Yağmur Yağacak Gibiyim,,ParçaLı BuLutLu**

Yağmur Yağacak Gibiyim,,ParçaLı BuLutLu**
…………………………..Geçmisimin sarkisini mirildanmakta dudaklarim. Soguk, tekdüze ve yalniz bir nisan aksaminda toprak ve otun yagmursu kokusunun karistigi havayla doldurmaktayim içimi. “Toprak ne güzel kokuyor,” dedim kendi kendime, sonra baska bir söz, davetsizce geldi aklima, “topragi ölülere vereceksin.” Söyleyeni bilmiyorum, ama aklimda kaldigina göre ilk duydugumda hosuma giden bir söz olsa gerek. Belki de, o günkü ruh halimdir bu sözü aklima kaziyan. Veya her seyin anlamini kaybettigi, yasamin pili bitmis bir saat gibi bir ileri bir geri yaptigi, çalisiyor görünüp de akrebin hiç oynamadigi anlardan ‘bir an’ olsa gerekti. Çok bilindik bir atasözü gibi aklimda kalmasi ürküttü beni. Simdi düsünüyorum da, kesinlikle yanlis bir söz, hiçbir dogrulugu olmayan, bastan sona yanlis ve saçma… Kiziyorum beni kendi üzerinde bu kadar düsündüren bu söze.
Ayagimda düz taban keten ayakkabi, üzerimde keten pantolon, savruk savruk yürüyordum baharin körpe yesilliginden, sevinç çigligi atan kuslarindan bile habersiz, sessizce. Içimdeki bütün sarkilar susmus; dudaklarim kurumus susuzluktan, sade Afrika menekseleri gibiydim. Karanlik iyice bastirmis; yapayalniz yürüyordum bu beton kentin arka sokaklarindaki yamali asfalt yollarinda. Yürüyordum, kalabalik ve yapayalniz. O kadar hafiftim ki, uçuyordum sanki.

………………………………..Nasil miyim? Dokunsan kopacak yapraklarim, biliyorum göz bebeklerimden. Ve ellerinde kirmizi ve siyaha çalan tozlar kalacak. Istiyorum ki, kimse dokunmasin ve kalayim bu halimle, böyle yasamaliyim, yakistigi gibi, hüzün boyali rengimle. Dikenler içinde ve kizil bir gelincik gibi kisa sürede ama dogalligimla. Oldugum gibi hani. Anladigin gibi, anlasildigim gibi. Çabam yok öyle, ispata hacet de yok. Ortada olmali sevgi de, aci da, hüzün de.
Umudumu umulmadik kadere yazdim diye düsünüyorum. Kis geceleri çetin bastiracak. Donlar üstünde ayagim kayacak, ama umudum yine baharlardaki gibi içimde dogacak, kizil gelinciklerle süslenecek. Bense o paltonun altinda sakli, kis gecelerinde sana umutla sokulup isitacagim seni, gerçege inat. Desteleyip yolladigin hayallerimle düsüp kalkacagim, daha da sevdaya batmak için. Sana saklanip seni kucaklayacagim. Semsiyemin altinda yürürken, dostça kulagima fisildamaya çalistigin, ögrettigin küçük yalanlara inanacagim…

………………………………..Kuskularim artti insanlara karsi. Neden mi? Pis bir dünya sarmaladi yeryüzünü. Kirlendi her sey. Sevgiler de kirlendi, umutlar da…. Ben? Oldukça degistim ama safça sevmekteyim yine de…Güzel olan da bu iste, onca pisligin içinde,çöller’de kavrulmus bir kadin gibi ben, Mezapotamya’da gün görmüs ihtiyar bir asik gibi sen, yorulup durduk sert esen karayellere karsi. Yunus Emre’den yanik bir ezgiyle uyandik , telli turnam selam götür, diye uyandik… Kara yazmali mavi baskili sevdaya, mor kirmizi pullar isleyip mor daglarin karli tepelerine rüzgarlara saldik yüklü acilarimizi, sevgilerimizi. Gurbete agladik. Dayandik onca yüklü acilara. Bir gün gülecegiz umuduyla sarildik yasama simsıkı, gönül viraneliklerimizde…Yalinayak dünyamda yitirdigim kendime kosuyorum simdi, ulasirsam diner yagmurlarim diyerek…Bekliyorum parçali bulutlu boynu bükülmüs laleler gibi… Balkonumda, penceremde,çay masamda,sokakta, karsimda bulacagimi hayal ederek…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu