Radyasyon acillerinde ilkyardım
Radyasyon yaşamın ayrılmaz bir parçası olup, zamanın başlangıcından beri mevcuttur. Radyasyonun faydalı olduğu kadar bazı zararlı etkileri de bulunmaktadır. Örneğin ısı radyasyonu, sıcaklık sağlamanın yanı sıra yanıklara neden olabilmektedir : Ultraviyole radyasyonu bronzluk sağlarken, diğer yandan yanıklara yol açabilmektedir.
Görünür ışık radyasyonu nesneleri görmek için gerekli iken, ani bir flaş görme bozukluğuna neden olabilmektedir. Bu tür radyasyonun riskli olduğunun bilinmesine rağmen ihtiyaç duyulduğu için kullanılmaktadır.
Bununla birlikte toplumun geneli tarafından bilinen ve ilk akla gelen radyasyon türü “iyonlaştırıcı” radyasyondur.
İyonlaştırıcı radyasyonun başlıca kaynakları : elektrik üretimine yönelik nükleer güç santralleri; endüstride tahribatsız kalite kontrolü amacıyla kullanılan radyografi ve radyoskopi cihazları; taşınabilir yoğunluk ve rutubet ölçerler; ağırlık, kalınlık, seviye, viskozite gibi otomatik işlem kontrolünde kullanılan diğer ölçme sistemleri; radyoaktif madde ihtiva eden analiz cihazları; eğitim ve araştırma laboratuarlarında kullanılan açık ve kapalı radyoizotoplar; tıpta teşhis ve tedavi amacıyla kullanılan radyoloji ve radyoterapi cihazları; nükleer tıp ve radioümminoassay laboratuarlarında kullanılan açık ve kapalı radyoaktif maddelerdir.
İyonlaştırıcı radyasyon kaynakları ayrıca tüketim maddeleri olarak isimlendirilen duman dedektörlerinde, zaman göstergelerinde, optik camlarda, lüks lambasının filtrelerinde, bazı seramiklerde ve yıldırımdan korunmak amacı ile üretilen paratonerlerde yaygın olarak kullanılmaktadır.
Ayrıca nerede ve nasıl yaşadığımıza bağlı olarak, yılda 1 miliSievert kadar doğal çevre radyasyonuna maruz kalıyoruz. Söz konusu bu doğal radyasyon kaynakları, güneşten gelen ışınlar ile yeryüzünde, yiyeceklerde ve vücudumuzda bulunan doğal radyoaktif maddelerdir.
Güneşten gelen kozmik ışınların bir kısmı dünyayı çevreleyen atmosfer tabakası tarafından tutulmasına rağmen, yaşanılan bölgenin deniz seviyesinden yüksekliğine bağlı olarak maruz kalınan kozmik ışınlarla alınan radyasyon miktarı artar. Yüksek bölgelerde yaşayanlar deniz seviyesinde yaşayanlara oranla daha fazla radyasyona maruz kalırlar.
– Kayalarda ve toprakta bulunan doğal radyoaktif maddeler nedeniyle belirli miktarda radyasyona maruz kalırız. Bu toprakların inşaat malzemesi olarak kullanılması durumunda ise ölçülebilir radyasyon miktarı artar. Örneğin, tuğla veya taş malzeme kullanılarak inşa edilen binada yaşayanlar, tahta malzeme kullanılarak yapılan binada yaşayanlardan daha çok radyasyon alırlar. Granit kaya taşlarından yapılmış yapılarda radyasyon miktarı en fazladır.
– İçerisinde doğal radyum bulunan inşaat malzemelerinden radon gazı yayılır.
– İnsan vücudunda radyoaktif potasyum bulunduğu için düzenli olarak bir başkasının yanında yatıyorsak, yıllık radyasyon dozumuz artar. Bu radyoaktif potasyum, normal putasyumun içinde doğal olarak bulunur ve yaşamımız için gereklidir.
Tablo 1’de maruz kaldığımız radyasyon dozları ile ilgili bazı örnekler verilmiştir.
İyonlaştırıcı radyasyonun çok düşük dozları için daha sonra oluşabilecek biyolojik etkileri kesinlikle belirlenemez. Bununla birlikte, bilim adamları düşük dozlarda dahil olmak üzere iyonlaştırıcı radyasyona maruz kalarak ışınlanan kişilerin, aldıkları dozlarla orantılı olarak kansere maruz kalabileceklerini kabul ederler.
Uluslararası kuruluşların, radyasyondan korunma uzmanları, yılda alınmasına izin verilen en yüksek radyasyon dozunu radyasyonla çalışan kişiler için 50 mSv ve halk için 5 mSv olarak önermişlerdir. Kanada ve Türkiye gibi bazı ülkeler, yönetmeliklerde bu dozları esas almışlardır. Bu değer son yıllarda 20 mSv’e inmiştir. Bunun dışında, doğal radyasyon kaynakları ve tıbbi uygulamalar nedeniyle yılda ortalama 2 mSv doz alınabileceği kabul edilir. Radyasyonla ilgili tıbbi tetkiklerin yapılması halinde bu değer artabilir.
İyonlaştırıcı radyasyon, insan sağlığı üzerine etki eden birçok nedenden sadece birisidir. Bu etkiyi, iyonlaştırıcı radyasyona gereksiz yere maruz kalmamaya özen göstererek en aza indirebiliriz. Örneğin, nükleer endüstriden yayılan radyasyon miktarı yönetmeliklerle kontrol altına alınmıştır. Taş ve tuğladan yapılan evlerle, işyerlerinde uygun havalandırma ile radon gazının dışarıya atılması sağlanabilir. Aynı şekilde, tıbbi teşhis amacı ile kullanılan x-ışını cihazlarının, gerektiğinde ve verimli olarak kullanılması için doktor ve diş hekimlerini uyarabiliriz.
Doğal çevre ve tıbbi amaçlı tetkikler nedeniyle alınan iyonlaştırıcı radyasyon dozları, maruz kaldığımız radyasyon dozlarının en önemli kısmını oluşturmaktadır. Bunların oldukça düşük dozlarda olduğu o nedenle de insanlarda genetik etki ve öldürücü kanser oluşturması açısından çok az risk oluşturdukları varsayılmaktadır. Bu varsayıma göre, nükleer endüstriden salınan radyasyon miktarı, çevre radyasyon seviyelerini önemli derecede arttırmadığı için, insan sağlığına etkileri de önemli değildir.