Karadeniz Bölgesi’nin yöresel kıyafeleri nelerdir?

Karadeniz Bölgesi’nin yöresel kıyafeleri nelerdir?
Karadeniz Bölgesinin Yöresel Kıyafetleri
Karadeniz insanının geleneksel giyim kuşamında Trabzon etkisi belirgindir. Daha çok içlik “fanile” gibi iç giysilerde kullanılan “Rize bezi” ve keten dokumaları yöreye özgüdür. Başlıkların iklim koşullarınca biçimlendiği bir gerçek. Karadenizli için başlık, bir süs değil bir şemsiyedir. Şık olmak kaygısı ile değil, fesinin etrafına sardığı mendil, fırtına ve rüzgara karşı yeterli olmadığı zaman başını korumak için başlığını kullanır.

Erkek giyiminde geleneksel özellikler yitmekte, çağdaş giyim kuşam belirmektedir. Kadın giyiminde değişim çok kısıtlıdır. Çarşaf kalktıktan sonra aynı örtünme biçimi atkı yada peştemalle sürdürülmüştür.
Entariler oldukça uzun ve bol dikimlidir. Keşan ve Peştamal; desen biçiminde bir parça bele sarılır, öbürüde başa alınır. Yüksek kesimlerde veya eskiden benimsenen bu giyside, çevre etkilerinin yoğunluğundan kaynaklanan bir değişme görülmektedir. Hazır giysiler kadın giyim-kuşamına girmiştir.

Bunların dışında takılarda yörenin kadın giyim-kuşamında değişmeyen öğelerdir.Yüzyıllar boyunca Anadolu’nun Ünye’den Hopa’ya kadar uzanan Karadeniz yalısı halkının gemicilik ile geçinenleri ile yalı boyu gerisindeki dağlı köylülerin kendilerine has bir kılık ve kıyafeti ola gelmişti; baştan ayağa kapkara gayetle tipik bir giyim kuşam olup “Laz Kıyafeti” diye anıla gelmiştir. XVI. Ve XVII. Yüzyıllarda korsan ve dağ haydudu kılığı iken giderek o yalının bütün gemicileri ile dağ köylülerinin sırtında görülmüştür. Başa, üstlüğe bağlanmayan müstakil kara bir kukuleta geçirilir; “Başlık”, “Kara Puşu” veya “Kukula” isimleri ile anılır; bu kukuletanın gayetle uzun iki ucu, kukuletanın üstünden sarık gibi dolanarak uzun kulaklı bir düğümle bağlanır; o düğüm kulakları kukuletaya, başlığa kendine has bir manzara verir. Sırta, gömlek ve mintan üstüne bir kara cepken giyilir; bu cepkene “Yelek” de denilir; uzun kollu olup kolların üst kısmı dar, alt kısmı geniş, hatta bazan yırtmaçlı olup yenler bilek üstüne kolayca kıvrılır.

Cepkenin göğsünde bazen sağlı sollu iki fişeklik-cep yapılır. Kışın cepkenin altına ve mintanın üstüne omuzdan ilikli kara bir zıbın-yelek giyilir; cepkenin önü bu zıbın-yelek üstüne kavuşuk kapanır. Bacaklara “Zıpka” denilen kara bir potur giyilir, buna “Laz Poturu”, “Laz Donu” da denilir; Zıpka bir iç donu üstüne giyilir ve iç donu gibi bele uçkur ile bağlanır; kalçadan ayak bileğine kadar bacağa sımsıkı yapışır, fakat ağı körüklüdür; yüze yakın kırma ile yapılan bu körüklü ağ, zıpka giymiş kimsenin bacaklarına, tamamen çıplak bir insanın bacak hareketindeki mutlak serbestîliğini temin eder; zıpkalı bir gemici veya dağlı dilediği gibi koşar, zıplar, atlar, tırmanır. Bele karaya boyanmış hafif bir pamuk kuşak sarılır; kuşağın üstüne geniş bir meşin kemer bağlar; bu kemerin, gümüşten yapılmış yaprakçıklar, dilcikler halinde sarkıtılmış bir sıra süsü vardır. Hallice olanlar beş altı kolan halinde uzun bir gümüş saat kösteği takarlar; boyundan geçme bu uzun kösteğin ucundaki iri bir koyun saati kuşakta muhafaza edilir.

Gemiciler yazın daima yalın ayak olurlar, karaya çıkar iken ayaklarına Çapula denilen, kendilerine mahsus ayakkabılarını giyerler; kışın ayağa yün çorap giyilir. Dağlılar ise kış ve yaz ayaklarına “Salenk” giyerler, Salenk hem mest hem çizme, Çapula gibi bu yalı halkına mahsus bir ayakkabıdır. Başlık-Kukula, Zıbın-Yelek, Cepken-Yelek ve Zıbka kara çuhadan, bazen kalın ve yüzü parlak saten-bezden yapılır ve hepsi yine kara şeritten zırhlarla süslenir.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu