Mehmetçiğin hayatı hakkında bilgi var mı?

Mehmetçiğin hayatı hakkında bilgi var mı?
MEHMETÇİK KİMDİR ? (EDEBİ METİN)

Mehmetçiği Bilmeyenlere, Anlamayanlara, Tanımayanlara İthaf Olunur…

Mehmetçik zırhsız şövalyedir bileği bükülmeyen. Mehmetçik kalkansız Gladyatör, kılıçsız Matadordur yüreğiyle savaşan. Mehmetçik Serdengeçti Leventtir. Denizleri fetheden. Mehmetçik Ulubatlı Hasandır… Mehmetçik Genç Osman’dır elinde sancağıyla surlar üzerinde destanlar yazan. Mehmetçik Kurtdereli Pehlivandır Kırkpınar’da, Koca Yusuf’tur yeşil çayırlarda. Mehmetçik Akıncı’dır serhat boylarında bir akından bir akına toz koparan….

Mehmetçik tepeden tırnağa disiplindir. Dilden gönüle silme sevgi. Mehmetçik Atatürk’ten emanettir. Çanakkale’den, Sakarya’dan, Dumlupınar’dan… Zekâsıyla, sebatıyla, itaatiyle, kahramanlığıyla ve mütevazı kişiliği ile…

Mehmetçik Türk Milleti’nin var oluş öyküsünün özüdür, sözüdür, cismidir, ismidir… Anmaya doyamadığımız… Yanmaya kıyamadığımız… Mehmetçik Anadolu bozkırının tenidir. Orta Asya’nın seslenişidir yüzyılların ötesinden. Mehmetçik kardelen çiçeğidir. Dağlarda hainlerin peşinde. Çınar ağacı gibi sakindir hudut karakollarında ve zemheri pusularında…

Komando derler Mehmetçiğe taktik akında, sızarken düşmanın gerisine. Mehmetçiğin sel gibi akışını anlatır; Teselya Ovası’ndan Estergon’a; başını toprağa dayadığında, uzaktan uzağa; derinden derine duyduğun; süvarilerin bindiği yağız atların, al küheylanların, doru tayların, çağların ötesinden yankılanan nal sesleri…

Mehmetçiğin sevdasını işler nakış nakış, mavzerinin namlusundaki yiv ve setler, ucundaki kurşunların üstüne. Her çizgi, vatan savunmasın da geçen yılların, bitmeyen gizli hasretini sılaya yollar umutla. Yalnızca Mehmetçiğin eline kınalar yakılır, askere giderken, kurbanlık kınalı kuzular misali…

Mehmetçik “En büyük askerdir!” Bizim askerimiz. On beş ay kışlaları dolduran. O’dur yemen çöllerinde dönmeyen. O’dur. Çantasında bir çift kundurayla, fesinden başka bir şey bulunmayan.

Mehmetçiğin hüznünde saklıdır. Arkadaşlarıyla beraber başladığı askerlikten şehitlik nedeniyle kendisi ile beraber teskere alamayanların buruk acısı. Ve siz bu acıyı “Ölüm Allahın emri ayrılık olmasaydı komutanım” deyişi ile yüreğinizde hissederdiniz…

Mehmetçik yaşar memleket sevgisini en güzel, sıla hasretini en özel ve hemşeriliği en sıkı şekilde asker ocağında kızanlarına “Toprağım” diyerek. Mehmetçik yaşar yaşıtlarıyla, toydaşlarıyla Cennet Türkiye’nin dört bir tarafından gelmiş arkadaşlarıyla kan kardeşliğine dönüşen fikir ve emel birliğini “Tertibim!” diyerek, “Kanka!” diyerek.

Mehmetçik az konuşur. Emri dua gibi dinler. Ve emredersiniz dedikten sonra komutanına, hiç kimse döndüremez onu yolundan, sonunda ölüm olduğunu bile bile. Mehmetçik Türk Milleti’nin mucizesidir, gelecek nesillere gururla aktardığı ve insanlık tarihine onurla sunduğu…

Mehmetçik canlı tarihtir. Üniformasının her düğmesinde nice kahramanın anısı ve destanı saklıdır. Milli ve güçlü devlet olmanın iradesi okunur o korkusuz bakışlarında… Şeref ve haysiyetin ve kazanılan onca zaferin kararlı kişiliği yükselir o heybetli ve dik duruşunda.

Mehmetçiğin olduğu yerde huzur ve sükûn vardır. Panik ve korku silinir giderayak izlerinin altında. Mehmetçik her ikisi bitince, kurşun ister ekmekten önce. Bilir ki ekmekle doymuş olsa bile, boş bir çuvaldan farksızdır bedeni, bir tek düşmanı vatan toprağında görünce. Mehmetçik bayrakla nefes alır, bayrakla verir. Milletin idealleri çarpar kalbinde…

“O’nun adı Mehmetçik. Künyesi Türkoğlu Türk. Üniforması kırmızı bayrak, beyaz kefen. Parolası ölürsem şehit… İşareti kalırsam Gazi’dir. Toprakları bayrak yapan O’nun tertemiz kanıdır, ruhunun derin irfanıdır. Mehmetçik barışta ete kemiğe bürünür, çiftçidir, çobandır, şehirlidir, esnaftır. Ama savaşta etten kemikten kınından ayrılan kılıç gibi sıyrılır, bir ruh olur sadece…”

Mehmetçik yüreği vatan sevgisi ile çarpan; gönlü güzel ahlak, itaat, gayret, şecaat, sebat, cesaret, atılganlık ve yardımseverlik duyguları ile yücelmiş; ruhu şehit olmak için yanıp tutuşan; laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devletinin en güçlü teminatı olma ülküsünü taşıyan; ketum, nefsine hâkim, sağlıklı ve disiplinli olmayı karakter edinmiş; Atatürk Cumhuriyetinin en sadık bekçisidir.

Mehmetçik emir verilmeden hazır olan, emir verildikten sonra hizmet sunan en yetenekli savaş sanatkârıdır. Cesurlar gönlü ile yiğitler yüreği ile kahramanlar eylemleri ile konuşur. Mehmetçik o nedenle kahramandır. Mehmetçiğin düşmanın alnına mermisinden önce düşmanın yüreğine cesareti saplandığı için efsanedir.

Mehmetçik zamanı geçmişe götüremez ama şanlı tarihini ruhunda ve bedeninde hissederek, geleceğe taşır. Mehmetçiğin atikliği ve tetikliği milletin mutluluğunun teminatıdır. Mehmetçik problemi doğmadan hisseder, doğduğu anda hükmeder. Mehmetçik bayrağına gösterdiği itina ve saygıyı, üniformasına gösterdiği için olgunlaşmasını tamamlamış askerdir. Mehmetçik için ölüm cesaretle gelirse şeref, korkaklıkla gelirse utançtır. Mehmetçik ölmekten korkanların yaşamaya cesaret edemeyeceğine inanır.

Her genç Türk erkeği Mehmetçik olur sırası gelip üniformayı giyinince. Ve o kişilikle yaşar üniformayı çıkardıktan sonra ölünceye kadar. Yani Türk Milleti’nin yarısı Mehmetçiktir. Yarısı da Mehmetçiği doğuran analar. Böyle bir Milleti tarih ne yazdı, ne de bundan sonra yazar.

Mehmetçiğe kimse paralı asker, lejyoner diyemez. O’nun şehit olurken ağladığı görülmemiştir. Hücuma kalkarken geriye asla bakmaz. Mehmetçik için en büyük mükâfat şehit olmak, en büyük gurur ay yıldızlı bayraklı bir tabutla omuzlarda taşınmak ve en büyük şeref üniforması ile defnedilmektir.

Mehmetçik hiç bir zaman ilk defa tetiğe basan taraf olmamıştır. Silahsıza silah yöneltmediği gibi, silahını bırakana da silah doğrultmamıştır. Mehmetçik kadına, çocuğa, yaşlıya, düşküne, hastaya namlu çevirmemiştir. Mehmetçik düşmanı tarafından zaaf olarak kullanılacak kadar yufka yürekli ve merhametlidir.

Mehmetçik yekpare inanç, itaat ve sabırdır. Onurdan kale gururdan abidedir. Mehmetçik tevazuların efendisi sukunet ve sadeliğin ta kendisidir. Mehmetçiğin göğsünde her kurşun yarası peygamberinden gönderilen bir kırmızı gül, her şarapnel parçası bir özgürlük nişanesi, hain mayınların vücudundan kopardığı her parça, bu millete hediye ettiği bir bağımsızlık madalyasıdır.

Bu kutsal toprakların her çakıl taşı Mehmetçiğe şehit atalarından emanet ve bereketinden fışkıran her ot parçası malul gazilerin Türk Milletine en manidar hediyesidir. Mehmetçik Kuvayı Milliye ruhunu beş kıta yedi iklime nakşeden o naçiz bedenin bizzat kendisidir.

Mehmetçik kimi zaman en büyük komutan, kimi zaman rütbesiz en büyük askerdir. Gözü her zaman ve her durumda düşmanında, eli her zaman tetiktedir. Onun imanı nasıl temiz ise, adı da öylesine yüce ve temizdir. Çünkü yücelerden gelmedir. Onun nazarında en büyük rütbe mareşallik değil şehitliktir. Onun bütün çabası ve hiç değişmeyen arzusu dünyalık rütbeler değil, uhrevi âlemdeki mutluluğu yakalamaktır. Yani ebedi saadettir. Mehmetçik “En güzel askerdir..”, peygamberin müjdelediği ve halkı tarafından “O”nun ismi ile onurlandırılan.

Mehmetçik; dinini, vatanını, milletini, memleketin şeref ve namusunu düşmana karşı koruyan ve savunan burçlarında sevgi barış, kardeşlik tuğları dalgalanan bir geçilmez kale, bir aşılmaz duvar ve bir yıkılmaz siperdir. Bu seddin bir taşını yerinden oynatmaya, hatta birazcık gevşetmeye ve bu süratle en şiddetli saldırılara karşı dayanma gücünü azaltmaya ezelde ve ebedde hiç bir ordunun gücü yetmemiştir ve and olsun ki yetmeyecektir.

Çünkü Mehmetçiklerin ve komutanlarının arasındaki gönül ve yürek bağı onların tek vücut olmasına yetecek kadar kalın zincirlerle birbirine kenetlenmiştir. Bu kenetlenmenin tarihe mal olmuş menkıbeleri asırlardır dilden dile gönülden gönüle terennüm edilmekte ve aktarılmaktadır. Bu bağı zayıf düşürecek her türlü fitne, fesat ve bozgunculuk bir ahlaki çöküntüdür. Ve bağışlanması mümkün olmayan en büyük haramdır. Zira Allahu Ta’ala Kuran-ı Kerim’de, savaş alanlarında düşmana galip gelmek için, bir orduyu teşkil eden bütün fertlerin birbirine sımsıkı bağlı olmaları gerektiğine işaret ederek şöyle buyurmuştur.

” Haberiniz olsun ki Allah kendi uğrunda taşları kurşunla kenetlenmiş bir bina gibi saflar bağlayarak çarpışanları sever” (Saf suresi–4)

İşte Türk Ordusunu zafere götüren güç Mehmetçikler arasındaki bu sevgi saygı ve sevgiden oluşan saflardır. Çünkü Mehmetçik birlik ve beraberliğin saygı ve sevgiden doğduğunu ve bunun kendisinin başlıca kuvvet kaynağı olduğunu idrak etmiş bir evladı fatihandır.

Eğer Mehmetçiklerin arasında sevgi ve saygı yerine, bir zerre dahiz geçimsizlik, ve birbirini çekememezlik bulunsaydı; bu hal birlik ve dayanışma ruhunu öldürecek, bu geçimsizlik kavgaya sebep olacak ve dirliği ortadan kaldıracak, dolayısıyla dirliğin olmadığı yerde birlik olmayacak, birlik kalmayınca kuvvet yok olacak ve düşmana karşı durulamayacaktı.

Mehmetçik onur sahibi ve iffetli bir biçimde yaşamayı düstur edinmiş bir milletin evladıdır. Onun için iffet demek ırz ve namus demektir. Hayâ ve utanma duygusuna sahip bir asker ve insan olarak Mehmetçik Türk Milleti’nin iffetini ve namusunu savaş meydanlarında korunmasını her zaman şiar edinmiştir. Bu duygunun yitirildiği takdirde bir daha sahip olunmayacağının bilinciyle ona sımsıkı sarılmıştır.

Ben öyle bir Mehmedim ki… Nefretim kara bir bulut olur, çöker düşmanın üstüne. Şefkatim ısıtır cihanı, çevirir iklimleri tersine…

Ben öyle bir Mehmedim ki… Sabrımla dindiririm. En korkunç savaş yangınlarını… Hasretim kucaklar bir anda yüzyılların ayrılıklarını…
And içerim ki benim gibi… Hiç kimse veremez… Bayrağına kanının rengini. Hiç kimse taşımaz göğsünde kurşun yaralarını özgürlük madalyası gibi…

Ben eminim ki… Hiç kimse anlatamaz yaşlanınca torunlarına… Bayrağı kapıpta bir şehidin elinden..Düşman mevzilerine koştuğunu, şehit olmak için, bir çılgın gibi…

Ben öyle bir Mehmedim ki… Ve öyle and içerim ki… İçimde ki vatan sevgisinin kor ateşi, yakıpta kül eder… Elimi yemin ederken üzerine koyduğum tüfeğimi…

Ve “Allah!” diyen
Ve “Vuruldum komutanım!” diyen

Ve bekle koçum…
Bırakma kendini…
Helikopter geliyor…
Dayan dediğim…

Ve sırtımda
Helikoptere taşıdığım
Başını dizime koyupta
Mavi gözlerinde ki
Sıcaklığa daldığım…

Ve “Komutanım!” diyen sesi ile
Ellerimi sıkan elini hissedip
Kendime geldiğim…

Ve “Ölürsem Komutanım…
anama…babama
korkmadığımı…
onları…
çok sevdiğimi…
Söyle…” diyen

Ve sonra…
Ve sonra…
Ve gözlerini kapayan…
Ve sıkı sıkıya tuttuğu…
Ellerimi bırakan
Mehmet oğlu Mehmetçikten başkası değildi

Ve Tanrı şahittir ki
O an…
Son nefesini verirken…
Yüzünü gördüğü…
Hazreti Muhammed Mustafa’nın ( SAV ) ta kendisiydi…

Dağlar seninle heybetliydi yiğidim. Heybetinle heybetleşirdi dağlar. Ayak seslerinle çağlayana dönüşürdü şelaleler. Eğilir de bir yudumunu o mübarek dudaklarınla tadarsın diye… Yüzündeki kıvrımlarla şenlenirdi patikalar…Ve gözlerindeki ışıkla aydınlanırdı en kuytu mağaralar. Belki ona konuk olupta yüzyıllardır süren yalnızlığını bitirirsin diye… Kuş tüyüne dönüşürdü başını dayadığın kayalar… Sonu gelmez pusularında susardı… Kurduyla, kuşuyla, börtü böceğiyle, cümle tabiat…

Bu dağlar sana sevdalıydı Mehmed’im… Görmemişti senin gibi kahraman… Ve görmemişti toprağına senin gibi vurgununu bir daha…

Ve hainin ayak bastığı her noktasında onun için ağıt yakardın çakıl taşlarına..Çığlıkların yankılanırdı vadilerinde. Hainlerin yok olması aşkına. Sen bu kekik ve kenger sakızı doğan dağlara sevdalıydın Mehmed’im…

Bu dağlar uğruna… Melun bir eylül akşamında… İlk kurşununa kavuşunca korkusuz yüreği… Yerle gök birleşti… Ve dağlar figana durdu… Canlıların ağıtı arşa ulaştı… Tanrı duymuştur… Muhakkak… Ama annen bile sılada sofra başında… O son lokma boğazından geçmedi Mehmedim…

Ey Dağlar! Ulu Dağlar! Senin kucağına uzandı boylu boyunca… Senin kucağında gördü son kez mavi gökleri bu yiğit… O sımsıcak asil kanını… O sımsıcak ve kutsal güz sarısı toprağına akıttığında…

Ve şimdi… Sensizliğin o kahredici yalnızlığında… Öksüz kaldı… Ala Dağlar Şehit Mehmedim… Yiğit Mehmedim… Aslanım… Yetişemedim…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu