Hangi dualar kabul olmaz

Hangi dualar kabul olmaz
duaf


Dua her kul için geçerli olan, insanın Rabbi ile arasında vasıtasız gerçekleştirdiği bir konuşmadır.

Dua etmek, dua edilen mercii yüce bir varık olarak kabul etmeyi gösterir. Bu nedenle sadece Allah’a yapılır. Dua acizliğin, yani kulluğun itirafı olduğu ve Allah’ı tek yaratıcı bilmenin göstergesi olduğu için kulluğun ve ibadetin özüdür. Dua ederek Rabbini anan kimseyi Cenab-ı Hak ta anar. (Bakara Suresi 152)

Dua, bir ibadettir. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyorlar: “Dua ibadetin ta kendisidir.” (Ebû Davud, Tirmizi) Bu açıdan dua ederken, sanki namaz kılıyor gibi tam bir konsantre ile kendimizi vererek dua etmeliyiz. Zaten şu ayet de bu duruma işaret etmektedir: “ Tazarrû ve bin niyaz ile, yalvararak, kendinizi vererek, gizlice Rabbinize dua edin.” (Araf, 55) Diğer Hadislerinde Efendimiz şöyle buyururlar: “Dua ibadetin özüdür.” (Tirmizi) “ Aziz ve Celil olan Allah katında duadan daha değerli bir şey yoktur.” (Tirmizi, İbni Mace, Hakim) “Allah’ın rahmetinden isteyiniz. Çünkü Allah, kendisinden istenmesini sever.” (Tirmizi) “Kendisine dua etmeyen kula Allah kızar.”

Bediüzzaman’ın ifadesiyle dua bir ubudiyettir (kulluktur) .Ubûdiyetin neticesi ise uhrevîdir. Yani duanın neticesi büyük oranda ahirette görülür. Onun için insan neden duam kabul olmuyor dememeli. Her duaya cevap verilir. Allah Kur’an’da şöyle buyurur: “ Kullarım Beni Senden soracak olurlarsa bilsinler ki, ben onlara pek yakınım. Bana dua edince dualarına cevap veririm. Öyleyse onlar da, davetime icabet edip, bana hakkıyla inansınlar ki, doğru yolda yürüyüp selamete ersinler.” (Bakara, 186)

Fakat, cevap vermek ayrıdır, kabul etmek ayrıdır.Allah her duaya cevap verir ama her duayı aynısıyla kabul etmeyebilir. O duaya değişik hikmetlerden dolayı değişik şekillerde cevap verebilir. Mesela, insan dünyalık bir şey ister. Allah da bilir ki o dünyalığı verse, o kul azacak, Rabbini tanımaz hale gelecek. Onun hakkında Allah hayır murad eder, o dünyalık yerine ahirette daha başka mükafatlar hazırlar. Öyleyse duanın neticesi konusunda acele etmemek lazım. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: “ Herhangi birinizin duası acele etmemek şartıyla kabul edilir. Aceleci kimse ise, ‘Rabbime dua ettim de kabul etmedi’ der.” (Buhari-Müslim)

Yine Bediüzzaman’ın teşbihi içerisinde; bir hasta doktordan ilaç istese, doktor da hastanın durumuna göre ilacı değişik dozda verse ya da hiç vermese hasta itiraz edebilir mi? Etse ne kadar mantıksız olduğu aşıkardır. İşte biz de birer hasta durumundayız. Herşeyimizi Allah’tan istiyoruz. Bize bizden daha yakın olan, içimizden geçenleri bilen, geçmişimize geleceğimize hükmeden Allah ise, bizim durumumuza göre karşılık veriyor. Dua, bizim Rabbimiz katındaki yerimizi belirler. Ayette buyuruluyor ki, “ Duanız yoksa Rabbim sizi ne yapsın, ne ehemmiyetiniz var ki?!” (Furkan, 77)

Duada esas olan, kulun Allah’a muhtac olduğunu, O’ndan başka çaresi olmadığını bilmesidir. Zaten en çok kabule şayan olan da bu tür dualardır. Yani muztar bir durumda, adeta denizin ortasında kalmış da herşeyin bittiği anda Allah’a yalvarıyor gibi yalvarmak duaların en makbuludur. Allah bu hakikatı Kur’an’da şöyle ifade ediyor. “ Büsbütün çaresiz kalıp kendisine yalvaranların duasına icabet eden, sıkıntıları gideren kimdir?” (Neml, 62)

Duanın başında ve sonunda salavat getirmeli. Çünkü yapılan salavatlar Efendimiz’e yapılan dualar olduğu için Allah onları kabul etmektedir. Kabul edilen iki dua arasındaki duaların da kabul edilmesi ümid edilir. Efendimiz’in sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu haber verilir: “ Allah’tan bir şey istediğinizde bana salavat getirin. Çünkü Allah, kendisinden iki şey istendiğinde birisini kabul edip diğerini geri çevirmeyecek kadar kerem sahibidir.” (Ebû Talib Mekkî rivayet eder)

Duanın, katıksız, şartsız olması gerekir. Yani sırf Allah rızası için dua etmeli. Bunun bizim dilimize yerleşmiş hali “Hayırlısı Allah’tan” şeklindedir.

Ayet ve Hadislerde geçen dualarla dua etmeli. Çünkü en güzel dualar onlardır.

Duaya kesin olarak inanmalı. Yani herşeye gücü yeten, herşeyin sahibi olan birinin huzurunda olduğunu bilmeli. Ona göre de Allah’tan büyük istemeli, himmetleri yüksek tutmalı. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyorlar: “ Biriniz dua ettiğinde büyük ümitler besleyip isteğini büyük tutsun.Çünkü Allah’a göre hiçbir şey büyük değildir.” (İbni Hibban) “Kabul edileceğine kesin inanarak Allah’a dua edin. Biliniz ki, Allah gaflet içindeki bir gönülden yapılan duayı kabul etmez.” (Tirmizi, Hakim)

Duada ısrar edilmeli.

Özellikle gecenin son bölümünde ve farz namazların arkasından dua etmeli. Hangi duanın daha çok kabul olma ihtimali olduğunu soran sahabeye Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem “ Gecenin son bölümünde (seher vaktinde) ve farz namazların arkasından yapılan duadır” cevabını verir.

Cuma günleri icabet saatinde (ki, bu belli değildir), mübarek gecelerde, Ramazanda, seher vakitlerinde, namazların arkasından, mübarek mekanlarda, mübarek insanlarla beraber,

Gıyaben dua edilmeli. Zira, mü’minin mü’min kardeşi için yaptığı duanın kabul edileceği, Efendimiz tarafından müjde verilmektedir.

Dua ettikten sonra Allah’ın işine karışmamalı.
Dua ederken bir çocuk saflığı içinde dua etmeli. Yani ben ne istersem Allah verir düşüncesi içinde yalvarmalı.

Hangi dualar kabul olmaz?
Haram yiyenin “kırk gün” duası kabul olmaz. Tıbben de kan değişimi kırk günde tamamlanır.
Alıntı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu