacıdır. Hoşgörülüdür. Katılımcı ve kendini çağdaş ihtiyaçlara göre gelişmesini öngören bir rejimdir.
Çağdaş demokrasilerde insanın kişiliği maddi ve manevi nitelikleri, temel hak ve özgürlükleri, insanın kutsal bir varlık olması (dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez haklara sahip bulunması), insanın üretkenliği ve çok yönlülüğü esas alınmaktadır.
Bu nedenle siyasal iktidarın kaynağı, uygulanışı ve amacında bireylerin ve toplumun refah ve mutluluğu esas alınmaktadır. Sonuçta, insan, temel hak ve özgürlükleri ve yöneticilerin erdemliliği ve adaleti, demokrasisinin özünü oluşturmaktadır.
Egemenliğin ve siyasal iktidarın kullanılmasında toplumun bütünü ve çoğunluğu etkiliyse, demokrasi kurulmuş demektir. Çünkü, demokrasilerde halk, yönetilen olduğu kadar, bir çok alanda yönetici konumundadır.
Halkın egemenliği seçimlerde oy kullanması ve böylece kendi istek ve iradesini ön plana çıkarması ile gerçekleşir. Bu nedenle seçmenlik yetkisi, seçim düzeni, siyasal partiler, oy kullanma biçimleri ve bunları özgür bırakan yasalar, demokrasilerinin temel ilkeleridir.
Yukarıda belirtilmiş olduğumuz gibi demokrasinin temel ilkelerinden biri de yönetim ve yöneticilerdeki erdem ve erdemliliktir.
Halkın yönetime katılmadığı ve etkili olmadığı sistemlerde erdemin varlığından bahsedilemez. Öncelikle yöneticiler erdemli olmak, kendi yaptıkları yasalarla ve koydukları kurallarla bağlı bulunduklarını unutmamak zorundadır.
Eşitsizlik, haksızlık erdemi ortadan kaldırır. Erdemsiz demokrasi kendiliğinden çöker.
Bu nedenle özellikle az gelişmiş ülkelerde, demokrasi ve özgürlük geleneği yerleşmiş toplumlarda, siyasal kadro ve yöneticilerin “ahlaki nitelikleri” çok daha fazla önem kazanır.
Çünkü, çoğunluğun sosyo-politik ve kültürel bakımdan henüz yeterli ölçüde gelişmemiş olmasına rağmen, yönetici kadroların ülkücülüğü (idealizmi) ve erdemliliği sayesinde, orada demokratik ve özgür bir düzenin kurulması ve başarılı bir biçimde yürütülmesi şansı artacaktır.
Bazen devlet iktidarını kullanacakların “ahlâki standartları” yasal olarak belirlenebilir. Örneğin yasama meclislerine seçilenlerin ve devlet kadrosunda görev alacakların ağır ve yüz kızartıcı suçlardan mahkum olmamaları, belli bedeni ve fikri yeteneklere sahip olmaları belli koşullara bağlanabilir Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında ve çeşitli yasalarında bu tür standartlar vardır.
Ancak, siyasal ahlâk koşullar, yasal yoldan ve zorla sağlanamaz. Çünkü, ahlâk ve erdemlilik bir formasyon, bir karakter eğitimi, moral ve siyasal olgunluk sorunudur.
İnsanların ve yöneticilerin ahlâksızlığı iktidara geldikleri zaman görülür ve denenir. Fakat, iktidar olgusunun kendi içinde bozulma ve kötüye kullanma tohumları taşıdığı hakkındaki yaygın kanı, günümüzde de sürmektedir. Hatta bu kanıyı güçlendiren örnekler, Türkiye’den ABD’ye, Rusya’dan Almanya’ya İtalya’dan Japonya’ya kadar bir çok ülkede günlerce basında yer almakta ve hatta bağımsız yargı önünde sorgulanmaktadır.
Sonuçta şunu söylemek mümkündür. Moral ve manevi değerlere sahip, demokrasinin erdemine inanmış, adalet ile temel hak ve özgürlüklere inanmış yöneticilerin siyasal iktidarda ve devlet yönetiminde bulunması, devlet yetkisinin “kötüye kullanılmasını” önler.
Bu tür yöneticiler ve siyasal iktidar sahipleri, devlet güç ve olanaklarını toplumda adaletin gerçekleşmesi ve toplumun iyiliği için kullanılır. Kullanmayanlar, gerçek demokrasinin uygulandığı ülkelerde hesap vermek zorunda kalır.
Öyleyse, demokrasi, sadece egemenliğin asıl sahibinin halk olduğu, halkın bu egemenliği bizzat kendisi ya da temsilcileri eliyle kullandığı rejimin adı değildir.
Demokrasi aynı zamanda egemenliği ve siyasal iktidarı kullananların çeşitli yollardan denetlendiği bir rejimin adıdır. Bu nedenle, temel hak ve özgürlükler, sadece iktidar sahiplerine değil, iktidarda olmayan parti ve yandaşlarına da tanınmıştır.
Günümüzde özlenen ideal demokrasi, çerçevesi çizilmiş ve kalıplaşmış bir kavram değildir. Toplumlar geliştikçe, ekonomik, sosyal ve kültürel seviye arttıkça, gelişen ve değişen seviyeye uygun biçimde demokrasi de gelişmekte ve temel hak ve özgürlükler genişlemektedir.
Aksi tutum ve uygulamalar, çağdaş demokrasinin evrensel ilkeleri ile bağdaşmaz. Bilindiği gibi, çağdaş demokrasi ideal seviyesine ulaşamamıştır. Ancak, bugünkü seviyeye de kolay gelmemişdir.
17 ve 18. Yüzyılda sermayeye dayanan burjuvazi, toplumun en güçlü sınıfı haline geldi. Sanayii devrimi işçi sınıfını yarattı. Krallarla burjuva sınıfı arasındaki çekişme uzun mücadeleden sonra İngiltere’de demokrasiyi doğurmuştur.
Zamanla Avrupa’daki monarşilerde yıkılarak 19.yüzyılın sonunda pârlamenter demokrasiye geçilmiştir. Böylece, burjuvazinin güçlü merkezi Krallıklara karşı açtığı mücadele, 200 yıllık aşamadan geçerek klâsik ya da Batı demokrasisi denilen siyasal rejimin doğmasına neden olmuştur.
Zaman içinde verilen mücadeleler ve gelişmeler Klâsik Demokrasinin temel ilkelerini ve ortak özelliklerini de oluşturmuştur.
Bu ortak özellikler satırbaşlarıyla şöyle sıralanabilir:
1-Seçim ve temsili ilkesi
2-Genel ve eşit oy ilkesi
3-Siyasal çoğulculuk ve çoğunluğun yönetim hakkı
4-Çoğunluğun sınırlanması ve azınlığın korunması
5-Temel Hak ve Özgürlüklerin teminat altına alınması
6-Toplumda herkese fırsat eşitliğinin sağlanması
Bu ilkelerin özet olarak açıklanması, çağdaş demokrasinin açıklanması anlamını taşır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu