Kıbrıs Adası’nın önemi nedir?
Kıbrıs Cumhuriyeti (Yunanca:Κυπριακή Δημοκρατία – Kipriaki Dhmokratia, [kʲipɾiaˈkʲi ðimo̞kɾaˈtia]; İngilizce: Republic of Cyprus) veya Kıbrıs (Yunanca: Κύπρος – Kýpros, ˈcipɾo̞s; İngilizce: Cyprus) Kıbrıs adasında Türkiye, Birleşik Krallık ve Yunanistan’ın garantörlüğü altında Türk ve Rum ortaklığında kurulan devlettir. Akdeniz’in Avrasya’ya yakın bölgesinde ada devleti olarak bulunup, kuzeyinde Türkiye, doğusunda Levant, güneyinde Mısır ve batısında Yunanistan ile deniz komşusudur.[4]
Kıbrıs üçüncü en geniş Akdeniz adasıdır ve yıllık ortalama 2.4 milyon turist ziyaret etmektedir.[5] Britanya kolonisi iken, 1960 yılında Birleşik Krallık’tan bağımsızlığını kazandı ve 1961 yılında İngiliz Milletler Topluluğu’na katıldı. Kıbrıs Cumhuriyeti bir gelişmiş ülke olarak 1 Mayıs 2004 tarihinde Avrupa Birliği üyesi oldu.[1] 1 Ocak 2008 tarihinden itibaren de Euro para birimini kullanmaya başladı.[4]
1974’de, Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar arasında siyasi gerilimler meydana gelmekteydi ve Yunanistan’daki askeri cunta desteği ile Kıbrıs’ta enosis’e yönelik milliyetçi Rumların darbe yapması[6] sonucunda Türkiye, Kıbrıs’a harekât düzenledi. Bunlarla birlikte adanın kuzeyinde Türklerin yönetiminde politik bir düzenin meydana gelmesine neden oldu. Bu siyasi olaylarla Kıbrıs Sorunu ortaya çıktı.
Şuanda Kıbrıs Adası’nın kuzeyinde yaklaşık 30 bine yakın Türk Silahlı Kuvvetleri askeri, Agrotur ve Dikelya üstlerinde 3500 civarında Birleşik Krallık askeri ve Yeşil Hat bölgesinde 1200’ün üzerinde Birleşmiş Milletler Barış Gücü askeri bulunmakta, adanın kuzeydeki üçte birlik bölümünde Türkler, geri kalan üçte ikisinde genel olarak ise Rumlar yaşamaktadır.[7][8]
Kıbrıs Cumhuriyeti, Birleşmiş Milletler’e üye devlet olarak uluslararası alanda tanınmış bir ülkedir. Kıbrıs Adası civarındaki sular hukuken kendi egemenliği altında olmak üzere, adanın %3’lük kısmı bağımsızlık anlaşmasına göre Birleşik Krallık’ın askeri üstü olarak yönetimi altındadır. Ada de facto olarak dört ayrı parçaya bölünmektedir9]
Adanın güneyi etkin olarak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kontrolü altında;
Adanın kuzeyi Türk kuvvetlerinin kontrolü altında,[10] de facto olarak kurulmuş Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bulunmakta (sadece Türkiye ile diplomatik ilişkisi var);
Birleşmiş Milletler kontrolündeki Yeşil Hat, adayı iki bölgeye ayırır[4]; ve
iki Birleşik Krallık askeri üstü (Agrotur ve Dikelya).[11]
Etimoloji [değiştir]
Cyprus ismi konusunda bir çok etimolojik kaynak vardır. Türkçe’de Kıbrıs, Arapça’da Kubrus, Batı ülkelerinde Cyprus, Chypre, Cypern, Kipros olarak isimlendirilmiştir. Anadolu’da belli bir dönem varlığını sürdürmüş Hitit kaynaklarında Alaşya diye geçmektedir.[14] Mısırlılar Asi, Asurlularda Yatnana, İbrani halkları tarafından da Kittim diye adlandırılmıştır.[14] Kypros adı ile ilk defa iyonyalı araştırmacı Homeros tarafından kullanılmıştır. En çok kabul edilen düşünce ise Kıbrıs metali veya Kıbrıs bakırı anlamına gelen Latince aes Cyprium ya da kısaltılmış şekli ile Cuprum kelimelerinden geldiğidir.[14][15] Yunan mitolojisinde güzellik ve aşk tanrıçası olarak kabul edilen Afrodit’in bu adada doğduğuna inanıldığı için Afrodisia ve Amatosia olarak da anılmaktadır.[16] Ayrıca Kıbrıs Adası’nın Baf bölgesi’nde Petra tou Romiou adlı yerde Afrodit’in doğduğuna inanılmaktadır.[13] Kıbrıs’ın doğal zenginlikleri nedeni ile Yunanca kutsanmış anlamına gelen Makaria ismide kullanılmıştır.[14]
Coğrafya
Kıbrıs Adası, İtalya’ya bağlı Sardinya ve Sicilya adalarından sonra Akdeniz’in en büyük üçüncü adasıdır ve Akdeniz’in kuzeydoğusunda kalır. Kuzeyinde 65 km mesafe ile Türkiye, doğusunda 112 km mesafe ile Suriye, 267 km ile İsrail, 162 km ile Lübnan; güneyinde 418 km ile Mısır; kuzey batısında ise 965 km ile Yunanistan yer almaktadır.[17] Kıbrıs, 30.33 ve 35.41 enlemleri ve 32.23 ve 34.55 boylamları arasında yer almaktadır. Yüzölçümü yaklaşık 9.251 km² olmak üzere 3.355 km²’lik bölümü de facto olarak kurulmuş Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yönetimindedir. Kıbrıs’ın uçlarının birbirine en çok uzaklığı 225 km, en yakın uzaklığı ise 43 km’dir. Trodos Dağları, 1953 metre ile adanın en yüksek kesimidir. Ada, Asya, Afrika ve Avrupa kıtalarının geçiş noktasında ve eski büyük uygarlıkların yer aldığı Ortadoğu ve Anadolu bölgelerinin keşişimindedir.[17][18] [19] Ada, Akdeniz ikliminin etkisi altındadır. Yazları sıcak ve kurak, kışları ise ılık ve az yağışlı geçer. Yağışlar alçak kesimlerde yıllık 300 mm iken Trodos dağlarında yıllık 1000 mm’yi bulmaktadır. Trodos Dağları kışın kar tutabilmektedir. Sıcaklık ender olarak 0 derecenin altına düşmektedir. Ortalama sıcaklıklar ise yazları 20-30 °C, kışları ise 5-15 °C arasında değişmektedir. Bitki örtüsü ise küçük çalılıklardan oluşan makidir. Köylerde yaşayan halk tahıl üretimi, bağcılık yapar ve turunçgillerden meyve yetiştirmekle uğraşır. Buğday ve arpanın yanısıra pamuk, portakal, mandalina ve dağların eteklerinde de üzüm yetiştiriciliği yapılır.[17][20][19]
Adanın kuzey kesimi özellikle şarap üreticiliği ile bilinmektedir. Karpaz ve Girne’de dağlık bölgelerde şarap üreticiliği yaygındır. Kara ve beyaz üzüm yetiştiriciliği yapılır. Burada yetiştirilen üzümler genellikle şarap üretiminde kullanıldığında gibi kurutulmuş üzüm ve alkol üretiminde de kullanılır. Şarap üretimi genellikle köylerde ve modern cihazlar ile yapılmaktadır. En yaygın orman tipi ağaç türleri çam, selvi, meşe ve sonradan adada yetiştirilen okaliptüstür. Ada, yapı ve yeryüzü şekilleri ile Anadolu yarımadasının Toros sistemi içinde kabul edilmektedir. Anadolu’ya bağlı olan adanın temeli batıda ve güneyde 2000 metreden daha derin denizaltı çukurlarıyla çevrilmektedir.[21] Kıbrıs Adası coğrafi konumi nedeni ile Afrika ve Avrupa kıtaları arasında kuş türlerinin konaklama ve geçiş noktasıdır. Ada da bulunan yaklaşık 350 tür hayvandan 7’si endemiktir. Ayrıca 26 çeşit tür sürüngende yaşamaktadır. Kıbrıs ilk çağ dönemlerinde nerede ise temelli ormanlık alanlarla kaplı iken, bakır madenleri ve ormanı bulunmayan ülkelere odun satılması nedeni ile günümüzde ormanlık alanları tahribata uğramıştır.[21] [22]
Tarih
Tarih Öncesi Çağlar
Kıbrıs Adasındaki ilk olarak insanların yerleşiminin M.Ö. 10000 yıllarını bulduğu tahmin edilmektedir. Adanın güneyinde yapılan arkeolojik kazılar neticesinde ilk insan yerleşimcilerinin M.Ö. 9000 yıllarında bazı yapılar bıraktıkları görülmüş ve Cilalı Taş Devri döneminde buralara yerleştikleri anlaşılmıştır. Ayrıca ilk yerleşimcilerin Anadolu’dan gelmeye başladıkları, M.Ö. 7000 tarihlerinde de Filistin, Lübnan ve Suriye üzerinden de insanların buraya geldikleri tahmin edilmektedir.[23] Kıbrıs’a Anadolu üzerinden gelen kişiler kıyı bölgelerinde toplu yerleşim bölgeleri kurmuşlardır.[24] İlk yerleşimcilerin Anadolu üzerinden gelen insanlar olduğu tezi ise, bazı tarihi yerleşim bölgelerindeki eserlerin birbirlerine benzemesinden dolayı iddia edilmektedir.[25] Kıbrıs’ın Tunç Çağı’na geçiş döneminde ile birlikte yaşam biçimleri değişmiş ve insan toplulukları dağların etekleri ile ovalara yerleşmeye başlamıştır. M.Ö 6000 ve daha sonra adaya gelen insan toplulukları çanak, çömlek, desti, bardak gibi kilden kaplar yapabilme sanatını buraya getirmişlerdir.[26] Bu dönemde Kıbrıs halkları çanak ve çömlekçilikte kendilerine has stiller ve tasarımlar üretmeye başarmıştır.[27] Bu zamana ait ortaya çıkarılan iki yerleşim biriminden biri Kuzey sahilinde Girne’nin 10 kilometre doğusunda kalan “Vrisi” harabeleri , diğeri de Limasol ve Lefkoşa arasında kalmış bulunan “Kirokitia” denilen harabelerdir.[26] Kıbrıs’ta M.Ö. 3000 yıllarında bakır madeninin çıkarılması ile birlikte insanlar bu madeni işlemeyi öğrenerek günlük hayatda kullanılabilecek aletler yapmaya başlamış ve Mısır, Suriye, Filistin üzerinden Mezopotamya halklarının adaya gelmeye başlaması ile birlikte ticari yaşamda faal duruma geçmiştir. Bu dönemin yerleşim izleri Lapta’da görülmüş ve Pigades Tapınağı, Tumba Tu Skuru Mezarları, Karmi Tunç Çağı Mezarlığı, Enkomi Tapınağı bu devrin en önemli yapıtlarından birkaçıdır. Ayrıca Mağusa’nın kuzey doğusunda kalan “Enkomi” kalıntıları bu çağda gelişen ticaretin merkez şehirlerinden biri olmuştur.[24][26] Demir Çağı’ndaki aletlerin ve eserlerin çoğu Anadolu kaynaklıdır. Milattan önceki dönemin en zor şart bu dönemde yaşanmıştır. Geliştirilen ve öğrenilen yazı türlerinin çoğu unutulmaya başladığı tahmin edilir. Bunlara rağmen adaya yeni yelen insanlarla kültürel etkileşim devam etmiştir. Salamis ve Soli gibi yeni yerleşim bölgeleri kurulmuştur.[28] Bu tarihi dönemlerde bulunan taş tabak ve kaplar, pişmiş toprak kaplar, küçük toprak’tan yapılmış heykeller, İdollar, altın ve gümüş takılar, balta ve silahlar, tunç, demir’den yapılmış ok, bıçak, mızrak gibi arkeolojik kazılarla bulunmuş eserler dünya üzerinde çeşitli birçok müzede sergilenmektedir.[24]
Eski Çağ’dan Osmanlı’ya
Kıbrıs halkları M.Ö. 1500 yıllarına kadar bağımsız yapılı mahalli idare şeklinde yaşamaktaydı. Mısır ile yapılan ekonomik ve siyasi ilişkiler sonucunda M.Ö. 1500 – 1450 yılların kesin olarak III. Tutmosis döneminde Mısır İmparatorluğu’nun egemenliğine girdi. M.Ö. 1320’ye kadar Hititler ve Mısırlıların mücadelelerine sahne olduktan sonra Hititler M.Ö. 1200’li yıllara kadar Kıbrıs’ı kendi idaresi altında tutmuştur. Bu dönemde Hitit uygarlığı adayı sürgün alanı ve bakır ihtiyaçlarını karşılamak için kullandı.[29]
Hitit uygarlığı’ndan sonra Mısır Firavunu III. Ramses döneminde yeniden Mısır hakimiyeti altına girdi. Bu dönemde Dor istilası sebebiyle Ege Denizi’ndeki adalardan ve Anadolu’dan gelen bir kısım halklar Kıbrıs Adası’nda koloni yapılanmasına girdi. M.Ö. 1000 senelerinde ise bu kolonilerin birçoğunu elinde bulunduran Fenikeliler adanın tamamının hakimiyetine sahip oldular. Fenikeliler’in hakimiyeti M.Ö. 709’da Asurlular’ın Kıbrıs’ı ele geçirmesi ile son buldu. Bu tarihte Kıbrıs’ta bulunan koloni yönetimleri bir araya gelerek Asur hakimiyetini tanımış ve yaptıkları anlaşma ile vergi vermeye başlamışlardır.[30][31]
Asur yönetimi M.Ö. 669’da sona erdikten sonra Kıbrıs, bir müddet bağımsız olarak varlığını sürdürdü. M.Ö. 570 tarihlerinde yeniden Mısır 26. hanedanı’nın firavunu II. Amasis döneminde Mısır hakimiyetine girdi. Bu dönemde Mısırlıların etkisi kıyafet ve çömlekçilikte görülmüştür.[32][33] Ahameniş Pers Kralı II. Kambises M.Ö. 525’de Mısır’ı ele geçirince Kıbrıs da Pers hakimiyetine girmiş oldu. Asur ve Mısırlılar dönemlerinde de olduğu gibi Kıbrıs koloni yönetimleri vergi vermeye devam etmiştir. Ağır vergiler yüzünden birçok kez koloni (veya krallık) yönetimleri ayaklanmıştır. Makedonyalı Büyük İskender’in M.Ö. 333’te Perslere karşı kazandığı İssus Savaşı’ndan sonra Kıbrıs’ta, Antik Yunanistan hakimiyeti başlamış ve Büyük İskender krallıklara kuşatma sırasında yardımcı oldukları için özerklik tanımıştır.[34][35]
M.Ö. 323 yılında Babil’de İskender’in ölmesi ile birlikte Makedonya İmparatorluğu parçalanmış ve sonucunda onun ardıllarından olan Ptolemy Hanedanlığı’nın egemenliğine girmişti. Pitolemeler döneminde Kıbrıs, yarı bağımsız bir statüsüyle Mısır’a bağlandı. M.Ö. 58’e doğru Roma Cumhuriyeti’nin Küçük Cato tarafından fethedilerek Provincia Cyprus oldu. Kleopatra ve Antonius Kıbrıs’ı elde ettiyse de Aktium Deniz Savaşı (M.Ö. 31)nda yenilince M.Ö. 30’da tekrar Roma Cumhuriyetinin hakimiyetine girdi. M.Ö. 22’de itibaren Roma İmparatorluğunun Senatolu eyaleti oldu.
M.S. 394 yılında imparatorluğun parçalanması sonucunda Bizans İmparatorluğu’nun Fenike, Filistin, Suriye ve Klikya’ya bağlı bir ili haline getirildi.[36][37] Bizans hakimiyeti ile Kıbrıs Adası’nda büyük değişiklikler meydana gelmiş, Hıristiyanlığın doğuşunda bu dini ilk kabul eden Roma vilâyetlerinden biri olmuş ve Kıbrıs Ortodoks Kilisesi kurulmuştur. Kilise, İmparator Zeno’nun döneminde bağımsız statüye kavuşmuştu. Hristiyanlık’ın etkisi ile şehirlerinde önemli yapılar meydana getirilmiş ve Salamis şehrinin adı Constantia olarak değiştirilmiştir.[38]
Üçüncü Haçlı Seferleri sırasında İngiltere Kralı I. Richard tarafından 1191 yılında Kıbrıs’ın alınmasından sonra Kıbrıs halkının bu yönetimi beğenmedikleri nedeniyle ayaklanmaları üzerine ada Tapınak Şövalyeleri’ne satıldı. Bu yönetimden de memnun olmayan Kıbrıs halkları 1192 tarihinde Beşparmak Dağları’nda isyan etmeleriyle ada üzerinde daha fazla kalamayacaklarını düşünen Tapınak Şövalyeleri, adayı I. Richard’a geri verdi.[39][40] I. Richard’ta Kudüs Kralı Guy de Lusignan’ı Kıbrıs Krallığı’na getirdi. Lüzinyanlı Guy, Filistin’den getirdiği adamları ile Lüzinyan hanedanlığını kurarak yaklaşık 300 yıl Kıbrıs adasının bu hanedanlık tarafından yönetilmesini sağladı. [41] Kıbrıs Krallığı 14. yüzyılda Cenevizli tüccarların eline geçti. 1426 yılında Memlüklüler adayı kendilerine bağladılar. 1489’da da son kraliçe Caterina Cornaro’nun adayı Venediklilere satmasıyla Kıbrıs Krallığı son buldu. [42]