İstanbul – Eminönü

İstanbul – Eminönü
istanbul
Marmara Bölgesi’nde, İstanbul İline bağlı bir ilçe olan Eminönü, kuzeyinde Haliç, batısında
Zeytinburnu ve Fatih, güneyinde Marmara Denizi, doğusunda da İstanbul Boğazı ile
çevrilidir. Eminönü İstanbul’un tarihi yarımadası içerisinde yer almaktadır. İlçenin bulunduğu
alan engebeli bir arazi yapısına sahip olup, Marmara kıyılarından yükselen alçak tepeler
Sultanahmet’te en üst noktasına eriştikten sonra Haliç’e doğru tekrar alçalmaktadır.

Yüzölçümü 5 km2, 2000 Yılı Genel Nüfus Sayım sonuçlarına göre toplam nüfusu 55.935’tir.

İlçede Akdeniz ile Karadeniz iklimleri arasında geçiş iklimi olarak tanınan Marmara
iklimi hakimdir. Marmara ve Haliç kıyılarında yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer.

İlçenin ekonomisi turizm ve ticarete dayalıdır. Türkiye’nin en gelişmiş ilçelerinden biri
olan Eminönü günümüzde turizm başta olmak üzere önemli bir ticaret merkezidir. Bunun
yanı sıra ilçedeki imalat sanayii önemini korumakla beraber bir kısmı buradan diğer
ilçelere taşınmıştır. XX.yüzyılın ikinci yarısından sonra artan sermaye birikimleri, özel
sektöre sağlanan destek, ulaşım kolaylığı ilçenin önemli bir ticaret ve turizm yeri
olmasında en büyük etkendir. Buradaki evlerin büyük çoğunluğu turizme yönelik
işyerlerine dönüşmüş, halkın büyük bir kısmı buradan göçmüştür. Bundan ötürü
de gündüzleri son derece kalabalık olan ilçe nüfusu geceleri büyük ölçüde düşmektedir.

İstanbul’un arkeoloji, sanat tarihi ve turizm yönünden önemli bir bölgesi olan
Eminönü’nde arkeolojik araştırmaların yeterince yapıldığı söylenemez. Bunun en
büyük nedeni de İstanbul’un fethinden sonra Osmanlı döneminde burada yerleşimin
yoğunlaşmasıdır. XX.yüzyılın başlarında Sarayburnu çevresinde yapılan araştırmalar
ve ilçenin çeşitli yerlerinde temel kazılarında ortaya çıkan kalıntılar ile günümüze
ulaşan anıtlar Eminönü’nün oldukça eski yıllara inen bir tarihi olduğunu göstermektedir.

esk04b

İstanbul’un belirli kesimlerinde yapılan araştırmalar ilk yerleşimin Paleolitik Çağlara
kadar (MÖ.5000) göstermektedir. Sarayburnu yöresinde Alman Arkeoloji Enstitüsünün
yapmış olduğu kazılarda ortaya çıkan örneklere dayanılarak Eminönü’nde de
Prehistorik Çağlarda bir yerleşim olduğu sanılmaktadır. MÖ.2000’den sonra Eminönü
yöresi Balkanlardan gelen Trak kavimleri ile Friglerin bir bölümünün burada yaşadığı ele
geçen buluntulardan anlaşılmıştır.

Tarihi araştırmalar burada kurulan ilk şehrin Byziantion olduğunu göstermiştir. Romalı
yazar Plinius Byzantion kurulmadan önce buradaki Lygos isimli bir köyden söz etmiştir.
Byzantion Sarayburnu, Suru-u Sultani ve Sultanahmet’i kapsayan oldukça geniş bir
alanda bulunuyordu. P.Kretschmer’e göre Byzantion ismi Frigler tarafından
konulmuştur. Yunan Mitolojisine göre Eminönü, deniz tanrısı Posedion ile Keroessa’nın oğlu
Byzans tarafından kurulmuştur.

0175
Antik kaynaklara göre; MÖ.VIII.- VII. yüzyılda ise Megaralılar Ege ve Marmara
kıyılarından Boğaz’a gelerek Sarayburnu (Akra)’nda, büyük olasılıkla Trak
yerleşmesinin üzerine Khalkedon’dan (Kadıköy) sonra kendi kentlerini kurmuşlardır.
M.Ö. 513’te Pers, M.Ö. 479’da Sparta, MÖ. 477 sonrasında Atinalılar buraya
egemen olmuşlardır. Kent, MÖ. 340-339’da da Makedonya Kralı II. Philippus’un
eline geçmiş, Helenistik Çağda Byzantionun, Sirkeci, Sultanahmet ve Ahırkapı çevresinde
gelişmiş, tüm yapılar antik akropol olan Topkapı Sarayı ve çevresinin bulunduğu alanda
toplanmıştır. Akropolde bulunan kent, taş bloklarla yapılmış sağlam duvarlarla
kuşatılmıştır. Burada surların batısında Trakion Kapısı ile 27 kule bulunmaktaydı.
Sarayburnu yakınındaki tepede yer alan ve içinde saray, Zeus, Athena, Artemis-
Selene ve Poseidon mabetleri, hamamlar, gymnasion , agora, stadion ve tiyatronun
bulunduğu Akropolis ayrı bir duvarla kuşatılmıştı. Akropolis yakınında etrafı revaklarla
( porticus ) çevrili, dörtgen planlı bir Agoranın ortasında Apollon, Helios’un tunçtan
bir heykeli bulunuyordu. Agoranın batısında Traklara karşı kazanılan bir savaşın anısına
yapılmış bir başka meydan daha vardı. Ayrıca şehrin en büyük hamamı olan Akhylleos
Hamamı’da bu çevrede idi. Trakya’dan su kanalları aracılığıyla getirilen sular, şehrin
içerisindeki açık ve kapalı sarnıçlarda toplanıyordu. Nekropolis (mezarlık) de batıda,
surların dışındaydı. MÖ.II. yüzyıl sonlarına kadar, yüksek duvarlarla çevrilmiş Byzantion,
zengin bir kentti. Bu refah düzeyinin kaynağını balıkçılıktan elde edilen gelirler, Boğaz’ı
geçen gemilerden alınan vergiler ve toprağın verimliliği oluşturmakta idi. Bu durum
MS.193 yılında, Roma İmparatorluğunda taht kavgalarının neden olduğu kargaşa
dönemine kadar sürmüştür.
0160

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu