Nazım Hikmet Ran’ın şiir anlayışı ile ilgili soruların cevapları nedir?

Nazım Hikmet Ran’ın şiir anlayışı ile ilgili soruların cevapları nedir?

Nazım Hikmet, (Gerçek ismi: Nazım Hikmet Ran) (d. 20 Kasım 1901, Selanik – ö. 3 Haziran 1963, Moskova) Türk şair ve oyun yazarıdır. Dünyada en bilinen Türk şairi[1] sayılmaktadır. Eserleri birçok yabancı dile çevrilmiştir. Doğum tarihi ailesi tarafından sene kaybetmemesi için 15 Ocak 1902 olarak kaydettirilmiştir.

1901 yılında Selanik’te doğmuş, 3 Haziran 1963 tarihinde Moskova’da ölmüştür. Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesiydi ve ayrı ayrı toplam 11 davadan yargılanmıştır.

Eserleri birçok dile çevrilmiş, birçok ödül almıştır. Ancak Türkiye’deki yaşamının çoğunu hapiste geçirmiştir. Bu gibi durumlardan ötürü Moskova’ya kaçmış ve Türk vatandaşlığından çıkarılmıştır. 1963 yılında Moskova’da ölmüştür. Mezarı halen Moskova’da bulunmaktadır.

1938’de şairin cezaevine girmesiyle yasaklanıp ortadan kaldırılmış olan Nâzım Hikmet şiiri, Türkiye’de ancak ölümünden iki yıl sonra 1965’te yeniden ortaya çıkabildi.

Üslubu ve Başarıları
İlk şiirlerini hece vezni ile yazmaya başlamasında rağmen içerik bakımından diğer hececilerden uzaktı. Şiirsel gelişimi arttıkça hece vezninin sınırlarıyla tatmin olmamaya ve şiiri için yeni formlar aramaya başladı. Sovyetler Birliğinde yaşadığı ilk yıllar olan 1922-1925 arası bu arama tepe noktasına ulaştı.

Hece vezninden ayrılarak Türkçe’nin vokal özellikleri ile harmoni oluşturan serberst vezini benimsedi. Mayakovski ve gelecekçilik taraftarı genç Sovyet şairlerindenden esinlendi. Şiirlerinden bir çoğu müzisyen Zülfü Livaneli tarafından bestelendi. Bir kaç şiiri ise Yunanlı besteci Manos Loizos tarafından bestelendi.

Hayatı
20 Kasım 1902de Selanikte doğdu. İlk şiiri Feryad-ı Vatan’ı 1913te yazar. Aynı yıl Galatasaray Sultanisinde ortaokula başlar. 1917de Heybeliada Bahriye Mektebi’ne girer. Daha sonra Kurtuluş Savaşı için Anadolu’ya geçer. Fakat sağlık nedenleri ile bahriyeden ayrılmak zorunda kalır. Bu sırada Hamidye Kruvazöründe güverte subayıdır. Boluya öğretmen olarak atanır. Daha sonra Batum üzerinden Moskovaya giderek Doğu Emekçileri Kominist Üniversitesinde siyasal bilimler ve iktisat okur. 1921de gittiği Moskovada devrimin ilk yıllarına tanık olur ve komünizm ile tanışır. 1924te Moskovada yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani sahnelenir. O yıl Türkiyeye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başlar. Dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince yeniden Sovyetler Birliğie gider. 1928de af kanunundan yararlanır ve Türkiye’ye geri döner. Bu kez Resimli Ay dergisinde çalışmaya başlar. 1938de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırılır. 12 sene süren tutuklulktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle Sovyetler Birliğine kaçar. Moskova’da 1963 yılında kalp krizinden ölür.

Davaları ve Sürgün
1925 yılından başlamak üzere şiirleri ve yazıları yüzünden bir çok kere yargılandı. 1938 yılında orduyu ayaklanmaya kışkırtmaya çalıştığı gerekçesiyle 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde 12 yılı aşkın kaldı. 1950 yılında bir af yasasıyla salıverildi. Ancak sürekli izlendiği ve çürüğe ayrıldığı halde 48 yaşında yeniden askerlik yapmaya çağrılması ve öldürüleceği yolundaki duyumlar üzerine yurtdışına kaçtı. 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından Türk vatandaşlığından çıkarılmasına karar verildi. Yurtdışında sürekli olarak Bulgaristan, Rusya, Polonya’da yaşadı.

Davaları
* 1925 Ankara İstiklal Mahkemesi Davası
* 1927-1928 İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Davası
* 1928 Rize Ağır Ceza Mahkemesi Davası
* 1928 Ankara Ağır Ceza Mahkemesi Davası
* 1931 İstanbul İkinci Asliye Ceza Mahkemesi Davası
* 1933 İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Davası
* 1933 İstanbul Üçüncü Asliye Ceza Mahkemesi Davası
* 1933-1934 Bursa Ağır Ceza Mahkemesi Davası
* 1936-1937 İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Davası
* 1938 Harp Okulu Komutanlığı Askeri Mahkemesi Davası
* 1938 Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi Davası

Ölümü ve Sonrası
1963 yılında Moskova’da geçirdiği bir kalp krizi sonunda sürgünde öldü. Ünlü Novo-Deviçeye (Novodeviche) mezarlığında gömülüdür.

2006 yılında Bakanlar Kurulunun Türk vatadaşlığından çıkarılmalar ile ilgili yeni bir düzenleme yapması durumu belirdi. Yıllardır tartışılmakta olan Nazım Hikmet’in Türk vatandaşlığına geri kabul edilmesi yolu açılmış gibi gözükmesine rağmen Bakanlar Kurulu bu maddenin sadece yaşamakta olanlar için düzenlendiğini ve Nazım Hikmet’i kapsamadığını öne sürerek bu öneriyi red etti.[2]

En bilinen eserlerinin bazıları
* Memleketimden İnsan Manzaraları
* Kafatası
* Unutulan Adam
* Taranta Babu’ya Mektuplar
* Ferhad ile Şirin
* Kurtuluş Savaşı Destanı

Kız Çocuğu
Nazım şiiri Kız Çocuğu Hiroşima’daki atom bombası saldırında ölen yedi yaşındaki bir kız çocuğunun on yıl sonraki yalvarmalarını anlatmaktadır. Şavaş karşıtı bir mesaj olarak büyük bir başarı yakalamış ve birçok müsizyen tarafından şarkı olarak canlandırılmıştır. Zülfü Livaneli Nazım Türküsü’nde şiirin orijinal Türkçe şiiri canlandırdı. Kız Çocuğu’nun I Come And Stand At Every Door olarak bilinen daha serbest çevrilmiş bir biçimi The Byrds tarafından Fifth Dimension albümünde Pete Seeger tarafından en:Headlines & Footnotes albümünde ve This Mortal Coil tarafından Blood albümünde ve daha birçokları seslendirildi. 2005’te, ünlü Shima-Uta şarkıcısı Chitose Hajime Ryuichi Sakamoto ile işbirliği yaparak Kız Çocuğunu Japonca’ya çevirdi.(‘Shinda Onna no Ko’ [死んだ女の子] olarak ismi değişti). 5 Ağustos 2005’te 60’ncı yıldönümünde Hiroşima’daki Hiroşima Barış Anıtı’nda canlı olarak söylendi. Şarkı daha sonra Chitose’un 2006’daki Hanadairo albümünde ortaya çıktı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu