Cennet annelerin ayaginin altindadir

Cennet annelerin ayaginin altindadir
48kz6
Öf’ bile demeyin

Dinimiz, ebeveynimizi üzmek, incitmek, söyle dursun; yüzlerine karsi “Öf” bile demeyi yasaklamis, onlara son derece saygili olmayi, hosgörülü davranmayi ve onlari yürekten sevmeyi emretmistir. Anne-babamiz bize darilsalar da, kirici ve aci sözler söyleseler de, onlara daima güler yüz göstermeli, hosgörülü olmaliyiz. Onlardan hiçbir zaman sikayet etmemeliyiz.

Annenin hakki ödenemez

Annesini sirtina alip Kâ’be-i Muazzama’yi tavaf eden bir kimse, Abdullah ibn-i Ömer Hazretleri’ne dedi ki:

“Efendim, annemi, böyle sirtima alip, Kâ’be-i Muazzama’yi tavaf ettiriyorum. Acaba annemin hakkini ödemis olur muyum?”

Abdullah ibn-i Ömer, söyle cevap verdi:

“Annenin hakkinin yüzde birini bile ödeyemezsin. Ancak iyi muamele eder ve güzel bakarsan, yapacagin en küçük bir hizmete, çok büyük sevap verilir

Onlara alçak gönüllü olun, gönüllerini alin

Ana-babaya karsi alçakgönüllü olmali, yasadiklari müddetçe onlara hizmet etmeli ve bununla onlarin rizalarini kazanmalidir. Hz. Hüseyin’in oglu Ali, edeplerini gözetemem endisesiyle, ana-babasiyla yemek yemekten çekinirdi. Ana-babasini râzi eden kimse için, cennet kapilari sonuna kadar açilir. Bir kimsenin ana-babasi zalim olsalar dahi onlara karsi gelmek onlarla sert konusmak câiz degildir. Çesitli vesilelerle, onlarin elleri öpülüp, dualari alinmali, haklarini helal ettirmelidir. Bu vesilelerden biri de bayramlardir. Bayramlarda, ana-babaya çesitli hediyeler alip, bayramlari tebrik edilerek, haklari helal ettirilmeli ve dualarini almalidir! Arada kirgnliklar varsa bu vesile ile giderilmelidir.

Anne

Yaratilmislarin en sereflisi ve en mükemmeli olan insan birçok görevlerle sorumlu tutulmustur. Bu görevlerin basinda Allah’a karsi görevlerimiz ile ailemize karsi sorumluluklarimiz gelmektedir.

Anne olmak ne zordur kim bilir. Bir erkek ve bir baba anneligin nasil bir duygu oldugunu tabii ki tahmin bile edemez. Ancak, dogumhanelerde sancilar dayanilmaz hâle geldikçe, “Bir daha mi, aslaa!” diye inleyen anne adaylarinin, çok geçmeden nur topu rahmet çiçeklerinin esintisiyle avunup, unutup, yeni anneliklere yigitçe yelken açmalarindaki duygu yognlugu da o ölçüde tahmin edilemezdir.

Annelik zordur. Bir hanim olup, annelik nimetini tadamama imtihanina tutulmak da zordur. Bir yetim çocuk olup da bir gün bile bir anne sicakligi yaþayamamak da zordur. Hem yetim, hem de öksüz olmak daha da zordur.

Ümmü Muhammed (Âmine) (sas) olmak; dünyanin en tatli, en sirin, en bereketli çocugunun sirf sehirdeki salgin hastaliklardan etkilenmesin diye bir uzak köyde, bir sütanne elinde kalmasina ister istemez razi olmak zordur. Tam kavustum derken, “Rabbim, acaba mürüvvetini gösterir mi?” diye düsünürken, ondan ayrilmak, onu da yalniz birakip gidivermek daha da zordur.

Ümmü isa olmak (Meryem) olmak da zordur. Dünyanin en iffetli, en betûl, en serefli hanimlarindan biri olup da, en dayanilmaz iftiralara ugrayip, en büyük utançlara gark edilip, hepsinden Rabbi’nden gelen teselli ile siyrilip, ferahlamak çok zordur. Oglunuz, en temiz bir ogul olacak; ama ona da o nahos iftira atilacak. Birileri, kisaca “babasi belirsiz” demek olan o üç harfli bayagi kelimeyle, mübarek isminin “kabala” degerlerini denk düsürerek igrenç iftiralarini “ispatlamaya” çaliþacak ve siz bunlari sabirla gögüsleyeceksiniz. imran kizi Meryem olmak da, Meryem oglu isa (as) olmak da zor..

Ne zor imtihan…

Hz. Musa’nin annesi olmak… Canindan bir can olan yavrusunu, kalbine verilen bir ilhamla Nil nehrine bir sepet içinde saliverip, Rabbi’nin hifzina emanet edivermek.. Zor…

Âsiye (r.anha) olmak… Firavun’un sarayinda bir ehl-i iman olarak kalabilmek… Onun zehirli sofralarindan, zehirli sohbetlerinden, seytan avuntulu kibrinden etkilenmeden, Allah’in emaneti olan Musa’yi (as) en güzel sekilde yetistirebilmek… Zor…

Ya da tüm annelerin annesi olmasina ragmen kendisi anne sefkatini yasayamamis olan Havva Annemizi (r.anha) anlamak. O da zor…

Ne mutlu “anne”lere

Anne sevgisini, Peygamberimiz Hazreti Muhammed Aleyhisselam’in “Cennet, annelerin ayaginin altindadir” hadis-i serifinden daha güzel anlatacak bir söz yoktur. Muhakkak ki, Allah sevgisi, Peygamber sevgisi, anne ve baba sevgisi en kutsal sevgilerdendir.

Bize kanindan kan, canindan can katarak aylarca karninda tasiyip sonra da yasadigimiz dünyaya getiren, bununla da kalmayip gecesini gündüzüne katarak büyütüp besleyen o degerli varligimiza ne kadar hürmet etsek azdir.

Annemize karsi olan sevgimizi, saygimizi ve hürmetimizi, yilda yalniz bir gün olarak kutlanan anneler gününde degil, kisinin annesinin ve babasinin hayatta oldugu müddet zarfinda, yilin her gününü anneler günüymüs gibi kabul edip, onlara karsi görevlerimizi eksiksiz olarak yerine getirmeliyiz.

iyi ve kötü günümüzde her an yanimizda olan, güldügümüzde bizimle gülen, agladigimizda bizimle aglayan, yegâne varligimiz annemizi ne kadar sevsek azdir. Anne sevgisinin yerini dünyada baska hiçbir sevgi tutamaz.

imandan sonra birinci vazifemiz ana-babanin kalbini kirmamaktir. Onlar bazilari için ne kadar kötü gibi görünseler bile, yine de her seyin üstünde haklari vardir. Onlarin kalbini kiranin ibadeti kabûl olmaz. Müslüman dogmamiza ve Müslüman yetismemize sebep olan ana-babamizin kalbini kirarsak cennete girmemiz düsünülebilir mi? Onlar bize hakâret etse de, yalvararak gönüllerini almamiz lazimdir. Müslüman ana-babamiz, bizden razi olmadikça, Rabb’imizin (cc) sevdigi kulu olmamiz çok zordur.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu