Rüya kontrolü nasıl yapılır?

Rüya kontrolü nasıl yapılır?
Lüsid rüya (Kontrollu Ruya)

Lüsid rüya meydana getirmeyi öğrenmeden önce, genel olarak rüyalarınızı gözlemlemeyi ve kontrol etmeyi öğrenmelisiniz. Bunun anahtarı basitçe, sistematik gözlemle etkisi ikiye katlanmış kendi kendine telkindir. Rüya kontrolünü irdeleyen harika bir çalışma, kendisi de lüsid rüyalar gören San Fransisco’lu psikolog Patricia Garfield’den gelmiştir; daha ayrıntılı açıklamalar ve öneriler için onun Creative Dreaming (Yaratıcı Rüya Görme) adlı eserine başvurabilirsiniz. Biz buraya eserdeki temel teknikleri almakla yetineceğiz.
Dr. Garfield’in metodik rüya kontrolünü öğrenmek için önerdiği belli aşamalar şöyledir:
Rüyalarınıza karşı tavrınızı saptayarak işe başlayın. İster şahsî gözlem isterse akademik bir araştırma sonucunda olsun, fakat mutlaka rüyalarınızın önemli olduğu, bazı şeyler söyledikleri ve onların öğretici olduklarına kanaat getirmiş olmalısınız. Eğer uyandığınızda gördüğünüz rüyayı hatırlıyorsanız, ona aldırmazlık etmeyin. Onu analiz etmeye, sorgulamaya ve sizin için ne gibi mesajlar taşıdığını bulmaya çalışın. Rüyalarınızın önemini bir kez fark ettiğinizde, onların tesirlerini deneyimlemeye başlayabilirsiniz. Rüyalarınızı dikkate alırsanız, size karşılık vereceklerdir.


Temel teknik, uyumadan önce belli bir kişi veya konuyla ilgili bir rüya göreceğinizi kendinize telkin etmektir. Garfield görme niyetinde olduğunuz rüyayı bir cümleyle ifade etmenizi, gevşemenizi, cümleyi tekrarlamanızı ve niyetinizin gerçekleştiğini hayal etmenizi özellikle önerir. “Bu gece arkadaşım
……… ‘i rüyamda göreceğim.” şeklinde bir ifade yeterlidir. Yani yatağa girdiğiniz zaman hemen uyumayın. Göreceğiniz rüyalar için biraz hazırlık yapın.

Bu psikolojik egzersizi uygularken rüyalarınızı hatırlama konusunda da gelişme kaydettiğinizi göreceksiniz. Rüya içeriğiniz üzerinde bir miktar kontrol kazanmaya başladıkça, hatırlamanız da daha yoğunlaşacak ve sıklaşacaktır. Ayrıca uyandığınız anda rüyalarınızı yazmanın da çok yararı dokunabilir. En iyi şekil sabah uyanır uyanmaz hemen kalkmayıp ne gördüğünüzü hatırlamaya çalışmanızdır. Eğer hatırlayamıyorsanız, pozisyonunuzu değiştirin. Her nedense bu hareket çoğu zaman rüyanızla ilgili bazı çağrışımlara yol açacaktır. Rüyanızı hatırlar hatırlamaz yazın veya bir banda kaydedin. Bu şekilde onlara toplu hâlde bakabilir ve kontrol konusunda ne kadar mesafe aldığınızı görebilirsiniz. Bazen de gün ortasında bir gece önceki rüyanızı hatırlatan bir şey görmeniz ya da işitmenizle, rüyanızın anılarının kendiliğinden aklınıza geldiğini bulgulayabilirsiniz.
Rüyalarınızda bir ölçüde kontrol sağlayabildiğinizi gördükten sonra lüsid rüyalar meydana getirmeye başlayabilirsiniz. Bu birçok şekillerde yapılabilir. En az karmaşık olanı, kendi kendinize telkin, yani kendinize öyle olacağını söylemeniz ya da talimat vermeniz yoluyladır. Bu arada, en iyi lüsid rüyaların iyi bir uykunun ertesinden, sabahın ilk saatlerinde oluşma eğiliminde olduklarını bilmeniz iyi olur. Sabah ilk uyandığınızda hemen kalkmayıp biraz daha uyumaya niyetlendiğiniz zamanlar idealdir. Bu fenomen muhtemelen normal uyku psikolojisinin bir ürünüdür, çünki çoğu insanın ilk rüya periyodu uykuya daldıktan 70-90 dakika sonra başlar.

Ve genellikle bir REM (rüya göstergesi olan hızlı göz hareketleri) durumunun ortasındayken uyanırız, dolayısıyla uyanıp yeniden uykuya dalmak bizi aynı duruma, yani rüya evresine iade eder. Gece uykuya dalmadan önceki zaman dilimine kıyasla daha elverişli olan bu kritik zamanı kullanmanız, lüsid rüyalar doğrultusundaki telkinlerinizin etkinliğine katkıda bulunacaktır.
Scott Rogo’ya göre, Lüsid rüya meydana getirmenin başlıca teknikleri şunlardır:

1. Uçma rüyaları meydana getirin.
Bir nedenden ötürü lüsid rüya görenler, evrensel bir özellik olarak, normal rüya görenlere oranla rüyalarında daha çok uçtuklarını görürler. Şuurlu rüyalarının sayısı fazla bireyler sık olarak uçma rüyalarının bir anlamda teşrifatçı görevi yaptıklarını ya da rüyadaki şuurluluğun en iyi bir uçma rüyasında elde edildiğini keşfetmişlerdir. Belki de rüyanın yer çekimine meydan okuyan bu içeriği kişinin rüya görmekte olduğu gerçeğine aymasını sağlamaktadır. Dolayısıyla kendinize rüyanızda uçacağınızı telkin ederek başlayın. Bunu başardığınız takdirde lüsid rüyalar kendiliğinden tezahüre başlayabilirler.

2. Korkulu rüyalar ya da kâbus meydana getirin.
Hemen herkes bir karabasanın içindeyken bunun bir rüya olduğu gerçeğine uyanmayı deneyimlemiştir. Rüyalardaki aşırı gerilim unsuruna karşı harekete geçen psikolojik savunma mekanizması esaslı bir avantaja dönüştürülebilir. Kendinize karabasan görme ya da gerilimi fazla bir düş serüveninin ortasında bulma talimatı verin ve bakın bakalım bunun rüya olduğuna ayılabiliyor musunuz? Kendinize, rüyanız dayanamayacağınız boyutlarda sıkıntı verip de bunun yalnızca bir rüya olduğunu fark ettiğiniz zaman uyanacağınızı telkin edin. Bu hedefi yakaladığınız zaman bu fark edişin ertesinde uyanacağınız telkinine son verin.

Yalnızca rüya ortamınızın değişmesini isteyin ya da sizi tehdit eden her neyse veya her kimse çekip gitmesini söyleyin! Genelde gidecektir. Bazı kültürlerde bu çocuklara dahi öğretilmekte, yatmadan önce rüyaların gerçek olmadığını ve düşlerindeki düşmanlarla barış yapabileceklerini kendilerine hatırlatarak tam anlattığımız bu usulle korkulu rüyalarını denetleyebil­meleri sağlanmaktadır. (Malayalı Senoi’lerde olduğu gibi)

3. Rüyalarınızda, olmaması gereken ya da uygunsuzluk gösteren şeylere dikkat edin.
Bu belki de lüsid rüya görmeyi öğrenmenin ve denetlemenin en geçerli metodudur. Uyumadan önce kendinize analizci düşüncenin rüyalarınızda da mümkün olduğunu önerin. Rüyada uygunsuzluk sergileyen herhangi bir şeyin sizi deneyimlediklerinizin gerçek dünyaya ait olmadığına dair uyandıracağını söyleyin.

Bilinmeyen bir nedenden ötürü çoğu kişilerin ilk lüsid rüyaları kendiliğinden oluşan bir idrak kıvılcımıyla başlar. Rogo, yaşadığı deneyimi şöyle anlatıyor:

“Benim kendi lüsid rüyalarımdan biri erken kalktığım bir sabah şuurlu rüyalarla ilgili bir kitaptan birkaç sayfa okuyup sonra tekrar biraz daha uyuduğumda gerçekleşmişti. Rüyamda genç bir kızla bir bilardo salonundaydım. Birlikte oradan ayrıldık ve başımı çevirdiğim zaman kızın bir anda gözden silindiğini gördüm.

Bu benim afallamama neden olmuştu ve tekrar salona girip içeri baktığımda orasının tamamen farklı bir dekorasyonda olduğunu gördüm. Bu uygunsuzluktan anladım ki, rüya görüyordum. Fakat uyanmadım ve kendime rüya ortamındaki denemelerimi sürdürmek doğrultusunda rüyaya devam edeceğimi söyledim. Ve sonrasında çerçevesini genişletmiş bir perspektiften baka­bilmek için bilincim yerinde olarak çaba sarf ettiğim ve etrafta uçuşarak dolaştığım harika anlar geçirdim. Sonunda da kendime uyanmamı söyleyerek kalktım.”

Rüyalardaki bu tür uygunsuzlukları yakalamak için sürekli kendinize telkinde bulunmak mesafe alabilmek için yapabileceğiniz en iyi şeydir. Fakat tabiî ki sonuç almak bir zaman ve deneme meselesidir.

4. Kendinize rüyaların gerçek olmadığını telkin edin.
Rüya görmekte olan kişi için o düş dünyası o sırada bütünüyle gerçektir. Korkulu bir rüyadan ter içinde kalkmayan ya da bir saçmalığa gülerek uyanmayan bir kimse var mıdır? Kendimize telkin sayesinde bunu değiştirebiliriz. Şuurlu rüya görmede çok başarılı olan İngiliz ev hanımı Mary Arnold-Foster bu yeteneğinin nasıl geliştiğini Studies in Dreaming (Rüya Çalışmaları) adlı kitabında anlatır. Gün boyunca kendisine rüyaların gerçek olmadığını anımsatarak başlamıştı. Bu onun şuurdışı zihnine bir önerme vazifesi görmüş ve yavaş yavaş rüya gördüğünü hatırlamaya başlamıştı. Bunun sonucu da lüsid rüyalar olmuştur. Genelde rüyada olduğunu anlar anlamaz uyanıyordu, fakat zaman içinde heyecana kapılmayıp rüya teşhisinden sonra da onun sürmesine izin vermeyi öğrendi.

5. Uyku başlangıcına kadar farkındalığınızı koruyun ve rüyalarınızı şuurlu bir farkındalıkla izleyeceğinizi telkin edin.
Normal bir rüyanın şuurlu bir rüyaya dönüşmesinden farklı olarak, ayık durumdayken şuurlu bir lüsid rüyanın kasıtlı olarak meydana getirilmesi muhtemelen en zor tekniktir.

İlk olarak P. D. Ouspensky’nin A New Model of the Universe (Yeni Bir Evren Modeli) adlı klâsiğinde tanımlanmıştır. Ouspensky uykunun gerçek anlamda devreye girdiği ana kadar farkındalığını korumak doğrultusunda sürekli pratik yapıyordu. Yavaş yavaş şuurluluğunu korumayı sürdürebileceğini, bunun uykuya daldıktan sonra dahi mümkün olduğunu öğrendi ki, bu şekilde rüyalarını onların rüya olduğunun tamamen bilincinde olarak gözleyebilmiştir. Onun lüsid rüyalar meydana getirme metodu hipnagojik durumu gözlemlemek, durumu sürdürmek ve uykuya bilinçli olarak girmek üzere kendini yöneltmekti.

Bu süreç sırasında belli bir düşünce ya da konuyu kararlı bir biçimde zihninde tutuyor ve akabinde bunun, göreceği rüyada ortaya çıkmasını istiyordu.
Yalnız Ouspensky’nin açıklamalarını okuduğunuz zaman, onun şuurlu rüyalarının gerçek lüsid rüyalar mı yoksa uyku öncesi imgelemenin birbiri ardına gelen komplike ürünleri mi olduğu açık değildir. Uykudan hemen önceki uyuşukluk durumu ile uykunun ilk evreleri arasında psikofizyolojik anlamda kesin bir ayırım olmadığı için bu belki de öncelikli bir önem taşımamaktadır -özellikle de kısaca göreceğimiz gibi hipnagojik durumun BDD meydana getirilmesi için ideal olması nedeniyle.

Önce de işaret ettiğimiz gibi lüsid rüyaların meydana getirilmesi BDD’nin kendiliğinden ortaya çıkışma yol açabilmektedir. Ancak lüsid rüyadan istemli olarak bir BDD meydana getirmek istediğiniz takdirde, en yaygın olarak kullanılan şu üç metodu izleyebilirsiniz:

Bir lüsid rüya elde ettiğiniz zaman, kendinize beden sınırlarınıza geri dönme talimatı verin, fakat uyanmamanız gerektiğini de hatırlayın. Bu noktada genellikle kendinizi bedeninize geri dönmüş bulursunuz. Bu sırada ya felç hâlindesinizdir ya da hayretle gözlerinizin kapalı olduğunun bilincinde olduğunuz hâlde odanızı oldukça iyi görebildiğinizi görürsünüz. Bu, gerçekte hâlâ uykuda olmanıza rağmen uyanık olduğunuzu düşünüyor olmanızdan kaynaklanır. Şimdi tek yapacağınız kendinize bedeninizin dışına süzülerek ondan ayrılmak komutunu vermenizdir. Bu komutu genelde BDD izler.

Bir bakıma farklı bir metot, öteden beri projeksiyon yapan Güney Afrikalı matematikçi J. H. M. Whiteman tarafından önerilmiştir. Otobiyografisinde lüsid bir rüyanın bir zihin egzersiziyle nasıl bir BDD’ye dönüştürülebileceğini anlatır. Kendinizi rüya gördüğünüzün şuurunda olduğunuz bir rüyanın içinde bulduğunuz zaman zihninizi temizlemeye çalışın. Rüya ortamınızdaki işlemin önünü kesin ve salt düşünce sürecinize tanık olun. Rüya ortamınız çökecek ve kendinizi beden dışında bulabileceksiniz.

Üçüncü öneri uçma rüyalarının, zihnin fiziksel bedene olan bağımlılığının sürmesine rağmen rüya görenin (yani “astral” bedenin) bilincinde olmadan beden dışında olduğuna işaret ettiğine inanan Sylvan Muldoon’dan gelmiştir.

Muldoon uçma fiilini içeren lüsid bir rüyanın meydana getirilmesini tavsiye eder ya da rüyalarınızda uçmaya başlamalı ve sonra da bedeninizden ayrılmalısınız. Bu onun gece projeksiyonlarında kullandığı en gözde metoduydu.

Muldoon rüya görme, uyuma ve beden dışı yolculuk arasındaki ilişki üzerinde çok durmuştur. Hatta bir de Ouspensky’nin tarzına çok benzeyen, rüyaları ve yarı uyku durumunu denetleme becerisiyle projeksiyon meydana getirme yöntemi geliştirmiştir.

Yatağınıza girdikten sonra birkaç gece (birkaç hafta desek daha iyi olur) uykuya doğru kayma sürecinizi gözleme tâbi tutun, içinizden geçenleri dinlemeye konsantre olmaya çalışın. Hiçbir şey ve hiç kimseyi düşünmeyin, yalnızca kendinizi dinleyin. Şuurunuz giderek bulanıklaşmaya başlayacaktır, fakat siz bu arada kendinizi yakından izlemeye çalışın. Ayık olduğunuzu anımsamaya gayret edin, fakat uykuya gidişinizi de egellemeyin. Bunun önemini bunu denediğiniz zaman ve şu anda olduğundan çok daha iyi kavrayacaksınız.
Şuurluluğunuzu sürdürmeyi öğrendikten sonra iyice uyku bastırana dek gevşeme durumda kaim; bundan sonra bir adım daha atmalı ve zihninizde tutacağınız uygun bir düş kurarak uykuya zihninizdeki o düşle beraber geçmelisiniz.

Şuna dikkat edin: Düşünüzü, içinde aktif olarak faaliyette bulunacağınız ve dahası fantomunuzu gönderdiğiniz zaman onun yapacağı hamlelere karşılık gelecek hareketleri içerir biçimde korumanız zorunludur.
Hangi hareket tarzından hoşlanırsınız? Yüzme? Uçakla yolculuk? Balonla uçmak? Yoksa dönme dolaba binmek mi? Asansöre ne dersiniz? Önemli olan rüyanızdaki hareketin “hoşunuza giden” bir şey olmasıdır. Eğer sevmediğiniz türde bir aktivite seçerseniz bu içselleşerek hoşnutsuzluğa yol açacaktır.

Dolayısıyla sizde hoşlanma duygusu yaratacak bir hareket tipi seçin ve tamamen bilinçli olarak projeksiyon yaptığınız zaman bu sayede fantomunuzun gerçek anlamda havada dolaşmasının yarattığı his de hoşunuza gidecektir. Bunda tam başarı elde edebilmek, yani rüyanızdaki aksiyonu ondan keyifli bir his alacak şekilde ayarlamak için uzunca bir yol yürümeniz gerekecektir.
Şimdi, diyelim ki asansöre binmekten hoşlanırsınız. Uykuya doğru kayarken bilincinizi korumayı da öğrendiniz. Sırtüstü yatın. Olayı içinizde düşünün. Şimdi bir asansörün tabanında sırtüstü yatıyorsunuz.

Orada sükûnet içinde yatıp öyle uykuya daim ve asansör de tam siz uykuya daldığınız anda yukarı doğru çıkmaya başlayacaktır. Ve siz orada uzanmış yatarken bu çıkış duygusundan tat alacaksınız. Şimdi asansör büyük bir binanın en üst katma çıkmaya hazırlanıyor ve hafifçe sarsılıyor. Yavaşça, sessizce yukarı doğru çıkmaya başlıyor, giderek daha yukarı ve daha yukarı. Ve siz bu histen son derece hoşnutsunuz. Şimdi artık en üst kata yaklaştınız. Durdu. Ayağa kalkıyorsunuz, asansörden çıkıyorsunuz ve en üst katta dolaşmaya başlıyorsunuz. Dolaşırken çevrenize bakmıyorsunuz ve her şeyi gözlemliyorsunuz. Şimdi tekrar asansöre biniyor ve aynı şekilde tabana sırtüstü uzanıyorsunuz. Yavaş yavaş aşağı doğru iniyorsunuz, iniyorsunuz ve şu anda zemin kata varmış olan asansörün tabanında yerde yatmaktasınız.

Tekrar tekrar ve hep aynı rüyayı kullanmanız çok önemlidir, çünki her seferinde farklı bir rüyayı denemenizden şuuraltınız yeterince etkilenmeyecektir. Bu etkilenmeyi sağlamak için uyumadan önce her gece daima aynı rüyayı yinelemelisiniz.
Rüyanızı zihninizde en canlı şekilde oluşturun ve şuurunuz giderek bulanıklaşmaya başladığı sırada da o aklınızda olsun; “bilmemeklik” anı hızla yaklaşırken siz de asansörün içine süzülün; ve asansör yukarı çıkarken astral bedeniniz (tavana doğru) yatay bir çıkış yapacaktır; siz rüyanızda asansörün en üst kata vardığı zaman ayağa kalktığınızı görürken astral bedeniniz de fizik bedeninizin kabuğu gibi diklemesine harekete geçecektir. Siz asansörden dışarı çıktığınızı görürken o da dışarı çıkacaktır. Aynı şekilde geri dönüşte de siz rüyanızda asansöre binerken astral bedeniniz fiziksel kabuğunun tam üstüne gelecektir; siz tabana uzanır­ken astraliniz de yatay bir pozisyon alacaktır; asansör aşağı doğru inerken astraliniz de kendim aşağı, fizik bedeninize doğru alçaltacaktır.

Projeksiyon öncesi rüyalarınızı meydana getirmeyi ve kontrol etmeyi öğrendikten sonra, bunları gerçek anlamda bedenden ayrılmak için kullanmaya hazırsınız demektir.
Bu noktaya kadar, rüyanızın şuurlu olup olmaması o kadar önemli değilmiş gibi görünmektedir. Fakat tam ayrılışı gerçekleştirmek için asansörü terk ettikten sonra kendinizi rüyadan uyandırmayı hatırlamanız gerekir. Bundan dolayı, rüya içerisinde belli noktada şuurluluğun sağlanması gerekmektedir. Bu, otomatik olarak BDD hâlini meydana getirecektir. Bunu başardığınızda kendinizi bedeninizin üzerinde dolaşırken bulabilirsiniz.
Muldoon’un doğrudan belirtmemesine rağmen, becerinizin iyice ilerlediği son aşamada rüyanızı bütünüyle şuurlu bir rüya hâline getirmeye gayret etmeniz rüyada en aktif bir biçimde eylem yapabilmeniz için elzemdir. Bu size uygun zamanda BDD’ye geçme fırsatını yaratacaktır. Tekniğin tümüyle etkinliği vizüalizasyonla ikiye katlanmış bir kendi kendine telkin yöntemi olduğu görülmektedir.
Tüm bu tekniklerde ustalaşmak zor gibi gelebilir, fakat öyle değildir. Tek gereken bunların nihayetinde sonuç üreteceği inancı eşliğinde pratik yapmanızdır. Biyofidbek eğitimiyle benzerlik göstermektedir. Psikologlar, bir zamanlar otonom (özerk) olduğu düşünülen -beyin dalgaları, kalbin atış hızı (nabız), elektriksel deri direnci ve beden ısısı gibi- fizyolojik işlevler üzerinde hepimizin belli ölçüde kontrol sağlayabileceğimizi öğrenmişlerdir. Çoğu birey biyofidbek verilerine dayanarak bu işlevlerini kontrol altına almayı öğrenebilmektedirler.

Örneğin beyin dalgaları üzerinde kontrol kazanabilmek için yaygın olarak kullanılan bir fidbek metodunda denek, zil sistemiyle birleştirilmiş bir EEG’ye bağlanır. Denek bir süre için belli bir beyin dalgası, örneğin bir dizi alfa dalgası ürettiği zaman zil çalmaya başlar. Bu bilgi bildirimi deneğin deneme yanılma metodunu izleyerek bir süre sonra arzu edilen beyin dalga ritmini üretmesini mümkün kılmaktadır.

Süje genelde aktif bir yaklaşımla, yani yoğun isteme ya da dalgaların oluşumuna yardımcı olacak belli zihinsel resimler yaratmak gibi özel stratejileri deneyerek başlar, zaman geçtikçe ise pasif bir yaklaşımın hepsinden iyi olduğunu görür. Biyofidbek kontrolünün en başarılı biçimi oturup arkanıza yaslanmak, gevşemek ve pasif bir tarzda uygun beden değişikliklerinin gerçekleşmesini istemek şeklinde uygulanmaktadır. “Pasif irade gücü” denilen bu strateji hangi biyofidbek görevini üstlenmiş olursa olsun, çoğu bireyde iş görmektedir.
Daha kısa yoldan söylemek gerekirse, görünen odur ki zihin/beden fonksiyonlarınızın farkında olmayı öğrenmeniz, size otomatikman onları bir ölçüde denetlemeyi getirmektedir.

Bu, yukarıda sunulan tüm diğer egzersizler için de geçerlidir. Yalnızca müşahede ederek ve kendinize uygun talimatları vererek otomatikman rüyalarınızı bir ölçüde kontrol yeteneğini geliştirirsiniz. İşin geri kalan kısmını şuurdışı zihniniz üstlenecektir. Çoğumuzun rüyalarımız üzerinde hiçbir şekilde denetim sahibi olmamamızın nedeni, pek az kişi haricinde onlara gereken dikkati vermememizdir. Dr. Garfield’in kapsamlı incelemelerine dayanarak işaret ettiği gibi, rüya kontrolünü öğrenmede en kritik anahtar öğe gece kurgulamalarımızda doğru yaklaşımı geliştirmektir. Gerisi kendi gelecektir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu