Hormonların önemi nedir?

Hormonların önemi nedir?
Alm. Hormone (n.pl.), Fr. Hormones (m.pl.), İng. Hormones. Vücuttaki iç salgı bezlerinden ve bâzı hücrelerden salgılanarak, kan yoluyla hedef hücrelere varan, hücrelerdeki çeşitli metabolik olayları düzenleyerek vücutta çok önemli işler başaran kimyâsal maddeler.

Vücutta hücrelerarası yönetimi sağlayan iki haberleşme sistemi vardır. Birisi sinir sistemidir, diğeri ise hormonal haberleşme sistemidir. Hormonal sistem sinir sistemine göre oldukça yavaştır. Her ne kadar birkaç sâniyede etkisini gösteren oldukça hızlı hormonlar varsa da birçoğunda etkinin başlaması dakikalar hattâ bâzan saatler sürebilir.

İç salgı bezlerinden meydana gelen hormonlar sistemine “endokrin sistem” de denmektedir. Vücutta her hormonun özellikle tesir ettiği organ veya dokular vardır ki bunlara “hedef organ” denmektedir. Hücrelerin hemen hepsinde etkili olabilen “büyüme hormonu”, “tiroksin” gibi yaygın tesirli hormonlar da vardır. Ancak bu yaygın tesirli hormonlar bile her hücrede aynı etkiyi uyandırmazlar. Bunlardan büyüme hormonu daha ziyâde büyümesi gereken ve büyüme kâbiliyetini muhâfaza eden organ ve dokularda tesirli olur. Belirli hücrelere gelen hormonlar bu hücreleri uyarır veya durdururlar veya onların faaliyetlerine belli bir yön verirler. Bu durumda hormon, damarlar ile bir organdan diğerine belli bir haberi aktarmış olur.

Genel olarak hormonlar, vücuttaki metabolik (yapım-yıkım) olayları ve hücredeki kimyâsal reaksiyonları düzenlerler, hücre yüzeyinde ve içinde mevcut zarlardan madde geçişini kontrol ederler. belirli hücrelerdeki salgı, beslenme, büyüme, gelişme ve üreme faaliyetlerini ayarlarlar.

Hormonların bâzıları büyük ve gözle görülebilecek belirli iç salgı bezlerinden salgılandığı gibi, az sayıda ve gözle görülemiyecek derecede küçük hücre gruplarından, tek hücrelerden, sinir uçlarından da salgılanabilirler. Yaygın etkili hormonlar yanında ancak salgılandığı yer yakınlarında etki gösteren lokal hormonlar da vardır. Hiç şüphe yok ki, kanda ve vücut sıvılarında iç salgı bezlerinden kana verilen her hormon az veya çok bir miktar bulunur. O halde, belirli bir hormonun bütün hücreleri değil, bâzan tek bir organın özel hücrelerini etkilemesi o hedef organ veya dokudaki hücrelerin özelliklerine ve özel reseptörlerine (alıcılarına) bağlıdır. Hormonların etki alanında bulunan hücreler kendileri ile ilgili olan hormonu tanımakta ve kendi durumlarına göre gerekeni mümkün olan derecede duymaktadırlar.

Hormonların kimyâsal yapısı: Kimyâsal yapılarının özelliklerine göre hormonlar üçe ayrılır:

1. Protein yapısında olan hormonlar: Hipofizden salgılanan hormonlar, paratiroit ve pankreas hormonları küçük moleküllü protein veya polipeptit yapıdadırlar.

2. Amin yapısındaki hormonlar: Bunlar aminoasit yapısında veya aminoasit türevi sayılabilecek yapıda hormonlardır. Fenol halkası ihtivâ ederler. Böbreküstü bezinin medulla hormonları ve tiroit bezi hormonları bu gruptadır.

3. Steroit yapısında olan hormonlar: Bunlar, “siklopentanoperhidrofenantren” adlı kimyâsal halkayı taşırlar. Böbreküstü bezi kabuk kısmı, erbezleri ve yumurtalıklardan salgılanan hormonlar bu gruptadır.

Hormon saglılanmasının denetlenmesi ve kontrolü: Hormonları salgılayan organlar, vücuttaki düzenin grektirdiği şekilde çok ölçülü ve kontrollü bir çalışma içindedirler. Normal insanda tam gerekli miktarda ve ihtiyâca göre salgılanırlar.

İç salgı bezlerinin önemli bir bölümünün çalışması hipofiz ön lobunun hormonal direktifleri ile düzenlenmektedir. Dolayısıyla iç salgı bezlerinin vücutta birbiri ile uyumlu ve âdetâ bir orkestra gibi çalıştığı kabul edilir. Hipofiz ön lobu bu orkestranın şefi durumundadır. Hipofiz ön lobu, kendi emri altındaki bezlerden kana dökülen ve kan dolaşımı ile her yere ve bu arada kendisine de gelen hormonları alır, miktarlarını ölçer. Hangi hormon ihtiyâca göre gereken miktara varmamış ise onu salgılayan bezi uyarmaya devam ederken, yeteri kadar hormon salgılamış bezleri artık uyarmaz. Böylece o hormonun salgısı azalarak kandaki normal seviyesi korunmuş olur. Meselâ, vücut soğuğa mâruz kalınca tiroit hormonuna olan ihtiyaç artar; tiroit hormonunun tesirini tesbit eden hipofiz bezinden tiroidi uyaracak hormon salgılanarak, tiroit bezinden hormon salgılanması kamçılanır. Tiroit hormonunun kan seviyesinin istenenden fazla olması hâlinde uyarıcı hormon (yâni hipofiz ön lobu) tarafından salgılanması durdurulur. Bu olaya “geri kontrol” (feedback) mekanizması ismi verilir.

Hipofiz ön lobunun kontrolünde olmayan pankreas, paratiroit gibi iç salgı bezlerinin çalışması da diğer geri kontrol mekanizmalarının kontrolü altındadır. Meselâ pankreasın en mühim görevi olan hormonu insülindir. Kan şekeri yükselirse insülin salgılanması artar. Kan şekerinin düşmesi hâlinde de insülin salgısı azalır. Bu yolla, kan şekeri dâimâ 100 mililitrede 90-110 mg civârında sâbit tutulur.

Hipofizin hipotalamus tarafından kontrolü: Hipotalamus, merkezî sinir sisteminin bir parçasıdır. Beynin alt kısmında bulunur. Hipofiz sapı hipotalamus ile hipofizi bağlar. Hipofizin ön ve arka lobları ayrı iki yolla hipotalamusla sıkı bir ilişki içindedir. Hipotalamus, hipofiz ön lobunu kan yoluyla denetler. Burada iş gören damarlar sistemine “hipotalamiko-hipofizer dolaşım sistemi” denir. Hipofiz arka lobunun, hipotalamusa sinir telleri ile bağlantısı vardır. Hipotalamusta yapılan denetleyici veya serbestleştirici faktörler sinir telleri boyunca hipofize gelir ve buradan da salgılanırlar. Ön hipofizden salgılanan her hormon için hipotalamustan bir “serbestleştirici faktör” salgılandığı kabûl edilir. Büyüme hormonu için “Büyüme hormonu salgılatıcı faktörün serbestleştirici faktörü, tiroit hormonu için “Tiroit hormonu salgılatıcı faktörün serbestleştirici faktörü” hipotalamustan salgılanır. Hipofiz arka lobunun hormonları ise hipotalamusta yapılır ve sinir lifleri vâsıtasıyla buraya gelir. Sinir lifleri ile elektriksel uyarı husûle geldiği zaman hipofizin arka lobundan hormonlar salgılanır.

Vücudumuzdaki iç salgı bezlerinden şu hormonlar salgılanmaktadır:

Hipofizden: Ön hipofizden, tiroidi uyarıcı hormon (TSH), büyüme hormonu (GH), böbreküstü kabuk kısmını uyarıcı hormon (ACTH), prolaktin ve lüteinizan hormon (LH) salgılanır.

Arka hipofizden ise vazopressin (ADH) ve oksitosin adlı hormonlar salgılanır.

Tiroit bezi: Tiroksin (T4) denilen tiroit hormonu salgılanır. Bu hormon gerektiğinde vücutta aktif etkili hormon olan T3 şekline döner. Trioitten ayrıca kalsitonin adlı kandaki kalsiyumun seviyesini düzenlemede gerekli olan bir hormon da salgılanır.

Paratiroit bezi: Parathormon adlı kan kalsiyumunu ayarlayıcı hormonu sağlar.

Pankreas: İnsülin ve glukagon adlı, birincisi kan şekerini düşürücü, diğeri kan şekerini yükseltici hormonları salgılar.

Böbreküstü bezi: Kabuk (korteks) kısmından aldosteron, kortizol ve bâzı steroit yapıdaki hormonlar; iç (Medulla) kısmından da adrenalin, noradrenalin salgılanır.

Erbezleri: Testosteron (erkeklik hormonu) salgılar.

Yumurtalıklar: Östrojen ve progesteron adlı kadınlık hormonlarını salgılarlar.

Ayrıca gebelik müddetince plesanta (bebeğin eşi) tarafından gebelik ve cenin için gerekli bâzı hormonlar salgılanır. Kaynak

Rehber Ansiklopedisi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu