İnsan hakları hangi başlıklar altında toplanır?

İnsan hakları hangi başlıklar altında toplanır?

İNSAN HAKLARI

DERLEYEN: HAŞİM AYDINCAK

KONU BAŞLIKLARI (İÇİNDEKİLER) :
İNSAN HAKLARINA GİRİŞ
İNSAN HAKLARININ TARİHSEL GELİŞİMİ
İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ
TEMEL KİŞİ HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİNİ GÜVENCE ALTINA ALAN ULUSLAR ARASI BELGELERE GÖRE HAKLARIN TANIMI
İNSAN HAKLARI BELGELERİ
TÜRKİYE’NİN İNSAN HAKLARI YÖNÜNDEN DURUMU
İNSAN HAKLARI SAVUNMASININ ÖRGÜTLENMESİ
TMMOB’DE İNSAN HAKLARI

İNSAN HAKLARINA GİRİŞ
İnsan hakları sadece insan olmak nedeniyle sahip olunan haklar olarak devlet hukukundan önce gelirler ve bağımsızdırlar.
Bireyin eksiksiz gelişimi için gerekli bir koşul olarak insan hakları ancak demokratik bir düzen içerisinde kendi yerini bulur. İnsan hakları kurallarında eşitlik temeli vardır, evrenseldir ve bu nedenle yüksek ahlaki niteliğe sahiptir. İnsan onurunu güvenceye alan bütün kurallar insan hakları kapsamına girer. İnsan onuru ise, hukuk kurallarının adalete uygunluğunu, alınan kararların doğruluğunu ölçmenin en önemli aracıdır. İnsan değerini korumayı ve insanın maddi ve manevi gelişmesini amaçlayan üstün kurallar bütünü olarak insan hakları kuralları, bütün ülkelerde devlet birey ilişkilerinin belirleyicisi, uluslararası düzlemde de dünya barışı ve adaletinin temelini oluşturur. Hiç kimse, hiç bir kuruluş ya da devlet, “özgürlükleri yok etme” özgürlüğüne sahip değildir. İnsan haklarının yok edilmesini amaçlayan hiçbir kural ya da eylem geçerlilik kazanamaz. Hakların kullanılmasında bireyin zarar görmemesi, zedelenmemesi devletin gözetimi ve sorumluluğu altındadır. İnsan haklarının korunması öncelikle bireyin korunması anlamına gelir ve bu korumanın birinci derecede sorumluluğu devlete aittir. KİŞİ HAKLARININ KORUNMASI ANAYASANIN TÜMÜNE EGEMEN BİR YAKLAŞIM OLMALIDIR.


İnsan hakları konusundaki hukuksallık, sadece iç hukuk kuralları ile değil ancak giderek artan bir biçimde uluslararası hukuk kuralları ile de sağlanmaktadır. Yargı mercii, önündeki anlaşmazlığa uygulanacak kurallar arasında sadece iç hukuk değil, uluslararası belgeleri de göz önünde tutmak zorundadır. Uluslararası İnsan Hakları Kuralları İç Hukuka Göre Üstündür. Uluslararası bağlayıcı ölçülere aykırı bir iç hukuk kuralı, bu anayasa da olsa, geçerlilik kazanamaz. İÇ HUKUK GENELDE VE HİÇ BİR AYRIM TANIMAKSIZIN ULUSLARARASI HUKUKLA UYUM İÇİNDE OLMALIDIR.
İnsan hakları uluslararası düzlemde kabul gören ve birinci kuşak, ikinci kuşak ve üçüncü kuşak insan hakları olarak üç ana sınıfta tanımlanmaktadır. Birinci kuşak insan hakları özgürlük isteminin yarattığı kişisel ve siyasal haklar; İkinci kuşak insan hakları eşitlik isteminin yarattığı ekonomik, sosyal ve kültürel haklar; üçüncü kuşak insan hakları ise dayanışma isteminin yarattığı topluluk haklarından oluştuğu savunulmaktadır.
İNSAN HAKLARININ TARİHSEL GELİŞİMİ
İnsan Hakları, insanoğlunun yerkürede ortaya çıkışı kadar eskidir. Tarihin değişik evrelerinde hak ve özgürlükler değişik biçimlerde dile getirilmiş ve savunulmuştur. Tarihten öğrendiğimiz ilk insan hakları düzeni Sümerler’ dedir. İşçi, usta, işveren ilişkisini düzenleyen yazılı tabletler bunun böyle olduğunu gösteriyor. Biçimi ne olursa olsun egemenliklere karşı, bu egemenliklerin şiddet, baskı ve sömürüsüne karşı bireysel ya da toplu direnişler, başka bir deyişle insan hakları mücadelesi de tarih boyunca kesintisiz devam etmiştir. Spartaküs, Romalı köle tacirlerine, Prometheus, mitolojik çağın tanrılarından ateşi çalarak tiranlığa karsı insanca başkaldırarak bu mücadelenin sembolü olmuşlardır.
Yakın çağın bireysel haklarla ilgili en önemli yazılı belgesi 1215 tarihli MAGNA CARTA (Yüce Ferman)dır. Kanunsuz tutuklamaları, mala el konmasını, keyfi vergi alınmasını yasaklamıştır. Yine İngiltere’de anayasal düzenin temelini atan 1689 tarihli Yargı Güvenceleri (Bill of Rights) parlamento ve vatandaş haklarını belirlemiştir.
Thomas Jefferson tarafından 1776’da yazılan on üç İngiliz sömürgesinin Amerikan Bağımsızlık Beyannamesi (Virginia Haklar Bildirgesi) ise eşitliği, politik özgürlükleri, hükümet edenlerin sorumluluklarını düzenlemiştir. Bu beyanname, hükümetlerin halkın refahı için var olduğunu, güçlerini halktan aldıklarını belirtir.
Fransa’da feodalitenin tasfiye edildiği ve şimdiki anayasal düzenin temelinin atıldığı 1789 Evrensel İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi özgürlükleri, mülkiyeti ve yasa önünde eşitliği güvence altına almıştır. Ünlü 16. maddesinde “hakların güvence altına alınması sağlanmamış, kuvvetler ayrılığı belirtilmemiş bir toplum anayasadan yoksun sayılır” ifadesi yer almıştır. Bildirge temel hakları özgürlük, mülkiyet, güvenlik ve zulme karşı direnme olarak sıralamıştır. Yirminci yüzyıl ise insan hakları kavramının evrenselleşmesine tanıklık etmiştir. Bu yüzyılda insan hakları konusunda temel olarak bir evrensel bildirge ve üç bölgesel insan hakları sözleşmesi üretilmiştir.
İkinci Dünya savaşı ertesinde yayınlanan 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile Birleşmiş Milletler, faşizmin insanlık ailesine yaşattığı dramatik deneylerden ve çektirdiği büyük acılardan sonra sosyalizmin de kazanımlarıyla tarihte yeni bir dönemin başladığına işaret ediyordu. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile birlikte BM Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi ve BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi Dünya İnsan Hakları Anayasasını oluştururlar. Bildirge ve sözleşmeleri ile Birleşmiş Milletler insan haklarını koruma ve geliştirmenin yegane dünya forumunu oluşturur. İnsan hakları BM’nin çeşitli organlarında gözetilse de, insan hakları alanında karar üreten asıl organ İnsan Hakları Komisyonu’dur. Türkiye’nin de dahil olduğu 53 ülke temsilcisinden oluşan komisyonun işkence ile ilgili özel bir raportörü ve merkezi Cenevre’de bulunan İnsan Hakları Merkezi bulunmaktadır. Sivil toplum kuruluşları BM’nin insan hakları ve benzeri kurumlarında toplantılara katılabiliyor ve görüş bildirebiliyorlar.
İlk bölgesel sözleşme Avrupa Konseyi tarafından 3 Eylül 1953 tarihinde yürürlüğe konulan ve insan haklan kurallarının oluşturulması ve uygulanmasında en önemli yeri işgal eden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesidir (AİHS). Bu Sözleşmeye bağlı sekiz protokol imzalanmış ve altısı yürürlüğe girmiştir. Avrupa Konseyi insan hakları alanında işlev görecek Avrupa İnsan Hakları Komisyonu, Avrupa İnsan Hakları Divanı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi uluslararası düzlemde bağlayıcı kararlar üreten organlar oluşturmuştur.
1890 yılında oluşturulan Pan-Amerikan birliği 1948 yılında ABD’nin imza koymadığı Amerikan Devletleri Örgütü (OAS) halini aldı. Bu örgütlenme içinde İnsan Hakları Amerikan Devletleri Arası Komisyonu ve Amerikan Devletleri Arası İnsan Hakları Mahkemesi oluşturuldu. 18 Temmuz 1978 tarihinde yürürlüğe giren Amerikan Sözleşmesi ve Amerikan İnsan Hakları ve Ödevleri Beyannamesi, Güney Amerika ve Karayip adalarında hukuk devleti ve insan haklarına saygıyı sağlama işlevini sürdürüyor. 82 maddelik sözleşme AIHS ve BM Medeni Haklar Sözleşmesi’nden izler taşır.
Avrupa ve Amerika örgütlenmelerinin ardından üçüncü bölgesel örgüt olarak 3 Eylül 1963 tarihinde Afrika Birliği Örgütü (ABÖ) yürürlüğe girmiştir. ABÖ Şartı’nın başlangıç bölümünde tüm halkların kendi geleceklerini belirlemede devredilemez hakları vurgulanmıştır. Afrika halklarının özgürlük, adalet, eşitlik ve onurunu zorunlu hedefler olarak belirlemiş, halklar arasında kardeşlik ve dayanışma ile anlayış ve işbirliğine değinilmiştir. Barış, güvenlik, bağımsızlık, egemenlik, toprak bütünlüğüne bağlılık, yeni sömürgeciliğe karşı mücadele, devletlerarası işbirliği ortak hedefler olarak saptanmıştır. ABÖ, 21 Ekim 1986 tarihinde de Afrika İnsan ve Halkların Hakları Sözleşmesi’ni yürürlüğe koymuştur. Bu sözleşme medeni ve siyasal hakların yanı sıra, ekonomik ve sosyal haklar ve halkların haklarına da yer vermiştir. Sözleşme ile birlikte Afrika İnsan ve Halkların Hakları Komisyonu kurulmuş ancak mahkeme süreci düzenlenmemiştir. 68 madde içeren ve AİHS, BM Medeni Haklar ve yine BM Ekonomik Haklar Sözleşmelerinden etkiler taşıyan bu sözleşmenin diğerlerinden farkı birinci ve ikinci kuşak hakların yanı sıra üçüncü kuşak hakları da düzenlemesidir.
İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa sınırlarını belirleme ve Doğu-Batı ilişkilerini geliştirme amacıyla 33 Avrupalı ülke, ABD ve Kanada 1975 yılında Helsinki’de Helsinki Sonuç Belgesini imzalayarak Helsinki sürecini bir diğer deyişle Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK) sürecini başlattı. Batı ülkeleri için temel insan haklarının güvence altına alınması amacını taşıyan süreç, Avrupa’daki etnik gerilimler, milliyetçi tartışmalar ve Doğu Avrupa ülkelerinde ve eski Sovyetler Birliği’nde demokrasiyi geliştirme gibi konuları da çalışma alanı içine almıştır.
AGİK süreci 1989 Viyana Belgesine kadar, Helsinki Danışmalarında saptanan üç temel gündem maddesi üzerinde gelişmiş, Viyana Belgesi ve özellikle Yeni Avrupa için Paris Şartı’nın (Kasım 1990) imzalanmasından sonra ise AGIK’in gündemi önemli ölçüde değişmiştir. Helsinki Sonuç Belgesi’nde insan hakları da ele alınmakta ve “düşünce, inanç, din ve vicdan özgürlüğü de dahil olmak üzere insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı” başlığını taşıyan VII. ilke çerçevesinde düzenlenmiştir. AGİK süreci Paris Şartı ile birlikte bir görüşme sürecinden kurumsallaşmış bir yapıya doğru dönüşmeye başlamıştır. AGİK belgeleri, Sonuç Belgesi’nden başlayarak insan haklarına ilişkin uluslararası belgelere göndermede bulunarak katılan devletleri bunlara uymaya ve taraf olmaya çağırmaktadır. Sonuç belgesi katılan devletlere insan hakları ve temel özgürlükler alanında BM Anlaşması’nın amaç ve ilkeleri ile Evrensel Bildirge’ye uygun davranma, ayrıca bu alandaki uluslararası bildirge ve anlaşmalarda tanınan yükümlülüklere uyma üstlenimi getirmektedir. Paris Şartı demokrasiyi, katılan devletlerin uluslarının tek yönetim biçimi olarak ilan etmektedir, “ideolojik boyutunu insan haklarının oluşturduğu bu modelin siyasal temelini özgür seçimler, hukuksal temelini hukuk devleti, ekonomik- temelini de pazar ekonomisi oluşturmaktadır”. AGİK, Eylül 1991 tarihinde Moskova Belgesi’ni de yayınlayarak gerektiğinde ciddi insan hakları ihlallerinin olduğu üye ülkeye inceleme heyeti göndermeyi öngörmüştür. Sekretaryası Prag’da bulunan teşkilatın Viyana İhtilaftan Korunma Merkezi, Varşova Demokratik Kurumlar ve insan Hakları Bürosu gibi kurumları bulunmaktadır. Sivil toplum kuruluşlarının pek katılamadığı AGİK sürecinde oluşturulan kurumlar, AGİK’in bakanlar konseyinin politik yönlendiriciliğinde ve AGİK parlamenterler meclisinin denetiminde çalışmaktadırlar.
İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ (10 Aralık 1948 )

Önsöz
İnsanlık ailesinin bütün üyelerinde bulunan haysiyetin ve bunların eşit ve devir kabul etmez haklarının tanınması hususunun, hürriyetin, adaletin ve dünya barışının temeli olmasına, İnsan haklarının tanınmaması ve hor görülmesinin insanlık vicdanını isyana sevk eden vahşiliklere sebep olmuş bulunmasına, dehşetten ve yoksulluktan kurtulmuş insanların, içinde söz ve inanma hürriyetlerine sahip olacakları bir dünyanın kurulması en yüksek amaçları olarak ilan edilmiş bulunmasına, İnsanin zulüm ve baskıya karşı son çare olarak ayaklanmaya mecbur kalmaması için insan haklarının bir hukuk rejimi ile korunmasının esaslı bir zaruret olmasına, Uluslararasında dostça ilişkiler geliştirilmesini teşvik etmenin esaslı bir zaruret olmasına,
Birleşmiş Milletler halklarının, Antlaşmada, insanın ana haklarına, insan şahsının haysiyet ve değerine, erkek ve kadınların eşitliğine olan imanlarını bir kere daha ilan etmiş olmalarına ve sosyal ilerlemeyi kolaylaştırmaya, daha geniş bir hürriyet içerisinde daha iyi hayat şartları kurmaya karar verdiklerini beyan etmiş bulunmalarına,
Üye devletlerin, Birleşmiş Milletler Teşkilatı ile işbirliği ederek insan haklarına ve ana hürriyetlerine bütün dünyada gerçekten saygı gösterilmesinin teminini taahhüt etmiş olmalarına,
Bu haklar ve hürriyetlerin herkesçe aynı şekilde anlaşılmasının yukarıdaki
Birleşmiş Milletler halklarının, Antlaşmada, insanın ana haklarına, insan şahsının haysiyet ve değerine, erkek ve kadınların eşitliğine olan imanlarını bir kere daha ilan etmiş olmalarına ve sosyal ilerlemeyi kolaylaştırmaya, daha geniş bir hürriyet içerisinde daha iyi hayat şartları kurmaya karar verdiklerini beyan etmiş bulunmalarına,
Üye devletlerin, Birleşmiş Milletler Teşkilatı ile işbirliği ederek insan haklarına ve ana hürriyetlerine bütün dünyada gerçekten saygı gösterilmesinin teminini taahhüt etmiş olmalarına,
Bu haklar ve hürriyetlerin herkesçe aynı şekilde anlaşılmasının yukarıdaki taahhüdün yerine getirilmesi için son derece önemli bulunmasına göre,
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu,
İnsanlık topluluğunun bütün fertleriyle uzuvlarının bu beyannameyi daima gözönünde tutarak öğretim ve eğitim yoluyla bu haklar ve hürriyetlere saygıyı geliştirmeye, gittikçe artan milli ve milletlerarası tedbirlerle gerek bizzat üye devletler ahalisi gerekse bu devletlerin idaresi altındaki ülkeler ahalisi arasında bu hakların dünyaca fiilen tanınmasını ve tatbik edilmesini sağlamaya gayret etmeleri amacıyla bütün halklar ve milletler için ulaşılacak ortak ideal olarak işbu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini ilan eder.
Madde 1 Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.
Madde 2 Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir akide, milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin işbu Beyannamede ilan olunan tekmil haklardan ve bütün hürriyetlerden istifade edebilir. Bundan başka, bağımsız memleket uyruğu olsun, vesayet altında bulunan, gayri muhtar veya sair bir egemenlik kayıtlamasına tabi ülke uyruğu olsun, bir şahıs hakkında, uyruğu bulunduğu memleket veya ülkenin siyasi, hukuki veya milletlerarası statüsü bakımından hiçbir ayrılık gözetilmeyecektir.
Madde 3 Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır.
Madde 4 Hiç kimse kölelik veya kulluk altında bulundurulamaz; kölelik ve köle ticareti her türlü şekliyle yasaktır.
Madde 5 Hiç kimse işkenceye, zalimane, gayriinsani, haysiyet kırıcı cezalara veya muamelelere tabi tutulamaz.
Madde 6 Herkes her nerede olursa olsun hukuk kişiliğinin tanınması hakkını haizdir.
Madde 7 Kanun önünde herkes eşittir ve farksız olarak kanunun eşit korumasından istifade hakkını haizdir. Herkesin işbu Beyannameye aykırı her türlü ayırt edici muameleye karşı ve böyle bir ayırt edici muamele için yapılacak her türlü kışkırtmaya karşı eşit korunma hakkı vardır.
Madde 8 Her şahsın kendine anayasa veya kanun ile tanınan ana haklara aykırı muamelelere karşı fiilli netice verecek şekilde milli mahkemelere müracaat hakkı vardır.
Madde 9 Hiç kimse keyfi olarak tutuklanamaz, alıkonulamaz veya sürülemez.
Madde 10 Herkes, haklarının, vecibelerinin veya kendisine karşı cezai mahiyette herhangi bir isnadın tespitinde, tam bir eşitlikle, davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından adil bir şekilde ve açık olarak görülmesi hakkına sahiptir.
Madde 11 Bir suç işlemekten sanık herkes, savunması için kendisine gerekli bütün tertibatın sağlanmış bulunduğu açık bir yargılama ile kanunen suçlu olduğu tespit edilmedikçe masum sayılır. Hiç kimse işlendikleri sırada milli veya milletlerarası hukuka göre suç teşkil etmeyen fiillerden veya ihmallerden ötürü mahkum edilemez. Bunun gibi, suçun işlendiği sırada uygulanabilecek olan cezadan daha şiddetli bir ceza verilemez.
Madde 12 Hiç kimse özel hayatı, ailesi, meskeni veya yazışması hususlarında keyfi karışmalara, şeref ve şöhretine karşı tecavüzlere maruz bırakılamaz. Herkesin bu karışma ve tecavüzlere karşı kanun ile korunmaya hakkı vardır.
Madde 13 Herkes herhangi bir devletin sınırları dâhilinde serbestçe dolaşma ve yerleşme hakkına haizdir. Herkes, kendi memleketi de dâhil, herhangi bir memleketi terk etmek ve memleketine dönmek hakkına haizdir.
Madde 14 Herkes zulüm karşısında başka memleketlerden mülteci olarak kabulü talep etmek ve memleketler tarafından mülteci muamelesi görmek hakkını haizdir. Bu hak, gerçekten adi bir cürüme veya Birleşmiş Milletler prensip ve amaçlarına aykırı faaliyetlere müstenit kovuşturmalar halinde ileri sürülemez.
Madde 15 Her ferdin bir uyrukluk hakkı vardır. Hiç kimse keyfi olarak uyrukluğundan ve uyrukluğunu değiştirmek hakkından mahrum edilemez.
Madde 16 Evlilik çağına varan her erkek ve kadın, ırk, uyrukluk veya din bakımından hiçbir kısıtlamaya tabi olmaksızın evlenmek ve aile kurmak hakkına haizdir. Her erkek ve kadın evlenme konusunda, evlilik süresince ve evliliğin sona ermesinde eşit hakları haizdir. Evlenme akdi ancak müstakbel eşlerin serbest ve tam rızasıyla yapılır. Aile, cemiyetin tabii ve temel unsurudur, cemiyet ve devlet tarafından korunmak hakkını haizdir.
Madde 17 Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olmak hakkını haizdir. Hiç kimse keyfi olarak mal ve mülkünden mahrum edilemez.
Madde 18 Her şahsın, fikir, vicdan ve din hürriyetine hakkı vardır; bu hak, din veya kanaat değiştirmek hürriyeti, dinini veya kanaatini tek başına veya topluca, açık olarak veya özel surette, öğretim, tatbikat, ibadet ve ayinlerle izhar etmek hürriyetini içerir.
Madde 19 Her ferdin fikir ve fikirlerini açıklamak hürriyetine hakkı vardır. Bu hak fikirlerinden ötürü rahatsız edilmemek, memleket sınırları mevzubahis olmaksızın malumat ve fikirleri her vasıta ile aramak, elde etmek veya yaymak hakkını içerir.
Madde 20 Her şahıs saldırısız toplanma ve dernek kurma ve derneğe katılma serbestisine maliktir. Hiç kimse bir derneğe mensup olmaya zorlanamaz.
Madde 21 Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir. Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir. Halkın iradesi kamu otoritesinin esasıdır; bu irade, gizli şekilde veya serbestliği sağlayacak muadil bir usul ile cereyan edecek, genel ve eşit oy verme yoluyla yapılacak olan devri ve dürüst seçimlerle ifade edilir.
Madde 22 Her şahsın, cemiyetin bir üyesi olmak itibariyle, sosyal güvenliğe hakkı vardır; haysiyeti için ve şahsiyetinin serbestçe gelişmesi için zaruri olan ekonomik, sosyal ve kültürel hakların milli gayret ve milletlerarası işbirliği yoluyla ve her devletin teşkilatı ve kaynaklarıyla mütenasip olarak gerçekleştirilmesine hakkı vardır.
Madde 23 Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır. Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır. Çalışan her kimsenin kendisine ve ailesine insanlık haysiyetine uygun bir yaşayış sağlayan ve gerekirse her türlü sosyal koruma vasıtalarıyla da tamamlanan adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır. Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.
Madde 24 Her şahsın dinlenmeye, eğlenmeye, bilhassa çalışma müddetinin makul surette sınırlandırılmasına ve muayyen devrelerde ücretli tatillere hakkı vardır.
Madde 25 Her şahsın, gerek kendisi gerekse ailesi için, yiyecek, giyim, mesken, tıbbi bakım, gerekli sosyal hizmetler dahil olmak üzere sağlığı ve refahını temin edecek uygun bir hayat seviyesine ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, ihtiyarlık veya geçim imkânlarından iradesi dışında mahrum bırakacak diğer hallerde güvenliğe hakkı vardır. Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.
Madde 26 Her şahsın öğrenim hakkı vardır. Öğrenim hiç olmazsa ilk ve temel safhalarında parasızdır. İlk öğretim mecburidir. Teknik ve mesleki öğretimden herkes istifade edebilmelidir. Yüksek öğretim, liyakatlerine göre herkese tam eşitlikle açık olmalıdır. Öğretim insan şahsiyetinin tam gelişmesini ve insan haklarıyla ana hürriyetlerine saygının kuvvetlenmesini hedef almalıdır. Öğretim bütün milletler, ırk ve din grupları arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu teşvik etmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışın idamesi yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir. Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
Madde 27 Herkes, topluluğun kültürel faaliyetine serbestçe katılmak, güzel sanatları tatmak, ilim sahasındaki ilerleyişe iştirak etmek ve bundan faydalanmak hakkını haizdir. Herkesin yarattığı, her türlü bilim, edebiyat veya sanat eserlerinden mütevellit manevi ve maddi menfaatlerin korunmasına hakkı vardır.
Madde 28 Herkesin, işbu Beyannamede derpiş edilen hak ve hürriyetlerin tam tatbikini sağlayacak bir sosyal ve milletlerarası nizama hakkı vardır.
Madde 29 Her şahsın, şahsiyetinin serbest ve tam gelişmesi ancak bir topluluk içinde mümkündür ve şahsın bu topluluğa karşı görevleri vardır. Herkes, haklarının ve hürriyetlerinin kullanılmasında, sadece, başkalarının haklarının ve hürriyetlerinin gereğince tanınması ve bunlara saygı gösterilmesi amacıyla ve ancak demokratik bir cemiyette ahlâkın, kamu düzeninin ve genel refahın haklı icaplarını yerine getirmek maksadıyla kanunla belirlenmiş sınırlamalara tabi tutulabilir. Bu hak ve hürriyetler hiçbir veçhile Birleşmiş Milletlerin amaç ve prensiplerine aykırı olarak kullanılamaz.
Madde 30 İşbu Beyannamenin hiçbir hükmü, herhangi bir devlete, zümreye ya da ferde, bu Beyannamede ilan olunan hak ve hürriyetleri yok etmeye yönelik bir faaliyete girişme ya da eylemde bulunma hakkını verir şekilde yorumlanamaz.
TEMEL KİŞİ HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİNİ GÜVENCE ALTINA ALAN ULUSLARARASI BELGELERE GÖRE HAKLARIN TANIMLARI
Yaşam Hakkı
İnsan haklarının en kutsalı, en dokunulmazı olarak nitelendirilen Yaşam Hakkı, öldürülmeme hakkını ifade eder. Bu devletin, bir yandan yetki alanı içinde bulunan bireyleri öldürmeme, diğer yandan da diğer bireyler tarafından öldürülmelerini engelleme yükümlülüğü anlamına gelir. Uluslararası insan hakları hukukunda birincil sırayı teşkil eden yaşam hakkı ilkeleri insan hakları kapsamında bir haktır. Bu hak yasayla korunur, hiç kimse bu haktan keyfi ya da kasıtlı olarak yoksun bırakılamaz, olağanüstü rejim gerekçesiyle bu hakka aykırı önlem alınamaz. Yasadışı, yargısız- keyfi ya da seri infazların ve bunun bir özel türü olan kayıpların da yaşam hakkının devlet tarafından ağır biçimde çiğnenmesini oluşturduğu kabul edilmektedir. Birleşmiş Milletler Evrensel Bildirgesi’nin 3.maddesi, Türkiye’nin taraf olmadığı Uluslararası Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin 6.1 hükmü ve Türkiye’nin taraf olduğu 10 Kasım l959 tarihli Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 37/a maddesi ile Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi’nin 2/1 maddesi yaşam hakkını güvence altına alır.
İşkenceyi Önleme
Yalnız fiziksel bütünlüğe değil, moral ve entelektüel bütünlüğü de ağır biçimde zarar veren işkence insanlık onuruna karşı bir saldırı olarak nitelendirilmekte ve uluslararası insan hakları hukukunda hiçbir istisna tanımayan mutlak bir yasağın konusunu oluşturmaktadır, işkence ile aralarında nitelik değil, derece farkı bulunan zalimce, insanlık dışı ya da aşağılayıcı davranış ve cezalar da işkence gibi mutlak olarak yasaklanmaktadır.
İşkenceyi yasaklamaya ilişkin belgelerin en eskisi 1215 tarihli Magna Carta Libertatum’dur. Daha sonra 1776 tarihli Virginia İnsan haklan Bildirisi ve 1789 Fransız İnsan Hakları ve Yurttaş Hakkı Bildirisi’nde de işkenceyi yasaklamaya ilişkin hükümler yer almıştır. Birleşmiş Milletler Evrensel Beyannamesi’nin 5.maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2, 3 ve 5.maddeleri, Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5/2 maddesi işkence yasağı ile yakından ilgili maddelerdir.
Birleşmiş Milletlerin 9 Aralık 1975 tarihli İşkencenin Önlenmesi Sözleşmesi’ne göre savaş, savaş tehdidi, iç siyasal istikrarsızlık ya da benzeri diğer olağanüstü haller türünden hiçbir istisnai koşulun işkenceyi haklı kılmadığı madde 2/2’de ifade edilmiştir. Bunun anlamı işkence yasağının olağan ya da olağanüstü olsun her koşulda, rejimde geçerli olduğudur.
Özgürlük ve Güvenlik Hakkı
Özgürlük hakkı ile kişinin fizik ya da beden özgürlüğü, yani fizik mekan içinde hareket, yer değiştirebilme serbestisi ifade edilirken, güvenlik hakkı bu özgürlüğe keyfi olarak karışılmasına karşı korunmayı içerir. Özgürlük ve güvenlik hakkı, birbiriyle sıkı bağlantılı bir dizi hakkı içermektedir: Kişinin tutuklanmasının nedenleri ve kendisine yöneltilen suçlamalar hakkında bilgilendirilme hakkı, tutulma yada tutulmanın yargısal denetimi, diğer bir deyişle tutulan ya da tutuklanan herkesin derhal yargıç önüne çıkarılarak yargılanma ya da salıverilme hakkı, tutulma ya da tutuklamanın yasallığının denetimi, yasaya uygun olmayan tutulma ya da tutuklama için tazminat hakkı özgürlük ve güvenlik hakkı kapsamında değerlendirilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesi kişi özgürlüğüne devletin keyfi müdahalesini önleme amacına yöneliktir.
Özel Yaşama İlişkin Haklar
Temel öğeleri gizlilik ve bağımsızlık olan özel yaşama ilişkin haklar birbirleriyle bağlantılı bir dizi hak içerir. Bunlar özel yaşamına saygı hakkı, esas olarak kamusal bir faaliyete ayrılmamış ve üçüncü kişilerin giremediği bir yaşamı ve buradaki insan ilişkilerini kapsayan, hukuksal düzeyde tanımlanabilir olmayan çok geniş bir alanı içerir. Uluslararası sözleşmelerde açıkça yer verilmeyen cinsel yaşam, özellikle cinsel tercihler, ya da kişisel verilerin korunmasını içerir. Özel yaşama ilişkin hakların kapsamının devlet bakımından karışmama yükümlülüğü kadar karışmaları önleme ve cezalandırma yükümlülüğüne de özel bir önem kazandırır. AGİK kapsamında Moskova Belgesi devletin bireyin kişisel alanına usulsüz ya da keyfi her tür karışmasının demokratik topluma zarar vereceğini vurgulayarak özel yasamın, aile yaşamının, konutun, haberleşmenin korunması hakkını doğrulamaktadır.
Düşünceyi Açıklama Özgürlüğü Hakkı
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9 ve 10. maddeleri düşünceyi açıklama hakkını koruma altına alır. AGİK çerçevesinde Kopenhag Belgesi de herkesin iletişim hakkı da dahil olmak üzere düşünceyi açıklama özgürlüğü hakkına sahip olduğunu bildirmektedir (parag. 1). Belgeye göre bu hak, görüşlerini açıklama özgürlüğü olduğu kadar kamu otoritelerinin karışması olmaksızın ve sınırlar hesaba katılmaksızın öğreni ve düşünceleri alma ve aktarma özgürlüğünü de kapsamaktadır. Bu ifade AİHS’nin ilgili hükmüne koşuttur.Öte yandan Kopenhag Belgesi, bu özgürlüğün kullanılmasının özel bir boyutunu da vurgulayarak belgelerin çoğaltılmasına ilişkin her türlü araca ulaşma ve bunları kullanmaya hiçbir sınır getirilmemesi gerektiğini bildirmektedir.
Adil Yargılanma Hakkı
Adil yargılanma hakkı, uluslararası sözleşmelerde genel olarak herkesin davasının yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, makul bir süre içinde, kamuya açık olarak ve hakkaniyete uygun biçimde görülmesi olarak düzenlenmektedir. Adil yargılama hakkı, sanık hakları ile suçsuzluk karinesi, ceza yasalarının geriye yürümezliği gibi ilkelerle sıkı sıkıya bağlantılıdır.
Sanık Hakları
Savunmanın güvenceleri olan sanık hakları, genel olarak suçlamanın nedeninden ve niteliğinden en kısa zamanda, anladığı bir dilde bilgilendirilme hakkını, savunmanın hazırlanması için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkını, sanığın kendini savunma ya da kendi seçeceği bir müdafiin yardımından yararlanma hakkını, tanıkların dinlenmesinde hak eşitliğini ve sanığın gerektiğinde bir çevirmenin yardımından ücretsiz yararlanma hakkını içermektedir.
Vatandaşlık Hakkı
Evrensel Bildirge’de tanımlandığı üzere, hem bir vatandaşlığa sahip olma, hem keyfi olarak vatandaşlıktan yoksun bırakılmama, hem de vatandaşlığı değiştirme haklarını içerir.
Toplanma Özgürlüğü Hakkı
Toplanma özgürlüğü hakkı, barışçı ya da silahsız toplantı veya gösteri düzenleme ya da bunlara katılmayı içerir. Bu hak düşünceyi açıklama özgürlüğü hakkının önemli gerçekleşme biçimlerinden biridir ve esas olarak siyasi nitelikteki toplantı ve gösterilere ilişkindir. Paris Şartı’nda ayrım gözetmeksizin herkesin toplantı düzenleme özgürlüğünün bulunduğu doğrulanmaktadır.
Örgütlenme Özgürlüğü Hakları
Dernekleşme Hakkı ulusal hukuklardaki biçim koşullarından bağımsız olarak, siyasi partiler, dinsel topluluklar, ticari ortaklıklar ve sendikalar da dahil olmak üzere, kamu hukuku kişileri dışındaki her türlü örgütlenmeyi içerir. Sendikalaşma hakkı çıkarlarını korumak üzere sendikalar kurma ve bunlara katılma hakkının yanı sıra sendikalara üye olmama hakkını da içerir. Sendika ile, çalışanların, ortak çıkarlarını temsil eden her türlü örgüt kastedilmektedir.
Seyahat Özgürlüğü Hakkı
Seyahat özgürlüğü hakkı içinde dört farklı haktan söz edilmektedir.l. Bir ülkenin sınırları içinde dolaşma ve yerleşme;2. Bir ülkeden ayrılma ve bir ülkeye girme;3. Bir ülkeden sınır dışı edilmeme;4. Sürgün edilmeme.
Haberleşme Özgürlüğü
Türkiye’nin taraf olduğu BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 12. maddesinde özel hayatın gizliliği ve dokunulmazlığı kapsamında haberleşme özgürlüğü zikredilir. “Hiç kimse özel hayatı, ailesi, meskeni veya yazışması hususlarında keyfi karışmalara, şeref ve şöhretine karşı tecavüzlere maruz kalamaz. Herkesin bu karışma ve tecavüzlere karşı kanunla korunmaya hakkı vardır.” Aynı konu AİHS’nin 8.maddesinde ve Türkiye’nin taraf olmadığı BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 1. maddesinde de işlenmiştir.
Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar
Ekonomik, sosyal ve kültürel haklar, 1948 BM Evrensel Bildirgesi’nin 22-27 maddelerine, 1966/76 Ekonomik/Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi’ne, 1961 Avrupa Sosyal Antlaşması’na ve 1954 Avrupa Kültürel Anlaşması’na konu olmuştur. Bu hakların anayasal ekseni sosyal adalet, sosyal refah ve sosyal güvenlik olarak tanımlanmaktadır. Ekonomik haklar mülkiyet, sözleşme özgürlüğü ve özel girişim özgürlüğünü, sosyal haklar bireysel nitelikte çalışma hakkı ve sosyal güvenlik haklarının yanı sıra toplu sözleşme, grev gibi toplu haklarını içermektedir. BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi halkların ekonomik gelişmelerine kendilerinin serbestçe karar vermeleri, doğal kaynak ve zenginliklerinin serbestçe kendilerinin işletme ve kullanma hakları bulunduğunu ifade etmektedir. Kültürel hakların ilk tanımını veren belge BM Evrensel Bildirge’dir. Ayrıca UNESCO genel konferansı da 1966 yılında 11 maddelik bir Uluslararası Kültürel işbirliği Bildirgesi kabul etmiştir. Bu Bildirgede her kültürün saygı görmeye hakkı bulunduğu, her halkın kendi kültürünü geliştirme hakkı ve bütün kültürlerin insanlığın ortak mirasının bir parçası olduğu belirtilmektedir. Avrupa Konseyince benimsenen yaklaşıma göre kültürel farklılıkların korunması ve kültürel bakımdan farklı olma hakkı demokratik, çoğulcu toplumların ön koşuludur.
Kadın Hakları
Kadın hakları konusundaki en önemli belge Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 18 Aralık l979 tarihinde kabul edilen “Kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi”ne ilişkin Sözleşmedir. Türkiye bu sözleşmeyi 24 temmuz 1985 tarihinde onaylamış ve 14 Ekim 1985 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlayarak uygulamaya koymuştur. Sözleşme, taraf devletlerin özellikle siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda olmak üzere bütün alanlarda erkeklerle eşit olarak insan hakları ve temel özgürlüklerinden yararlanmalarını ve bu hakları kullanmalarını garanti etmek amacıyla, kadının tam gelişmesi ve ilerlemesini sağlamak için yasal düzenleme dahil bütün uygun eylemleri alacaklarını ifade etmektedir (Madde 3). Türkiye bu sözleşmenin tabiiyetin korunması, kazanılması veya değiştirilmesinde eşit haklar içeren 9.maddenin birinci fıkrasına, Adalet Divanı’nın mecburi yargısını kabul etme konusundaki 29. maddenin birinci fıkrasına, medeni haklar bakımından kadınların erkeklerle benzer hukuki ehliyete sahip olması ve kullanmasını içeren 15. maddesinin 2. ve 4. fıkralarına, ve evlilik ve aile ilişkileri konusunda ayırımcılığı önlemeye yönelik 16. maddenin (c),(d),(f) ve (g) fıkralarına çekince koymuştur.
Çocuk Hakları
Çocuk Hakları Sözleşmesi, 20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler genel kurulunda kabul edilmiş ve 2 Eylül 1990 tarihinde de uluslararası hukuk kapsamında yürürlüğe girmiştir. Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre 0-18 yaş arasında bulunan her kişi çocuk sayılmaktadır. Çocuk hakları sözleşmesinin temel eksenini çocuğun yüksek menfaatinin sağlanması ve her türlü suistimale karşı korunması oluşturur. 54 maddeden oluşan sözleşmenin 6.maddesi “Her çocuğun temel yaşama hakkına sahip olduğunu” ve çocuğun hayatta kalması ve gelişmesi için sözleşmeye taraf devletlerin azami çabayı göstereceğini zikretmektedir. Madde 37 ise hiçbir çocuğun işkence veya zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve cezaya tabi tutulmayacağını, hiçbir çocuğun yasadışı ya da keyfi biçimde özgürlüğünden yoksun bırakılamayacağını hükme bağlamıştır. Sözleşme aynı zamanda çocuğun ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı korunma hakkının olduğunu da (Madde 32/1) kabul etmektedir. Türkiye, sözleşmeyi 1990 yılında imzalamasına karşın ancak 1994 yılında 4056 sayılı yasa ile sözleşmeyi onaylamış ve 27.1.1995 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlayarak uygulamaya Koymuştur. Türkiye, sözleşmenin temel olarak azınlık haklarıyla ilgili olan ve kendi dilinde, dininde ve kültüründe eğitim alma hakkını içeren 17, 29 ve 3O. maddeleri hükümlerine çekince koymuştur.
İNSAN HAKLARI BELGELERİ (ALFABETİK liste)
1 ASIRI DERECEDE YARALAYAN VE AYIRIM GÖZETMEYEN ETKİLERİ BULUNAN SİLAHLARIN YASAKLANMASI SÖZLEŞMESİ
2 AVRUPA BİRLİĞİ TEMEL HAKLAR BİLDİRGESİ
3 AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ
4 AVRUPA SOSYAL ŞARTI
5 AYRIMCILIK (İŞ VE MESLEK) SÖZLEŞMESİ
6 BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇOCUK HAKLARINA DAİR SÖZLEŞME
7 BİRLEŞMİŞ MİLLETLER İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARININ KORUNMASI BİLDİRGESİ
8 BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KADINLARIN SİYASAL HAKLARINA İLİŞKİN SÖZLEŞMESİ
9 BİRLEŞMİŞ MİLLETLER PEKİN DEKLARASYONU
10 CEBRİ VEYA MECBURİ ÇALIŞTIRMAYA İLİŞKİN SÖZLEŞME (Zorla Çalıştırma Sözleşmesi)
11 ÇOCUK HAKLARININ KULLANILMASINA İLİŞKİN AVRUPA SÖZLEŞMESİ
12 EKONOMIK, SOSYAL VE KÜLTÜREL HAKLAR ULUSLARARASI SÖZLEŞMESI
13 ENGELLİ KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR ULUSLARARASI SÖZLEŞME ve SECMELI PROTOKOL
14 EŞİT DEĞERDE İŞ İÇİN ERKEK VE KADIN İŞÇİLER ARASINDA ÜCRET EŞİTLİĞİ HAKKINDA SÖZLEŞME
15 HER TÜRLÜ IRK AYRIMCILIĞININ ORTADAN KALDIRILMASINA İLİŞKİN ULUSLARARASI SÖZLEŞME
16 İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ
17 İŞKENCE VE DİĞER ZALİMANE GAYRIİNSANİ VEYA KÜÇÜLTÜCÜ MUAMELE VEYA CEZAYA KARŞI B.M. SÖZLEŞMESİ
18 İŞKENCENİN VE İNSANLIKDIŞI YADA KÜÇÜLTÜCÜ CEZA VEYA MUAMELENİN ÖNLENMESİNE İLİŞKİN AVRUPA SÖZLEŞMESİ
19 İŞLETMELERDE İŞÇİ TEMSİLCİLERİNİN KORUNMASI VE ONLARA SAĞLANACAK KOLAYLIKLARA İLİŞKİN SÖZLEŞME
20 İSTİHDAMA KABULDE ASGARİ YAŞA İLİŞKİN SÖZLEŞME
21 KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ ULUSLARARASI SÖZLEŞMESİ
22 KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ ULUSLARARASI SÖZLEŞMESİ EK İHTİYARİ PROTOKOL
23 KİŞİLERİN GÖZALTINDA KAYIPTAN KORUNMALARIYLA İLGİLİ ULUSLARARASI SÖZLEŞME
24 KÖTÜ ŞARTLARDAKİ ÇOCUK İŞÇİLİĞİNİN YASAKLANMASI VE ORTADAN KALDIRILMASINA İLİŞKİN ILO SÖZLEŞMESİ
25 MÜLTECİLERİN HUKUK STATÜSÜNE İLİŞKİN 1967 PROTOKOLÜ
26 MÜLTECİLERİN HUKUKİ STATÜSÜNE İLİŞKİN SÖZLEŞME
27 ÖRGÜTLENME VE TOPLU SÖZLEŞME HAKKI SÖZLEŞMESI
28 OTTAWA SÖZLEŞMESİ
29 PARİS ŞARTI
30 SENDİKA ÖZGÜRLÜĞÜNE VE ÖRGÜTLENME HAKKININ KORUNMASINA İLİŞKİN SÖZLEŞME
31 SİYASİ VE MEDENİ HAKLAR ULUSLARARASI SÖZLEŞMESİ
32 ULUSAL AZINLIKLARIN KORUNMASINA İLİŞKİN ÇERÇEVE SÖZLEŞME
33 ULUSAL YA DA ETNİK, DİNSEL VE DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP KİŞİLERİN HAKLARI BİLDİRGESİ
34 ZORLA ÇALIŞTIRMANIN KALDIRILMASI SÖZLEŞMESİ
TÜRKİYE’NİN İNSAN HAKLARI YÖNÜNDEN DURUMU
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER İNSAN HAKLARI BELGELERİ VE TÜRKİYE
Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’nde yer alan kişisel ve siyasal haklar listesi; yaşama hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği, köleliğin, işkencenin ve insanlık dışı ceza ve muamelelerin yasaklanması, kişilik hakkı, eşitlik ve ayrım yasağı, keyfi tutuklama ve sürgün yasağı, doğru yargılama, suçsuzluk varsayımı ve suç ve ceza kurallarının geriye yürümemesi, özel yaşamın korunması, mülkiyet hakkı, düşünce, din, toplanma ve dernek hakları, serbestçe dolaşma ve yerleşme, sığınma, sığınmacı haklarını içermektedir. Demokrasi ilkesi, bildirgede özgün bir biçimde ifade edilmiştir. Bildirge sadece kişisel haklara değil (2-21), ekonomik, sosyal ve kültürel haklara da yer vermektedir (madde 22-27). Bildirgenin 28. maddesi, devletlere iç hukukta uygulama sorumluluğu getirmektedir. 30. madde ise özellikle devletlerin sınırlama yetkisine bir sınır getirmekte, sınırlama bahanesi ile özgürlüklerin yok edilmesini yasaklamaktadır. Evrensel insan hakları kuralları Kişisel ve Siyasal Haklar (1966) ile Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar (l 966) Sözleşmeleri’nde ayrıntılandırılmıştır. Her iki sözleşmede de halkların kendi durumlarını belirleme hakkı ve ayrımcılık yasağı (ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi ve sair düşünce, ulusal veya da toplumsal köken, servet, soy ya da benzer durumların ayrım nedeni olmaması) ortak hükümler olarak yer almaktadır. Türkiye, 27 Mayıs 1949 yılında Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’ni Resmi Gazete’de yayınlamış olmasına rağmen, Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesini imzalamamıştır. Birleşmiş Milletler, 50’nin üzerinde kural, ilke, sözleşme, bildirge, statü ve protokole sahiptir. Türkiye’nin imzaladığı belgeler ise sadece 17 adettir.
AVRUPA KONSEYİ İNSAN HAKLARI BELGELERİ ve TÜRKİYE
3 Eylül 1953 tarihinde yürürlüğe giren Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Türkiye tarafından 10 Mart 1954 tarihinde onaylanmış ve 18 Mayıs 1954 tarihinde yürürlüğe konmuştur. Usul ve haklar yönünden kurallar içeren sözleşmeye ek 11 protokol bulunmaktadır. Türkiye ölüm cezasının kaldırılmasını içeren 6 no.lu protokolü imzalamamış, 7 no.lu protokolü ise 1985 yılında imzalamış olmasına rağmen Resmi Gazete’de yayınlamamıştır. Türkiye 29 Ocak 1987 tarihinde komisyona bireysel başvuru hakkını, 22 Ocak 1990 tarihinde de Divanın zorunlu yargı yetkisini tanımış bulunmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Türkiye’nin iç hukukunun temel haklar sistemini tamamlayan uluslararası bir koruma sistemidir. Sözleşme, taraf devletlerin iç hukuka etki bakımından hangi sistemi kabul ettiklerine bakmaksızın, tanıdığı hakların bu devletlerce güvenceye alınmış olması varsayımına dayanmaktadır. Sözleşmenin 60. maddesi. AİHS hükümleri iç hukukta tanınan veya öteki uluslararası belgelerde öngörülen hak ve özgürlükler alanını daraltıcı biçimde yorumlanamaz demektedir. Türkiye 26 Kasım 1987 tarihinde imzaya açılan ve 1 Şubat 1989 tarihinde yürürlüğe giren İşkencenin Önlenmesi Avrupa Sözleşmesi’ni ilk onaylayan devlet olmuştur (26 Şubat 1988).
AVRUPA SOSYAL ANLAŞMASI
18 Ekim 1961 tarihinde Torino’da imzalanan ve 26 Şubat 1965 tarihinde yürürlüğe giren Avrupa Sosyal Antlaşması, AİHS ile bir bütün oluşturur. Başka bir deyişle kişisel ve siyasal haklar ağırlıklı AIHŞ, Sosyal Antlaşma ile ekonomik ve sosyal haklar açısından tamamlanmıştır. Hukuksal açıdan en az AİHS kadar bağlayıcı olan Avrupa Sosyal Antlaşması dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm taraf devletlerin etkin bir biçimde gerçekleştirme sözü verdikleri 19 hak ve ilke sıralar ve bunlar ikinci bölümde ayrıntılı biçimde düzenlenir. Esnek bir yaklaşım izlenen Sosyal Antlaşma’ da taraf ülkeler birinci bölümde ilan edilen ilkelerin tümünü uygun araçlarla izleyecekleri amaçların bildirgesi sayarlar, ikinci bölümde yer alan yedi haktan en az besiyle kendilerini bağlı sayarlar. Bunlar; çalışma hakkı, örgütlenme hakkı, toplu pazarlık hakkı (grev hakkı dahil), sosyal güvenlik hakkı, sağlık ve sosyal yardım hakkı, ailenin sosyal, yasal ve ekonomik korunma hakkı, çalışan göçmenlerin ve ailelerinin korunma ve yardım görme hakkı olarak sıralanır. Ayrıca taraf devletler ikinci bölümde yer alan haklardan 10 maddeden veya 45 fıkradan az olmamak koşuluyla seçecekleri öteki kurallarla da kendilerini bağlayacaklardır. Avrupa Sosyal Antlaşması Türkiye tarafından 14 Ekim 1989 yılında onaylanmıştır. 19 temel sosyal haktan altısını tümüyle, ikisini de kısmen onay dışı bırakmıştır. Tamamı onaylanmayan hükümler çalışma süreleri, dinlenme ve izin hakları, sendikal örgütlenme hakkı, toplu pazarlık hakkı, çalışan kadınların hakları, özürlülerin hakları. Bunların dışında ücretle ilgili 4. ve çalışan çocuklarla ilgili 8. maddelerin bazı fıkraları da onay dışında tutulmuştur.
İNSAN HAKLARI SAVUNMASININ ÖRGÜTLENMESİ
İnsan hakları ihlallerinin önlenmesi, hakların ihlallere karşı savunulması ve insan hakları bilinç ve kültürünün gelişmesi ülkemizdeki demokrasi mücadelesinde özel bir önem taşımaktadır. Darbe dönemlerinde özellikle 12 Eylül darbesi döneminde çok şiddetli ve yaygın insan hakları ihlalleri yaşanmıştır. O evrede demokrasi mücadelesinin sadece insan hakları mücadelesine dönüştüğü ve oraya kadar daraldığı günler yaşanmıştır. İhlaller devletin resmi kurumları organları ve güvenlik güçleri tarafından yapıldığından ve bu ihlaller ile faillerinin aynı güçler tarafından gizlenip korunduğundan mücadelenin esas olarak bir sivil mücadele olarak sürdürülmesi kaçınılmaz olmuştur. Bu mücadele, kendi (sivil) örgütlenmelerini yaratmıştır. 12 Eylül faşizmine karşı mücadelede ve İnsan Hakları konusunda kalıcı çalışmalar yapmada “İnsan Hakları Derneği” ve “Türkiye İnsan Hakları Vakfı”nın ayrı ve öncü bir rolü bulunmaktadır.

Toplumsal tepkilerin gelişmesine ve uluslararası (Birleşmiş Milletler, AB) ilişkilere bağlı olarak insan hakları konusunda resmi – devlet düzeyinde de çeşitli insan hakları yapılaşmaları oluşturulmuştur. Bunların belli başlıları aşağıda listelenmiştir :

TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu,
Başbakanlık İnsan Hakları Üst Kurulu (15 Ağustos 2001),
İnsan Hakları Danışma Kurulu (26 Şubat 2003),
İnsan Hakları Başkanlığı,
İnsan Hakları Eğitimi Ulusal Komitesi (11 Kasım 2006),
İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları (23 Kasım 2003),

İnsan Hakları ihlallerinin ağırlıklı olarak devlet ve siyasi iktidar kaynaklı olarak ortaya çıktığı ve yine bu çevrelerce gizlenip korunmaya çalışıldığı için ve kuruluşlarındaki göstermelik yaklaşım bilindiği için resmi İnsan Hakları kuruluşlarının toplum ve Uluslar arası kamuoyunda inandırıcılığı ve güvenilirliği son derece zayıftır. Nitekim “İnsan Hakları Danışma Kurulu” ve “İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları”nın şimdiye kadarki gözlenen işleyişleri bu güvensizliğe hak verdirecek olumsuzluk örnekleriyle doludur.

Konunun özelliği gereği İnsan Hakları alanında sivil örgütlenme esastır.Ülkemizde insan hakları ve özgürlüklerinin korunması, gelişmesi ve iyileştirilmesi konularında kalıcı çalışma yapmakta olan sivil kuruluş ve yapılanmaların belli başlıları (en kolay erişim bilgileri ile birlikte) aşağıda liste halinde verilmektedir:
TMMOB’DE İNSAN HAKLARI
TMMOB ve bağlı Odaları insan hakların konusunda her zaman duyarlı ve ilgili olmuştur.
1998 yılında yapılan “TMMOB DEMOKRASİ KURULTAYI” nın ana başlıklarından birisi de İnsan Hakları konusu olmuştur. Bu başlık altında ayrıntılı olarak İnsan Haklarının tarihsel gelişimi,hakların tanımları, ülkemizdeki uygulamaları üzerinde durulmuş, değerlendirmelerde bulunulmuştur.(Bu derlemede o çalışmaya da önemli ölçüde yer verilmiştir.)
2003 yılında yapılan TMMOB MÜHENDİSLİK MİMARLIK KURULTAYI’nda saptanan örgütün temel ilkeleri arasında İnsan Haklarına da yer verilmiştir: “TMMOB ve bağlı Odaları mesleki demokratik kitle örgütüdür. Demokrat ve yurtsever karakterdedir. Emekten ve halktan yanadır. Anti-emperyalisttir, “Yeni Dünya Düzeni” teorilerinin, ırkçılığın ve gericiliğin karşısındadır. Siyasetin dar anlamının aşar, yaşamın her olayını siyasetle ilişkili görür. Barıştan yanadır. İnsan hakları ihlallerine karşıdır, insanlık onurunun korunmasından yanadır. …”
TMMOB’nin bütün çalışmalarında bu temel ilkelere uyum gözetilmektedir. Nitekim öncekilerde olduğu gibi TMMOB 40.DÖNEM YÖNETİM KURULU’NUN ÇALIŞMA PROĞRAMINDA da bu temel ilkeler ve doğal olarak İnsan Hakları konusu da aynı şekilde yer almaktadır. Bu temel ilkeler TMMOB ve bağlı Odaların tüm çalışmalarında belirleyici olduğundan İnsan Haklarına sahiplenme ve ihlallerine karşı tavır alma konusu TMMOB’nin örgüt birimlerinde ve çalışmalarında bütünüyle içselleştirilmiştir.
İhtiyaç duyulan evrelerde ayrıca “İnsan Hakları Çalışma Grubu” oluşturulmaktadır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu