Atatürk’ün Kaybettiği Savaşlar

Atatürk’ün Kaybettiği Savaşlar

Atatürkün Kaybettiği Savaşların İsmi

Balkanlarda dört devlete ( Bulgaristan Yunanistan Sırbistan Karadağ ) karşı savaşan Osmanlı devleti savaş sonucunda yenilmiş ve savaş sonrası yapılan Londra antlaşmasıyla tüm balkan topraklarını ve Trakya’daki topraklarını kaybetmiştir. Ancak kısa bir süre sonra Balkan Devletlerinin Osmanlı devletinden aldıkları topraklar paylaşamamaları ve kendi aralarındaki anlaşmazlıklar nedeniyle II.Balkan Savaşı çıkmıştır. Osmanlı Devleti’de bu durumdan yararlanarak kaybettiği toprakları geri almak için harekete geçmiştir. Bu dönemde Balkan Savaşlarına katılmak amacıyla Trablusgarp’tan İstanbul’a dönen Mustafa Kemal Paşa Gelibolu’da görevlendirilmiştir.

II.Balkan Savaşı esnasında Trakyada Bulgarlara karşı verilen mücadeleye Mustafa Kemal Bolayır Kolordusu Kurmay Başkanı olarak katılmıştır. Bolayır Kolordusu Bulgarlar’ a karşı büyük başarılar kazanmış ve Edirne’yi Bulgarlardan geri almıştır.

Aynı yıl içerisinde Mustafa Kemal Sofya askeri ataşeliğine atandı. II.Balkan Savaşları sonucunda yapılan İstanbul antlaşmasıyla Meriç nehri sınır kabul edilmiş Böylece Osmanlı Devleti I. Balkan Savaşında kaybettiği topraklardan bir kısmını geri almayı başarmıştır.

Arıburnu Muhabereleri;

Arıburnu’ndaki Anzak Kolordusunun Nisan’da yaptığı çıkarmanın temel amacı önce Kabatepe ile Küçük Arıburnu arasındaki kumsallık bölgeye çıkmaktı. İlk aşamada Conkbayırı – Kocaçimen Tepe çizgisi denetim altına alınıp oradan Maltepe bölgesi ele geçirilecek böylece Kuzeyde’ki Türk kuvvetlerinin Güneyde Seddülbahir bölgesindeki Türk birliklerine yardımı engellenmiş olacaktı.

25 Nisan sabahı savaş gemilerinin Türk mevzilerini sürekli vuran koruyucu ateş altında Anzak Kolordusu’nun 1. Tugayından 1500 kişilik ilk hücum dalgası çıkarma botlarının bir şekilde kuzeye kayması sonucu saat 05.00’te Kabatepe bölgesi yerine Arıburnu Kesimine çıkmak zorunda kalır.

Bu noktada kıyı gözetlemesi yapan bir Türk takımının direnişine karşın karaya çıkan Anzak birlikleri belirli bir noktaya kadar ilerler. Diğer taraftan Bigalı’da bulunan ordu yedeği 19. Tümen 24-25 Nisan gecesi Conkbayırı yönünde tatbikat yapmakta idi. Gün ağarırken Arıburnu yönünden top seslerinin gelmesi üzerine 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal bir çıkarma yapıldığını anlayıp durumu Ordu Komutanına bildirir ancak bir yanıt alamaz.

Durum çok kritiktir. Mustafa Kemal kıyıda çok zayıf gözetleme ve koruma birlikleri olduğunu düşünerek ve geniş bir sahile yayılmış olan 27. Alayın da ağır kayıplar verdiği haberini alınca düşmanın Conkbayırı – Kocaçimen Tepe çizgisi ve uzantısını ele geçirmesi durumunda onarılamayacak durumlarla karşılaşacağını kavrar. Ordudan emir gelmemiş olmasına karşın girişimi ele alıp tüm sorumluluğu yüklenerek 57. Alayı bir batarya ile Kocaçimen Tepe yönünde harekete geçirir. Kendisi de durumu izlemek üzere Conkbayırı’na çıktığında Arıburnu kesiminden bazı askerlerin çekilmekte olduklarını ve düşman birliklerinin de bunları izlediklerini görür.

O anı Mustafa Kemal Ruşen Eşref Ünaydın ile yaptığı görüşme sırasında şöyle anlatmaktadır.

“…Bu esnada Conkbayırının güneyindeki 261 rakımlı tepeden sahilin gözetleme ve korunmasıyla görevli olarak orada bulunan bir müfreze askerin Conkbayırına doğru koşmakta kaçmakta olduğunu gördüm…

Bu askerlerin önüne kendim çıkarak :

– Niçin kaçıyorsunuz ? dedim. -Efendim düşman dediler !

– Nerede ?

– İşte! diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.

Gerçekten de düşmanın bir avcı kuvveti 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve tam bir serbestlik içinde ileriye doğru yürüyordu. Şimdi vaziyeti düşünün. Ben kuvvetleri (geride) bırakmışım askerler on dakika istirahat etsin diye… Düşman da bu tepeye gelmiş… Demek ki düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman benim yere gelse kuvvetlerim çok kötü bir duruma düşecekti. O zaman artık bilemiyorum bilinçli bir düşünme ile midir yoksa önsezi ile midir bilmiyorum. Kaçan askerlere :

– Düşmandan kaçılmaz dedim.

– Cephanemiz kalmadı dediler.

– Cephaneniz yoksa süngünüz var dedim.

Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırına doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile dağ bataryasının yetişebilen askerlerinin ‘ marş marşla’ benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emir subayını geriye yolladım. Bu askerler süngü takıp yere yatınca düşman askerleri de yere yattı. Kazandığımız an bu andır…”

Gerçekten de çekilen Türk askerleri mevzi alınca karşı taraf ta mevzi alıp duraklar. Böylece 57. Alay Öncü Bölüğü’nün Conkbayırı’na yerleşmesi için gereken süre kazanılmış olur. İşte bu an Çanakkale Savaşları Kara Harekatı’nın kaderini belirleyen önemli anlardan birisidir. Böylesine önemli anda kilit rolü oynayan kişi ise tartışmasız Mustafa Kemal’dir. Bu husus Çanakkale Savaşları tarihiyle uğralan Türk ve yabancı bütün uzmanlar tarafından doğrulanıp vurgulanmaktadır. Daha sonra Kolordu Komutanı Esat Paşa’nın izniyle 27. Alay’dan geri kalan birlikleri de emrine alan Tümen Komutanı Mustafa Kemal karşı saldırıya geçmek üzere 57.Alay’a şu emri verir:

“ Ben size taarruz emretmiyorum ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir. ”

25 Nisan 1915 günü vakit ikindiye yaklaşırken ilk çıkarma kademesi olan tümenin sahile çıkışı da tamamlanmıştır. Ne var ki 27. Alayın birlikleri ve 57. Alayın yaptığı karşı saldırı ile süngü hücumları sonucu Anzaklar çok sayıda kayıp vermiş ve sahile çekilmişler kritik ve endişeli anlar yaşamaktadırlar. Gene de gün batarken Anzak Kolordusu’nun sahile çıkan Tümeni Arıburnu’nun sarp yamaç ve tepelerinde yerleşme olanağı bulur. Bu tarihten başlayarak harekat 1915’in Ağustos ayına kadar dört ay boyunca Conkbayırı – Kocaçimen Tepe – Kabatepe bölgelerinde tarafların karşılıklı saldırı ve özellikle gece yapılan süngü hücumlarıyla yakın boğuşmalar şeklinde ve çok kanlı çarpışmalarla geçecektir. Bu çarpışmalar sırasında Türkler de Anzaklar da ağır kayıplar vermişlerdir. Ağustos ile birlikte ise savaş şiddetli çarpışmalara dönüşür. Tıpkı Seddülbahir’de olduğu gibi Anzak ordusu da taarruz hedeflerine varamamış çıktıkları yerlerde 3-4 km.lik bir mesafe ilerleyip boşaltmaya kadar da o noktada kalmışlardır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu