Hayvancılığın ekonomik açıdan önemi nedir?

Hayvancılığın ekonomik açıdan önemi nedir?

Sanayileşerek gelişen toplumların ekonomilerinde bilindiği gibi tarım sektörünün payı diğer sektörleringelişmesine parelel olarak giderek düşmektedir.

Tarım sektörü, Comhuriyetimizin kuruluşundan günümüze kadar, ülkemizin ekonomik ve sosyal gelişmesinde çok önemli görevler üstlenmiş ve bu görevini günümüze kadar sürdürmüştür.

Tarım sektörünün önemi :

Ülke nüfusunun beslenmesini sağlaması,

Milli gelire ve istihdama katkı sağlaması,

Sanayi sektörünün hammadde ihtiyacını karşılaması,

Sanayiye sermaye aktarması,

İhracata doğrudan ve dolaylı katkıda bulunması,

Bu gibi nedenlerden dolayı ekonomimizde vazgeçilmez bir sektördür.

Türkiye; toplam 77,9 milyon hektar alana sahip olup, bu alanın yaklaşık &’sını ormanlar, %16’sını çayır ve otlaklar, %35’ini de tarımalanları oluşturmaktadır.

Türkiye’nin tarım yapabilen toprakları Arazi Kullanım Yetenek Sınıflandırmasına göre sınıflandırıldığında birinci sınıf arazi miktarı 4,8 milyon hektar, ikinci sınıf arazi miktarı 5,9 milyon hektar, üçüncü sınıf arazi miktarı 6,2 milyon hektar ve dördüncü sınıf arazi miktarı ise 4,6 milyon hektardır.

Ülke topraklarının %60’tan fazlası kamuya (devlet, belediyeler ve özel idareler) aittir. Bunun büyük bir kısmı ise mera ve orman arazisidir. 1940 yılında 14 milyon 800 bin hektar olan ekili ve dikili alanların yaklaşık 8,5 milyon hektarı ekonomik olarak sulanabilir özellikte olup, bunun ancak 4.4 milyon hektarı sulanabilmektedir. Diğer bir anlatımla Türkiye’deki toplam ekili ve dikili alanların %16.5’inde sulu tarım yapılırken, %83,5′ inde kuru tarım yapılmaktadır.

Ülkemizde özellikle İç Anadolu bölgesi başta olmak üzere bazı bölgelerimizde yağış eksikliğinden dolayı nadas uygulamalı tarım yapılmaktadır. İşlenen yaklaşık 24 milyon hektar tarla alanının 5 milyon hektarı her yıl nadasa bırakılmaktadır (Dolayısıyla her yıl yaklaşık 19 milyon hektar alanda tarla tarımı yapılmaktadır). Diğer taraftan 1999 yılı itibariyle 790 bin hektar alanda sebze, 1404 bin hektar alanda meyve, 530 bin hektar alanda bağ ve 600 bin hektar alanda da zeytin üretimi yapılmaktadır.

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizdede tarımsal üretim büyük ölçüde doğa koşullarına bağlı, risk ve belirsizliği oldukça yüksek bir ekonomik faaliyettir. Bu özelliğinden dolayı tüm ülkeler tarıma özel ilgi göstererek tarım politikalarını belirlemişlerdir.

Özellikle Gelişmiş ülkeler gıda güvencelerini garanti altına almak için tarım sektörünü öncelikli sektörler arasına alarak bu sektörü desteklemiş ve hiç bir zaman kendi insanlarının beslenmesini başka ülkelerin inisiyatifine bırakmamışlardır. Bundan dolayı dünyada tarımı gelişmemiş gelişmiş ülke yoktur.

Ülkelerin geleceğini ilgilendiren oldukça stratejik (beslenme gibi) önemi olan bu sektör aynı zamanda diğer sektörlere hammadde sağlamaktadır

Bizim gibi gelişme yolundaki ülkelerde ise önemi bir kat daha fazladır. Tarım sadece sektörü değil, ürettiği temel ürünler nedeniyle tüm ülkeyi doğrudan etkilemektedir. Bugün 65 milyona yaklaşan nüfusumuzun beslenme ihtiyacını karşılayarak nesillerin devam etmesini sağlaması nedeniyle çok önemli bir konumdadır. Diğer yandan ülke ekonomisine ve istihdama da büyük katkı sağlamaktadır.

Pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizdede genel olarak tarım politikasının amacı;

-Artan nüfusun beslenme ihtiyacının karşılaması,

-Üretim düzeyi ve verimin artırılması,

-Üretimde doğal etkenlerin etkisinin azaltılması,

-Tarımsal ürünlerde kendine yeterlilik seviyesinin yükseltilmesi,

-Tarımsal gelirlerin artırılarak süreklilik kazandırılması,

-Tarım ürünleri ihracatının artırılması ve,

-Kırsal kesimin kalkınması dır.

1950-1960 yılları arasında liberal ekonomi yaklaşımları benimsenmiş olmakla birlikte, tarıma dönük devlet desteği ve korumacılık devam etmiştir. Planlı dönemde de bazı politika değişikliklerine rağmen tarıma yönelik destekler sürdürülmüştür.

Bugün dünyânın hayvancılık bakımından ilerlemiş ülkelerinde yetiştirilen hayvanların sayısından çok, verim dereceleri önemli yer tutmuştur.

Türkiye’nin tabiat ve iklim şartları bakımından hayvancılığa elverişli olduğu söylenebilir. Bu arada bölgeler göz önüne alınacak olursa Doğu Anadolu Bölgesi geniş otlaklarıyla hayvancılığın en yaygın olduğu kesimdir. Bu bölgede daha çok koyun ve sığır yetiştirilir.

Ülkemizde hayvan sayısı yüksek olmakla birlikte hayvan yeminin büyük ölçüde mer’a ve samana dayanması, hastalıklarla mücâdele ve pazarlama imkânlarının sınırlı oluşu hayvan yemleri ile hayvan ürünleri fiyatları arasındaki dengesizlikler yüzünden hayvancılığın iktisâdiyönden arzu edildiği şekilde geliştiği söylenemez.

Türkiye’nin konumu ve değişik ekolojik yöreleri hayvancılığa elverişli olup, ülke harekete geçirilmemiş büyük potansiyellere sâhip bulunmaktadır. Hayvancılık alanında sayı bakımından zengin çeşitli hayvan varlığı bulunmaktadır, ama bunların içinde soyları iyileştirilememiş, düşük verimli yerli ırklar çoğunluktadır. Öte yandan bulaşıcı ve salgın hastalıkların tehdîdi, çayır ve mer’aların tarıma açılmış olması, yem bitkileri üretiminin yetersizliği ve yem açığının bulunması bu kesimin başlıca problemleri olarak dikkati çekmektedir.

Türkiye’nin hayvan nüfusu, dünyâ ülkeleri arasında önemli bir yer tutmaktadır.

Hayvancılığı etkileyen şartlar: Hayvancılığı olumlu ve olumsuz yönden etkileyen şartlar şunardır:

1.Hayvan soyunun ve türlerinin iyileştirilmesi çalışmaları,

2.Tabii otlakların durumu ve yem üretimi.

Bütün ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de hayvanların çeşitliliği ve sayısı tek başına önemli değildir. Sayıları kadar verimliliği de önemlidir. Bununla ilgili olarak şöyle bir örnek verelim. Yurdumuzda en iyi cins ineklerin yıllık ortalama süt verimi 700-800, öteki cinslerin ise 150-500 kilogramdır. Fakat iyi hayvan cinslerinin beslendiği bazı ülkelerden F.Almanya’da bu miktar 3000, Hollanda ve Danimarka’da ise 4000-5000 kilogramı bulur. Et verimide aynı özelliği gösterir.

Son yıllarda tarım alanlarının genişletilmesi tarım ürünleri bakımından olumlu sonuçlar vermiştir. Fakat bu durum mera ve çayırların azalmasına yol açarak, hayvan besleme imkanlarını azaltmıştır.

Bununla birlikte bazı yıllarda, kuraklık yüzünden ot ve yem bitkileri yetersiz kalmakta bu da hayvancılığımızı olumsuz etkilemektedir. Kuraklığın üst üste olduğu yıllarda bu durum daha da kötüleşir.

Bu sebeple; son yıllarda, yem bitkileri, şekerpancarı küsbesi gibi hayvan yami olarak kullanılan fabrika artıkları üretimine önem verilmektedir.

1.Tarımın Türkiye Ekonomisine Katkısı

Türkiye ekonomik yapı bakımından tarıma dayanan bir ülkedir. Tarım sektörü üretimle ilgili sektörler iççinde en büyük payı almaktadır. Gayri Sâfi millî hasılaya %20.5′ lik bir katkısı vardır. Ülkenin %35′ i işlenen tarım arazisidir. Ancak bugün tarım arâzisi olarak işlenen toprakların sınırlarına yaklaşmıştır. Türkiye nüfûsunun büyük bir bölümü kır kesiminde yaşamakta ve gelirini tarımdan sağlamaktadır. Tarım sektörüne ayrılan kamu yatırımlarının %60′ ını sulama yatırımları meydana getirmektedir.

Türkiye, çeşitli iklim kuşaklarının etkisi altında bulunan ve bu yüzden, tropikal iklim bitkileri hâricinde dünyâda en çok bitki türüne sahip ülkelerden biridir. Ekilen tarım arâzileri içinde hububat ekiliş alanı %49′ a varan bir oranla baş sırayı almaktadır. Bunun ardındansa endüstri bitkileri ve yağlı tohumlar gelmektedir. Buğday, arpa, çavdar, yulaf, mısır, darı, pirinç, mahlut, kuşyemi, bakla, bezelye, nohut, fasulye, mercimek, soya fasulyesi, börülce ve burçak başlıca hububat ve baklagil çeşitleridir. Sekiz milyon hektar civârında bulunan nadasalanlarının azaltılması için Tarım ve Orman Bakanlıklarının yaptığı çalışmalar sonucu bu miktar devamlı azalmaktadır. Bu alanlarda baklagil ve yer bitkilerinin münâvebeye sokulmasıyla hem insan beslenmesinde, hem de hayvan yemi olarak çok önemli olan bu ürünlerde, önemli üretim artışı sağlanmaktadır. Çorum – Çankırı bölgesinde yapılan proje çalışmaları sonuçları bu konuda önemli kazançların sağlanacağını göstermiş bulunmaktadır. Nitekim bu proje başlangıcında bölgede %40 – 45 olan nadas alanları %25′ e indirilmiş ve burada münâvebeye sokulan mercimek ve nohut üretimindeki artışlar çiftçi gelirlerini ve ihrâcât imkanlarını arttırmış, böylece ülke ekonomisine büyük katkılar sağlanmıştır.

Büyük ölçüde sulu tarıma dayalı olarak üretimi yapılan sanâyi bitkilerinin beslenmemizde, sanâyiye hammadde sağlamasında ve ihracatta önemli yeri bulunmaktadır. Toplam bitki üretimine ayrılan arâzilerin yaklaşık % 7′ sini ve toplam üretimin de %25′ ini sanâyi bitkileri meydana getirmektedir.

Tütün, pamuk, şekerpancarı, patates, kenevir, başlıca sanâyi ürünlerimizi meydana getirmektedir.

Özellikle tütün üretiminde tesirli denetim ve teknik yardım hizmetlerinin çiftçilere götürülerek tütün ekim alanlarının genişletilmesi yerine, verim, kalite artışı ve ihracaata önem verilmesi, şekerpancarı üretimindeyse şeker ithaline meydan vermeyecek gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.

Türkiye’de pamuk, gerek üretici ve gerekse sanâyi sektörü ve dış ticâret bakımından geniş bir kesimi ilgilendiren, tarıma dayalı dokuma sanâyimizin hammaddesi olan , ihtiyaç duyulan döviz gelirinin 1/4′ ünü tek başına sağlayan ve aynı zamanda ülkenin bitkisel yağ ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılayan sanâyi bitkisidir.

Türkiye meyve ve sebze potansiyeli bakımından dünyânın sayılı ülkeleri arasındadır. Üç yanı denizlerle çevrili olan ve akarsu ve gölleriyle geniş bir su ürünleri potansiyeli olan Türkiye için su ürünleri önemli bir faaliyet koludur. Fakat su ürünlerinin kişi başına yıllık tüketimi oldukça düşüktür. Ülkenin orman varlığı 1994 yılı îtibâriyle 20.200.000 hektar dolayındadır. Genellikle yüksek artma gücüne sâhip hızlı büyüyen türdeki ağaçların yetiştirilmesine hız verilmektedir. Bunun için okaliptüs ve kavak ağaçları bolca yetiştirilmektedir.

1923 yılında Gayri Safi Milli Hasıla’nın %40’ını oluşturan tarım sektörü bu oranını çok küçük değişikliklerle 1970 li yıllara kadar getirmiştir.1980 yılında %25’e 1990 yılında %17’ye ve 1999 yılındada %13.8’e düşmüştür.Yetmiş altı yıllık dönemde tarımın GSMH içindeki payı yaklaşık %63 oranında düşmüştür. Bu düşmeye rağmen bugün bile ülkemiz ekonomisinde tarımın payı diğer gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında çok yüksek oranda bulunmaktadır.

Ülkemizdeki istatistiklerden edinilen bilgilere göre toplam istihdamın bugün yaklaşık %45’i, diğer bir ifade ile 9.6 milyon kişi tarım sektöründe istihdam etmektedir.

1960’larda ve 1970’lerde izlenen gelişme stratejisinde sanayiye önem verilmişti. Bu politikada tarım destekleyici bir rol oynuyordu. Tarımsal politikalar ucuz ve yeterli gıda maddesi ile sanayi için hammadde sağlamaya yönelikti.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu