Hz. Adem’in af ve tövbe duası nasıldır?

Hz. Adem’in af ve tövbe duası nasıldır?
HZ.ADEM VE HZ. HAVVA TÖVBE EDERLERKEN ŞEYTAN YOKMUŞ GİBİ DAVRANDILAR

Âlemlerin Rabbi Rahman ve Rahim olan Allah’ıma ucu bucağı bulunmayan, sayılara gelmeyen hamdler takdim ederim. Yaşanabilecek en güzele rehberlik eden Aziz Peygamberimiz Muhammed Mustafa’ya ailesine ashabına gelmiş – gelecek tüm Müminlerin üzerine salât ve selam olsun

“İşte o zaman meleklere demiştik ki: “Âdem (oğlu )için emre amade olun!” iblis hariç hepsi emre amade olmuştular. O ise emre karşı geldi. Büyüklük tasladı ve nankörlerden oldu”

“Ve dedik ki: “Âdem! Sen ve eşin şu bahçeye yerleşin, orada canınızın çektiği her şeyden serbestçe yiyin, şu ağaca da yaklaşayım demeyin, sonra zalimlerden olursunuz.”

“Fakat şeytan onların ayaklarını kaydırdı, böylece sahip oldukları müstesna durumdan uzaklaştırdı.

Ve biz dedik ki: “Birbirinize düşman olarak çıkın gidin!

Zira yeryüzünde geçici bir hayat alanı ve tadımlık bir haz sizleri bekliyor.”

“Fakat Âdem, Rabbinden aldığı bir takım kelimelere sarıldı. (Allah) da o nun tövbesini kabul etti, çünkü O, evet O’ydu tövbeleri kabul etme makamında olan, her işinde merhamet sahibi olan.” Bakara;34.35.36.37

“… Rableri ikisine birden seslendi: “Ben ikinizi de o ağaçtan men etmemiş miydim? Ve Ben ikinize de “kesinlikle şeytan sizin için ayan açık bir düşmandır” dememiş miydim?”

“Her ikisi de dediler ki: “Rabbimiz! Biz kendi kendimize zulmetmişiz eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan kesinlikle kaybedenler arasına gireriz!” Araf; 22. 23

Değerli Genç Tefekkür dostları, insanlık serüveni Hakk – batıl mücadelesine iblisin şamar oğlanı tokadından beter bir tokadıyla başlamıştı. Bu ilk tokatla gelişen olaylar tıpkı bir matematik formülü gibi gözler önüne serilmiş. Bütün bir insaniyet hayatın her an ve alanında kendi problemini bu denklemle çözebilir, doğrultabilirdi.

Küçükkenden beri hep büyüklerimiz tarafından anlatıldı, okuduğumuz kitaplarda karşılaştık, kısacası hepimiz aşinayız Hz Adem ve Hz Havva ile Şeytan’ın bu tarifsiz örnekliğine!… Şeytan da örnek olur muymuş demeyin sakın, o da kendi taraftarlarına “şeytani tavrın” nasıl olacağını gösteriyor… Pek tabiî ki Hz Âdem de, Âdemi tavrın nasıl olacağını gösteriyor, öğretiyor çift kutuplu (iyiliğe ve kötülüğe meyyal) yaratılan insana.

Bakara suresi 34. ayette Rabbimizin meleklere, Âdem’e secde etmeleri için emrettiğini, ne var ki iblisin olaya kısır bakarak, kendisinin Âdem’den daha üstün olduğuna kanaat getirerek secde etmediğini görüyoruz. Şeytan gurura kapılarak kibirlenmişti. Ve mühlet verilenlerden olarak1 sıratı müstakime oturup pusu kurarak insanları doğru yoldan çıkarmaya yemin etti.2

Daha sonraki ayette de Hz Âdem ve Hz Havva’ya cennette yerleşmeleri onun neresinden canları çekerse yemeleri, yalnızca gösterilen bir ağaca kesinlikle dokunmamaları gerektiği anlatılıyor. Bir insan daha ne isteyebilir ki? İstediği her şey onun, istediği gibi gezip dolaşabiliyor, yiyor içiyor. Yasaklanan bir ağaç hizmetine verilenler yanında çok küçük sayılırdı. Onlar ona tevessül etmediler, ancak Şeytan onlara Allah adına yemin ederek yanaştı, “inanın ki, ben ikinizin de iyiliğini istiyorum” dedi.3

“ Rabbinizin sizi bu ağaçtan men etmesi başka değil, sadece siz (ondan yiyince) iki melek olursunuz ya da ölümsüzleşirsiniz de ondandır” demişti. İşte bu şekilde Hz Âdem ve Hz Hava’nın ayaklarını onlara sağlarından, sollarından, önlerinden, arkalarından yanaşarak kaydırdı.4

“ Fakat Şeytan onların ayaklarını kaydırdı, böylece sahip oldukları müstesna durumdan uzaklaştırdı. Ve Biz dedik ki; “ Bir birinize düşman olarak çıkıp gidin! Zira yeryüzünde geçici bir hayat alanı ve tadımlık bir haz sizi bekliyor.””

Bu şekilde yeryüzüne gönderilmeden önce Allah’u Teala her iki tarafa da itaatsizliklerinin sebebini sordu. Şeytana neden emre karşı çıktığı sorulduğunda5, şu şekilde cevap verdi; “ben ondan üstünüm. Beni ateşten oysa onu topraktan yarattın.”

Aslında tam da bu noktada yakalamamız gereken püf nokta kanaatimizce şudur ki; emri verenin, emrinin, sorgulanamayacağı gerçeği… Konu Âdem’e secde görünümünde gözler önüne serilse de Âdeme secde edilmeyerek aslında Allah’a karşı çıkılmıştır. Sebep ne olursa olsun gerekçe ne olursa olsun Allahın emri gerçekleştirilmelidir, aksi tutum Şeytanın tavrına götürür muhataplarını. Bu soruyla Allah Şeytana kendine gelip, tövbe edebilme kapısını da açmıştır ama şeytan tövbe etmek yerine gerekçesini sayarak inatla günah yüklü tavrını sürdürdü.

Hz Âdem ve Hz Havva’ya da “kesinlikle şeytan sizin için ayan açık

düşmandır” ihtarına rağmen itaatsizlikleri sorulduğunda;

“ Ey Rabbimiz biz nefislerimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan kesinlikle kaybedenler arasına gireriz.”6

“Fakat Âdem, Rabbinden aldığı bir takım kelimelere sarıldı. (Allah) da o nun tövbesini kabul etti, çünkü O, evet O’ydu tövbeleri kabul etme makamında olan, her işinde merhamet sahibi olan.”

Hz Âdem ve Hz Havva hiçbir gerekçeye başvurmadan, direk, hata bizimdi dediler. Tövbeye, şeytanın kendilerini kandırdığını, kendilerine ölümsüzlük vaat ettiğini sıralayarak başlamadılar. Suçlu olanlar kendileriydi, Rablerinin “kesinlikle şeytan sizin için ayan açık düşmandır” buyruğunu unutmuşlardı ya da ölümsüz olabilmek başlarını döndürmüştü. Böyle bir duruma düşmeleri için sebep ne olursa olsun kimse değil yalnız kendileri suçluydu. Bu yüzden Rablerinin karşısına çıkarken kimsenin arkasına ( ya da mazeretlerine) sığınmadan çıktılar; “Biz kendi kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve acımazsan kesinlikle kaybedenler arasına gireriz.”

İşte asil Âdemi tavır; suçunu kabul etti, af diledi, tövbe etti. Hem ne diye şeytanı suçlu gösterecekti ki, yasak ağaçtan yiyerek kendileri bu suçu işlemişti, şeytan sadece onları ikna etmişti.

Hz. Âdem ile Hz. Havva imtihanlarını tamamladılar ve bu dünyadan ayrıldılar. Bizler halen nefes alıyorsak, yaşıyorsak şeytanla mücadele içerişsindeyiz demektir. Bu mücadele içinde bazen günde onlarca kez şeytani ve âdemi tavırlarla karşılaşıyoruz. Önemli, önemsiz, küçük, büyük demeyin emri değil, emri vereni dikkate alma durumundayız. Mesela anne ve babaya öf bile dememe görünüş itibariyle anne ve babaya iyilikmiş gibi görülse de aslında uyulan ya da uyulmayan Allah’ın emridir. Aynı cümleden olarak eşlerin bir birine iyi davranması, çocukların ebeveynlerin üzerindeki hakları, ölçüde – tartıda ve hayatta adaletli olmak gibi sayabiliriz.

Karşılaştığımız her durumda “Hz. Âdem ile Hz. Havva gibi mi, yoksa iblis gibi mi tavır takınıyorum” diye kendimizle sürekli muhasebe halinde olmamız hayat denklemini çözmemize en iyi formüldür.

Suçlarına tövbe etmek Âdemi olanların kârıdır.

Suçlarına mazeret bulma şeytan ve dostlarının hüsranıdır.

Suçlarına sahip çıkıp kulağından çekmek Âdemi olanların kârıdır.

Suçlarına sahip çıkmadıkları gibi bunu başkasının suçu gibi göstermek şeytan ve dostlarının acı kaybıdır.

Sonuç olarak Hz. Âdem ve Hz. Havva’nın suç işlemelerinde şeytanın ayartmasının rolü yenir yutulur gibi olmamasına rağmen, onlar tövbe ederken şeytan yokmuş gibi tövbe ettiler!

SADAKALLAHULAZİM

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu