Dünyada erdemli bir hayat sürmek ne demektir ?

Dünyada erdemli bir hayat sürmek ne demektir ?

YAŞAM VE ERDEMLİ OLMAK / Murat ÖZHAN

Günümüz dünyasında insanî değerlerden çok ciddi anlamda bir kopuş yaşadığımızı düşünüyorum. Şöyle bir arkaya dönüp baktığımda, karşımda yozlaşma, şiddet, kendini bilmezlik, gemisini kurtaran kaptan mantalitesi, adam sendecilik, diz boyu…

Marka kültürüyle yatıp kalkan, bencillikten bir hayli nasibini almış, hakkını aramayı bilmeyen (hoş biz büyükler içinde daha çok ya neyse), kendi kültürüne yabancılaşmış bir kuşak yetişiyor.
Fazla uzağa gitmeyelim. Ben bir öğretmenim. Hemen her gün sınıflarımızda (En azından ben kendi adıma söyleyeyim) dürüstlüğü, arkadaşlığı, dayanışmayı, yardımseverliği, fedakârlığı kısacası erdemli olmayı yani “insan olmayı”, fırsat eğitimi çerçevesinde vermeye çabalarken gel gör ki öğrenci okulun dış kapısına adımını attığı andan itibaren yaşamın tüm acımasızlıkları, çirkinlikleri, çirkeflikleriyle yüz yüze geliyor.
Burada eksik ve çelişkili olan, yolunda gitmeyen bir şeyler var. Yani yaşamın somut, acı gerçekleri ile eğitim müfredatı arasında zıtlık var. Gerçekte bu, ülkelerin uyguladıkları ekonomik ve sosyal politikalarla doğrudan ilgilidir. Şimdi siz bir yanda dürüstlükten, insaniyetten dem vuracaksınız ama öte yanda “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler.” kapitalist-liberal söylemleri kullanarak ve bunları uygulayarak en acımasız koşullarda insanlarınızı yaşamaya reva göreceksiniz. İşte zaten tıkanma da bu noktada başlıyor. Siz istediğiniz kadar sınıfınızda yırtının şöyle olun, böyle yapın, insani değerler şöyledir diye. Eğer “söylediklerimizin” yaşamda bir karşılığı yoksa daha doğrusu ağzımızdan çıkan sözler, yaşanılır kılınamıyorsa boşa kürek sallanıyor demektir bir bakıma. Bu da evde, işyerinde, sokakta mutsuz insanlar demek.

Bu noktada elbette ki şunu vurgulamak elzem sanırım: Her şeyi ama her şeyi belirleyen, mihenk taşına vurmamızı sağlayan tek ölçüt var: “yaşam”. Birçok insan “söz söylemek”e gelince laf ebeliğinde ne kadar mahir olduğunu gösterirken, iş, o söylediği sözü uygulamaya gelince ne yazık ki apışıp kalıyor. Diyelim ki yardımsever olduğunuzu her fırsatta ve koşulda “dile getirirken” yardıma muhtaç, aciz bir insana omuz vermeyişiniz sizin tutarsız bir yapınızı göstermenin ötesinde erdemli olmayışınızı da örnekler. Buradan hareketle söz ve eylem birliği her şeydir. Ötesi hiçbir şeydir. İşte erdemlilikse, insan olmaksa; işte yaşam da orada. Yanı başımızda.. Düzeltmeye, kurmaya niçin önce kendimizden başlamıyoruz? Hiç olmazsa insanın kendine karşı dürüst olması bu kadar zor mu? Ah o maskelerimizi bir atabilsek, belki de üzerimizde taşıdığımız o gereksiz ağırlıktan da kurtulabileceğiz.
Sözün sonu Nazım’dan: “Kararmasın yeter ki / Sol memenin altındaki cevahir.”
O cevahir sönerse yaşamın anlamı kalır mı ki?

Bu can alıcı soruyu salt yanıtlamakla kalmayıp sözlerimizi yaşam denen mihenk taşına vurduğumuz,yaşamın tam göbeğinde olduğumuz ölçüde yaşamak anlamlı hale gelecektir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu