TDK ve TTK

TDK ve TTK
Türk Tarih Kurumu

Türk Tarih Kurumu, Türk tarihinin ilk kaynaklardan araştırılması amacıyla Atatürk’ün direktifiyle 1931 yılında kurulan araştırma kurumudur. Kurumun merkezi Ankara’dadır.

Kurum, 15 Nisan 1931 günü 16 üye ile Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti adıyla kurulmuştur. 3 Ekim 1935’te ismi Türk Tarih Kurumu olarak değiştirilmiştir. 1983 yılında çıkarılan bir yasa ile T.C. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’na bağlı bir kuruluş haline gelmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı Atatürk, vasiyetnamesinde Türk Tarih Kurumu için de parasal varlığından bir pay ayırmıştır. Kurumun ana geliri, Atatürk’ün İş Bankası’ndaki hisse senetlerinden oluşmaktadır. Daha sonra gelen cumhurbaşkanları Türk Tarih Kurumu’nun koruyucu başkanlarıdır.

Kurum, çalışmalarına Ankara’daki Türk Ocağı Halk Evleri binasında başlamıştı. 1940 yılı sonunda Dil, Tarih, Coğrafya Fakültesi binasına taşınmış, 12 Kasım 1967’de ise kendi binasına geçmiştir. Projesi Turgut Cansever’e ait olan ve Nail Çakırhan tarafından yapılan bu bina, Türkiye’de çağdaş mimarlığın önde gelen eserlerinden birisidir ve 980 yılında Uluslararası Ağahan Mimarlık Ödülü’nü kazanmıştır.

Türk Tarih Kurumu Faaliyetleri
Türk Tarih Kurumu, Türk Tarihi ve Türkiye Tarihini incelemek ve sonuçları yaymak için konferanslar, seminerler, kongreler, anma törenleri, sergiler düzenler; kazılar yaptırır, kitaplar yayınlar; kurumun üyeleri uluslararası kongre ve seminerlere katılarak bildiri sunar.

Türk Tarih Kurumu Kongreleri
Geleneksel olarak düzenlenen Türk Tarih Kongreleri Türk Tarih Kurumu’nun en bilinen etkinliklerindendir. İlk iki Türk Tarih Kongresi, Atatürk’ün koruyucu başkanlığında gerçekleşmiştir.

1. Türk Tarih Kongresi, 2-11 Temmuz 1931’de Ankara Halkevi’nde gerçekleşti. Amacı, yeni tarih görüşü ve tarih öğretiminde izlenecek yolun öğretmenlere aktarılması idi.
2. Türk Tarih Kongresi, 20-25 Eylül 1937’de İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nda gerçekleşti.Uluslararası nitelikteki bu kongrede Türk tarihinin açıklanması ve belgelenmesi amacı güdüldü.
3. Türk Tarih Kongresi, 15 -2 0 Kasım 1943
4. Türk Tarih Kongresi, 10-15 Kasım 1948
5. Türk Tarih Kongresi, 12-17 Nisan 1956
6. Türk Tarih Kongresi, 20-26 Ekim 1961
7. Türk Tarih Kongresi, 25-29 Eylül 1970
8. Türk Tarih Kongresi,11-15 Ekim 1976
9. Türk Tarih Kongresi, 21 25 Eylül 1981
10. Türk Tarih Kongresi, 22-26 Eylül 1986
11. Türk Tarih Kongresi, 5-9 Eylül 1990
12. Türk Tarih Kongresi, 12-16 Eylül 1994
13. Türk Tarih Kongresi, 4-8 Ekim 1999
14. Türk Tarih Kongresi, 9-13 Eylül 2002
Atatürk Yıllık Konferansları
Kurum, 1963 yılından beri Atatürk Yıllık Konferansları düzenlemektedir.

Yayınlar

1937 yılından beri yayınlanan Belleten adlı yayın, kurumun süreli yayınır.
Kurum tarafından 1964’ten beri çıkarılan Belgeler adlı bir başka yayın ise Türk arşivindeki belgeleri açıklamalı olarak yayınlar.
1991’den bu yana Höyük adlı yayın kazı raporlarını yayınlamaktadır.
Kazılar

22 Ağustos 1935’te, Kurum’un kendi parası ve kendi elemanlarıyla başlattığı ilk kazı Alacahöyük Kazısı’dır. Bunu Trakya ve Anadolu’nun türlü bölgelerinde yapılan kazı ve arkeolojik araştırmalar izlemiştir. Bu kazılardan çıkan eserler pek çok müzede sergilenmektedir.

Uluslararası Bilim Kurumlarında Üyelik

Türk Tarih Kurumu, Uluslararası Akademiler Birliği’nin (International Union of Academies-IUA) Türkiye’deki tek üyesidir.

Kütüphane
Tarih ve arkeoloji alanında ülkenin en büyük kütüphanesi, Türk Tarih Kurumu Kütüphanesidir. Kurum, Türkiye’nin son çağlar tarihi için de zengin bir arşive sahiptir.

Türk Tarih Kurumu Başkanları
Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu (1993-?)
turgay öz (1988-?
Yaşar Yücel (1983-1993)
Sedat Alp (1982-1983)
Yusuf Akçura (1932-1935)

Türk Dil Kurumu

Türk Dil Kurumu, Türk Dili Tetkik Cemiyeti adı ile 12 Temmuz 1932’de Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla kurulmuştur. Kurumun kurucuları, hepsi de milletvekili ve dönemin tanınmış edebiyatçıları olan Samih Rıfat, Ruşen Eşref, Celâl Sahir ve Yakup Kadri’dir. Kurumun ilk başkanı Sâmih Rif’at’tır. Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin gereği, “Türk dilinin öz güzelliğini ve varsıllığını ortaya çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek” olarak belirlenmiştir. Atatürk’ün sağlığında, 1932, 1934 ve 1936 yıllarında yapılan üç kurultayda hem kurumun yönetim organları seçilmiş, hem dil siyaseti belirlenmiş, hem de bilimsel bildiriler sunulup tartışılmıştır. 26 Eylül – 5 Ekim 1932 tarihleri arasında Dolmabahçe Sarayı’nda yapılan Birinci Türk Dili Kurultayı sonunda Kurumun “Lügat-Istılah, Gramer-Sentaks, Derleme, Lenguistik-Filoloji, Etimoloji, Yayın” adları ile altı kol hâlinde çalışmalarını sürdürmesi kabul edildi.

Türk Dil Kurumu’nun iki ana amacı
1. Türk dili üzerinde araştırmalar yapmak, yaptırmak;

2. Türk dilinin güncel sorunlarıyla ilgilenerek çözüm yolları bulmak.

Atatürk’ün kendisi de Türk dili üzerindeki yerli ve yabancı araştırmaları bizzat inceleyerek, dönemindeki bilginleri Türk dili üzerinde araştırmalar yapmaya yönlendirmiştir. Nitekim Türk dilinin en eski anıtları olan Göktürk yazılı metinlerin ilk iki cildi onun sağlığında yayımlanmış; 1940’larda yayın hayatına çıkabilen Divanü Lügati’t-Türk, Kutadgu Bilig gibi yapıtlar üzerinde de yine onun sağlığında çalışılmaya başlanmıştır. Daha sonra birçok cilt hâlinde ortaya çıkacak olan Tarama ve Derleme Sözlüğü’yle ilgili çalışmalar da Atatürk’ün sağlığında başlamıştır. Tarama Sözlüğü, 13. yüzyılda başlayan Batı Türkçe’sinin eski eserlerinin taranmasıyla; Derleme Sözlüğü, Anadolu ağızlarında kullanılan kelimelerin derlenmesiyle oluşturulmuş büyük sözlüklerdir. Çağdaş Türkçenin dilbilgisi, sözlüğü, yazımı ve terimleriyle ilgili çalışmalar da Atatürk tarafından ilgiyle izlenmiştir.

Türk Dil Kurumu’nun kuruluşuyla birlikte çağdaş Türkçede çok hızlı bir arılaştırma akımı da başlamıştır. Bizzat Atatürk’ün öncülük ettiği, Türk dilinin yabancı kökenli sözlerden temizlenmesi akımı 1935 yılına kadar sürmüş; halkın diline girip yerleşmiş sözcüklerin dilden atılması işleminden bu tarihte vazgeçilmiştir. Atatürk’ün ölümünden sonra öz Türkçe akımı Türk aydınları arasında sürekli tartışılan bir konu olmuş ve özellikle 1960’tan sonra Türk Dil Kurumu bu akımın öncülüğünü yapmaya devam etmiştir. 1980’den sonra tartışmalar durulmuş, bilimsel çalışmalar hız kazanmıştır.

Atatürk, ölümünden kısa bir süre önce yazdığı vasiyetname ile mal varlığını Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumu’na bırakmıştır. Bu iki kurumun bütçesi bugün de Atatürk’ün mirasından karşılanmaktadır. Türkiye’nin en büyük bankalarından biri olan Türkiye İş Bankası sermayesinin %28,9’unu oluşturmaktadır.

Türk Dil Kurumu’nun yapısıyla ilgili ilk önemli değişiklik 1951 yılındaki olağanüstü kurultayda yapılmıştır. Atatürk’ün sağlığında Millî Eğitim Bakanı’nın kurum başkanı olmasını sağlayan tüzük maddesi 1951’de değiştirilmiş; böylece kurumun devletle bağlantısı koparılmıştır. İkinci önemli yapı değişikliği 1982-1983 yıllarında gerçekleştirilmiştir. 1982’de kabul edilen ve şu anda da yürürlükte olan Anayasa ile Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu, bir Anayasa kuruluşu olan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu çatısı altına alınmış; böylece devletle olan bağlar yeniden ve daha güçlü olarak kurulmuştur.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu