Hukuki bakımdan af nedir?

İnsanlarımızın birçoğu Affı, Devletin şefkat ve merhameti sebebiyle büyüklüğü şeklinde algılamaktadır. İmparatorluk döneminde af; bayramlarda, Padişahların tahta çıkışlarında, ordunun zafer kazanmasında, şehzade doğumlarında devamlı olarak yapıla gelmiştir. Mesela, 2. Abdülhamit’in tahta çıkışının 25. Yıldönümünde (1901) ilan edilen af, adalet tarihimizin en geniş affıdır. Bugün, birçok şehir ve kasabalarımızda bulunan “Saat Kuleleri” de bu sebeple yapılmıştır. Bu af sırasında, 2. Abdülhamit borçları sebebiyle hapishanede bulunanların tamamının borçlarını kendisi ödemiş, hapishanedeki siyasi ve adi suçluların tamamını af etmiştir.

Sosyolojik bakımdan böyle olmasının yanında, hukuki olarak da af bazen bir atıfet, bazen da kamu yararı bulunan bir mecburiyet olarak bütün hukuk sistemlerinde tatbik edilmiştir.

Düşündüğümüzde; affı bir “hoşgörü” gibi gördüğümüz olduğu gibi, “adalet” ile aynı yerde bulunmasını yadırgadığımız da olmaktadır. Gerçekten af, evrensel hukuk değerleri olan “adalet, eşitlik, insan hakları, toplumsal adalet” gibi kavramlara uygun düşmemektedir. Böyle kabul edildiğinde de, bir “değer” olarak kabul edilemez.

O halde niçin bütün hukuk sistemleri affı düşünmüşler ve tatbik etmişlerdir ? Bunun hukuki sebebi nedir ?

Af; bir yanlışlığı düzeltmek, haksızlığı gidermek, eşitsizliği kaldırmak için yapılıyorsa, bu adaleti gerçekleştirmek olur.

Af; istifade edenin işlediği suçun niteliğine bakmadan, hükümlünün sağlık durumunun hapishane şartlarında yaşamını devam ettiremeyecek hale gelmesi sebebiyle yapılıyorsa; tamamen insani ve adalete uygun kabul edilmelidir.

Af; ülke ve hapishane şartları yanında, mâşeri vicdanın gerekliliği olarak “amme menfaati” sebebiyle yapılıyorsa, bunu adalete uygun kabul edebilmek de mümkündür.

Bütün bunlara rağmen Affın hukuki yönü çok daha başka sebeplere dayanmaktadır: Af çıkarmak hukuki meşruiyetini iktidar olmaktan alır. Cezalar; eşitlik ve adaleti sağlamak, sosyal nizamın devamını temin için Devletin organlarınca verilir. Bu yetkiyi onlara iktidarda olmaları sağlar. Ceza vermeyi kendileri için bir meşruiyet kabul edenlerin, af etmeleri de hakları olur. Affı bir atıfet olarak değil, siyasi erke sahip olmalarının tabii bir sonucu olarak kabul ederler. Burada meşruiyet, oy veya karara bağlanmıştır.

Bu sebepledir ki, dünyanın bütün devletlerinde belli kısıtlamalara rağmen affın bir yetki olarak, kanun ve kararlar yoluyla tatbik edildiği görülür. Siz istediğiniz kadar, evrensel hukuk değerleri bakımından affın çok azının meşru olduğunu iddia etseniz bile..

İslam Hukukunda ise, af yetkisi 2 yönlüdür.
1.Kişilere ve Kişi haklarına karşı işlenmiş suçlarda Devletin af yetkisi kabul edilmez. Suçtan zarar görenin veya varislerinin mahkeme safhasında olduğu gibi hükümlülük safhasında da af yetkileri mevcuttur. Bu yetkiyi bir menfaat karşılığı da yapabilirler. Devletin bu konuda bir fonksiyonu yoktur. Kur’anı Kerimin birçok yerinde af teşvik edilmiş ve affetmek öğülmüştür.(1)

Bir âyette “Affı al, iyiliği emret, cahillere aldırış etme” denilmektedir.(2)
Bazı âlimlere göre; “Kul hakkı, Allah hakkından önce gelir” (3)

2. Devlete, ammeye karşı işlenmiş suçlarda af yetkisi yöneticilere aittir.
İslam’da af ile ilgili hükümler genel olarak şöyle ifade edilmiştir.

“Cezaları şüphelerle kaldırınız”, “Elinizden geldiği kadar Müslümanlardan had cezalarını düşürün. Eğer onun için bir çıkar yol varsa hemen salıverin. Çünkü hakimin af hususunda hata etmesi cezalandırma hususunda hata etmesinden daha hayırlıdır.”

“Suç vardır mağfiret ve affolunmaz, suç vardır terk olunmaz, suç vardır mağfiret ve affolunur. Mağfiret olunmayan suç Allah’a eş koşmaktır. Mağfiret olunan suç sırf hakkullah’a taalluk edip, kul ile Allah arasında kalan suçtur. Terk olunmayan (vazgeçilmeyen) suça gelince; kulların birbirine olan zulmüdür.” (4)

HUKUKİ BİR KURUM OLARAK AFAffın hukuki meşruiyetini kabul ettikten sonra, bu yetkiyi kullanacak makamları ve kullanma şartlarına bakmak gerekiyor. Bu ülkelere göre farklılıklar arz ediyor.

Af yetkisini yalnızca Hükümete veren tek ülke İsveç’tir.
Bazı ülkelerde genel ve özel af yetkisi devlet başkanınındır. (A.B.D, Avusturya, Belçika, Danimarka, Finlandiya, Hollanda, İngiltere, İrlanda, İspanya, İsrail, İtalyan, İzlanda, Japonya, Lüksemburg, Norveç, Portekiz, Yunanistan)

Af yetkisini sadece Parlamentoya veren tek ülke ise İsviçre’dir.
Affa parlamentonun yetkili kılındığı ülkeler arasında; Almanya, Bulgaristan, Fransa, Macaristan ve diğer bazı ülkeler var.
Hem Devlet Başkanına, hem de parlamentoya veren ülkelerden birisi Türkiye’dir

Ülkemizde “genel ve özel af” yetkisi parlamentoya verilmekle birlikte,5) Cumhurbaşkanının bazı şartlarla cezayı hafifletme ve kaldırma yetkisi vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin genel ve özel af ilanına üye tamsayısının beşte üç çoğunluğu ile karar vermesi öngörülerek nitelikli çoğunluğun kabulüne bağlanmıştır.

Burada “genel” ve “özel” affın ne olduğuna kısaca değinelim.(7)
Türk hukuk literatüründe af, “genel af” ve “özel af” olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. “Genel af”, hem cezayı, hem de suçu ortadan kaldırır. “Özel af” ise suçu değil, sadece cezayı ortadan kaldırır. Yani genel af, sadece mahkûmiyetin bütün cezaî sonuçlarını değil, aynı zamanda fiilin suç olma niteliğini yok eder. Oysa özel af, fiilin suçluluk niteliğini değil, fakat hükmedilmiş olan cezayı ortadan kaldırır, azaltır veya başka bir cezaya çevirir.

Suç mağdurunun şikâyetten veya şahsi davadan vazgeçmesi de bir af sayılır.

Yukarıda anlatılan genel ve özel aflar yanında, bir de hâkimlerin yetkili olduğu “adli af” vardır. Bu değişik yerlerde “ kazai af”, “yargı organlarının affı”, şeklinde ifade edilmektedir. Ceza kanunlarında yer alan bu affın mahiyeti; “yargısal işlemle ceza vermekten vazgeçilmesi, cezaen sorumlu tutmaktan tamamen sarfınazar edilmesi” dir. Bu, hâkimin sanığı suçlu bulmasına rağmen, kanunun kendisine tanıdığı yetki ve takdir hakkı çerçevesinde ceza vermemesi, sanığı affetmesidir. Buna,”acınacak halde bulunan bu suçlunun, hâkimin merhametine nail olması “ da diyebiliriz.(9)
Bu konuda hukukumuzda şu düzenlemeleri görüyoruz:
647 sayılı CİK m.4’e göre, 1 yıla kadar hapis cezaları kısa sürelidir ve bunların para cezası ve diğer tedbirlere çevrilmesi mümkündür. Taksirle işlenen suçlar sebebiyle verilen hapis cezası uzun süreli olsa bile para cezasına çevrilme imkânı 1712 sayılı kanunla yapılan değişiklikle kabul edilmiştir.

TCK m.22/son: “Taksirli hareket sonucu sebebiyet verilen netice, münhasıran failin şahsı ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez.”(10) Bu maddeye göre hakim suçlunun durumunu takdir edecek ve ceza vermeyebilecektir.(11)

TCK nun 31/2. m.deki; “Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların … suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan oniki yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde yedi yıldan dokuz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte ikisi indirilir ve bu halde her fiil için verilecek hapis cezası altı yıldan fazla olamaz” hükmü adli bir aftır.

Af, daha ziyade Ceza Hukuku alanında konuşulduğu için, çoğunlukla Ceza Hukuku alanında incelenir. Buna itirazı olan Anayasa Hukukçularımızdan Prof. Dr. Servet Armağan “Aslında af konusu Anayasa hukukunu daha çok ilgilendirir bir bünyeye sahiptir. Çünkü af kanunu veya kararını çıkaran organ ya yasama organıdır ya da yürütme organın başı cumhurbaşkanıdır. Bilindiği gibi bu iki organda Anayasa hukukunun birinci derecede uğraşı alanlarına girer.

Diğer yandan af kanunu milletin temsilcileri tarafından yani T.B.M.M tarafından ya da devletin başı ve Türk Milletinin birliğini temsil eden Cumhurbaşkanı tarafından kararlaştırılmaktadır. Bu açıdan bakıldığında af işlemi, Türk Milleti adına hareketle yapılmış bir işlemdir. Hatta Anayasada yer alan milletvekillerinin ve devlet başkanının yeminleri göz önüne alınırsa (A.md.81 ve 103),af işleminin zamanı, içeriği ve doğuracağı neticeler, toplumda huzur ve refahı sağlayacak ve Türk milletinin milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde yaşamasını göz önünde bulundurmalıdır. Bu açıdan da af işlemi Anayasa hukukunun alanına giren bir konu olma özelliği taşır.” Diyor (12)

Vergi affı gibi idari ceza konuları da, suçların affı değil, cezaların affı olduğundan cezai niteliktedirler. Bu hususta Danıştay İçtihadi kararı mevcuttur.(13)

Böylece, bu davalarda Ceza Hukuku kuralları geçerli olduğu gibi, koruma alanlarından da yararlanılması anlamına gelmektedir.

Bu konuda bir diğer husus, ertelenmiş cezanın af olup, olmadığıdır. Ceza Hukukunda erteleme=tecil, işlediği suçtan dolayı mahkûm edilen suçluya ait cezanın infazının belirli bir sure geri bırakılmasıdır. Suçlu bu süre içinde yeniden bir suç işlemediği takdirde suçun işlenmemiş, hükmün gerçekleşmemiş veya cezanın çekilmiş sayılmasıdır. Bu sebeplerle ertelemenin af niteliğinde olduğu kabul edilmektedir.(14)

Şartla salıverme; af kabul edilmemesine mukabil, bunun için parlamentoda yapılacak bir düzenlemenin “toplu af” niteliğinde olduğunu kabul edenler çoğunluktadır. (15) Bu konuda, 3713 sayılı “Terörle Mücadele Kanunu” nun Ek:1 m. Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş (16) olmasına rağmen Yüksek Mahkeme, Yasa koyucunun bu düzenlemeleri yapabileceğini belirtmiştir. İptal sebebi ise; terör mahkûmları ile aynı durumdaki diğer mahkûmlar arasında meydana çıkacak eşitsizliktir.

Anayasamızda af konusunda yapılmış olan bir düzenlemeye göre 14.m.de zikredilen değerlere (17) karşı işlenmiş suçlar ile 169.m.de bahsedilen Orman suçları (18) hakkında genel veya özel af çıkarılamayacaktır.

Burada afla ilgili söylenebilecek önemli bir husus da; affa uğramış bir suçun geriye dönük olarak ortadan kaldırılmasının söz konusu olmadığıdır. Yani, af bir beraat değildir. Bu sebeple bir suç affa uğramış olsa bile, bu suçtan zarar görenlerin özel hukuka ilişkin talepleri ortadan kalkmaz.(19)

TC tarihi boyunca çıkarılmış olan Aflar EK:1 deki tabloda gösterilmiştir.
Sınırlı bir af, Anayasamızın 10.m. “hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz” hükmüne uygun mudur? Sınırlı af, eşitlik ilkesine aykırı değil midir?

Bu konuda Anayasa Mahkemesi “eşitlik, her yönüyle aynı hukuki durumda bulunanlar arasında söz konusudur.” diyerek, affın aynı durumda olanları içine alması halinde anayasaya aykırı olmayacağını beyan etmiştir. (20)

Af kapsamının daraltılmasını da “ kanun koyucunun amacı, ayrım yapmak veya imtiyaz tanımak olmayıp, sınırlı afla bu gibi kamu yararı sağlayıcı sonuçlar elde etmektir.” diyen Anayasa Mahkemesi sınırlı affın eşitlik ilkesine aykırı olmayacağına karar vermiştir. Yüksek Mahkeme aynı şekilde, vergi aflarında da kamu yararı kıstasını (verginin aslının affedilmemesi şartıyla) kabul etmiştir. (21)

AFFA YETKİLİ ORGAN
Ülkemizde Af yetkisi bulunan organ Parlamento ve Cumhurbaşkanıdır. Anayasamızın TBMM nin görev ve yetkilerini düzenleyen 87. Maddesinde “genel ve özel af ilanı” nın meclise ait bulunduğu belirtilmiştir.(22)

Anayasamız; Özel af yetkisini TBMM’ne şartsız vermesine rağmen, 104/24 maddesinde bazı şartlarla Cumhurbaşkanına da vermiştir. (23)

Bugüne kadar Cumhurbaşkanları bu yetkilerini oldukça kısıtlı kullanmış olmalarına karşın, 10.Cumhurbaşkanı A.Necdet Sezer, TC tarihinde görülmemiş bir büyüklükte kullanmıştır. TBMM ise, özel af yetkisini şahıslar için kullanmamıştır.

10.Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, göreve başladığı 16 Mayıs 2000 tarihinden 23 Mart 2007 tarihine kadar kendisine gönderilen 270 mahkûmun affedilmesiyle ilgili talebin 260′ ını kabul etmiş ve bu mahkumları affetmiştir. Sezer’in özgürlüğe kavuşturduğu mahkûmların çoğunluğunu, cezaevlerindeki açlık grevleri yapan terör örgütü üyelerinden ‘Wernicke Korsakoff’ hastalığına yakalananlar oluşturuyor.

Eski cumhurbaşkanlarından Kenan Evren 27, Süleyman Demirel 100 mahkûmun cezaevinden çıkmasını sağlamıştı. Turgut Özal da görevde kaldığı dört yıllık süre içinde 21 mahkûmu affetmişti. Sayın Sezer, af yetkisini Anayasa’nın 104. maddesine göre, “Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak…” hükmü uyarınca 260 kişi için kullandı.

Cumhurbaşkanı Sezer’in affettiği mahkûmların % 78 i terör suçluları olduğu için, bu aflar konusunda çok konuşuldu, yazıldı.

Bunun sebebi; Cumhurbaşkanının, affettiği mahkûmların, hapishaneden çıkar çıkmaz Terör örgütüne katılmaları, hatta askerimizle girdikleri çatışmalarda ölü olarak ele geçirilmiş olmaları idi. Eğer bu kişiler, anayasamızın belirttiği şekilde bir hastalığa yakalanmışlarsa ve bu sebeple hapishane şartlarında yaşamaları imkânsız hale gelmiş ise; hapishaneden çıkar çıkmaz nasıl oluyor da kar-kış demeden dağ şartlarında yaşayabiliyorlar ve çatışmalara girebiliyorlardı ?

EK:2 ve EK:3 de görüleceği üzere affedilen teröristlerin büyük çoğunluğu PKK ve Türkiye İhtilalcı Komünist Birliği üyesi. Bu gibi sorular konu üzerindeki spekülasyonları artırıyor, doğru-yanlış birçok yazının ortaya çıkmasına sebep oluyor.

Biz bu hususları göz önüne alarak, bir mahkûmun Cumhurbaşkanınca af edilebilmesi için geçen safahatı anlatmak istiyoruz. Zira, bazı kişiler mahkumları Cumhurbaşkanının değil, Adalet Bakanlığının affettiğini, Cumhurbaşkanının sadece bu affı onayladığını yazıyorlar.

CUMHURBAŞKANININ ÖZEL AF YETKİSİNİN SAFHALARI

Mahkûm hastalığı sebebiyle af talebini; hapishane savcılığına, adalet Bakanlığına, TBMM’ne veya Cumhurbaşkanlığına yapabiliyor. Talep nereye yapılırsa yapılsın gerekli raporun alınması için bu talep Cumhuriyet Başsavcılığına gönderiliyor.

Başsavcılık hükümlüyü bir sağlık kuruluşuna sevk ediyor. Sağlık Kuruluşu hükümlünün “hastalık, sakatlık veya kocama” durumunu gerekli inceleme ve müşahedeler sonunda kabul ederse, durumu belirten SAĞLIK KURULU RAPORU tanzim edip, Başsavcılığa gönderiyor.

Başsavcılık Sağlık Kurulu Raporunu ADLİ TIP KURUMU’NA gönderiyor. Kurumun 3. İhtisas Kurulu bu rapora dayanarak yaptığı inceleme sonunda; “raporda belirtilen durumun Anayasa’nın 104. Maddesinde bahsi geçen (sürekli hastalık, sakatlık ve kocama) durumuna girip girmediğine” karar veriyor.

Başsavcılık; mahkûmun talebini, Sağlık Kurulu Raporunu ve bu rapordaki hastalığın Anayasanın 104. Maddesine uygun olduğunu bildiren Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu Raporunu Adalet Bakanlığına gönderiyor.

Adalet Bakanlığı mevzuat bakımından evrakların tamam olup olmadığını inceleyip, tamam ise, bir yazı ile Cumhurbaşkanlığına sunuyor. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği gelen evraklar üzerinde inceleme yaparak, bir mütalaa ile kararı verecek olan Cumhurbaşkanına arz ediyor.

Cumhurbaşkanını, önüne gelen bu af talebini kabul etmesi veya ret etmesi konusunda mecbur kılan hiçbir hukuki zorunluluk yok. Konuyu tamamen tıbbi, teknik ve insancıl bakımdan inceliyor. Kanaatine göre karar verip, ya affediyor veya etmiyor. Mesela Sn. Sezer kendilerine gelen 270 af talebinin 10 tanesini geri çeviriyor, kalan 260 nı affediyor. Bu karar da resmi gazetede yayınlanıyor. Bu kararda Cumhurbaşkanından başka bir yetkilinin imzası da bulunmuyor.
Af Prosedürü dikkate alındığında; mahkûmu affettirecek en önemli belge “Sağlık Kurulu Raporu” oluyor. Bu raporu verecek Sağlık Kurumunu da Baş Savcılık seçiyor. Bu kurulun raporu dışında mahkûmun tıbbi bakımdan tekrar incelenmesi yapılmıyor. Yani, Adli Tıp Kurumu mahkûmun hastalığını değil, Sağlık Kurulu Raporunda belirtilen hastalığın Anayasadaki çerçeveye uygun olup olmadığını inceliyor.

Cumhurbaşkanının Özel af yetkisi ile ilgili Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğinin bir yazısını aşağıya alıyorum.
——————-
Elektronik posta yoluyla ilettiğiniz,. teröristlerin affedildiği iddiasının doğru olup olmadığının 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Yasası uyarınca bildirilmesi istemini içeren başvurunuz alınmıştır.

Anayasa’nın 104. maddesinde Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak Cumhurbaşkanı’nın yürütme alanına ilişkin görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.

Anayasal kuraldan da anlaşılacağı gibi, Cumhurbaşkanı’na özel af yetkisi, sürekli hastalık, sakatlık ve kocama nedeniyle sınırlı olarak tanınmıştır. Bir başka deyişle, hükümlünün ceza yargılaması sonunda kesinleşmiş özgürlüğü bağlayıcı cezasının Cumhurbaşkanı’nca hafifletilmesi ya da kaldırılması, cezayı gerektiren suçun niteliğine değil, hükümlünün sağlık durumuna bağlanmıştır.

2659 sayılı Adli Tıp Yasası’nın 16. maddesinde, sürekli hastalık, sakatlık ve kocama nedenleriyle belirli kişilerin cezalarının hafifletilmesi ya da kaldırılmasına ilişkin işlemlerin yapılması, Adli Tıp Kurumu Üçüncü İhtisas Kurulu’nun görevleri arasında sayılmıştır.

Af konusunda prosedür şöyle işlemektedir:
— Hükümlü durumunu ilgili olduğu Cumhuriyet Başsavcılığı’nı bildirmektedir.
— Cumhuriyet Başsavcılığı hükümlüyü bir sağlık kuruluşuna sevk etmektedir.
— Hükümlünün hastalık, sakatlık ve kocama durumu, gerektiğinde uzun süreli gözleme ve inceleme evresinin ardından, yetkili sağlık kuruluşu raporuyla saptanmaktadır.
Sağlık kurulu raporu, Adli Tıp kurumu Üçüncü İhtisas Kurulu’na gönderilmektedir. Adli Tıp Kurulu, sağlık kurulunun, hükümlünün sağlık durumuyla ilgili bilimsel ve teknik görüşünü içeren raporuna dayanarak ve uzun incelemeden sonra, raporda belirtilen hastalık, sakatlık ve kocama durumunun Anayasa’nın 104. maddesinde sözü edilen hastalık, sakatlık ve kocama durumuna girip girmediğine karar vermektedir.
-Adli Tıp Kurulu’nun raporu Adalet Bakanlığı’na gönderilmektedir. Dosya, Bakanlıkça incelenip tekemmül ettiği anlaşıldıktan sonra Sayın Cumhurbaşkanımıza sunulmak üzere Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’ne iletilmektedir.
—Dosyanın hazırlanması sürecinde, kurallar uyarınca Sayın Cumhurbaşkanımızın hiçbir etkisi, karışması ve yönlendirmesi olmamaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanımız, bu aşamaların bitirildiğinin Adalet Bakanlığı’nca belirlenip, dosyanın bir yazıyla Cumhurbaşkanlığı’na iletilmesinden sonra; -Suçun niteliğinde bir ayrım yapmadan, Adli Tıp Kurulu kararına dayanarak, -Hükümlünün sağlık durumunu ve Anayasa koyucunun amacını gözeterek, tümüyle nesnel bir yaklaşımla, cezanın hafifletilmesi ya da kaldırılması yetkisini kullanmaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın af yetkisini kullanırken amacı, insancıl bir yaklaşımla, yaşamını hapishane koşullarında tek başına, yardım olmaksızın sürdüremeyecek kadar hasta, sakat ya da kocamış olanların yaşamlarını sürdürebilecekleri ortama kavuşturulmasıdır.
Adli Tıp Kurumu 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Yasası uyarınca Adalet Bakanlığı’na bağlı bir kurumdur. Bu Kurum’un işleyişi ile ilgili konular Adalet Bakanlığı’nın yetkisindedir.
4982 sayılı Yasa uyarınca bilginizi rica ederim.
Genel Sekreter Adına
H.Bülent SERİM
Genel Sekreter Yardımcısı
—————————–

DİPNOTLAR:
(1) Bkz. 42 (Şûrâ) 40; 2 (Bakara) 237; 4 (Nîsâ) 149; 64 (Teğâbûn) 14; 24 (Nûr) 22; 2 (Bakara) 178; 7 (Âraf) 199; 4 (Nîsâ) 149; 3 (Âl-i İmrân) 134.)
(2) Âraf Suresi-ayet:199
(3) H.Kazım Kadri-İnsan Hakları Beyannamesinin İslam Hukukuna göre izahı. İst-1949 Sh:65 , Yayınlayan: O.Ergin
(4) Taberani Selman’dan rivayet etmiştir – Yrd.Doç.Dr. Mustafa AVCI- MUKAYESELİ HUKUK KAYNAKLARINDA ADLİ AF- www.dicle.edu.tr/dictur/suryayin/khuka/avci.htm
(5) Anayasa- MADDE 87. – (Değişik: 3.10.2001-4709/28 md., 7.5.2004-5170/6 md.) Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri, ………. Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilânına karar vermek ve Anayasanın diğer maddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine getirmektir.
Anayasa: MADDE 104. – Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir. Bu amaçlarla Anayasanın ilgili maddelerinde gösterilen şartlara uyarak yapacağı görev ve kullanacağı yetkiler şunlardır : …………… Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak.
“5237 Sayılı TCK da Madde 65
(1) Genel af hâlinde, kamu davası düşer, hükmolunan cezalar bütün neticeleri ile birlikte ortadan kalkar.
(2) Özel af ile hapis cezasının infaz kurumunda çektirilmesine son verilebilir veya infaz kurumunda çektirilecek süresi kısaltılabilir ya da adlî para cezasına çevrilebilir.
(3) Cezaya bağlı olan veya hükümde belirtilen hak yoksunlukları, özel affa rağmen etkisini devam ettirir. “
(7) Kemal Gözler, Karşılaştırmalı Anayasa Hukukunda Af Yetkisi;, Anayasa Yargısı, Ankara, Anayasa Mahkemesi Yayını, 2001, Cilt 18, s.298-330
Sulhi Dönmezer ve Sahir Erman, Nazarî ve Tatbikî Ceza Hukuku, İstanbul, Beta, Onuncu Baskı, 1985, Cilt III, s.284-308; İlhan Arsel, Türk Anayasa Hukukunun Umumî Esasları (Birinci Kitap: Cumhuriyetin Temel Kuruluşu), Ankara, Mars Matbaası, 1965, s.350-352; Selahattin Keyman, Türk Hukukunda Af: Genel Af-Özel Af, Ankara, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, 1965, s.42-46; Seha L. Meray, Ceza Hukukunda Af, Ankara, Zerbamat Basımevi, 1944; Çetin Özek, “Umumî Af”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, 1959, Cilt XXIV, s.127.
(9) Yrd.Doç.Dr. Mustafa AVCI- MUKAYESELİ HUKUK KAYNAKLARINDA ADLİ AF- www.dicle.edu.tr/dictur/suryayin/khuka/avci.htm
(10) Genel Gerekçe, s.426 ,
(11) 22.madde gerekçesi, s.457
(12) http://profservetarmagan.blogcu.com/AF+UYGULAMASI
(13) Danıştay İçtih. B. Kurulu 12.06.1960 7.Danıştay Dergisi sh:40, 69 , Avrupa İnsan Hakları Mh. Kararlar rehberi:1960-1994 İstanbul Barosu 1999, 412
(14) Dönmezer-Erman, 11
(15) Dönmezer-Erman, C:III Sh: 215, dipnot:39a ve 55
(16) Anayasa Mahkemesi, 19.7.1991 T. E:1991/17 K:1991/23
(17) MADDE 14. – (Değişik: 3.10.2001-4709/3 md.) Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
(18) MADDE 169/3. – Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasî propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.
(19) Anayasa Mahkemesi, 21.2.1968 T. E:1966 K:1968/8
(20) Anayasa Mahkemesi, 19.3.1987 T. E:1987/ 5 K:1987/ 7
(21) Anayasa Mahkemesi, 24.6.1993 T. E:1993/ 29 K:1993/23(22) ANAYASA : MADDE 87. – (Değişik: 3.10.2001-4709/28 md., 7.5.2004-5170/6 md.)Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri, kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak; Bakanlar Kurulunu ve bakanları denetlemek; Bakanlar Kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek; bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek; para basılmasına ve savaş ilânına karar vermek; milletlerarası antlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilânına karar vermek ve Anayasanın diğer maddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine getirmektir.
(23) ANAYASA: MADDE 104/24. – .. Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak.
———————————–
EK: 1

TBMM tarihinde af ve ceza indirimi konusunda çıkarılan yasalar :
• 5 Aralık 1921 Fransızlar tarafından işgal edilen topraklarda işlenen suçlara ilişkin af.
• 19 Aralık 1921 Hıyaneti Vataniye Kanunu kapsamındaki bazı suçlar için öngörülen af.
• 7 Ocak 1922 Genel af. cezalarının üçte ikisini tamamlayan mahkumların kalan cezaları affedildi
• 31 Mart 1923 Esirlerin affı. (Lozan Antlaşması gereğince Türkiye’nin elinde bulunan askeri ve sivil esirlere ilişkin af)
• 26 Aralık 1923 Genel af. 29 Ekim 1923 tarihine kadar işlenmiş suçlara verilen cezaların yarısı affa tabi tutuldu
• 20 Mart 1924 Genel affa ek kanun.
• 16 Nisan 1924 Türkiye’den ayrılan topraklarda yaşayanlar için genel af.
• 11 Aralık 1924 Meni Müskirat Kanunu (Sarhoşluk veren şeylerin önlenmesi) kapsamında muhkum olanların affı.
• 23 Mayıs 1929 Kabahatlerin affı. (Kabahatlıların affı ve bazı cürümlerin takibat ve tecili hakkında kanun)
• 26 Ekim 1933 Genel af Cumhuriyet’in kuruluşunun 10’uncu yıldönümü dolayısıyla
• 8 Ocak 1936 Tunceli affı (Tunceli ilinde yaşayan ve nüfus kütüklerine kaydolmamış olanlar ile asker kaçakları hakkındaki af)
• 14 Ocak 1938 Tunceli affı; konusundaki yasanın yenilenmesi.
• 29 Haz. 1938 İstiklal Mahkemeleri’nde mahkum olanlar hakkında çıkarılan yasası.
• 19 Nisan 1940 Depremde yararı görülen mahkumların affı.
• 26 Aralık 1941 Depremde yararı görülen mahkumların affı.
• 2 Ağustos 1944 Müttefik devletlerin tebaasında bulunan mahkumların affı.
• 14 Haz. 1946 Basın affı.
• 14 Tem. 1950 Kısmi genel af.
• 11 Mart 1954 Orman suçlarının affı.
• 11 Şubat 1957 Ateşli silahlara ilişkin af.
• 23 Haz. 1958 Orman suçlarının affı.
• 28 Haz. 1960 27 Mayısçıların affı. (Hürriyet Mücadelesi Uğrunda İşlenen Bazı Suçların Affına Dair Geçici Kanun)
• 28 Haz. 1960 Ruhsatsız silah taşıyanlara ilişkin af.
• 10 Eylül 1960 Milli korunma suçları affı.
• 26 Ekim 1960 Genel af. Kusurdan doğan suçlarla üst sınırı 5 yılı geçmeyen hürriyeti bağlayıcı cezalar hakkında takibat yapılmaması; 5 yıldan fazla olan cezaların üçte biri indirildi,
• 18 Kasım 1960 Genel affa ek kanun.
• 10 Mayıs 1962 22-23 Şubatçıların affı. (Asker kişiler tarafından 22-23 Şubat 1962 olayları dolayısıyla ve daha önce bu olaylara esas oluşturacak kovuşturmalara ilişkin af)
• 16 Ekim 1962 DP’lilerin affı. (Anayasayı ihlal suçundan Yüksek Adalet Divanı’nca mahkum edilenlerin cezalarının kısmen affı hakkında kanun)
• 23 Şubat 1963 Genel af – 5 yılı geçmeyen hapis cezaları için af getirildi;
• 18 Tem. 1963 Milli korunma affı.
• 8 Nisan 1965 DP’lilerin affına ilişkin kanuna ek.
• 3 Ağus. 1966 Genel af.
• 19 Tem. 1967 Genel af kanununa ek.
• 26 Aralık 1967 20-21 Mayısçıların affı. (20-21 Mayıs 1963 olaylarından dolayı mahkum edilenler için çıkarılan af kanunu.)
• 15 Mayıs 1969 Kısmi genel af.
• 26 Haz. 1973 Orman suçlarının affı.
• 15 Mayıs 1974 Genel af.
• 24 Şubat 1976 Şoför affı. (Cumhuriyet’in 50. yılı dolayısıyla çıkarılan aftan kısmen yararlanan sürücülerin mesleklerini icra etmelerine olanak sağlayan yasal düzenleme.)
• 2 Ağus. 1977 Haşhaş ekicilerinin affı.
• 26 Ocak 1978 1974’te çıkarılan genel af kanununa bir bent eklenmesine dair kanun.
• 25 Eylül 1980 Ateşli silahlar konusundaki af kanunu.
• 25 Aralık 1985 Memurların disiplin cezalarının affı.
• 25 Mart 1988 Ceza indirimi öngören kanun.
• 18 Haz. 1992 Memurların disiplin suçlarının affı.
• 12 Nisan 1991 Terörle Mücadele Kanunu’nun geçici 4. maddesi uyarınca öngörülen şartla salıverme.
• 6 Mayıs 1993 Öğrenci affı.
• 1 Haz. 1994 Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun kapsamındaki suçların affı.
• 7 Haz. 1995 Öğrenci affı.
• 28 Ağus. 1999 Basın yoluyla işlenen bazı suçların ertelenmesine dair kanun. (Anayasa Mahkemesi’nce kısmen iptal edildi.)
• 28 Ağus. 1999 Öğrenci affı (Cezaların affı hakkındaki kanuna bir geçici madde eklenmesine ilişkin kanunun Cumhurbaşkanı’nca veto edilmesine karşın öğrenci affı yürürlüğe girdi.)
• 28 Ağus.1999 Cezaların infazı hakkındaki kanuna bir geçici madde eklenmesine dair kanun. (Cumhurbaşkanı veto etti)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu