Osmanlı Devletinde Ordunun Asker İhtiyacı Nasıl Karşılanırdı?
Osmanli devletinde ordunun asker ihtiyaci:
1. pençik sistemi ile
2. devşirme sistemi ile
3. tımar sistemi ile karşılanırdı
Rumelideki fetihler gelişmeye başlayınca daha çok askere ihtiyaç duyulmuştu. Yaya ve
Müsellem kuvvetleri ihtiyacı karşılayamıyor ve elde daimi bir ordunun bulunması
gerekiyordu. Bu nedenle I. Murat tarafından, Çandarlı Kara Halil ile Molla Rüstemin
tavsiyeleriyle XIV ncü yüzyılın son yarısı içinde Geliboluda bir Acemi Ocağı
kurulmuştur (Uzunçarşılı, 1988a:5).
Acemi Ocağının amacı, esir alınan savaşa elverişli Hristiyanları kısa bir süre Türk
eğitimiyle yetiştirerek fetihlerde asker olarak kullanmaktı. Alınan esirler, bir süre
Gelibolu-Çardak-Lapseki deniz hattında çalışan gemilerde hizmet gördükten sonra
yeniçeri olarak günlük iki akçe yevmiye ile orduya katılıyorlardı. Acemi Ocağı, ihtiyaca
göre genişletildikten sonra Pencik kanununa göre beşte bir oranında alınan Acemi
oğlanlar, önce Anadoludaki Türk köylülerine verilerek az bir ücretle çalıştırılıyorlardı.
Türk adet ve geleneklerini öğrenerek yeni hayatına uyum sağlayan gençler daha sonra
bir akçe gündelikle Acemi ocağına kayıt edilir mütakiben de Yeniçeri Ocağına
katılırlardı
1402 Ankara Savaşından sonra yaşanan Fetret devrinde ise Osmanlıdevleti dağılmanın
eşiğine gelmişti. Daha sonra tahta çıkan Çelebi Mehmet ve Oğlu II. Murat döneminde
ordu tekrar düzene sokulmuş, artan asker ihtiyacını karşılamak üzere de Devşirme
Kanunu çıkarılmıştı. Daha önce hiçbir Türk-Müslüman devletinde görülmeyen bu usüle
göre; Osmanlı sınırları içinde yaşayan Hristiyan tebanın yaşları kanuna uygun olan
erkek çocuklarından yalnız birer tanesi müslüman yapılarak Osmanlı ordusuna
alınmıştır. Bu çocuklarda Anadolu köylüsünün hizmetine verildikten sonra Acemi
Ocağına katılır, gürbüz ve yakışıklı olanları saray hizmeti için yetiştirilerek pahişahın
sarayına verilirdi. Devşirme yasası, ihtiyaca ve zamanın gereklerine göre, tespit edilen
aksaklıkları giderilerek geliştirilmişti. Yasa gereği devşirme usulü şöyle işlemekteydi;
Devşirme memurları, eline verilen fermanla kendisine devşirme bölgesi olarak
gösterilen sancak ve kazalar gidip, yöresel kadıların ve sipahilerin yardımlarıyla bölgeyi
dolaşır ve kilise heyetlerinin aracılığıyla 8-18 yaşlarındaki Hristiyan çocuklarını
devşirirdi. Yasa gereği, bir çocuğu olanların oğlu alınmayıp babasının hizmetinde
bırakılır, fakat birden fazla ise bir tanesi alınırdı. Alınacak çocuğun soyunun belli, iyi
bir aileye mensup ve orta boylu olmasına önem verilirdi. Kısa boylu, köse ve
11sanatkârlar alınmazlardı. Her bölgeden devşirilen çocuklar, 150–200 kişilik sürü adı
verilen kafileler halinde, devlet başkentine gönderilerek iyice muayene edilmeleri
sağlanır, müteakiben Anadoluya gönderilirdi. Zamanı gelince devşirilen çocuklar Acemi
ocağına alınarak sürekli silâhaltında bulundurulurdu. Acemi ocağının ilk zamanlardaki
mevcudu 3000 kişi kadardı, Koçi beyin risalesinde belirttiğine göre III. Murat’ın Cülus
tarihi olan 1574 senesinde bu sayı 7495 olmuştu. 17. yüzyılın başlarında I.Anmet
döneminde ise bu sayı 12.000 i geçmişti (Uzunçarşılı, 1988a:79).
Kuruluşundan itibaren Acemi Ocağı teşkilatının hizmetleri incelendiğinde 16. yüzyılın
sonlarına kadar süregelen askeri başarılarda çok önemli bir paya sahip olduğu
görülmektedir. Devşirme Kanununun, Kapıkulu Ocaklarına asker yetiştirmek suretiyle
orduyu güçlendirmesinin yanısıra, İslam ve Türk terbiyesiyle yetiştirilen devşirmelerle,
Müslüman-Türk nüfusunun arttırılmasında ve Rumelinin Türkleştirilmesinde büyük
yararı olmuştur. Kanuna göre sekiz ile yirmi yaş arasında bulunan devşirme çocukları
Türk örf ve adetlerine göre yetiştirildikten sonra yeteneklerine göre devlet hizmetlerinin
en yüksek mertebelerine kadar çıkıyordu. Bilhassa 15. yüzyılın ortalarından itibaren,
Çandarlı ailesi döneminde devşirmelerin sadrazamlığa kadar yükselmelerine olanak
sağlanmıştır. Hatta 17. yüzyılın son yarısına kadar geçen süre içinde, sadrazamlık
görevine genellikle devşirme devlet adamları getirilmiştir. Osmanlı Devletine
hizmetleriyle büyük katkıda bulunan Mahmut, Gedik Ahmed, Sokullu Mehmet, Lala
Mehmet, Koyuncu Murad, Kemankeş Kara Mustafa Paşalar gibi devşirme devlet
adamlarının yanısıra, özellikle 17. yüzyılda devlete zararı dokunmuş oldukça fazla
devşirme devlet adamı vardır. Devlet idaresi ile kapıkulu efradının tamamen
devşirmelerin eline geçmesi, devleti kurmuş olan Türklerin önemli görevlere gelmesini
engellemiş hatta Türkler hakkında “etrak bi idrak” tabiri kullanılmaya başlanılmıştır. 17.
yüzyılda meydana gelen birçok isyan ve padişahların tahttan indirilme olaylarında
devşirme devlet adamlarının rol oynadıkları görülmektedir. Bütün bunlara rağmen,
Türklerden oluşan bir Timarlı Sipahi kuvvetine ilave olarak kurulan devşirme teşkilatı,
üç kıtada hüküm süren bir imparatorluğun oluşturulmasına büyük katkıda bulunmuştur
Osmanlıda Askeri Teşkilat : Osmanlı beylik iken ordusu aşiretin gönüllü gazileri olan Türkmenler, alp erenler ve gazilerden meydana geliyordu. Orhan Bey döneminde ilk düzenli yaya ve atlı birlikler kuruldu.”Yaya ve Müsellem” adı verilen bu askerlere savaş zamanlarında gündelik verilirdi. I. Murat döneminde “Kapıkulu Ocağı” kurulmuştur. 15. yüzyılda Osmanlı askeri teşkilatı kara ve deniz olmak üzere iki bölümden meydana gelmiştir.
A – KARA KUVVETLERİ
1 – KAPIKULU ASKERLERİ
I. Murat döneminde Yeniçeri Ocağı kurularak (1362–1363) bu ocağın asker ihtiyacını karşılamak için pençik sistemi uygulanmıştır.
Pençik Sistemi: Savaş esirlerinin beşte birinin asker olarak yetiştirilmesi.
Daha sonra II. Murat döneminde uygulamaya başlanan “Devşirme Sistemiyle” kapıkulu ocaklarının asker ihtiyacı karşılanmıştır.
Devşirme şu şekilde yapılırdı:
Fermanla, devşirilecek bölge ve memur (turnacıbaşı) belirlenirdi.
Bölgedeki sancakbeyi, kadı ve rahip, çocukları belirlemede devşirme memuruna yardım ederdi.
İhtiyaç oranında devşirme yapılırdı.
Orta boylular seçilir, vücut kusuru olanlar devşirilmezdi.
Bir erkek çocuğu olan aileden devşirme yapılmaz ve her aileden bir çocuk alınırdı.
Kapıkulu askerleri devletten üç ayda bir “Ulufe” denilen maaş alırlardı. Kapıkulu askerleri kendi aralarında “Kapıkulu Piyadeleri” ve “Kapıkulu Süvarileri” olarak ikiye ayrılırlardı.
A) KAPIKULU PİYADELERİ
Acemioğlanlar Ocağı: Devşirme usulü ile toplanan gayrimüslim çocuklar, Türk-İslam kültürü alarak yetiştirildikten sonra Acemioğlanlar Ocağına, oradan da Yeniçeri Ocağına alınırdı.
Yeniçeri Ocağı: Kapıkulu askerlerinin en önemli kısmı olan Yeniçeri Ocağı, savaşta ve barışta padişahı korumakla görevliydi. Evlenmeleri ve askerlikten başka işte çalışmaları yasak olan bu ocak II. Mahmut tarafından kaldırılmıştır(1826).
Cebeci Ocağı: Ordunun silahlarını yapan, tamir ve temin işlerine bakardı.
Topçu Ocağı: Top dökmek, top atmak ve top mermisi yapma işlerine bakarlardı. Osmanlılar topu ilk defa I.Kosova Savaşında kullandılar.
Top Arabacıları Ocağı: Top arabalarının yapımı ve topların taşınması işlerine bakarlardı.
Humbaracı Ocağı: Havan topu ve el bombası yapımı ile uğraşırlardı.
Lağımcı Ocağı: Kuşatılan kalelerde tünel kazılması, top fitillerinin ateşlenmesi ve köprü inşası işlerine bakarlardı.
B) KAPIKULU SÜVARİLERİ (ATLILARI)
Kapıkulu süvarileri Enderun Okulu ve yeniçeri ocağından terfi ile seçilirdi. Kapıkulu süvarilerine, altı bölümden oluştuğu için “Altı Bölük Halkı” da denir.
Sipahi ve Silahtar: Savaşta hükümdarın sağında ve solunda bulunur padişahın çadırını korurlardı.
Sağ ve Sol Ulufeciler: Savaşta saltanat sancaklarını korurlardı.
Sağ ve Sol Garipler: Savaşta ordunun ağırlıklarını ve hazineyi korurlardı.
Ocağın adı | Mevcudu | Günlük Ulûfesi
Acemiler | 7.745 | 1–2,5 akçe
Yeniçeriler | 12.000 | 2–5 akçe
Cebeciler | 500–800 | 8 akçe
Topçular | 1000–1200 | 6–8 akçe
Top Arabacıları | 400 | 4–6 akçe
Kapıkulu Süvarileri | 8000 | 14–90 akçe
Kapıkulu Ocaklarındaki Bozulmalar: Askerî alandaki başarısızlıkları önlemek için 17. yüzyıldan itibaren askeri teşkilatta yeni düzenlemelere ihtiyaç duyuldu. Ancak bu düzenlemelere Yeniçeri ocakları karşı koydular.
YENIÇERILERIN BAŞLICA AYAKLANMALARI ŞUNLARDIR:
1. Yeniçeriler 17. yüzyılın başında sadrazamın görevden alınması için padişah III. Mehmet’i ayak divanına çağırmışlar, padişah istekleri kabul etmek zorunda kalmıştır.
2. Padişah II. Osman Lehistan seferi sırasında yeniçerilerin isteksiz davranışını görünce, sefer dönüşü Anadolu, Mısır ve Suriye’den toplayacağı askerle yeniçerileri kaldırmayı düşünmüş, ancak bunu öğrenen yeniçeriler ayaklanarak II. Osman’ı şehit etmişlerdir.
3. IV. Murat saltanatının ilk yıllarında yeniçerilerin isteklerini kabul etmek zorunda kalmış, fakat sonra sert tedbirlerle onları sindirmiştir.
4. IV. Mehmet zamanında zorbalıkları devam eden yeniçeriler 1656’da devlet adamlarını öldürdüler. (Vakayı Vakvakiye= Çınar vakası)
5. 1687’de IV. Mehmet’i tahttan indirerek yerine II. Süleyman’ı geçirdiler.
6. Nizam-ı Cedit’i kuran III. Selim’i tahttan indirdiler. (Kabakçı Mustafa Ayaklanması)
Yeniçerilerin Ayaklanmalarının Başlıca Sebepleri:
Padişah ve diğer devlet adamlarının yeniçeri ocaklarında düzenlemeler yapmak istemeleri,
Saray entrikaları sonucu vezir veya diğer devlet adamlarının yeniçerileri kışkırtmaları
Padişah değişikliğinde cülus bahşişi aldıklarından padişahları tahttan indirerek yerine yenisini geçirmenin işlerine gelmesi
Pek çoğunun İstanbul’da esnaflık gibi işlerle uğraşmalarından sefere gitmek istememeleri
Maaşlarının düşük ayarlı para ile ödenmesi
Denge unsuru olan tımarlı sipahilerin ortadan kalkmasıyla devlet içinde en etkili güç haline gelmeleri,
Tımar sisteminin çökmesiyle sayılarının ve güçlerinin artması.
2 – EYALET ASKERLERİ
Osmanlı ordusunun önemli bir kısmını eyalet askerleri oluşturuyordu. Eyalet askerlerinin temelini “Tımarlı Sipahiler” oluşturmaktaydı. Eyalet askerleri şu kısımlardan oluşmaktaydı:
1-Tımarlı Sipahiler: Tımarlı sipahilerden oluşan, dirlik sahiplerinin beslemek zorunda olduğu, çağrıldığında toplanıp orduya katılan, maaş almayan ve Osmanlı ordusunun büyük bölümünü oluşturan ordudur. Osmanlı toprak sisteminin doğal sonucu olarak oluşan bu ordu devlete ekonomik bakımdan yük olmazdı. Tımarlı sipahi aldığı dirlikle, hem kendi geçimini sağlar hem de tımar kanunnamesinde belirlenen miktarda atlı asker beslerdi. Tımarlı sipahilerin beslediği bu atlı askerlere cebellü denirdi. Tımarlı sipahiler 16. yüzyılın sonlarından itibaren önemini kaybetmiştir.
NOT: Tımar sahipleri ilk 3 bin, zeamet sahipleri ise ilk 20 bin akçesini kendi geçimleri için ayırırlardı. Buna kılıç hakkı denirdi. Tımar sahipleri geri kalan gelirin her 3 bin akçesi, zeamet ve has sahipleri ise her 5 bin akçesi için tam teçhizatlı bir atlı asker yetiştirmek ve gerektiğinde bunlarla birlikte savaşa katılmak zorundaydı.
Tımarlı sipahilerin önemini kaybetme nedenleri
1. Dirliklerin hak etmeyen kişilere verilmesi.
2. Yeniçerilerin tımarları ele geçirmeleri.
3. Sipahilerin sayılarının artması.
4. Yeni fetihlerle toprakların genişletilememesi
5. Celali isyanları yüzünden üretimin azalması.
6. Tımar gelirlerinin düşmesi ve gelirlerinin hazineye mukataa yoluyla aktarılması
7. 17. yüzyıl ortalarından itibaren tımarlı sipahilerin geri hizmetlerde görevlendirilmeleri.
Tımar Sisteminin Bozulmasının Sonuçları Devlet ulûfeli tüfekli kapıkulu askerinin sayısını artırmak zorunda kaldı.
Sayıları çoğalan kapıkullarına ulûfe yetiştirmek güçleşti. Hazinenin yükü arttı.
Eyaletlerdeki tımarlı sipahiler ile kapıkulu birbirine karşı denge unsuru idiler. Tımarlı sipahiler kalkınca, kapıkulları devlete hükmeder hale geldiler.
Kapıkulu askeri ihtiyacı artınca “devşirme sistemi” de bozuldu. Devşirme olmayan kişiler de kapıkulu askeri yapıldı.
Köylü kapıkulu asker olmak isteyince toprağını bıraktı. Bu yüzden üretimde azaldı.
2- Akıncılar: Bahar aylarında düşman ordularına akınlar düzenlemek, keşif hizmetlerinde bulunmak, ordunun güvenle ilerlemesini sağlamak ve savaş sırasında akınlar yaparak düşmanın moralini bozmak amacıyla sınır ve uc boylarında görev yapan atlı birliklerdir.
3- Azaplar: Savaşlarda yeniçerilerin önünde bulunup, savaşlarda yeniçerilerin önünü açmak göreviyle yükümlü olan Anadolu’daki bekâr erkeklerden oluşan askerlerdir.
4- Yaya ve Müsellemler: Ordunun geri hizmetinde bulunup, ordunun geçeceği yolları açmak, köprüleri tamir etmekle görevliydiler. Anadolu’daki müsellemlere Yörük denirdi.
5- Deliler: Sınır boylarını koruyan hafif süvari birlikleri.
6- Gönüllüler: Sınır boylarındaki halktan seçilip sınırdaki şehir ve kasabaların korunmasından sorumlu askerler.
7- Beşliler: Geri hizmet ocaklarından olup, sınır boylarında görev yaparak kaleleri korurlardı.
8- Sakalar: Ordunun su ihtiyacını karşılarlardı.
3 – YARDIMCI KUVVETLER
Savaşlarda Osmanlı Devleti’ne bağlı beylik ve devletlerden alınan kuvvetlerdir. Kırım, Eflak, Arnavut ve Boğdan kuvvetleri gibi.
B – DENİZ KUVVETLERİ (DONANMA)
Osmanlı Devleti’nin ilk deniz kuvvetleri Karesi Beyliği’nin alınması ile oluştu. Osmanlılarda ilk deniz faaliyetleri 1350’lerde Marmara Aydıncık (Edincik) üssünün kurulmasıyla başladı. I. Beyazıt zamanında Gelibolu tersanesi oluşturuldu. Daha sonraları İstanbul, Süveyş ve Rusçuk’ta tersaneler inşa edildi. Osmanlı denizciliği II. Bayezid zamanında gelişti. Bu dönemde büyük kaptan ve denizciler yetişmiştir. Osmanlı donanması Kanuni döneminde Doğu Akdeniz’in en önemli gücü haline gelmiştir.
Donanmanın başında Kaptanıderya (Kaptan Paşa) bulunurdu. Kaptanıderya, Ege adalarını içine alan bir eyaletinde yöneticisi durumundaydı. Donanma askeri genellikle Batı Anadolu’dan seçilir ve bunlara “Levent” denirdi. Osmanlı donanmasındaki gemilere “karamürsel, kalite, kadırga ve mavna” gibi isimler verilirdi.
Barbaros Hayrettin Paşa, Turgut Reis, Salih Reis, Piri Reis, Murat Reis, Seydi Ali Reis, Kılıç Ali Reis meşhur Türk denizcileridir.
ASKERİ TEŞKİLATTA MEYDANA GELEN DEĞİŞİKLİKLER
Orduda meydana gelen bozulmaların temelde iki nedeni vardı;
1) Avrupa’daki gelişmeler: Avrupa’da merkezi krallıkların güçlenmesiyle daimi nitelikte ve yeni silahlar kullanan Batı ordularına karşı, çoğunluğu tımarlı sipahilerden oluşan Osmanlı ordusunun eskisi kadar başarılı olamayışıydı. Çünkü Avrupa orduları daimi olduklarından onlar için “savaş zamanı” diye bir şey söz konusu değildi. Oysa tımarlı sipahi hasat zamanı köyünde bulunmak, öşrünü toplamak düşüncesindeydi. Ayrıca yeni savaş teknikleri ve silah kullanımı ancak kışlada özel eğitimle verilebileceğinden tımarlı sipahinin savaşlarda etkisi de kalmamıştı. Bu nedenle tımarlılar 17. yüzyıldan sonra sadece yol ve istihkâm işlerine bakan askerler haline geldiler.
Tımar sistemindeki bozulmalar: Tımar sisteminin bozulmasına bağlı olarak kapıkulu ocaklarının da bozulmasıdır.
Osmanlı Devleti, 17. yüzyıldan başlayarak 18. ve 19. yüzyıllarda askeriyede ıslahatlar yaptı. 18. ve 19. yüzyıllarda yapılan ıslahatlarda Avrupa’nın etkisi olmuş ve Avrupa’dan teknik elemanlar getirilmiştir.
I. Mahmut döneminde, Humbaracı Ahmet Paşa, Avrupa eğitim sistemini örnek alıp, topçu ve humbaracı sınıfını kurarak geliştirdi. Ayrıca bu dönemde Üsküdar’da askeri mühendis yetiştirmek için “Hendesehane” adıyla bir askeri okul açıldı (1734)
III. Mustafa, Avrupa askeri teknolojisini Osmanlı ordusuna getirmeye çalıştı. Fransa’dan getirilen Baron de Tott (Ahmet Paşa) topçu sınıfını ıslah ederek sürat topçu ocağını kurdu. Deniz kuvvetlerinin subay ihtiyacını karşılamak için “Mühendishane-i Bahrî-i Hümayun” adıyla bir denizcilik okulu açıldı (1773).
I. Abdülhamit, İstihkâm Okulu açarak ordunun teknik sınıflarında ıslahat yapmaya çalıştı.
III. Selim kara subayı yetiştirmek amacıyla “Mühendishane-i Berri-i Hümayun” adıyla bir okul açtı.
III. Selim, Nizam-ı Cedit talimli bir asker ocağı kurdu. Batıdaki askeri yeniliklere uygun olarak kurulan bu yeni ordunun giderlerini karşılamak içinde “İrad-ı Cedit” adıyla bir hazine oluşturdu.
II. Mahmut, Sekbanı Cedit ve Eşkinci Ocaklarını açtı. 1826’da yeniçeri ocağını kaldırarak yerine Asakir-i Mensure-i Muhammediye ordusunu kurdu. Redif birlikleri oluşturdu ve ordunun doktor ihtiyacını karşılamak için Mekteb-i Tıbbiye ile Harp Okulunu açtı.
Abdülmecit döneminde ilan edilen Tanzimat Fermanı ile askerlik hizmeti bütün tebaaya yayıldı. Böylece gayrimüslim tebaanın askere alınması sağlandı. Askerlik ocak hizmeti olmaktan çıkıp herkes için vatan görevi sayıldı.
Abdülaziz döneminde donanmaya ağırlık verilerek, dünyanın üçüncü büyük savaş filosu oluşturuldu. 1869 yılında Serasker Hüseyin Avni Paşa’nın girişimleriyle Osmanlı ordusu “Nizamiye, Redif ve Mustahfız” olarak üç ana bölüme ayrıldı.
1870’de “askeri zaptiye” teşkilatı (jandarma) kuruldu.
II. Abdülhamit, ordunun düzenlenmesi için Almanya’dan subaylar getirterek, askeri subayların sayısını arttırdı. Harp Akademisi (Erkânı-ı Harbiye)’ni kurdu. Ayrıca Doğu Anadolu’daki aşiretlerden Ermeni isyanları ve Rus saldırılarına karşı koymak için “Hamidiye Alaylarını” kurdu.