Kültürel ve tarihi mirasa duyarlı olmak ne demektir?

Kültürel ve tarihi mirasa duyarlı olmak ne demektir?

UNESCO’nun “Dünya Kültür Mirası Listesi”nde yer almak Türkiye için, hele hele Ahlat için son derece önemli. Günümüzde Türkiye gibi son derece zengin bir kültürel mirasa sahip bir ülkeden ancak dokuz kültürel varlık bu listenin içinde yer alabilmiştir.

Bu listede yer alacak eserlere yeterli korumanın sağlanması gerekmektedir. Günümüzün koşullarında Ahlat için böyle bir koruma ve kollama olanağından söz etmek mümkün görünmemektedir. Bu durum doğal olarak UNESCO’nun tarihi mirasa sahip çıkma konusunda öne sürdüğü şartları yerine getirmede değil Ahlat, Türkiye olarak gerekli duyarlılığı gösterememekteyiz.
Neden mi? Şundan; bunca zengin bir tarihi varlığa sahip bulunan Türkiye’nin topu topu dokuz eseri UNESCO’nun koruma zırhı içine alınmıştır. Bunlar:
1.Nevşehir, Kapadokya
2.Sivas Divriği Ulu Cami (Mimarı Ahlatlıdır)
3.İstanbul Tarihi Alanları
4.Çorum Hattuşas
5.Nemrut Dağı (Adıyaman)
6.Pamukkale
7.Muğla Santos-Letoon
8.Safranbolu Evleri
9.Truva Anıtı
Türkiye gibi dünyanın en eski uygarlıklarına mekanlık etmiş tarih hazinesi bir ülkeden bu kadar işte. Neden mi? Nedeni çok açık. Çünkü Türkiye tarihi ve kültürel mirasına sahip çıkamıyor. Bu cümleden hareketle aynı şeyi Ahlat için de söylemek mümkün. Bir toplum düşünün tarihi eserlerin taşlarını söküp kendine ev yapıyor. Bunu yapmanın cezası Batıda cinayetle eşdeğerdir. :unu yapan zihniyetten daha vahimi bunu yapanın hesabını sormaktan aciz yönetim kademeleridir. Gerek Türkiye’de gerekse Ahlat’ta böyle bir suçtan dolayı kimsenin cezalandırıldığını kimse görmemiştir.
Bu gelişmeden şu sonuca gelebiliriz. Demek ki, toplumu önce bilinçlendirmemiz gerekiyor. İşin en zor yanı da bu olsa gerek. Çünkü okuma yazma öğretemediğin bir toplumu nasıl bilinçlendirebilirsin ki? Dünyada bunu başarmış bir toplum mevcut mudur bilemiyoruz.
Demek ki topluma önce koruma kültürünü vermemiz gerekiyor, bu demektir ki bu konuda daha uzun yıllar beklememiz gerekecek. Ancak bir hususu da göz ardı edemeyiz. Özellikle Ahlat’ta Selçuklu döneminden kalan en az 1000 yıllık bu eserler nasıl oldu da günümüze kadar gelebildi?.. Bu da üzerinde durulması gereken bir husus. Her şeye karşın, doğanın ve insanoğlunun tahribatına rağmen günümüze kadar gelebilen bu eserleri, bizden sonraki kuşaklara taşımak bizim en kutsal görevlerimizden biridir. Bu bilinçle hareket etmek durumundayız. Aksi halde tarihe karşı sorumlu duruma düşmekten kurtulamayız. Bu sorumluluk kapsamı içerisinde, başta ülkenin konu ile birinci derecede sorumlu kuruluşu olan Kültür ve Turizm Bakanlığı, İl Yöneticileri, Yerel Yönetimler, Sivil Toplum Kuruluşları, Özel Sektör Kuruluşları ve duyarlı halk gelmektedir. Sivil Toplum Kuruluşları derken, ilgili sivil toplum kuruluşlarının anlaşılması gerek. Yoksa Avcılık ve Atıcılık Derneği, ya da Arıcılık Derneği değil elbette.
Bu yaklaşıma küçük bir örnek vermek gerekirse; Bundan 12 yıl kadar önce bir Sivil Toplum Kuruluşu kalkıyor UNESCO’nun Genel Direktörü’ne bir mektup yazıp Ahlat’ın Kültür Mirası Listesi’ne alınmasını istiyor. Sonra da bu başvurusunu Kültür ve Turizm Bakanlığına bildiriyor, diyor ki; bakın biz Ahlat’ın Kültür Mirası Listesi’ne alınması için UNESCO Genel Direktörü’ne başvuruda bulunduk, siz de konunun takipçisi olun diye.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, değişen bakanlara göre, strateji belirliyor doğal olarak. Kimi bakanlar kültür mirasına duyarlı, kimi bakanlar turizm sektörünün başka alanlarına endeksli. Üstelik orası siyasi bir misyon, siyasal çıkarlarına göre yaklaşımlar göstermek hoşgörü ile karşılanabilir. İşte bunun için Sivil Toplum Kuruluşları’nın önemi ortaya çıkıyor. Sivil Toplum Kuruluşları savundukları konuların arkasında siyasal çıkar aranmaksızın durmak durumundadırlar zira…
Konu gündeme gelince, ilgili ilgisiz Sivil Toplum Kuruluşları’nın katılımı ile bir toplantı düzenlenip “Alan Yönetim Planı” çalışmalarına başlanıyor. Toplantıya katılanların büyük bir kısmı UNESCO nedir, Kültür Mirası Listesi nedir haberdar değiller.
Tüm bu olumsuzluklara karşın teselli bulabileceğimiz şeylerin olması sevindirici. Allah’tan Ahlat Kazı Ekibi Başkanı Sayın Doç.Dr.Nakış KARAMAĞARALI’yı çağırmayı akıl edebiliyorlar. Kazı Ekibi Başkanı da şaşırıyor, bu kadar ilgisiz kişileri bu toplantıya getirmekle ne yapılmak istendiğine.
Sonuç olarak, bu bakış açısıyla biz ülke olarak UNESCO’nun “Kültürel Miras Listesi’ne yeni yerleri sokma çabası içerisindeyken, listede yer alan 9 tarihi yerimizin liste dışı kalması gibi bir risk ile karşı karşıya olduğumuzu göz ardı etmemeliyiz. Bunun için ciddi girişimler içinde olmalıyız. Örneğin UNESCO’nun 2009 yılı Şubat ayı içerisinde yapacağı dönem toplantısına, donanımlı, hazırlıklı gitmemiz, savunduğumuz tarihi değerlerimizi iyi hazırlanmış “Alan Yönetimi Planı” ile ancak başarabileceğimizi görebilmemiz gerekiyor…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu