Roma İmparatorluğu’nun yıkılış nedenleri nelerdir?
İmparatorluğun Çökmesi
Nerva ile başlayan ve Marcus Aurelius’a kadar süren dönem, Roma tarihinin varlık ve barış içinde yaşadığı yıllar oldu. Ama imparatorluğun bazı yörelerinde çıkan isyanlar bu dönemin sona ermekte olduğunu gösteriyordu. Marcus Aurelius imparatorluğun doğu sınırını güvence altına aldıktan sonra kuzeydeki barbar kabileleri de bir dizi savaşla eski yerlerine sürdü. Depremler ve su baskınları Roma’ nın büyük bir bölümünün yıkılmasına, tahıl depolarının zarar görmesine yol açtı. Bu da kenti kıtlığa sürükledi. Doğudan gelen veba da hızla yayıldı. Tüm bunlara karşın, Marcus Aurelius vergileri olabildiğince azaltarak ve mahkemelerin iyi işlemesini sağlayarak sorumlu bir yönetici olduğunu gösterdi. İmparatorluğun gücünü tehdit ettiğini düşündüğü Hıristiyanlara karşı baskıcı bir siyaset izledi.
Marcus Aurelius Ta eis Eauton (“Kendime Düşünceler”) adlı kitabında bilgelik, doğruluk, direnç ve ölçülülük olarak belirlediği dört temel erdemden söz eder.
İS 180’de Marcus Aurelius’un ölümünden sonra imparatorluk 100 yıl boyunca “barbar” denen kavimlerin saldırısı altında kaldı. Barbar sözcüğü, Eski Yunanlılar tarafından, Romalılar da içinde olmak üzere, kendilerinden olmayan herkes için kullanılırdı. Eski Yunanlılar tüm yabancıların yabanıl ve uygarlıktan yoksun olduğuna inanırlardı. Romalılar ise, aynı sözcüğü Roma topraklarına saldıran Got, Vandal, Frank ve Germen kavimleri için kullandılar. Roma İmparatorluğu denetlenmesi çok zor olan bir büyüklükteydi. En görkemli çağında, kuzeyde İngiltere’den güneyde Afrika çöllerine, batıda Atlas Okyanusu’ndan doğuda Mezopotamya sınırlarına dayanıyordu. Bugün hâlâ izlerine rastlanan Roma yollan, insanların güvenlik içinde imparatorluğun bir ucundan öbürüne gidip gelmelerini sağlardı.
İmparatorluk sınırlarının böylesine genişlemesi Roma’nın eyaletler üzerindeki doğrudan yönetimini giderek zorlaştırdı. Kölelik yaygınlığını sürdürürken, halk da yoksulluk içindeydi. İmparatorluğun başlıca sorunlarından biri, sınırlarını korumak için büyük bir ordu besleme zorunluluğuydu. Marcus Aurelius’un yerini alan oğlu Commodus döneminde (180-192) imparatorluk iç çekişmelerle sarsıldı. Commodus’tan sonra cumhuriyet kurumları yıkılmaya başladı. İmparatorlar yetkilerini genişletti. İS 193’te Septimius Severus imparator oldu. 235’e kadar süren Severus hanedanı döneminde Roma’nın mali ve askeri gücü sarsıldı. Severus hanedanından gelen imparatorların hiçbiri eceliyle ölmedi. Bu dönemdeki en önemli gelişme Hıristiyanlığın daha özgür bir ortam bularak yaygınlaşmasıydı. Severus hanedanından sonra barbar kavimlerin yeniden saldırısına uğrayan Roma, Tuna eyaletleri gibi bölgelerde onların egemenliğini tanımak zorunda kaldı. Bu sırada doğudan da Sasaniler saldırıyordu. Barbar akınları ve iç savaşlar kentlerin yıkımına, yolların bozulmasına yol açtı.
3. yüzyılın sonuna doğru imparatorluğu yönetmek öylesine güçleşmişti ki, İmparator Diocletianus İS 286’da Roma İmparatorluğu’ nun geniş topraklarını dört yönetim bölgesine ayırdı. Orduyu yeniden düzenleyerek eski disiplini kurdu. Yeni vergilerle mali durumu düzeltmeye çalıştı. Sasaniler’i geriletmeyi başararak imparatorluğun sınırlarını Dicle Irmağı’na kadar götürdü. Hıristiyanlar üzerindeki baskıyı artırdı. Milano’yu batı imparatorluğunun başkenti yaptı; böylece Roma eski önemini yitirdi. Diocletianus yetenekli bir yöneticiydi ve imparatorluğun yeniden güç kazanmasını sağladı.
Diocletianus’un ölümünden sonra yönetimi ele geçirmek için yeniden çatışmalar baş gösterdi. Diocletianus’un oğlu I. Constantinus (280-337) bu mücadeleden zaferle çıkarak imparatorluğun iki kanadını birleştirdi ve tek başına yönetimi ele aldı. İS 330’da Yunanlıların Avrupa ile Asya’nın kavuştuğu noktada kurduğu Bizans’a kendi adını vererek Roma’ nın başkenti olduğunu ilan etti. Bundan sonra ünlü Bizans kenti, 1453’te Türkler tarafından fethedilinceye kadar Konstantinopolis (Constantinus’un kenti) olarak anıldı.
Constantinus’un hükümdarlığının en önemli olayı Hıristiyanlığı kabul edişidir. 300 yıldan beri sürekli baskı ve zulüm altında olmasına karşın, Hıristiyanlık giderek daha çok yandaş kazanmaktaydı. Çoktannlı dinler eski etkilerini günden güne yitiriyordu. Constantinus’un Hıristiyan olması Hıristiyanların üzerindeki baskıların kalkmasını sağladı.
Constantinus’tan sonra imparatorluk hızla çözülmeye başladı. İS 364’te ikiye ayrıldı. Her iki kesimin de önem açısından eşit birer imparatoru oldu. Konstantinopolis doğu imparatorluğunun, Milano ise batının başkentiydi. I. Valentinianus batıda, kardeşi Valens doğuda hüküm sürmeye başladı. Doğu Roma İmparatoru Valens 378’de Gotlar’a yenik düştü. İmparator öldürüldü, ordusunun üçte ikisi yok oldu. Savaşın sonunda, yüzyıllardan beri dünyayı egemenliği altında tutmuş olan Roma lejyonları tarihten silindi. İS 410’da Alarik’in öncülüğündeki Vizigotlar Roma’yı ele geçirip yağmaladıktan sonra güneye inerek bereketli ovaları talan ettiler. Roma’nın Galyalılar tarafından alındıktan 800 yıl sonra düşüşü, kentin tarihinde bir dönemin kapanması demekti.
Aynı yıllarda Vandallar İspanya’ya saldırırken, Hunlar da Orta Avrupa’ya akın ediyordu. Önderleri Attila 451’de Galya’da yenilgiye uğradıysa da bir sonraki yıl toparlanarak Kuzey İtalya’nın birçok kentini ele geçirdi ve Roma’ya yöneldi. Papanın ricası üzerine Roma’ya girmekten vazgeçti. Batı Roma İmparatorluğu artık iyice sallantıdaydı. İS 476’da İmparator Romulus Augustulus, Germen Kralı Odoaker’e yenildi. Odoaker İtalya kralı oldu ve böylece Batı Roma İmparatorluğu tarihe karıştı.
Roma İmparatorluğu geleneğini sürdürmek Doğu Roma İmparatorluğu’na kalmıştı. Ne var ki, Doğu Roma İmparatorluğu Güneydoğu Avrupa’da Yunan kültürünün çok güçlü olduğu bir bölgede kurulmuştu, üstelik egemenliği altında bulunan halklar Asyalı idi. Zaman içinde Roma gelenekleriyle Asya ve Yunan gelenekleri birbirinden etkilendi. İS 6. yüzyılın ilk yarısında İmparator I. Jüstinyen’ in generallerinden Belisarios Kuzey Afrika’yı, İtalya’yı ve İspanya’nın bir bölümünü barbar kavimlerden geri almayı başardı. Ama bir süre sonra İtalya, Germen kavimlerinden Lombardların eline geçti.
Bizans İmparatorluğu olarak da bilinen Doğu Roma İmparatorluğu 10. yüzyılda en parlak dönemini yaşadı.
Batıda, 800 yılı Noel’inde, papanın Frank Kralı Şarlman’a imparatorluk tacı giydirmesiyle yeni bir imparatorluk kuruldu. Daha sonra Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu adını alan bu devletin eski Roma İmparatorluğu ile ilişkisi yoktu.
Çok uzun bir süre boyunca, papalarla imparatorlar arasında kimin daha üstün olduğu konusundaki rekabet çatışma ve savaşlara yol açtı. Reformcu Papa VII. Gregorius ile Kutsal Roma-Germen İmparatoru IV. Heinrich arasında baş gösteren şiddetli çatışma sırasında Heinrich’in askerleri Roma’ya girerek kenti ele geçirdi (1084).
Papalık 1309-1417 arasında Fransa’da Avignon kentine yerleşti. Roma ise bir süre İtalyan soylularının savaş alanı oldu. 16. yüzyıldan sonra papalar yeniden Roma’ya yerleşti.
Papalar ve kardinaller Roma’yı sayısız kilise, saray ve heykelle doldurdular. Eski anıtların ve yapıtların taşlarını bu yeni yapılarda kullandılar. Eski Roma’dan geriye pek az şey kaldı. Roma 1870’te İtalya Krallığı’nın başkenti olunca, bir kez daha değişikliğe uğradı. İyice büyüyerek bugünkü durumuna geldi.