Mukaddes Kitabımız Kur’ân-ı Kerîm Allah Kelâmıdır

Mukaddes Kitabımız Kur’ân-ı Kerîm Allah Kelâmıdır
Kur’ân-ı Kerîm’de eksiklik ve fazlalık yoktur. Vahyedildiği hâli ile korunmuştur. Allahu Teâlâ onu, Resûlü Muhammed’e (sas.) Cebrail (as.) vasıtasıyla Arapça olarak indirmiş ve Resûlü’nü de bütün âlemlere rahmet olarak göndermiştir. Onun indirilmesiyle bütün dinlerin hükmü ortadan kalkmış, böylece Kur’ân-ı Kerîm, akıl sahiplerinin kıyâmete kadar uyması gereken tek kitabı olmuştur. O, İslâm hukukunun ilk ve değişmez kaynağıdır. Kur’ân-ı Kerîm’in hükümleri, insanların Allah’a ve birbirlerine karşı görevlerini bildiren ilâhî kanunlardır.
Kur’ân-ı Kerîm, bütün insanları, inkârcılığın ve sapıklığın her türlüsünü bırakıp bir tek Allah’a inanmaya ve O’na teslim olup kulluk etmeye davet eder. Açık delillerle Allah’ın varlığını ve birliğini ortaya koyar. Ancak düşünmesi sayesinde bir değer kazanan insanı, hem kendisi hem de kendisini kuşatan engin kâinat hakkında düşünmeye, nihayet hepsinin asıl yaratanı olan O yüce Allah’a imana çağırır.
Kur’ân-ı Kerîm, her seviyedeki insana o özelliği ile hitap eden ilâhî bir kitaptır.

Beşerî sistemler birbirini yıkarken, ilâhî kaynaklı ve zaman üstü erişilmez sistem, dünya ve âhiret hayatında bütün insanların saadete erişmesi için devam edecek; ona gerçekten tutunanlar kurtulacak, bütün kötülüklerden arınacaktır.

Kur’ân-ı Kerîm insanı değerlendirirken, onu, aile, cemiyet, ahlâk, sosyal hayat ve bütün bir kültür ortamı içinde ele alır. Aynı zamanda insan hayatına tesir eden maddî ve mânevî âmillere de gerekli önemi verir.

İslâm dîni, bütün hayat gücünü Kur’an’dan alır. Bu itibarla müslümanlar, hem inanç ve düşünce hayatlarında hem de beşerî ve ahlâkî münasebetlerinde takip etmeleri gereken yolu Kur’an’dan öğrenirler. Çünkü Kur’an hem ferdî hem de sosyal hayatın gerekli prensiplerini ihtiva eder.
Yüce Allah “(Resûlüm!) Kendilerine okunan (bu) Kitab’ı, sana bizim indirmemiz onlara yetmiyor mu? Hiç şüphesiz bunda inanan bir toplum için elbette (büyük) bir rahmet ve (kulluğunu yerine getirmede) bir öğüt/bir hatırlatma vardır.” (29/51) buyurarak; Kur’an’ın insanlara her hususta kâfî geleceğini, ilminde, kudretinde, hüküm ve hikmetinde ve her hususta tek galip olduğunu bildirmektedir. Bunun içindir ki “Onlar Kur’an(ın söyledikleri) üzerinde düşünmezler mi? Yoksa kalpleri(nin) üzerinde kilitler mi var?” buyurur (47/24).

Şüphesiz bu prensiplere göre hareket etmek de ancak, Kur’an’ın manasını iyice anlamak ve onun üzerinde düşünmekle olur. Kur’an’ı sadece evlerde ve mezarlarda okumak, süslü kılıflarla duvarlara asmak insanları sorumluluktan kurtarmaz. Çünkü Kur’an’da “(Kur’an) mübarek bir kitaptır ki onu sana, âyetlerini iyiden iyiye düşünsünler ve aklı olanlar öğüt (ve ibret) alsınlar diye indirdik.” (38/29) buyurulmaktadır. Ayrıca Kur’an’ın pek çok âyetinde onun okunup anlaşılması emredilmektedir. Öte yandan pek çok hadîs-i şerîfte güçlükle de olsa Kur’an’ın okunup ezberlenmesi teşvik edilmiştir. Kur’an’ın mü’minin hayatındaki önemi dolayısıyladır ki Arapça bilmeyenler de, güvenilir meallerden Kur’an’ın mealini mutlaka okumalıdır, denilmiştir.

kaynak:iskenderpaşa

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu