Evrim Kuramı Hakkında Bilgi

Evrim Kuramı Hakkında Bilgi
Biyolojide evrim, canlı türlerinin nesilden nesile değişime uğrayarak ilk halinden farklı özellikler kazanmasıdır Evrim, bir canlı popülasyonunun genetik kompozisyonunun zamanla değişmesi anlamına gelir

Tarihçe

Mitolojik insan tarihinde de rastlanıldığı gibi, bir olgunun ortaya çıkışında bileşenlerin değişime uğramaları ile ilgili süreç tanımının felsefi açıdan “evrim” kelimesi ile belirginleşmesi çok eskiye dayanır Darwin`in “Türlerin kökeni” adlı eserinde yer alan “Yaşam ağacı”, canlı evriminin anlatımında kullandığı mitolojik bir simgedir ve pek çok inançta yer alır (ing Tree of life [1], fr Arbre de vie, alm Lebensbaum, osm Şeceri hayât, ibr Etz hayim) Herhangi bir “sağlam ve doğru” biyolojik altyapısı

olmasa da, Aristoteles’ten Konfüçyüs’e kadar birçok önemli isim evrim kavramı konusunda yazmıştır Ayrıca, evrim konusunda İbn’i Haldun ve İbn-i Sina farklı teoriler sunmuşlardır 19 yüzyılda Lamarck, kazanılan karakterlerin kalıtımına dair bir hipotez öne sürmüş, fakat yaptığı deneyler bu hipotezin yanlış olduğunu göstermiştir Aynı yüzyılda Charles Darwin, Galapagos Adaları’ndaki gözlemlerine dayanarak, evrimin mekanizmasını doğal seçilimle açıklamıştır

Evrimin mekanizmasınının anlaşılmasında ve açıklanmasında bugün geçerli olan bilimsel sentez, Charles Darwin tarafından 1859’da ortaya atılmış olan evrim kuramı üstüne kuruludur Evrim kuramına göre canlılığın devamı ve çeşitliliği doğal seçilimle sağlanır Doğal seçilimin üç temel bileşeni bulunur: Genetik karakterlerin devamını sağlayan kalıtım, farklı karakterlerin popülasyondaki zenginliğini sağlayan çeşitlilik, ve bu çeşitli karakterlerden doğadaki koşullara en uygun olanının hayatta kalmasını sağlayan seçilim

1930’lar ve sonrasında daha önce Gregor Mendel tarafından ortaya konmuş olan kalıtım kuramı, moleküler biyoloji’nin kalıtımın moleküler temellerine dair sağladığı bilgi ve Darwin’in kuramının bütünleştirilmesiyle evrim kuramı modern halini aldı Güncel bakış açısıyla evrim, bir gen havuzu içinde bir nesilden diğerine belli bir karakterin oluşmasında etkili olan allellerden birinin sıklığının değişmesi olarak tanımlanabilir Doğal seçilim, genetik özelliklerin üremeye katkısı, ve popülasyon yapısı bu değişime etki eden faktörlerdir Bu güncellenmiş evrim teorisinin adı “Sentetik evrim kuramı”´dır Sentetik evrim kuramı´nın bügünkü bilimsel değeri hakkında kuramsal biyoloji uzmanı Theodosius Dobzhansky şöyle demiştir: “Evrimin ışığıyla aydınlatılmadıkça, biyolojide hiçbir şey bir anlam ifade etmez!”

Doğal Seçilim

1831-1836 yılları arasını, Darwin, işi gereği, dünyanın farklı bölgelerine seyahat ederek geçirmiştir Bu yıllarda aklında bir tür evrim kuramı şekillenmeye başlamıştır Farklı bölgelerde geçen 3 yıl sonunda, evrim teorisine en çok katkıda bulunacak yer olan Galapagos Adalarına varmıştır Darwin bu adalardaki doğal yaşamı ve canlıları, Güney Amerika’dakiler (anakara) ile kıyaslamış ve o dönem için şaşırtıcı bazı bağlantıları keşfetmiştir Burada geçirdiği dönem sonunda “başarılı nesiller sonunda yeni bir türün, halihazırdaki bir türden yavaşça gelişerek oluştuğu” kanısına vardı Doğal seleksiyon (seçim/seçilim) adını verdiği bir işlem sonucunda bu değişimlerin ortaya çıktığına inanıyordu:

Darwin’in bu teorisi 3 ana temel üzerine oturmuştur:

Bir canlı popülasyonunda çeşitli karakteristikler mevcuttur ve bu değişken karakteristikler popülasyondaki bireyler tarafından yeni doğanlara aktarılır

Canlılar ölenlerin yerine geçecek sayıdan daha fazla yavrularlar

Ortalamada popülasyon rakamları genelde sabit kalır, hiçbir popülasyon sonsuza kadar büyüme göstermez

Bu temellere göre Darwin, her popülasyonda birçok bireyin hayatta kalamadığı, kurtulamadığı veya üreyemediğini belirtmiştir “Varolma mücadelesi”nde sınırlı birçok kaynak için ve mevcut riskler (yırtıcı hayvanlar vb) yüzünden popülasyonun her bireyi bir diğeriyle yarışmaktadır Bu varolma mücadelesinde, ortama en iyi adapte olabilmiş bireyler seçici bir avantaja sahip olmaktadır ve daha çok yaşamakta ve daha çok üreyebilmektedir

Türlerin Kökeni

20 yıldan daha fazla bir süre, Darwin düşünceleri için delil topladı 1858’e kadar fikirlerini yayımlamaktan kaçındı Fakat 1858’de, Alfred Russel Wallace, Darwin’e Darwin’in düşüncelerine çok benzer bir evrim teorisi fikrini mektupla yollayınca, Darwin düşüncelerini kamuya sunmak istedi Daha sonra Darwin ve Wallace evrim teorisi ve doğal seçilim üzerine beraberce bir tez yazıp yayımladılar Yine de, özellikle 1859’da yayımladığı ünlü kitabı “On The Origin of Species by Means of Natural Selection or the Preservation of Favoured Races in the Struggle for Life” (Yaşam Mücadelesinde Doğal Seçilim veya Avantajlı Irkların Muhafazası Yoluyla Türlerin Kökeni Üzerine) sayesinde Darwin’in adı Wallace’dan çok daha fazla duyuldu Darwin’in bu kitabı daha sonra biyoloji tarihinin en etkili ve önemli kitaplarından olmuştur

Tartışılanlar

Evrim kuramı, insanlığın kökenine ilişkin sonuçları nedeniyle ortaya atıldığından bu yana sosyal ve politik alanda en çok tartışılan bilimsel kuramdır Bunun sonucunda, kuramın bilimsel algılanışı ile popüler algılanışı oldukça farklı olagelmiştir Evrim kuramına popüler düzeyde karşı çıkan ve onun yerine yeryüzündeki canlılığın kökeni ve çeşitliliğini doğaüstü bir yaratıcıya bağlayan akımlara genel olarak yaratılışçılık adı verilir Evrim kuramının bazı iddialarına karşı çıkan bir başka hareket ise Akıllı tasarım hareketidir Bahsi gecen gorus ve hareketlerden hiçbirisi bilimsel olarak geçerli bir kanıt ortaya koyamamıştır, ve bu alanda bilimsel olarak nitelendirilebilecek herhangi bir calışma ortaya koymamıştır

Kuram Terimi

Klasik eğitimde bilimsel yöntem bir hipotezle başlar Destekleyen deneyler sonucu hipotez kurama dönüşür Kuramın tekrar tekrar desteklenmesi durumunda ise bilimsel bir kanun ortaya çıkar Ne yazık ki bu anlayış, modern bilimin oldukça gerisindedir

Modern bilimde kullanıldığı anlamıyla kuram, tutarlı bir bütün oluşturan gerçekler ve açıklamalardır Görelilik Kuramı, Kuantum Kuramı, Evrim Kuramı dendiğinde anlaşılması gereken budur Modern fiziğin temel taşlarından olan Görelilik ve Kuantum kuramları, şu an üzerinde deliller toplanan, yeteri kadar test edilip güven verdiklerinde kanun konumuna yükselecek hipotezler değillerdir Evrim kuramı da benzer bir statüye sahiptir Biyolojideki bir çok veriyi birleştirip anlaşılır kılar; henüz kanıtlanmamış, test aşamasında olan bir tahmin değildir Modern bilimde ve özelde biyoloji çevrelerinde Evrim Kuramının, oldukça sağlam temeller üzerine inşa edildiği inancı hakimdir

Evrim Kuramını türlerin kökenini açıklamak için anlamlı bir model olarak gören bilim adamlarına göre, anlaşılması gereken, bilimin amacının değişmez kanunlar ortaya koymak olmadığıdır Newton’un kanunlarının, her ne kadar yaklaşık olarak doğru olsalar da, evrenin gerçek bir temsilini veremedikleri (dolayısıyla yanlış oldukları) hatırlanması gereken bir nokta olarak gösterilmektedir

Evrim Kuramının Bilimsel Statüsü

Tartışmalarda sıkça ortaya konulan konulardan bir tanesi evrim kuramının bilimsel statüsüdür Bu konu, eğitim, din, felsefe, bilim ve politika bağlamında sıkça gündeme getirilmektedir Bu konu daha çok Amerika Birleşik Devletleri’nde Hıristiyan cemaat ve lobilerin öncülüğünde gündeme gelmektedir Fakat diğer ülkelerde, eğitim ve politikaya uzanmaya çalışan yaratılışçı görüşlerin savunucuları tarafından da gündeme getirilmektedir Evrim kuramını destekleyen reddedilemez kanıtlar ve neredeyse mutlak denebilecek derecede bir bilimsel konsensüs olmasına rağmen, yaratılışçı şeklinde adlandırılan çevrelerce bilim dünyasında iki kutup varmış gibi gösterilmeye çalışılır Yaratılışçı çevreler Amerika Birleşik Devletleri’nde, toplumdan büyük oranda destek görmediği iddiası ile Evrim Kuramı’nın okullarda bilim derslerinde okutulmasına karşı çıkmaktadır Bu konuda Amerika’da yüzbinlerce bilim insanını temsil eden bilimsel meslek kurumları ve onun yanında 72 Nobel ödülü sahibi bilim insanı Evrim Kuramı’nı destekleyen bildiriler yayınlamıştır Buna ek olarak açılan davalarda evrim kuramının bilimsel olduğu kabul görmüş bir teori olarak kabul edilmiş ve okullarda okutulmasının devamına karar verilmiştir

Bilimsel camianın büyük bölümü, biyoloji, paleontoloji, antropoloji ve diger disiplinlerdeki görüngüleri açıklayan yagane kuramın Evrim Kuramı oldugunda hemfikirdir 1987 de yapılan bir araştırmanın sonuçlarına gore Amerika’daki doğa bilimleri alanında 500,000 bilim insanından yaklaşık %9985’lik bir bolümünün evrim teorsini desteklediği ortaya konulmuştur Evrim-yaratılış tartışmalarında uzman konumunda olan Brian Alters, doğa bilimleri alanlarında çalışan tüm bilim insanlarının %999’unun Evrim Kuramı’nı desteklediğini belirtmiştir Benzer şekilde, dünyanın değişik ülkelerindeki bilimsel çevreler defalarca Evrim Kuramı’nın bilimsel olduğuna ilişkin bildiriler yayınlamıştır 1987 yılında Amerika’daki biliminsanları arasında yapılan bir araştırma, 480000 bilim insanından sadece 700 bilim insanının yaratılışçı ve benzeri açıklamalara itibar ettigini, ya da Evrim Kuramı’na karşı şüphe duyduğunu göstermiştir Ve bu 700 (%0158) bilim insanından sadece küçük bir bölümü doğa bilimleri alanında akademik çalışma yapmaktadır Son yıllarda yapılan benzeri karşılaştırmalar, Evrim Kuramı’nı bütünü ile reddeden ya da ona karşı şüphe duyan bilim insanlarının oranının yaklaşık olarak %0054 civarında olduğunu göstermiştir Karşı çıkanların %751’i biyoloji dışındaki bilim dallarında çalışmaktadır

Yaratılışçıların bilimsel konsensüs konusundaki iddialarını çürütmek icin Amerika Ulusal Bilimler Akademisinin başlatmıs olduğu Steve Projesi bu konuda verilebilecek iyi bir örnektir Bu projenin amacı, isminde sadece Steve geçen bilim insanlarının kaç tanesinin Evrim Kuramı’nı desteklediğini ortaya koymak Ortaya çıkan liste (Steve-o-meter) çoğunluğu biyoloji dallarında çalışan bilim insanlarını sıralamakta ve her türden yaratılışçıların, akıllı tasarımcıların (Yeni Yaratılışcı) yayınlamış oldukları listeden daha kalabalık olduğunu göstermektedirBilimsel konular, elbette kimin listesinin daha uzun olduğu temelinde tartışılmamalıdır, fakat dünyada bilim dünyasında bir çelişkinin olmadığını, tam tersine çok güçlü bir konsensüsün olduğunu göstermesi açısından güzel ve eğlendirici bir örnek olarak kabul edilmelidirGelişmiş ülkeler seviyesindeki 32 ülkeyi içeren bir çalışmada evrime inanmayanların oranı %75 ile en yüksek olarak Türkiye’de bulunmuşturTürkiye’den sonra ise “yeni yaratılış” akımının kökeninin geldiği ABD yer almaktadır Türkiye’de amerikan kökenli bu akımın en güçlü temsilcisi Harun Yahya takma adı ile Adnan Oktar’ın düzenlediği kampanyalar evrim karşıtı görüşün yaygınlaşmasında büyük etkisi olmuştur Örneğin 1999 yılında bazı öğretim görevlilerini evrimi öğrettikleri gerekçesiyle “Maoist” olarak tanımlamış ve tehdit etmiş ve bu nedenle aleyhinde dava açılmıştırAncak halen evrim karşıtı aktüviteleri yoğun olarak devam etmektedir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu