Atatürk’ün Kısa Anıları

Atatürk’ün Kısa Anıları

Kurtdereli…
Atatürk, ünlü güreşçi Kurtdereli’ye ödül olarak 1000 liralık bir İş Bankası çeki veriyor. Altını Kemal Atatürk diye imzalıyor, zaten çeklerde resmi de var. Pehlivan çeki İş Bankası’ na götürüyor; kendisine 1000 lirayı ödüyorlar. Muazzam bir para.
Ama Kurtdereli hala bekliyor. “Ne bekliyorsun pehlivan?” diye sorduklarında çeki beklediğini söylüyor.
“Parayı aldın, çek bizde kalacak” diyorlar.
“O zaman alin 1000 liranızı, verin çekimi” diyor. “Onda Atatürk’ümün imzası var.” Ve parayı iade edip Atatürk imzalı çeki sevgiyle cebine yerleştirerek gidiyor.

Garabed Tombalyan
Mustafa Kemal Şam’da erlerin mektuplarını okuyup yazan bir askerden çokça söz edildiğini duydu. Okur yazar ve yardımsever bu askeri çağırıp onla tanıştı. Aksaraylı Garabed Tombalyan’dı. Garabed babası Kaspar’a çekmişti. Babası Gürün lüydü. Sıkıntısı olan herkesin yardımına koştuğu için lakabı Kaspar yapar olmuştu. Oğlunu Konya da kolejde okutmuş ardından askere göndermişti. Mustafa Kemal, Garabed Tombalyan ile tanıştıktan sonra onu yanına aldı.
Bir gece Mustafa Kemal çadırda uyuyordu. Garabed Tombalyan uyanıktı. Nöbetçiler “Ayak sesleri var!” diye uyarıda bulunmaya kalmadan üç kişi saldırıya geçti. Elinde bıçakla çadırı yırtmaya çalışanın üstüne atılan Garabed Tombalyan saldırganla boğuştu. Kolundan yaralandı. Saldırı bertaraf edildi. Mustafa Kemal Garabed Tombalyan’a teşekkür etti. Bir süre sonra Mustafa Kemal, Garabed Tombalyan’ı Halep’e para götürmekle görevlendirdi. Yolda silahlı saldırıya uğrayan gruptan bir asker öldü. Garabed Tombalyan paraları alarak Şam’a geri dönüp getirdi, Mustafa Kemal’e teslim etti. Mustafa Kemal Şam’dan ayrılıncaya değin bu sadık askerini yanından ayırmadı. Halep’e yerleşen Garabed Tombalyan, Atatürk ün ölümünü duyunca çok üzüldü. Yakınlarına Atatürk ile ilgili anılarını anlattı. Bir ay sonra öldü.

Türklere Ne Öğretilmez

“İngiliz kralı VIII. Edward İstanbul’a Atatük’ü ziyarete geldiği zaman, Atatürk kendisine bir akşam ziyafeti vermişti. Ziyafetten önce,
-“Bana İngiltere sarayında verilen ziyafetler ne şekilde olur, onu bilen birisini, yahut bir aşçı bulunuz!” dedi.
Ve nihayet bu sofra merasimini bilen bir zattan öğrenerek sofrayı o şekilde düzene koydular. Akşam kral sofraya oturunca kendisini kral sarayında zannederek memnun oldu. Atatürk’e dönerek:
– “Sizi tebrik eder ve teşekkür ederim. Kendimi İngiltere’de zannettim.” diyerek memnuniyetini bildirdi.
Sofraya hep Türk garsonlar hizmet etmekte idi. Bunlardan biri heyecanlanarak, elindeki büyük bir tabakla ani bir sekilde yere yuvarlandı. Yemekler de halılara dağıldı.
Misafirler utançlarından kıpkırmızı kesildiler. Fakat Atatürk Kral’a:
– “Bu millete her şeyi öğrettim, fakat uşaklığı öğretemedim!”
dedi. Bütün sofradakiler Atatürk’ün bu sözlerine hayran kaldilar. Atatürk garsona da “vazifene devam et” emrini verdi.

“Türk Kendi Düşer, Kendi Kalkar!.”

Fransızlarla Hatay meselesine dair anlaşma yapıldığı günlerden biriydi. Hatay’dan dönüşünde Eskişehir’de kaldı. Şereflerine Orduevi’nde bir şölen verildi. Eskişehirli bir genç aradı ve buldu. Ona Fransa hakkında bir şeyler yazdırdı ve okuttu. Bunda Fransızların savaşacak durumda olmadıklarından bahsediliyordu.
Son derece heyecanlı ve neşeliydi. Yendi, içildi. Milli oyunlara başlandı. Ata’mız bir aralık büsbütün coştu. Zeybek havasına kendini kaptırdı. Ayağa kalkarak oynamaya başladı. Coşkunluğu o dereceyi bulmuştu. Dizini yere vururken bir aralık sendeledi. Halk onu kucaklayıp kaldırmak istedi. İşaretle onları durdurdu ve :

– Türk kendi düşer, kendi kalkar !…… diyerek zemberek gibi yerinden fırladı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu