Hıristiyanlık ve İslam

Hıristiyanlık ve İslam
İnanç Baskıyla Yönlendirilemez – Dr. Lütfi Doğan

Hıristiyanlıkta, kilisenin, rahibin ve papazın otoritesi tartışılmazdır. Bir Hıristiyan dünyaya gelince rahibin vaftizine, evlenince nikâhına, yaşamı boyunca zaman zaman günah çıkarmaya, hatta dünya değiştirince de yine Tanrı adına rahibe ihtiyacı vardır. Kilise ve din adamı, gerçek dini otoritedir. Rahip ve kilisenin baskın otoritesini gerçek kabul ettiği tartışma götürmez.
Kiliselerdeki cemaatin azlığının nedeni; kanaatimce, bu din adamları ve kilisenin baskın otoritesidir. Hıristiyanlar tanrıya inançlarında böyle bir baskı istemiyorlar. İnsanların özgür düşünceleri tanrı ile olan ibadetlerde bu ruhani aracılıktan rahat değildir.

İslam’da camiler ‘Allah’ın evi’, ‘Allah’ın adının zikredildiği mübarek mabetlerdir’. Ancak Cuma ibadetinin dışında her Müslüman camide ibadet etmek zorunda değildir.

Müslümanların temel ilkesi, Tanrıya bağlılıkları; daha açık mana ile İslam dinine girişleri, dili ve kalbinin şahadetiyle inandığını ifade etmekle başlar. Bu ikrardaki, şahadetteki itiraf, benliğinde kaldığı sürece; herhangi bir şekilde inandıklarını inkâr etmediği sürece, o Müslüman’ı dinden kimse çıkaramaz. Açıkçası, İslamiyet’te aracı rahip, kâhin veya din adamı yoktur. İslam dininde din adamı, imam, müftü, din görevlisi ‘din bilgini’dir.

Bir Hıristiyan bilgine: Batıda Hıristiyanlar dinden uzaklaşıyorlar mı? Hıristiyanlık gücünü mü yitiriyor? Diye sordum. ‘Hayır, Avrupa’da Hıristiyanlık her şeyiyle yaşıyor. Hıristiyan kültür örneklerini mimaride ve her tür sanatta görmek mümkündür. Ancak onlar inanç özgürlüğünü, dini, inancı, düşünceyi; baskısız, müdahalesiz, özgür, daha kapsamlı yaşamak istiyorlar.’ Diye cevap aldım.

Sayın okuyucular, dikkat ederseniz, İslam dini de, din alanındaki çeşitli düşünceler arasında kişi vicdanını ve inancını; baskısız ve müdahalesiz kılarsa, iyi bir Müslüman doğrudan Allah’a bağlı kulluğunda rahat bir insan olabilir. İslam’da imanın yeri kalptir. Müslüman, kalbindeki imanını, özünü, sözündeki ikrarı ile Müslüman olur. Müslüman’ın ibadetleri bu imanla onu besler. Allah’ı görür gibi güzel ahlak içinde yaşar. İşte bu iman alanının, din alanının bağımsız kılınması; baskısız, müdahalesiz, özgür olması; insanı yaşarken mutlu eden güzelliktir. Sözün özünü, Kuranı Kerimin buyurduğu şu insancıl kuralla bitirmek istiyorum:

‘LA İKRAHE Fİ DİN’= DİNDE ZORLAMA YOKTUR. YAŞAMDA İYİ KÖTÜ NE VARSA, HEPSİ İNSANIN GÖZÜ ÖNÜNDEDİR. GÖRÜR, DÜŞÜNÜR, SEÇTİĞİNİ KENDİ İÇİN BEĞENİR. ÖZGÜRCE, YA İNANIR, YA İNANMAZ. ONUN VİCDANINA KALBİNE KİMSE ELİNİ UZATAMAZ.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu