Okuryazarlık nedir, kimlere okuryazar denir?

Okuryazarlık nedir, kimlere okuryazar denir?

Okuryazarlığın genel tanımı bir dilin yazınlarını okuyabilme, okunan ögeleri algılama ve kavrama yetisine sahip olunmasıdır. Günümüz bağlamında okuryazarlık iletişimin bir parçasıdır. Bir dili bilip, konuşabilmenin yanı sıra iletişim kurabilmek için yeterli derecede okumayı ve yazmayı da bilmek gerekir.

UNESCO’nun tanımına göre okuryazarlık; Değişik türdeki yazılı kaynakları, kayıtları kullanarak tanımlama, anlama, yorumlama, bir araya getirme, iletişim kurma ve hesap yapma yeteneğidir. Toplumun geniş bir kitlesine hitap edebilmek, bilgisini ve gücünü geliştirerek hedeflerine ulaşması için bireye olanak veren olgudur. Günümüzde her yıl 8 Eylül günü Dünya Okuryazarlık Günü olarak kutlanır.

Dünyada okuryazarlık :
Pek çok araştırmacı okuma yazma bilme oranının direkt olarak insan için hayatî önem taşıdığını öne sürerler. Bu iddiayı savunanlara göre, köle pazarlarında okuma yazma bilenlerin daha pahalıya satılması, Hindistan’da 1960’da yapılan eğitim reformunun ardından anne-bebek ölüm oranlarının hızla düşüş göstermesi bunun en açık kanıtıdır.
Dünya üzerinde okuryazarlık oranlarının en düşük olduğu bölgeler Güney Asya, Arap ülkeleri ve iç Afrika ülkeleridir. Bu bölgelerde okuryazar olmayan nüfus %40-50’lere kadar varmaktadır. Okuryazarlık oranının yakın zamana kadar çok düşük olduğu Çin, Vietnam gibi ülkelerde bugün okuryazarlık oranları hala düşükken, Brezilya, Endonezya gibi gelişmekte olan ülkelerde bu oran hızla artış göstermektedir. Okuryazarlık oranlarının en yüksek olduğu ülkeler Avrupa ülkeleri (Türkiye dahil) ve SSCB’nin dağılması ile ortaya çıkmış olan Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, Belarus gibi devletlerdir.

Okuryazarlığın tarihi :

Okuryazarlık kavramının geçmişi binlerce yıl öncesine dayanır fakat okuryazarlığın dünya üzerinde yaygınlık kazanması çok yeni tarihlere, Endüstri Devrimi’nin yapılması ile kâğıt ve matbaanın ucuzlaması ile kitapların daha kolay ulaşılır hâle gelmesine dayanır. Bu nedenle okuryazarlık oranında çok hızlı bir artış yaşanmıştır. Avrupa’da okuryazarlığın hızla yayılmasının sebebi İncil’i kendi başına okuyabilme isteği idi. 1840’lı yıllarda İngiltere’de evlilik kâğıtlarını parmak boyaları ile işaretleyen erkeklerin oranı %33 iken, kadınlarda bu oran %44 idi. Fakat bu oranlar ucuz kitap kolaylığının doğmasına denk gelen zamanda artmaya başladı.
Okuryazarlık geçmişte halkı sınıflandırmak ve kolayca yönetmek için kullanılmıştır. Geçmişte Amerika Birleşik Devletleri’nde oy kullanma hakkına sahip olabilmek için kişinin okuryazar olma şartı var idi.

Eski çağlarda okuryazarlık :
Okuryazarlığın yavaş yayılımına bakıldığında, lâcivert renkle gösterilmiş bölgelerde M.Ö. 2300’lerde, koyu yeşil ile gösterilmiş bölgelerde M.Ö. 1800’lerde, açık yeşil ile gösterilmiş bölgelerde de M.Ö. 300’lerde okuryazarlığın hâkim olduğunu söyleyebiliriz. Dünyanın diğer yerlerine kıyas ile okuryazarlık oranının çok yüksek olduğu bu alanlarda bile okuryazarlık sadece belli bir statüye erişebilmiş elit kesimin öğrenmeye güç yetirebildiği zor bir olguydu. (Aynı dönemlerde okuryazarlığın var ve yaygın olduğu Japonya, Çin gibi alanlar haritada gösterilmemiştir.)
Pompei gibi bazı eski Roma şehirlerinde duvar kalıntıları üzerinde bulunan grafiti ve tabelâlar bir dönem buralarda da halkın tabelâlar ile yönlendirilebilecek kadar okuryazar olduğunu gösterir.
Bunun yanında semavî dinlerden olan İslam’a göre okumak Tanrı’nın ilk buyruğudur. Buna göre İslâmiyet kişinin okumasını, daha da fazlası ilim öğrenmesini emreder. İslam peygamberi Muhammed; “İlim Çin’de dahi olsa gidip alınız” diyerek okuryazarlığın, bilgili olmanın önemini vurgulamıştır. Büyük İslâmî kişiliklerden biri olan Ali (halife) ise; “Bana bir harf öğretenin, kırk yıl kölesi olurum” diyerek okuma yazma hakkındaki görüşlerini belirtmiştir. Araplar arasında İslâmiyet’in doğuşunu müteakip birkaç yüzyıl boyunca nispeten dünyada en fazla okuryazar nüfusa sahip millet idi.
Orta Çağ’da, Avrupa’da okuryazar Yahudi’lerin oranı, Hıristiyan nüfusa oran ile çok daha yüksek idi. Birçok Yahudi en azından İbranîce okuma ve yazmayı öğrenirdi. Yahudilik Tanah ve Talmud’u okumayı emrettiği ve okunmasına büyük önem verdiği için birçok Yahudi o zamanlarda okumayazma bilirdi.
İngiltere’de okuryazarlık 17. yüzyılın ikinci yarısında %50’lerin üzerindeydi. Bu oran 1710’da %70’i aştı. Amerikan Devrimi zamanında %90’ları buldu. Bu artışın sebebi İncil’i her zaman her yerde okuyabilme isteği idi. Öyle ki Griffth Jones adlı bir devrimcinin Galler’deki okullarda başlattığı, herkesi İncil’i okuyabilir hâle getirme amacı sâyesinde 1750’lerde Galler bölgesi dünyada okuryazar nüfus oranının en yüksek olduğu yerdi.

Okuma yazma öğrenimi :
Okuryazarlık kavramının temeli, seslerin varlığından, nasıl çıkarıldığından, algılanmasından, akıcılığından, bir araya geldiği takdirde nasıl sesletilmesi gerektiğinden ve dilin kelime bilgisinden haberdar olunmasıdır. Örenğin; İngilizce Wind diye yazılan sözcük cümle içinde bulunduğu yere göre farklı şekilde telâffuz edilir.
The wind blew from the southeast. cümlesinde (wind) olarak okunurken;
Did you remember to wind the clock? cümlesinde (waynd) olarak okunur.
Bu ayrımı yapabilmek, okuryazarlığın bir gereğidir. Örneğin Türkçe’deki E harfinin ne zaman ince – ne zaman kalın okunacağını bilmek, okuma yazmaya ne derece hâkim olunduğunu gösterir. Ben ve Bey sözcüklerinde E harfinin nasıl okunacağını bilmek, harflerin bir araya geldiğinde nasıl telâffuz edileceğinin bilinip bilinmemesine bağlıdır. Türkçe’de son hecede bulunan E harfi, sözcüğün köküne yapım eki gelmediği takdirde, L, M, N ve R seslerinden önce açık bir şekilde söylenir. Ben sözcüğü “-im” yapım ekini aldığında yumuşaması ve bunu okuyuşta göstermek ise dildeki akıcılık bilincine sahip olunmasıdır.
Çocuklara okuma yazma öğretmenin çeşitli yöntemleri vardır. Bunlardan en yaygını heceleme ve ayrık harf özellikleridir. Buna göre ayrık harf yönteminde her harf sahip olduğu sese göre öğretilirken, heceleme özelliğinde harfler cümle içinde bulunabilecekleri durumlara göre öğretilir.
ba, be, bo, bö, bu, bü, bı, bi…
Her dilde okuma yazma zorluğu, kullanılan alfabeye, yazım sistemine göre değişkenlik gösterir. Latin1, Kiril², Yunan³ alfabelerinde olduğu gibi ayrıntısız ses göstergelerine sahip olunabileceği gibi, Çince’deki4 gibi karmaşık karakterlerde olabilir. Japonca5 gibi bazı dillerde harfler ba, so, he, zu gibi heceleri ifade ederken, Arapça6 gibi dillerde ise sözcüğü oluşturan ana harfler kullanılarak sözcüğün nasıl okunacağı cümle içinde nerede bulunduğu, cümle içinde yüklem mi, sıfat mı, zarf olarak mı kullanıldığı gibi bazı detaylı gramer kurallarına dayanır.
1. Latin harfleri : K, U, R, W, J, G, I
2. Kiril harfleri : Б, Д, Я, Л, Й, З, Ж
3. Yunan harfleri : β, Π, Γ, Ω ,Ψ, Ξ, Θ
4. Çin harfleri : 疵, 疑,畖, 痒, 疗, 疇, 畑
5. Japon harfleri : ぺ (pe), ゴ (go), ヅ (du), く (ku), プ , ギ (gi), い (i)
6. Arap harfleri : sözcük içinde “m,h,m,d” harfleri verilir, fakat bunun, mehmet mi muhammed mi okunacağı cümle içinde bulunduğu yere göre bilinir. Aynı şekilde “k,t,b” harfleri verilir, cümle içindeki yerine göre kâtib, kitab ya da kütüb şeklinde okunur.

Türkiye’de okuryazarlık :
Osmanlı Devleti’nin yıkılıp yerine Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasının ardından birçok alanda gerçekleştirilen inkılâptan birisi de Harf Devrimi’dir. Osmanlı İmparatorluğu dönemi boyunca Türk diline uyarlanmış Arap harfleri kullanılıyordu. Fakat öğrenilmesinin zorluğu ve Türkçe’nin yapısına uymayan bir biçime sahip olması nedeniyle okuma yazma bilenlerin sayısı oldukça düşük, %9 idi. 1 Kasım 1928 tarihinde Atatürk ve arkadaşlarının çalışmaları sonucunda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Latin kökenli Yeni Türk Alfabesi kabul edildi. Halk bir gece de okuma yazma bilmez hâle gelmişti fakat en geç altı ay içinde yeni alfabenin, eskisinin yerini tamamen alması hedefleniyordu. Yeni harflerin kabulü ile Türk ülkesinde %0’dan başlayan okuryazarlık oranı hızla artmış ve hâlâ artmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nde 2005 yılı itibarı ile okuryazarlık oranı %88.3’tür. [1] Ülke geneldinde düzenlenen pek çok kampanya, belediye kurslarının açılması, kırsal kesimde kızların okula gönderme çalışmaları sayesinde bu oran her geçen yıl artmaktadır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu