Arama Kurtarma

Arama Kurtarma
Afet/kaza: İnsan ya da doğal kaynaklı, yaşam, doğal kaynak ya da mülk kaybına yol açan; yol açtığı zararın azaltılabilmesi için yardım personeli gerektiren durumlardır. En önemlisi ise, ne zaman olacağı; nasıl olacağı veya gelişeceği; nerede olacağı veya oluşacağı; ne şiddette veya zararlı olacağı; ne kadar kişinin ne kadar zarar göreceği kesin olarak bilinemez; afet ya da kazalar engellenemez.

İşte bu gerçeklikle karşı karşıya bulunulduğunda, ortaya arama kurtarma etkinliğinin kendisi çıkar. Arama Kurtarma, bir kaza ya da afetten ötürü yaralı ya da ölüm tehlikesiyle karşı karşıya olan ve bu durumdan kendi başına kurtulamayan kazazedelerin kurtarılması etkinliğidir. Arama kurtarma; tehlikeli bir iştir, arama kurtama gerektirecek durumları önceden bilmek olanaksızdır, arama kurtarma etkinliği, her zaman için karmaşık ve gergin ortamlarda gerçekleştirilir.

Bu son derece hassas ve bir o kadar da önemli etkinliğin uluslararası düzeyde kabul görmüş temel değerleri bulunmaktadır. İnsan yaşamıyla doğrudan içiçe gerçekleştirilen bu işi tanımlayan etik şöyledir: Kurtarma gönüllü bir etkinliktir. Kişisel çıkar sağlanamaz. Maddi kazanç sağlanamaz. Bir operasyonda en öncelikli konu kazazedenin kurtarılmasıdır. Kurtarma uzman kişilerce gerçekleştirilmelidir. Kurtarma bir ekip çalışmasıdır.

ARAMA – KURTARMA ÖRGÜTLENMELERİ NASIL OLMALIDIR?

Arama kurtarma etkinliğinin tanımı gereği, bir takım yani ekip işi olması gerekliliği ortadadır. Her ne boyutta olursa olsun, örgütlenmeler oluşturulurken bu gerçeklik gözönünde tutulmalıdır. Arama kurtarma örgütlenmelerini üç düzeyde ele almak olasıdır. İlk olarak, ulusal boyutta oluşturulacak bir sistemin varlığı gereklidir. Sivil birimler ne denli donanımlı ve yetkin olursa olsun, büyük boyutlu afetlerin denetim altına alınabilmesi için, ulusal ölçekli ve tepeden görebilen bir birimin varlığı şarttır. Bu anlamda da öngörülebilecek olan, bir Ulusal Arama Kurtarma Sisteminin oluşturulmasıdır. Bu sistemin kurulabilmesi için, öncelikle bir ulusal ölçekli arama kurtarma ana planına gereksinim vardır. Bu anaplana bağlı işleyecek sistem özetle, devlet birimleri arası işbirliği ve eşgüdüm programlamasında, sivil örgütlenmelerin eşgüdümünün sağlanmasında, aynı zamanda sivil örgütlenmelerin denetlenmesi ve desteklenmesi konusunda etkili olacaktır.

Ulusal boyutta bir çatı oluşturacak bu oluşumun yanısıra konularında uzmanlaşmış, eğitim ve donanımları tamamlanmış arama kurtarma birimleri ikinci sırayı almaktadır. Arama Kurtarma etkinliği için bir araya gelmiş herhangi bir oluşumun takım niteliğini kazanması bazı kriterlere bağlıdır. Öncelikle, merkezi karar mekanizmalarına bağlı çalışan, konusunda eğitimli uzman kadrosuyla bir ekip gereklidir. Sıkı bir örgütlülükle çalışan bu ekibin olmazsa olmaz koşulu sürekliliğidir. Yaşanan son afetlerden hemen sonra kuruluvermiş bazı arama kurtarma takımlarının gerek eğitim gerekse süreklilik kriterleri açısından tartışmalı oluşu bu noktada ortaya çıkmaktadır. Sözü geçen eğitim ve uzmanlık birden fazla alanı kapsamaktadır. Uluslararası ölçütlere göre tanımlama yapılacak olursa, örneğin “deprem” tek başına bir uzmanlık alanı olarak kabul edilmemektedir. Bir kurtarma ekibi, kapalı mekandan insan kurtarma, yangın, kimyasal maddelerle savaşım, dik ve yüksek yerlerde ip teknikleriyle insan kurtarma vb. gibi başlıkların her birinde eğitimli olmak zorundadır. Bunların yanı sıra her kurtarma ekibi üyesinin ileri düzeyde acil tıbbi yardım konusunda bilgisi olmalıdır. Sözü geçen yetenek ve bilgiler sıkı ve sürekli bir örtülülük ve elbette gerekli teknik malzeme donanımıyla birleşmediği sürece bir arama kurtarma takımından söz edilemez. Bu durum ülkemizdeki pek çok kurtarma grubunun aslında bir araya gelmiş gönüllüler topluluğundan öteye geçmediğini ortaya koymaktadır.

Arama kurtarma örgütlenmelerinin üçüncü ayağını sıradan vatandaşlar oluşturmaktadır. Kısaca halk birimleri olarak adlandırılan bu oluşumlar aslında genel etkinliğin belki de en önemli bölümünü oluşturmaktadırlar. Farklı uluslararası örneklerde, farklı biçimlerle karşımıza çıkmakla birlikte, halk birimlerinin temel işlevleri bellidir. Afetler öncesinde mahalleler düzeyinde sürdürülecek çalışmalar sonucunda, insanların herhangi bir olaya acil tepkisinin örgütlenmesi amaçlanmaktadır. Bunun ilk ayağı elbette afete hazırlıklı olma şeklindedir. Mahalle sakinleri, depremden, yangına, hırsızlıklardan küçük ev kazalarına kadar karşı karşıya kalabilecekleri tehlikeleri önceden gözden geçirmiş ve tepkilerini planlamış olmalıdır. Önceden hazırlanan planların uygulanmasında en önemli nokta örgütlü çalışabilmedir, Bunun için ise ayrıntılı bir işbölümü ve sorumluluk paylaşımı gereklidir. Tüm vatandaşların temel düzeyde ilkyardım bilgisine sahip olması gereklidir. Afet sonrası arama kurtarma çalışmalarında halk birimlerine düşense, uzman arama kurtarma takımları ve devlet birimleriyle koordineli çalışabilmektir. Halk birimleri arama kurtarma çalışmalarının aksamadan yürütülmesinden sorumlu olmalı, kurtarma ekiplerine yardım etmelidir. Arama kurtarma sonrası sürdürülecek yardım etkinliklerinde (çadır, yiyecek, giyecek vb) halk birimleri örgütlü çalışmalarını sürdürebilmeli, yaşanacak kargaşayı önlemelidir.

Arama kurtarma alanına ilişkin bu gerçeklikler, uluslararası uygulamalarla örneklenerek, defalarca vurgulanmış olgulardır. Ülkemizin eksiklerine ilişkin noktaları son yaşanan deprem felaketleriyle bir kez daha gördük.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu