Lale Devri’ndeki padişahların isimlerini söyler misiniz?

Lale Devri’ndeki padişahların isimlerini söyler misiniz?
III. Ahmet
HAYATI
Sultan Üçüncü Ahmed 30 Aralık 1673 günü doğdu. Babası Sultan Dördüncü Mehmed, annesi Emetullah Rabia Gülnuş Sultan’dır. Annesi Giritlidir. Sultan İkinci Mustafa’nın öz kardeşi olan Sultan Üçüncü Ahmed, uzun boylu, kara gözlü, doğan burunlu ve buğday tenli idi. Son derece zeki, hassas ve zarif bir insandı. İyi bir tahsil ve terbiye görmüş olan Sultan Üçüncü Ahmed ünlü hocalardan dersler almıştı.

Sultan Üçüncü Ahmed, ağabeyi Sultan İkinci Mustafa’nın vefatı üzerine 22 Ağustos 1703 tarihinde 30 yaşında iken Edirne’de tahta geçti. Osmanlı Devleti açısından önemli bir yere sahip olan Lale Devri boyunca padişahlık yapan Sultan Üçüncü Ahmed, hattat ve şairdi. “Necib” mahlasıyla şiirler yazdı. Ayrıca Musiki ile de yakından ilgileniyordu. Divan şairlerinden Urfalı Nabi Efendi’nin hem kendisini hem de şiirlerini çok severdi.

Gençliği diğer Osmanlı şehzadelerine göre bir hayli serbest geçti. Şehzadelerin öldürülmesi geleneği kalktığından, rahat bir hayat sürdü. İstediği her şeyle ilgilendiği için bilgisi de, görgüsü de arttı. Avrupa’daki gelişmeleri inceleme fırsatı buldu ve matbaanın Osmanlı Devletine gelmesi için çok çaba sarfetti. 27 yıl gibi uzun bir süre tahtta kalan Sultan Üçüncü Ahmed, çıkan Patrona Halil isyanı sonunda, 1 Ekim 1730 tarihinde padişahlıktan çekildi.

Sultan Üçüncü Ahmet’in padişahlığının ilk günleri, tamamen disiplinden çıkmış yeniçerileri yatıştırma gayretleri ile geçti. Ancak kendisini padişah yapan yeniçerilere karşı etkili olamadı. Sultan Üçüncü Ahmed’in sadrazamlığa getirdiği Çorlulu Ali Paşa, ona idari konularda yardımcı olmaya çalıştı, hazine için yeni düzenlemelerde bulundu ve Sultan Üçüncü Ahmet’e rakipleriyle mücadelesinde destek oldu.

Sultan Üçüncü Ahmed zamanında Rusya ile olan ilişkilerde gerginlik yaşandı. Bunun sebebi Rusya’nın Orta Asya üzerinde yayılma siyaseti izlemesi, balkanlardaki toplumları Slavlaştırmaya çalışması, açık ve sıcak denizlere inmek istemesiydi.

Erkek Çocukları: Birinci Abdülhamid, Üçüncü Mustafa, Süleyman, Bayezid, Mehmed, İbrahim, Numan, Selim, Ali, İsa, Murad, Seyfeddin, Abdülmecid, Abdülmelik
Kız Çocukları: Emine, Rabia, Habibe, Zeyneb, Zübeyde, Esma, Hatice, Rukiye, Saliha, Atike, Reyhan, Esime, Ferdane, Nazife, Naile, Ayşe, Fatma, Emetullah, Ümmüselma, Emine, Rukiye, Zeyneb, Sabiha
PRUT SAVAŞI
Rusya, Osmanlı Devleti ile mücadelesinde kendi lehine bir zemin yaratmak istiyordu. Osmanlı Devleti içinde yaşayan Ortodoks toplumları kışkırtarak Osmanlı Devleti’ni zayıflatacak ve yapacağı savaşlarda daha önce kaybettiği toprakları geri alacaktı. Eflak ve Boğdan Beylerini Osmanlılara karşı kışkırtan Rus Çarı Deli Petro, Poltova Savaşı’nda İsveç Kralı Demirbaş Şarl’ı yenince, Demirbaş Şarl Osmanlılara sığındı. İsveç Kralını kovalayan Rus birliklerinin Osmanlı topraklarına akınlar düzenlemesi üzerine, Osmanlı Devleti Rusya’ya karşı savaş ilan etti (1711).

Sadrazamlığa getirilen Baltacı Mehmed Paşa, 100.000 kişilik bir orduyla Tuna’yı geçerek Eflâk’a girerken, Osmanlı donanması da Karadeniz’e açıldı. Osmanlı kuvvetleri, Kırım Ordusunun da desteği ile Rus birliklerini Prut Nehri kıyısında çember içine aldılar. O an için kurtuluş imkânı bulunmayan Rus Çarı Deli Petro, Moskova’ya bir mektup yazarak durumun zorluğunu ve ümitsizliğini anlattı. Çariçe Birinci Katarina araya girerek Osmanlı Devleti’ne barış teklifinde bulundu. Hem Kırım Hanı, hem de İsveç Kralı saldırıya geçilip Rus ordusunun yok edilmesini savunuyorlardı. Ancak Baltacı Mehmed Paşa, yeniçerilere güvenmiyordu. Kuşatma sırasında yeni bir kutsal ittifakın oluşturulabileceği düşüncesine sahip olan ve Osmanlı ordusunun çok yıpranacağı endişesini taşıyan Baltacı Mehmed Paşa barış yapılmasını kabul etti (21 Temmuz 1711). İmzalanan Prut antlaşması ile Azak kalesi Osmanlılara geri verildi. Ruslar, İstanbul’da devamlı bir elçi bulundurmayacak ve İsveç Kralı Şarl’ın serbestçe ülkesine dönmesine izin vereceklerdi.

Osmanlı Devleti kazandığı bu başarıdan sonra, daha önce kaybedilen Mora yarımadasını da geri almak istiyordu. Venedikli korsanların Osmanlı ticaret gemilerine saldırmaları ve Mora halkının Osmanlı Devleti’nin yönetimi altına girmeyi istemesi Venediklilere savaş açılmasına neden oldu (8 Aralık 1714). Silahtar Ali Paşa, Modon, Koron ve Navarin’i alarak Mora’yı fethetti (22 Ağustos 1715).

Pasarofça Antlaşması
Avusturya’nın, Karlofça Antlaşması gereğince Mora’nın Venediklilere geri verilmesini istemesi üzerine, Avusturya’ya da savaş açıldı. Sadrazam Silahtar Ali Paşa, Osmanlı ordusu ile birlikte Macaristan’a girdi. Peter Varadin’de Prens Ojen komutasındaki Avusturya ordusu Osmanlı kuvvetlerini bozguna uğrattı (5 Ağustos 1716) ve Sadrazam Silahtar Ali Paşa şehit düştü. Bu bozgundan sonra 18 Ağustos 1717 tarihinde Belgrad düşman eline geçti. Silahtar Ali Paşa’nın yerine sadrazamlığa getirilen Damat İbrahim Paşa barış teklif etti. Yapılan Pasarofça Antlaşmasına göre; yukarı Sırbistan, Belgrad ve Banat yaylası Avusturya’ya, Dalmaçya, Bosna ve Arnavutluk kıyıları Venedik’e verildi, Mora Yarımadası Osmanlılarda kaldı (1 Temmuz 1718).

1724 yılında İran’da taht kavgaları başlamıştı. Bu durumdan yararlanarak İran’ı ele geçirmek isteyen Rusya harekete geçti. İran’ın Rusya’nın eline geçmesini istemeyen Osmanlı Devleti İran’a sefer düzenledi. Ruslarla yapılan İstanbul antlaşmasına göre Azerbaycan’da alınan yerler Osmanlılarda kalacak, Derbent, Bakü ve Dağıstan Ruslara bırakılacaktı.

Lale Devri
1718 yılında imzalanan Pasarofça Antlaşmasından sonra Osmanlı Devleti’nde yeni bir dönem başlamıştı. 1730 yılındaki Patrona Halil İsyanına kadar, 12 yıl süren bu döneme Lale Devri denir. Sultan Üçüncü Ahmed ve Damat İbrahim Paşa barışçı bir siyasetten yanaydılar. Lale Devri de bu barışçı politikaların bir ürünü olarak ortaya çıkmıştı.

Lale Devri’nde edebiyat, kültür ve sanat alanında gelişmeler olduğu gibi, teknik konularda da Avrupalı devletlerden etkilenilerek bazı yenilikler gerçekleştirildi. Bu dönem de Avrupa’ya ilk kez geçici elçiler gönderildi. 1727 yılı ortalarında Osmanlı Devleti’nde de matbaa kurulması için düzenlenen padişah fermanı üzerine, Paris Elçisi 28. Mehmed Çelebi’nin oğlu Sait Efendi ve İbrahim Müteferrika ilk matbaayı kurdular (16 Aralık 1727).
Lale Devri’nde Yalova’da bir kağıt fabrikası kuruldu. İstanbul’da sık sık çıkan yangınları daha hızlı kontrol altına almak için, yeniçeriler içinden bir itfaiye örgütü oluşturuldu. Yine İstanbul’da bir kumaş fabrikası ve bir çini imalathanesi açıldı. Her tarafta birçok köşk, saray ve lale bahçeleri yapıldı. Ayrıca Doğu kültürünün klasik eserleri ilk kez Türkçe’ye çevrildi. İstanbul’da halk yıllar süren savaşlardan sonra böyle bir dönem yaşamanın mutluluğu içerisinde idi.
Patrona Halil İsyanı

Damat İbrahim Paşa’nın açtığı zevk ve sefahat devrinden memnun olmayan bu yapılanları israf olarak gören bir kitle oluşmuştu. Bu topluluk İran seferinden olumsuz haberler gelmesi üzerine, harekete geçmiş camilerde ve diğer yerlerde propaganda yaparak ayaklanmanın zeminini oluşturmaya başlamıştı. Yeniçerilerin içerisinde de huzursuzluk belirmişti. On yedinci Ağa Bölüğü Yeniçerisi Patrona Halil ve yandaşları 25 Eylül 1730’da ayaklanmayı başlatmışlar, ancak halkın onlara katılmaması endişesiyle bu girişimlerinden vazgeçmişlerdi. İsyancılar üç gün sonra Bayezit caminin Kaşıkçılar kapısı tarafından yürüyüşe geçerek ayaklanmayı resmen başlattılar. Esnafı da dükkanlarını kapatarak kendilerine katılmaya ikna eden isyancılar, hapishaneleri boşalttılar ve yeniçerilerden de yardım gördüler. Yeniçeri ağalarından Hasan Paşa onlara karşı harekete geçtiyse de başarılı olamadı.

Bu gelişmeler üzerine Sultan Üçüncü Ahmed isyancıların ne istediklerinin sorulmasını istedi. İsyancılar, Sadrazam Damat İbrahim Paşa ile birlikte 37 kişinin kendilerine teslim edilmesini istediler. Lale Devri’nin önemli kişilerinden olan Damat İbrahim Paşa ve bazı devlet adamları idam edilerek isyancılara teslim edildi. İsyan sırasında şehir tahrip edildi. İsyancılar Sadabad Köşkü’nü yaktılar. Ayrıca Divan şairlerinden Nedim de isyan sırasında öldü.

Patrona Halil ve diğer isyancı başları, bu sefer de tüm isteklerini yerine getiren Sultan Üçüncü Ahmed’in tahtan indirilmesini istedi. Kendisine ve ailesine zarar verilmemesi durumunda tahttan çekileceğini bildiren Sultan Üçüncü Ahmed, 1 Ekim 1730’da Osmanlı tahtını Şehzade Mahmud’a bıraktı.

MİMARİ ESERLER
İnce ve hassas bir ruha sahip olan Sultan Üçüncü Ahmed, Sadrazam Damat İbrahim Paşa ile uyum içerisinde çalışmış, bu sırada yaşanan Lale Devri’nde sanata, edebiyata ve toplumsal hayata özgün bir anlayış getirilmişti.

Sultan Üçüncü Ahmed;
Topkapı sarayı ile Yeni Camii’de birer Kütüphane,
Ayasofya’da Bab-ı Humayun’un karşısında Türk sanat şaheserlerinden sayılan bir çeşme (Sultan Üçüncü Ahmet Çeşmesi) ve
İstanbul’un su ihtiyacını karşılamak amacıyla da Deryay-i Sim adlı bir su bendi inşa ettirmiştir.

Bunlardan başka;
Üsküdar Yeni Valide Camii,
Çorlulu Ali Paşa Medresesi,
Damat İbrahim Paşa Camii ve Külliyesi,
İstanbul’da Yeni Postane arkasında Daarül Hadis ve Sebil,
Ortaköy Camii önündeki çeşme,
Üsküdar Şemsi Paşa’da Hüsrev Ağa Camii önündeki çeşme ve
Çubuklu Camii yanındaki Mesire Çeşmesi gibi eserler yine bu dönemde yapılmıştır

II. Mustafa
II. Mustafa, (d. 6 Şubat 1664, İstanbul – ö. 29 Aralık 1703). 22. Osmanlı padişahıdır.
Babası Sultan IV. Mehmet, annesi Emetullah Rabia Gülnuş Sultan ‘dır. Annesi Giritlidir. Kuvvetli bir ilim tahsili yaptı. Tahta geçtiğinin üçüncü günü yapacağı işleri anlatan bir hatt-ı hümayun yayınladı. Yazısında: ‘’Zevk, sefa ve rahatı kendimize haram eylemişizdir.’’ diyordu. Yine vezirlerinden birine yazmış olduğu yazı şöyledir. ‘’ Bana ağırlık ve hazine lâzım değil. Yerine göre kuru ekmek yerim. Vücudumu din uğruna harcarım. Sıkıntının her çeşidine sabrederim. Milletime hizmet tamam olmadıkça, seferden dönmem. Elbette sefere bizzat kendim giderim.’’
Mimari çalışmalar
Sultan II. Mustafa döneminde yapılan mimari çalışmalar şunlardır; Saraçhanebaşı Amcazade Hüseyin Paşa Külliyesi, Anadolu Hisarı üzerinde Meşruta Yalısı, Fatih semtinde Millet Kütüphanesi, Erzurum Kurşunlu Camii Hasekileri
Saliha, Hafise ve Şehsuvar kadınlardır.
Çocuklarının adları
Erkek çocukları: Onbir oğlu olmuştur. Bunlar doğum sırasıyla : I.Mahmut,Mehmed,Selim,Murad,Murad,Ahmet,III.Osman,Hasan,Hüseyin,Ahmet,Süley man
Kız Çocukları:
Ayşe Sultan: Kocaları sırayla Köprülü Numan Paşa, Tezkereci İbrahim Paşa, Koca Mustafa Paşa
Emine Sultan: Kocaları sırayla Çorlulu Ali Paşa, Receb Paşa, İbrahim Paşa, Abdullah Paşa.
Safiyye Sultan: Kocaları sırayla Maktulzade Ali Paşa, Mirza Mehmed Paşa, Kara Mustafa Paşa, Ebubekir Paşa.
İmmetullah Sultan: Kocası Sirke Osman Paşa
Rukiye, Fatma, Ümmügülsüm, Rukiyye, Zeyneb ve Esma küçük yaşta ölmüşlerdir

Nevşehirli Damat İbrahim Paşa
Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, Sultan III. Ahmet saltanatında, 9 Nisan 1718 – 1 Ekim 1730 tarihleri arasında sadrazamlık yapmış ve ismi Lale Devri ve Nevşehir ile özdeşleşmiş ünlü Osmanlı devlet adamıdır.
Enderun-i Hümayundan, yani Osmanlı saray üniversitesinden yetişen sadrazamların on üçüncüsü ve Osmanlı sadrazamlarının yüz otuzuncusudur. İzdin (Zeytin) Voyvodası AliAğanın oğlu olan İbrahim Paşa, Nevşehir’de dünyaya geldi. İş bulmak için İstanbul’a gelmiş ve Eski Saray masraf katibi Mustafa Efendinin delaletiyle (tavsiyesiyle) 1689’da sarayın helvacı ocağına, daha sonra eski saray baltacıları ocağına kaydolmuştur. İbrahim Efendi hizmetleri ile zamanla yükselip Darüssaade ağasının yazıcı halifesi olarak Padişahın bulunduğu Edirne’ye gitti. Şehzade Ahmet’in padişah olmasından sonra 1703’te Darüssaade ağası yazıcılığına tayin edildi. Bu vazifedeyken padişahın itimat ve teveccühünü kazandı. Ancak Sadrazam olan Çorlulu Ali Paşa onu Edirne’ye gönderdi.
1715’te Mora Seferine çıkan Veziriazam Silahdar Damat Ali Paşa, İbrahim Efendi’yi mevkufatçılıkla beraberinde götürdü. Buranın alınmasından sonra da tahrir (kâtiplik) işi ile vazifelendirildi.
İbrahim Efendi, 1716 yılında Avusturyalılarla yapılan Muharebesi’nde bulundu. Mağlubiyetten sonra vaziyeti Padişaha arz etmek üzere bir arıza ile ordu tarafından Edirne’ye gönderildi. III. Ahmet çok güvendiği İbrahim Efendi’yi geri göndermeyerek birinci ruznameci yaptı. Birkaç gün sonra da 3 Ekim 1716’da sadaret kaymakamlığına tayin etti.
İbrahim Paşa, 1717’de şehit Silahdar Damat Ali Paşa’nın ölümüyle dul kalmış bulunan III. Ahmet’in kızı Fatma Sultanla nikâhlanarak Damat oldu. İbrahim Paşanın teşebbüsleri sayesinde Avusturyalılarla barış yapılmasının kararlaştırılmasından sonra, 1718’de veziriazamlığa getirilerek Avusturya ile Pasarofça Antlaşması’nı imzaladı. Aynı yıl Venediklilerle de barış yapıldı.
İbrahim Paşanın on üç yıl süren sadrazamlığı zamanında İran ile bir kez savaş yapıldı. Ancak oluşturulan genel barış ortamında devlet bir huzur dönemine girmiştir.
Lale, Çırağan, Sadabad ve diğer mesirelerde, helva sohbetleri düzenlenmesi de bu dönemde oldu. Bunun yanı sıra ilk matbaanın tesisi ve sanayi müesseselerinin kurulması onun gayretleri ile gerçekleşti. İbrahim Paşa, Eylül 1730’da meydana gelen Patrona Halil İsyanında asiler tarafından kafası kesilerek öldürüldü.
Devlet işlerine vakıf, düşünceli, mutedil, kadirşinas, kabiliyetli insanların kadrini bilen bir devlet adamıydı. Padişahın teveccühünü (sevgi ve yakınlık) kazanmakla ve bütün işleri eline almakla şımarmamış, kendisine fenalık yapanlara dahi iyilikte bulunmuştur. Bilinmeyen yönlerinden biri Melami olmasıdır.
Damat İbrahim Paşa’nın hayır eserleri oldukça fazladır. Bunların başında, zevcesi Fatıma Sultanla beraber İstanbul’da Şehzade Camii yakınında yaptırdıkları dershane (Darülhadis), talebeye mahsus odalar, sebil, kütüphane gelir. İstanbul’un muhtelif yerlerinde çeşme, sebil ve mesire yerleri yaptırmıştır. Ayrıca doğum yeri olan ve o tarihte Niğde’ye bağlı olan Muşkara köyünü, başka yerlerden ahaliyi getirip, aşiretleri iskân ile burayı kaza yaptı ve kasabayı sur ile genişletti. Muşkara adını kaldırıp Nevşehir diye adlandırdığı bu yerde iki cami, bir medrese ve medrese talebesiyle fakir halk için imaret yaptırdı.
İstanbul’da kitap satan esnafta bulunan nadide kitapların, ucuz fiyatla satın alınarak Avrupa’ya gönderildiğini öğrenen İbrahim Paşa, bu eserlerin yurtdışına çıkışını yasaklayıp kütüphaneler tesis etti. Ayrıca İstanbul’da bir çini fabrikası ve çuha fabrikasının yanında Hatayi ismi verilen kumaş fabrikasının tesisi, İbrahim Paşa’nın gayret ve çalışmalarıyla olmuştur. Lale Devri ile başlayan park ve bahçelik de bu gayretli sadrazam sayesinde gerçekleşti. Ancak 1730 yılındaki Patrona Halil İsyanı ile yakılıp yıkılan bu bahçelerin benzerleri daha sonra Avrupa’da görüldü.

I.Mahmud
Sultan Birinci Mahmud, 2 Ağustos 1696 günü İstanbul’da doğdu. Babası Sultan İkinci Mustafa, annesi Saliha Valide Sultan’dır. Büyük annesi Gülnuş Sultan’ın sevgi ve ilgisiyle büyüdü. Sekiz yaşından beri kafes hayatı yaşadığı halde zekâsı, iyi niyeti ve kuvvetli karakteri sayesinde kendini harap etmekten kurtardı. Küçük yaşlardan itibaren çeşitli hocalardan dersler aldı. Tarih, edebiyat, ve şiirle meşgul oldu. Özellikle musiki ile uğraştı.

Sultan Birinci Mahmud, 1 Ekim 1730 tarihinde 35 yaşında iken padişah oldu. Lale Devrindeki en değerli kimseleri seçip iş başına getirdi. Karakter sahibi, azimli, müşfik, merhametli, dikkatli ve sabırlı bir insandı. Kendi zevkinden çok milletin refahını düşünerek hareket etti.

Bu sayede babası ve amcasının düştüğü hatalara düşmedi. Hayatının son iki yılını hasta geçiren Sultan Birinci Mahmud, 13 Aralık 1754 tarihinde 59 yaşında iken vefat etti. Sultan İkinci Mustafa’nın Yeni Camideki türbesine defnedildi.

İSYAN KARGAŞASI

Sultan Birinci Mahmud, padişahlığının ilk günlerinde, kendisini tahta çıkaran isyancıların isteklerini yerine getirmek zorunda kaldı. Sultan Üçüncü Ahmed, devrinde yapılmış olan köşk ve konakların çoğu isyancıların istekleri sonucu yakılıp yıkıldı. Devlet adamları ve memurlar isyancıların düşünceleri doğrultusunda atandı. Ancak bunlardan bazıları, şeyhülislamdan öldürülmeyeceklerine dair fetva aldıktan sonra, görevden kendi istekleriyle ayrıldılar.

İsyancıların lideri konumundaki Patrona Halil’de Sultan Birinci Mahmud’a olan bağlılığını bildirmişti. Ancak devlet işlerine müdahale etmek istiyordu. Sultan Birinci Mahmud’dan kendisini yeniçeri ağalığına getirmesini ve Rusya’ya karşı savaş açmasını istedi. 15 Kasım 1730 günü tören yapılacağı bahanesiyle saraya çağrılan Patrona Halil ve yandaşları yakalanarak öldürüldü.

Patrona Halil yandaşları öldürülme korkusuyla tekrar ayaklandılar. Sultan Birinci Mahmud, Sancak-ı Şerif çıkarttı ve halktan ayaklanmanın bastırılması için yardım istedi. İsyanlardan bıkmış olan halk, padişaha yardımcı olarak ayaklanmanın kısa sürede bastırılmasını sağladı (28 Ocak 1731).

ISLAHAT HAREKETLERİ

Sultan Birinci Mahmud’un yaptırdığı ıslahatlar daha çok askeri konularda yoğunlaşıyordu. Fransa’dan gelen Kont Dö Bonnevale, müslüman olup Humbaracı Ahmed Paşa adını aldı ve çeşitli ıslahatlar yaptı. Topçu ve humbaracı ocaklarını yeniden düzenleyen ve Osmanlı ordusuna yetenekli subay yetiştirmek amacıyla Kara mühendishanesini (Mühendishane-i Berri Hümayun) açan Ahmed Paşa’nın bu çalışmaları sayesinde, Osmanlı Rus savaşlarında başarı sağlandı. Sultan Birinci Mahmud Lale Devri sırasında başlatılan kültür faaliyetlerini de sürdürdü.

OSMANLI İRAN İLİŞKİLERİ

Osmanlı İran Savaşları devam ederken çıkan Patrona Halil İsyanı yüzünden, İranlıların son saldırılarına cevap verilememişti. 1731 yılında başlatılan karşı saldırı bir yıl devam etti.

30 Temmuz 1731’de Kermenşah geri alındı, 16 Eylül 1731’de Korican Zaferi kazanıldı, 11 Ekim 1731’de Urmiye Kalesi alındı ve 4 Aralık 1731 günü de Tebriz geri alındı. 10 Ocak 1732 günü imzalanan Ahmed Paşa Antlaşması ile Kafkasya Osmanlılara, batı İran ve Azerbaycan İranlılara kaldı. Güneyde Kasr-ı Şirin sınırı değişmedi, kuzeyde Aras Irmağı iki ülke arasında sınır yapıldı.

Ahmed Paşa antlaşması ne Osmanlı Devletini ne de İranlıları tatmin etmedi ve çatışmalar 1746 yılına kadar devam etti. Osmanlılar 19 Temmuz 1733 günü Bağdat önlerinde bir zafer kazandılar. 1943 yılında İran Şahı Nadir Şah Irak sınırına saldırdı (29 Mayıs 1743) ve Musul’u kuşattı (27 Eylül 1743).

29 Temmuz 1744 günü Kars’ı da kuşatan Nadir Şah, iki üç ay sonra kuşatmayı kaldırmak zorunda kaldı ve geri çekildi (9 Ekim 1744). 4 Eylül 1746 günü yeni bir barış antlaşması imzalanmış, ancak denge iki taraf lehine de bozulmamış ve sınırlar değişmemiştir.

OSMANLI RUS-AVUSTURYA SAVAŞLARI

Rusların, Lehistan’ın iç işlerine karışmaları, Avusturya ile ittifak yapma çalışmaları, devam eden İran savaşları sırasında Kırım ordusunun Kafkasya üzerinden geçmesine izin vermemeleri ve Azak kalesini işgal etmeleri gibi sebepler, Sultan Birinci Mahmud’un 16 Haziran 1736 günü Rus seferine çıkma kararını almasına yol açtı.

4 Ağustos 1737 günü Banyaluka Zaferi kazanıldı. Balkanlara ve Kırım’a saldıran Rus kuvvetleri bozguna uğrayarak geri çekildiler. 1 Eylül 1739 günü Belgrad kalesi geri alındı. Osmanlı Devleti’nin Avusturya cephesinde de başarılı olması, Rusya’nın barış istemesine sebep oldu. Osmanlı Devleti 18 Eylül 1739 tarihinde Avusturya ve Rusya ile Belgrad antlaşmasını imzaladı.

Belgrad antlaşmasına göre Azak kalesi Ruslara bırakılacak, Rusların savaş sırasında elde ettiği diğer topraklar Osmanlı Devletine teslim edilecek ve Ruslar Karadeniz’de savaş ve ticaret gemisi bulundurmayacaktı. Bu antlaşmanın imzalanmasında Fransa’nın katkıları oldu ve Fransa’ya daha önce verilmiş olan imtiyazlar arttırıldı.

Sultan Birinci Mahmud’un son yılları barış içinde geçti. Ancak bu aralar meydana gelen yangınlar İstanbul’da büyük zarara yol açıyordu. 28 Aralık 1745 günü çıkan büyük İstanbul yangını sırasında Balat ve Fener’de 800 ev yandı. Beş yıl sonra çıkan başka bir yangında İstanbul’un birkaç mahallesi ve tarihi konakları kül oldu (4 Şubat 1750). 3 Eylül 1754 günü büyük İstanbul Depremi meydana geldi. İstanbul’un beş altı gün içinde 14 defa sallandığı bu deprem sırasında Ayasofya, Bayezid ve Fatih camilerinin kubbeleri de zarar gördü.

İMAR ÇALIŞMALARI (MİMARİ)

Patrona Halil İsyanı’ndan sonra tahta çıkan Sultan Birinci Mahmud döneminde, imar faaliyetleri Lale Devri’ndeki kadar hareketli değildi. Bu dönemin en büyük eseri Hekimoğlu Ali Paşa Camii ve Külliyesi’dir. Tophane’deki Sultan Birinci Mahmud Çeşmesi de o dönem yapılan eserler arasındadır. Sultan Mahmud zamanında İstanbul dışında da eserler yapıldı. Bu dönemde Halep’te Osman Paşa Külliyesi ve Kahire’de Habbaniye Sultan Birinci Mahmud Tekke ve Sebili inşa edildi. Ayrıca; Erzurum Vezir İbrahim Paşa Camii, Cağaloğlu Hacı Beşir Ağa Külliyesi, Şumnu Şerif Halil Paşa Camii ve Külliyesi inşa edildi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu