Dış politikamızın milli olması neden önemlidir?

Dış politikamızın milli olması neden önemlidir?

Milli Dış Politika

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kurulduğu topraklar ve coğrafi konum açısından dünya üzerinde önemli bir yere sahiptir. Bu yüzden, Türkiye Cumhuriyeti kurulana değin, tarihte bu topraklar için bir çok savaşlar yapılmıştır.

Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti yenik sayılmış, savaş sonrası imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması hükümlerine göre de, Avrupa Devletleri tarafından Türk toprakları işgal edilmeye başlanmıştı. Bu durumu hiçbir zaman kabul etmeyen Türk milleti, Atatürk’ün önderliğinde onurlu bir mücadele sonrasında bağımsızlığını kazanarak yeni Türk Devletini kurmayı başarmıştır.

Atatürk, 23 Nisan 1920’de Meclisin açıldığı gün Meclisin ve Türk milletinin duygularına tercüman olarak yeni devletin tamamen milli bir siyaset takip etmesi gerektiğini belirtmiş, içte ve dışta takip edilmesi gereken milli siyaseti de şu sözlerle ifade etmiştir, “Milli hudutlarımız içinde her şeyden önce kendi kuvvetimize dayanarak varlığımızı devam ettirmek, millet ve memleketin gerçek saadet ve yararına çalışmak” , “Medeni cihanda medeni ve insani muameleye ve karşılıklı dostluğa intizar etmek”

Atatürk’ün bu sözlerinden anlaşıldığı gibi, Türk Devleti’nin iç ve dış siyaseti tamamen yapıcı ve barışçı bir fikre dayanıyordu. Bu fikir daha sonra “Yurtta sulh cihanda sulh” vecizesi ile ifade edildi. Savaş meydanlarında kazanılan zaferlerin barış masalarında kaybedilmemesi için, dış siyasette akla dayalı, gerçekçi bir yol izlenmesi gerektiği savunuldu.

Atatürk’ün dış politika anlayışı, Türk Devleti’nin güçlendirilmesi amacına yöneliktir. Bunun yanında fırsatları değerlendirmekte onun hedefleri arasındadır. Atatürk Misak-ı Milli ile yeni Türk Devleti için korunması mümkün gerçekçi bir sınır çizmiştir.

Atatürk, yurtta ve dünyada barışı arzulayan bir siyaset anlayışı ile dış siyasetin ilkelerini şöyle belirlemiştir:

– Mili sınırlarımız içinde varlığımızı korumak,

– Gerçekleştiremeyeceğimiz emeller peşinde koşmamak,

– Medeni ve insanca davranarak bunun karşılığında destek beklemek,

– Diğer devletlerin iç politikalarından ve yönetim sistemlerinden etkilenmemek,

– Hiçbir ülkenin iç işlerine karışmamak, kendi iç işlerimize de dış ülkeleri karıştırmamak,

– Milli politikayı uygularken kamuoyunu dikkate almak,

– Dürüst, açık ve tutarlı olmak,

– Dünyadaki gelişmeleri yakından takip etmek,

– Barış içinde hakka ve hukuka uygun bir şekilde sorunları çözmek.

Atatürk’ün dış siyaset anlayışının Türkiye Cumhuriyeti’ne kazandırdıkları

Bu ilkeler doğrultusunda sorunları çözmeye çalışan Cumhuriyet Hükümeti, 1926’da Musul Sorunu’na bu ilkelerle yaklaşmış, 1932’de Milletler Cemiyeti’ne girmeye davet edilmiştir. 1934’te Balkan Antantı imzalanmış, 1936 yılında Montrö Sözleşmesi ile Boğazlar üzerinde Türk hakimiyeti kabul edilmiştir. 1937’de Sadabat Paktı imzalanmış, 1939’da Hatay Sorunu çözüme kavuşturulmuştur.

Milletler arasındaki sorunların barış yoluyla çözümlenmesi gerektiğine işaret eden Atatürk, “Milletlerin arasındaki anlaşmazlıkların ortadan kaldırılması, medeni insanlığın başlıca dileği olmalıdır” diyerek, dünya politikasına yön veren önemli bir açıklamada bulunmuştur. Atatürk döneminde uygulanan dış siyaset (milli dış politika) anlayışı ve uygulamalar sayesinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, dünya ülkeleri arasında saygın bir konuma yükselmiştir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu