Side’deki Apollon Tapınağı hakkında bilgi verir misiniz?
Didim’deki Apollon Tapınağı, Priene- Milet- Didim gezisinin son ayağını oluşturur. Her nekadar günümüzde tapınağın çevresinde bir yerleşim birimi varsa da, antik çağda durum oldukça farklıydı çünkü antik Didyma, bir kent ya da köy değil, sadece ve sadece bir kehanet merkeziydi. Üstelik öyle sıradan değil, antik dünyanın en önemli üç kehanet merkezinden biriydi (Diğerleri: Claros’daki ve Delfi’deki Apollon tapınaklarıydı). Günboyu bu tapınağın merdivenlerini aşındıran vatandaşlar her konuda kehanet talebinde bulunurlardı.
“Ne zaman evleneceğim?” diye soran genç kızların yanısıra, “Bu savaşa girersek ordularımız kazanır mı?” diye soran imparatorlar da tapınağın müşterileri arasındaydı. “Müşteri” diyoruz çünkü kehanet talebinde bulunmak ücrete tabiydi. Özel talepler için, kamu yararına olan taleplerden 7 kere daha fazla ücret ödemek gerekirdi. En üstteki fotoğrafta tapınağın bugünkü halini görüyorsunuz. Onun altında tapınağın inşa halindeki durumunu gösteren bir temsili resim yer almakta. Üçüncü resimde ise, kehanet talebinde bulunanların aşındırdığı basamakları görüyorsunuz. Antik çağda, insanların tapınaklara girmesi yasaktı. Kehanete ilişkin talepleri rahiplere söylerler, onlar da baş rahibe (ya da rahibeye) iletirlerdi. Kükürt gazı sızan bir odada transa giren baş rahibin söylediği kehanet, daha sonra, yine rahipler tarafından “halkın anlayacağı” bir dile dönüştürülerek talep sahibine iletilirdi.
Antik dönemin bütün tapınaklarında olduğu gibi, Didim Apollon tağınağında da, ana cephenin sütunları üzerinde Meduza’yı tasvir eden alçak kabartmalar vardı. Yerden 19 metre yükekte yer alan bu frizlerde tasvir edilen ve bir mitoloji kahramanı olan bayan Meduza’nın kıvırcık saçları, aslında yılanlardan oluşuyordu. Ancak bundan da önemlisi, Meduza’nın bakışlarıyla insanları taşlaştırmasıydı. Tapınaklarda çok sayıda kıymetli obje bulunduğundan, Meduza’nın insanı taşlaştıran bakışlarının soyguncular üzerinde caydırıcı bir güç oluşturacağına inanılırdı.
Kalıntıları bugüne ulaşmış olan tapınak M.Ö.4.yy’dan kalmadır. Ancak bu Helenistik tapınak, M.Ö.6.yy’dan kalma arkaik tapınağın üzerine inşa edilmiştir ki, o tapınaktan da önceleri, aynı yerde, daha da eski (belki M.Ö 8.yy’dan kalma) bir tapınak olduğu saptanmıştır. Her halukârda, M.Ö.6.yy’a gelindiğinde, Didim bir kehanet merkezi olarak tüm dünyada nam salmıştı. İşte o dönemde, M.Ö.550 dolaylarında, büyük bir tapınağın inşaatına başlandı. Bu tapınak, kehanet odasını barındıran küçük tapınağı içine alacak şekilde, Didim’in şanına uygun boyutlarda inşa edilecekti. 18 metre yüksekliğindeki duvarların önünde 2 sıra halinde sütunlar binayı çevreliyordu. İnşaat alanının boyutları 89 x 38 metreydi. Ancak M.Ö.494’de, bölgeyi ele geçirmek isteyen Perslerle İon Konfederasyonu arasında çıkan Lade deniz savaşını Perslerin kazanmasıyla tağınağın kaderi de değişti. Şimdiki İranlılar’ın ataları olan Persler tapınağı yaktılar, içindeki Apollon heykelini Persopolis’e götürdüler, Milet’in halkını da Mezopotamya’ya sürdüler.
Tapınağın kaderi Büyük İskender’in M.Ö.334’de bölgeyi ele geçirmesiyle yeni bir evreye girdi. M.Ö.332’de, İskender’in himayesinde tapınağın yeniden inşaasına başlandı. Ancak bu seferki tapınağın inşaatı hiçbir zaman sona ermedi. Bir öncekinden daha da büyük olarak tasarlanan tapınak 109 x 51 metre boyutlarındaydı. Binanın çevresinde 120 sütun vardı. Haybetini daha da artırmak için 13 basamakla çıklan bir platform üzerine oturtulan bu tapınağın inşaatı yaklaşık
300 yıl boyunca, Brankidler ailesinin ekmek kapısı oldu. Aynı zamanda tapınağın rahipliğini de yapan aile, Büyük İskender sayesinde, İran’a götürülmüş olan Apollon heykelini geri getirmeyi de başardı. Bu heykeli koruma altına almak için, kehanet odasının bulunduğu yere, Naiskos adı verilen, üzeri çatıyla kaplı küçük bir tapınak inşa edildi.
Hrıstiyanlığın Roma İmparatorluğunun resmî dini olarak kabul edilmesiyle birlikte tapınak inşaatı durdu.
Bizans döneminde tapınağın içinde küçük bir kilise inşa edildi. İmparator Justinien döneminde, tapınak evsiz barksızların barındığı bir sığınma evine dönüştü.
Tapınak duvarlarının alt kornişleri, stilize edilmiş çeşitli bitki ve yılan derisi motifleri ile bezeliydi. Sütunların yerden yüksekliği 18 metreydi. Baştaban ve frizlerle birlikte bu yükseklik 20 metreyi aşıyordu.
Tapınağı çevreleyen sütunların sayısı 120’ydi. Didim Apollon Tapınağı, bu boyutlarıyla, 127 sütunlu Efes Artemis Tapınağı ile rekabet halindeydi.
Tapınağın Pronaos adı verilen giriş bölümü. Bu bölüm, 13 basamaklı merdiveni çıkarak ulaştığınız platformun adıdır.
Bu 2 resimde tapınağın bir zamanlar sıradan insanlara yasak olan ve sadece rahiplerin girebildiği iç kısmı görülüyor. Bu resimde, girişte tapınağın arkasına doğru bakıyoruz. Kehanet odası en dipte, yer hizasında görülüyor. Bu resim ise, karşı taraftan, yani kehanet odasının temelleri üzerinden çekilmiş. O dönemin teknolojileri ışığında binanın üzerini kapatmak mümkün olmamıştı. Kehanet odasının üzerine inşa edilen küçük bir tapınakla Apollon heykeli koruma altına alınmıştı.