Girit isyanları hakkında bilgi verir misiniz?
1821-1825 YILLARI ARASINDA 4 YIL SÜRMÜŞ..
Girit’i Nasıl Kaybettik!
Tarihe adını “hoşgörü” imparatorluğu” olarak yazdıran Osmanlı, Kıbrıs’ta olduğu gibi Girit’te de Katoliklerin kapattıkları Ortodoks kilisesini açarak ve bu kiliseye geniş imtiyazlar vererek, gelecekteki amansız düşmanını adeta kendi elleriyle hazırlamıştır. Batı ülkeleri ve Fener Patrikhanesi, aslen Yunanlı bile olmayan bu Ortodokslara, “siz eski Yunanlıların torunlarısınız” propagandası yaparak bu adanın halkını Osmanlı’ya karşı kullanmışlardır.
İnsaf ehli ve bilime saygılı tarihçiler, bugünkü Yunanlıların “eski Yunanlılarla” bir ilgisi olmadığını itiraf ederler. Öyle ki, kendisi de bir Yunanlı olan tarihçi Paparigopolos, günümüz Yunanlıları için şunları söylemektedir:
”Gerçek Yunanlılar, MÖ.146 yılında gerçekleşen Roma işgali neticesinde yeryüzünden bütünüyle silinmişlerdir, Bugünkü Yunanlılar, MS.6. asırda, kuzeyden ve batıdan Mora yarımadasına akan Slav, Arnavut, Ulah, Kuman, iskit gibi ırkların bu topraklara yerleşmeleri ve melezleşmeleri sonucu oluşmuş bir ırkın torunlarıdır. 13 ayrı millet ve etnik gruptan oluşan bu halkın müşterek yanı Ortodoks oluşlarıdır.”
Yunanlı tarihçiye göre, ‘Yeni Yunanlılar”ı meydana getiren Çarlık Rusya’sıdır. Rusya’ya göre, Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalamak için Ortodoks Kilisesi’ni kullanarak, Osmanlı sınırlan içinde yaşayan Ortodoksları, kilise vasıtasıyla teşkilatlandırıp Osmanlı’ya karşı isyan ettirmenin bir sacayağıdır “Yeni Yunanlılar” projesi. Megaloidea dedikleri Rusya ve Batı ülkeleri 1791 yılında çizdikleri haritanın akabinde 1796 yılında Megaloidea’yı ilân etmişler, Rus çarının yoğun faaliyet ve teşvikleriyle “Filiki Eterya ” ve “Etniki Eterya” teşkilâtları kurulmuştur.
Bu teşkilâtlar, Megolaidea doğrultusunda hazırladıkları programlarıyla adım adım Yunanistan’ın Selanik, Kuzey Epir, Ege Adaları, Oniki Ada, Girit, Rodos, Kıbrıs ve Batı Anadolu’nun ilhakını; PontusRum devletini ve nihayet İstanbul’u işgal ederek kadîm Bizans İmparatorluğu’nün kurulmasını hedeflemişlerdi,:
1821 yılına gelindiğinde Rusya, İngiltere ve Fransa’nın tahrik ve teşvikle Yunanlı olmayan “Yeni Yunanlılar”, Mora yarımadasında bir isyan başlattılar. Girit’te bir isyan başlatılmış ise de bu isyan Osmanlı tarafından bastırılmıştı. Daha önce 1770 yılında, Rusya’nın teşvikiyle ‘Girit’te bir isyan başlatılmış ise de bu isyan Osmanlı tarafından bastırılmıştı.
Ne var ki, Mora isyanıyla cesaretlenen Girit Ortodoksları 1821 yılında yeni bir isyan başlatmış ve binlerce Müslümanı katletmişlerdir.
1760 yılı itibariyle nüfusu 260 bin olan Girit’te yaklaşık 200 bin Müslüman yaşıyor, Ortodoks Hıristiyanların sayısı 60 bini geçmiyordu. Bugün Girit’te yaşayan Müslümanların sayısının parmakla gösterilecek kadar az olduğunu düşünürsek o günlerde başlayan etnik kıyımın boyutlarını daha iyi anlamış olabiliriz.
Girit isyanı 4 yıl boyunca devam etmiş, adaya 1825 yılında gönderilen İbrahim Paşa komutasında 60 gemi ve 16 bin askerden oluşan Osmanlı donanması isyanı bastırmayı başarmıştır. Böylelikle 1821 yılında Kıbrıs’taki Başpiskopos Kiprianos yönetiminin ilân ettiği “bütün Türkleri katletmeyi” amaçlayan plan şimdilik kaydıyla rafa kaldırılmıştı.
Emperyalist güçler devrede Mora, Girit ve Kıbrıs isyanlarının “yaralı Osmanlı” tarafından bastırılması, emperyalist güçleri telaşlandırmıştı.
Rusya İngiltere Fransa üçlüsünün 1827 yılındaki Navarin saldırısını, 8 Mayıs 1828′de Rusya’nın Osmanlı’ya savaş ilan etmesi takip etti. 1830 yılına gelindiğinde bir çok cephede çarpışan Osmanlı, Londra Protokolü’nü imza etmek zorunda kalıyor ve bu protokolün en önemli maddesiyle “Batılı devletlerin himayesinde bağımsız Yunanistan” kuruluyordu.
Böylelikle Megaloidea’nın ilk maddesi gerçekleşmişti.
Yunanistan’ın Girit’i işgal teşebbüsleri 1840 yılında başladı. Atina’daki Osmanlı elçisi Musuros, Yunan Hükümeti’nin Girit’te başlayan ayaklanmayı desteklemek için bu adaya gizlice asker ve silah yolladığım” belgelerle ispatlayarak Yunanistan’ı protesto etti. O tarihte Yunan Hükümeti bu iddiaları reddetse de, Yunanistan Millî Arşivi’nde bulunan bir belgede “Paros adasında bulunan Osmanlı deniz üssünden 2.000 silah ve 1.035 okka barut çalınarak Girit’e yollandığı” kayıtlıdır.
“Yabancı dostlarımız bizi korurlar”
1841′de Yunanistan tarafından beslenen ve kışkırtılarak yönlendirilen Giritli Ortodokslar, Vali Mustafa Paşa’ya baş kaldırdılar. İsyanı bastıracak kadar askeri bulunmayan vali zaman kazanmak için âsîleri yatıştırmaya çalışmış ve İstanbul’dan asker istemiştir. Başkentin cevabı, “Şu anda sıkıntılarımız yeteri kadar fazla. Girit’te hadise meydana getirmeyelim. Yumuşak davranmaya gayret edin” şeklinde idi. Bir müddet sonra da Mustafa Paşa görevden alınarak yerine Sami Paşa gönderildi. Adada oluşan gergin hava yatışmak üzere iken 18 Haziran 1858 gecesi Ortodoks bir Giritli’nin bakkallık yapan bir Türk’ü öldürmesi ve Türkler’in vali konağının önüne gelerek “linç etmek kastıyla ” katili istemeleri üzerine gelişen olaylar Girit’teki havayı yeniden gerginleştirdi.
Jandarmaların, galeyana gelen Türkleri teskin etmek için acele davranmaları sonucunda kurulan bir mahkeme ile katil idama mahkûm edildi. Buna kızan Giritli Ortodokslar silahları ile dağa çıktılar. Türk köylerini basarak katletmeye başladılar. Sami Paşa adaya gelince ortalık biraz sakinleşti.
Bir yandan bu gelişmeler yaşanırken bir yandan da, Girit’e çok miktarda silah göndermelerine rağmen “silah göndermedik, yanlışınız var” türünden açıklamalar yapan Yunan Hükümeti, Osmanlı’nın tüm uyarılarına rağmen adaya silah sevketmeye devam edince Osmanlı Hükümeti adaya asker yollayarak isyanı iki hafta gibi kısa bir sürede bastırmayı başardı. İsyanın bastırılmasından kısa bir süre sonra Yunanistan “Panellinion ” adlı gemi ile Girit’e gönüllü, cephane, silah ve para yolladı.
Yunan kralının yaveri Zenvudakis ve yüksek rütbeli subaylar Girit’e yollandı. Bu subaylar isyancıları yeniden teşkilâtlandırdılar. Osmanlı isyanı yeniden bastırdı. Ancak bu noktada Osmanlı çok büyük bir hata yaptı ve isyancı subayları cezalandırmak yerine Yunanistan’a yolladı.
Girit’teki hadiselerin gitgide tehlikeli boyutlara ulaştığı günlerde Osmanlı Dışişleri Bakanı Rıfat Paşa, İstanbul’daki Yunan elçiliği Maslahatgüzarını çağırarak diplomatik dille, “Eğer Yunanistan bir devleti savaşa tahrik etmek istiyorsa oraya Girit’teki konsolosu Peroğlu’nu tayin etsin. O savaş başlatmak için ne yapılması gerektiğini çok iyi biliyor” demiş ve bu şekilde bir savaşın eşiğine gelindiğini îmâlı bir şekilde anlatmıştı.
“Türkler ölmek istemiyorsa Ortodoks olacak!”
İngiltere, önceleri Girit adasının Yunanistan’a bağlanmasına karşı idi. Başlangıçta İngiliz politikası adanın otonom bir devlet olarak yönetilmesi şeklinde idi. İngiltere Başbakanı Palmerston, İstanbul’daki elçisine, “Osmanlı’nın Girit hakkındaki görüşünü öğren” emrini verdi. Atina, İngiltere’nin Girit’in bağımsız olması görüşüne cephe aldı. Çeteciler de otonom ya da Enosis isteyenler diye emir yolladı. Osmanlı ortalığı sakinleştirmeye çalışırken Yunanlı ajanlar ve kilise, Ortodoks halkı kışkırtmaya devam ediyorlardı.
Yunan konsolosluğunda Girit lehçesi ile yazılı ve Türkleri hedef alan bir bildiri havayı gerginleştirdi: “Müslüman olan Türklerin Girit adasında yaşayabilmeleri için Ortodoksluğu kabul etmeleri gerekiyor. Aksi halde adada tek Türk kalmayıncaya kadar öldürülecektir. “
Girit “Avrupa meselesi” olursa.
Yunanistan’ın bağımsızlığı, Girit’i Yunanistan’a ilhak için çalışanları cesaretlendirdi. 1841 yılında isyan ettiler. 1859 yılında Enosis maksatlı isyan ettiler. Bütün bu isyanların arkasında kışkırtıcı güç olarak Rusya, İngiltere, Fransa ve Yunanistan bulunuyordu. Bu arada, 1876 yılında İngiltere tarafından yedi adanın Yunanistan’a verilmesinden sonra Enosis hevesleri artan Giritli Ortodokslar Yunanistan, Rusya, İngiltere, Fransa ve diğer Batılı ülkelerden gördükleri para ve silah yardımı ile 1861 yılında yeniden isyan ettiler.
Günümüz Batı ülkelerinin Kıbrıs meselesini “Avrupa meselesi” olarak gösterme çabalarının bir benzeri de Girit olayları esnasında yaşanmış ve dönemin batılı ülkeleri, Girit meselesini bir “Avrupa meselesi “haline getirmişlerdir. Osmanlı aleyhine yazılar yayınlanmış, devletler Osmanlı’yı protesto etmişlerdir. Bundan cesaret alan Giritli Ortodokslar 16 Ağustos 1866 gecesi Selino kazasındaki bütün Müslümanları (beşiktekiler dahil) katlettiler. Bu katliam karşısında Batı (Bosna ve Kosova’da olduğu gibi) kılını bile kıpırdatmadı. Hıristiyanların meclisi 2 Eylül 1866′da Enosis ilân ederek Yunanistan’ın Girit’i ilhak ettiğini bildirdi.
Girit’te Enosis ilan edildiğinde Batının yalanlarına kanan Osmanlı Devleti, 16 tabur askerini kullanmadı. Osmanlı’nın bu pasif davranışından cesaretlenen Giritli Ortodoks çetecilerin lideri Haçlı Mihail, 12bin kişilik bir kuvvet meydana getirerek Girit’teki Türkler’i katletmeye başladı. Köyleri yakıp yıktı.
Yunanistan, Albay Grivas’ı Kıbrıs’a gönderdiği gibi o tarihte de Albay Koreneos adlı bir gerilla uzmanını ve çok sayıda Yunanlı subayı, gemiler dolusu silah ve cephaneyi de Girit’e yolladı. Giritli Ortodokslar’ın bu katliamı karşısında 60 bin Türk Anadolu’ya göç etti. 50 bin Türk Kandiya kalesine sığındı. Osmanlı ilk önce yumuşak davrandı. Sonra 40 bin asker ile Girit’i takviye etti.
Yunanistan’ın gönüllü, silah ve cephane göndermesini önlemek için Girit’in etrafını donanma ile ablukaya aldı. Sert tedbirler alarak isyanı 1866 yılı içinde bastırdı, ama geç kalmıştı. Türkler çoktan yerlerinden göç etmişti. Yunan kralı, Girit fiyaskosunun faturasını o dönemin başbakanını azlederek kesti ve yerine Kumuduros’u getirdi. Kumuduros, kurduğu hükümette, Megaloideacı özellikleriyle tanınan politikacılara yer vermiş, ilk icraatı da Giritli çetecilere yardım kampanyası açmak olmuştu.
Bu kampanya çerçevesinde, İstanbul’da yaşayan Rumlar’dan 28 milyon drahmi toplanmış, bu para ile satın alınan silahlar alelacele Yunanlı subaylar nezaretinde Girit’e yollanmıştı.
Girit “özerk” oluyor
1867′de Fransız Amiral Simon komutasındaki Fransa donanması dağlara kaçan çetecileri adadan kaçırmak için Girit’e geldi. Fransa, Rusya, İngiltere ve diğer Batılı devletler Girit’te plebisit yapılması için Osmanlı’ya baskı yaptılar. 6 Ekim 1867′de Osmanlı, Girit’e “muhtariyet” verdi. Giritli Ortodokslar bunu kabul etmediler. Enosis istediler. Osmanlı, halktan vergi toplamaya son verdi. Müslüman ve Hıristiyanların eşit katılacağı mahallî idareler kurdu. Yunanistan, Giritliler’in Osmanlı Devleti ile münasebetlerinin düzelmesini önlemek için yeni tahriklerde bulundu. Dağdan çeteleri yeniden organize etti. Satın aldığı 3 gemiye, Enosis, Girit, Helen isimlerini veren Yunanistan, Girit’te isyan hazırlıkları yaptı.
11 Aralık 1868′de Osmanlı Sultanı Yunanistan’a sert bir nota verdi. Yunan tahriklerinin sürmesi üzerine iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler kesildi. Ocak 1868′de Girit’te idarî ve adlî yapıda yeni reformlar yapıldı. Yunanistan kurulduktan sonra Osmanlı topraklan içinde Rumca konuşan Ortodokslara elçilik ya da konsolosluklar vasıtasıyla Yunan vatandaşı pasaportu verdi.
Fransa’nın baskısı ,
Osmanlı, 1866 yılında Girit’teki isyanı bastırmaya muvaffak olunca, başta Fransa olmak üzere Batılı devletler, Girit’le ilgili olarak bir konferans toplanması için Osmanlı’ya baskı yapmaya başladılar. Yapılan baskılar netice vermekte gecikmedi ve Şubat 1869′da Girit’le ilgili olarak “Paris Konferansı” toplandı. 18 Şubat 1869′da imza edilen kararlar doğrultusunda, Osmanlı ve Yunanistan arasında kesilen diplomatik ilişkiler yeniden başladı. Bu arada, konferansta alınan kararlar doğrultusunda Girit’e verilen “muhtariyetin” sınırlan da genişletildi. Fransa’nın baskısı ile, “muhtariyet” yönetiminin başına bir Rum’un geçmesi ve yardımcısının da Türk olması kararlaştırıldı.Tıpkı 1960 yılında Kıbrıs’ın cumhurbaşkanının Rum Makarios ve yardımcısının Türk Fazıl Küçük olması gibi… Girit Meclisi, 80 Rum ve 30 Türk üyeden oluşacak, Türkçe’nin yanı sıra Rumca da “resmî dil” olarak kabul edilecekti. Cinayet işleyen Giritli isyancılar için af ilân edildi.
Bu arada Girit’in gelirinin ikiye bölünmesi karara bağlandı. Aradan çok geçmeden, Giritli Hıristiyanlar ikiye bölündü, isyan etmekten yana olmayan liberaller ve isyancı muhafazakârlar arasında kavga başladı.
Yunanistan, Enosis taraftan muhafazakâr Hıristiyanları desteklemek için 1869′da yeniden teşvik ve tahriklere başladı. Osmanlı, çıkan isyanı 40 bin askerle bastırarak l Aralık 1869 tarihi itibariyle Girit Meclisi’ni feshetti. Büyük devletler, TürkYunan münasebetlerindeki gerginliği görüşmek üzere Paris’te toplandılar. Alınan karar, “Türkiye’nin haklı olduğu ve Yunanistan’ın Girit konusunda kışkırtmacı olmaktan kaçınması gerektiği” şeklindeydi. O esnada Osmanlı İmparatorluğu çok ciddi problemlerle yüz yüze bulunuyordu. Balkanlardaki isyanlar çığ gibi yayılıyor, Osmanlı ordusu isyanları bastırmak için bir çok cephede birden savaşıyordu.
Demokratik Doğu Federasyonu O tarihlerde İsviçre’nin Cenevre şehrinde bir teşkilât sahneye çıktı: “Demokratik Doğu Federasyonu.” Bu teşkilât, Rum, Bulgar, Sırp ve Romanyalılar tarafından kurulmuştu. Bu teşkilâta para yardımını Yunan ve Ermeni zenginleri yapıyordu.
Teşkilâtın amacı Balkan ülkelerinin bir federasyon çatısı altında toplanmasıydı. Bu federasyon kuruluncaya kadar teşkilât, Balkan bölgesinde Osmanlı İmparatorluğuna karşı başlayan ayaklanmaları destekleyecekti. Böylece “Büyük Yunanistan” kurulacaktı.
1870 yılı başlarında Osmanlı, Balkanlardaki işyardan bastırınca “Demokratik Doğu Federasyonu” ortadan kayboldu. Yunanlılar hiç bir şey olmamış gibi Girit’te yeni bir isyan başlattılar. 15 Eylül 1874′de 700 Giritli Ortodoks, silahlarıyla Atina’daki tarihî stadyumda toplanarak Girit’i Türklerden almak için yemin ettiler. Enosis hedefi taşıyan çetecileri eğitmek için Yunanlı subaylar 1878′de Pire limanından Girit’e hareket ettiler. Yunanistan’ın ilhakını isteyen Giritli Ortodokslar sokaklara dökülmüş, Türkler aleyhine gösteriler yapıyorlardı.